21 Ağustos 2016 Pazar

FETÖ’NÜN ARKASINDAKİ GLADYO 1



FETÖ’nün Dayandığı Merkez
NATO Müttefik Dönüşüm Komutanlığı

NATO 2003’teki stratejik ve yapısal değişim kapsamında askeri alanda iki merkeze ayrıldı. Brüksel merkezli NATO Müttefik Harekat Komutanlığı (AOT) tüm operasyonlardan, NATO Müttefik Dönüşüm Komutanlığı (ACT) ise, NATO’nun yeni strateji doğrultusunda dönüşümüne önderlik etmekten sorumlu oluyordu.

NATO Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra yeni strateji arayışını masaya yatırmış ve dünyaya hükmetmenin yolunu bulmuştu: “Radikal İslam’la mücadele!” Tabii bunun kabul ettirilebilmesi için bir çok yol denenmiş, ama en etkilisi 2001’de ABD’de İkiz Kuleler’e yapılan El-Kaide saldırısı olmuştur. ABD böylece “Radikal İslam’la mücadeleyi” gündeminin başına yazarken Asya, Afrika ve Ortadoğu’da “Ilımlı İslamı” destekleyeceğini de ilan ediyordu. Gerçekte ABD bu bölgeyi bölmek amacıyla, Başkan Bush’un ifadesiyle, yeni bir Haçlı Savaşı başlatıyordu.

Bu hedefle NATO’nun savaş usullerinde de değişiklik olmuş, Asimetrik savaş ve özellikle 2010’dan sonra siber savaş teknikleri öne çıkmaya başlamıştır. Düzenli olmayan savaş usulleriyle, gayrınizami harp teknikleriyle ve bilgisayar sistemlerine sızma yöntemleriyle sürdürülen bir savaş.

Afganistan işgali ve Irak’ı parçalamaya yönelik Birinci ve İkinci Körfez Savaşları’ndan sonra, ABD yayın organlarındaki ifadeyle, “Türk ordusu hizadan çıkmış”, Gladyo Türkiye’deki operasyon merkezini TSK-Özel Harp Dairesi’nden Emniyet’e taşımıştır. Türkiye’nin ve bölgenin bölünmesini kabul etmeyen TSK, hep Gladyo’nun hedefi olmuştur.

FETULLAHÇI GLADYO’NUN OLUŞUMU

Gladyo’nun Emniyet’e taşınmasının bir sebebi de, burada daha 70’li yıllarda başlayan İslamcı örgütlenmedir. Buradaki “İslamcı yapı” ABD’nin “Ilımlı İslam” stratejisiyle örtüşüyordu. Emniyet’teki “İslamcı yapının” 80’lerden sonra FETÖ’nün kontroluna geçtiğini de vurgulayalım. Böylece Emniyet’te üslenen Gladyo, FETÖ’yle kaynaştı. Fetullahçı Gladyo oluştu.

İşte bu koşullarda Virginia’daki NATO Müttefik Dönüşüm Komutanlığı adeta ABD’nin dünyaya hükmetme merkezi haline getirildi. Gladyo artık bu merkezden, FETÖ eliyle, Asya, Ortadoğu ve Afrika’yı bölüp yönetebilirdi. Böylece NATO’da konvansiyonel savaşla ilgili birimler dışındaki bütün birimler ve asimetrik savaşla ilgili kurulan yeni birimler bu merkeze taşındı.

Ülkelerin normal hayatına, yani siyasi, sosyal, ekonomik, eğitim, enerji, bilim ve teknolojiye bu merkez yön verecekti. Bu amaçla Sivil Toplum Kuruluşlarını, medyayı yönetecek, Polis-Özel Harekat’ta ve orduda örgütlenecekti. Çeşitli ülkelerde siber savaşı yöneten de bu merkezdi.

ACT’de yapılan işlerin bir kısmını başlıklar halinde sıralamak bu merkezin işlevinin ne olduğunu anlamak için yeterlidir:

- Siber saldırıya karşı savunma
- Kimyasal, biyolojik savunma
- Stratejik iletişim
- Moskova’da informasyon ofisi
- Ukrayna’da informasyon ve dökümantasyon ofisi
- Erken uyarı
- NATO okulları ve çalıştaylar
- Bilim ve teknoloji organizasyonu
- Enerji güvenliği
- Askeri tıp, askeri mühendislik
- Endüstriyel Danışma Grubu
- Endüstri ilişkileri
- İnsan zekası
- Kadın, barış ve güvenlik
- Meteorolojik Grup

Gerektiğinde “sivilleşme” adı altındaki askeri müdahalelerin, hatta turuncu darbelerin merkezi de ACT’ydi.

Türkiye’deki 15 Temmuz darbe girişiminin merkezi de burasıydı. Darbe girişimi hazırlanışıyla, uygulanışıyla, her aşamasıyla buradan yönetilmişti. Darbenin başında 2015’te bu üste görevlendirilen tescilli FETÖ’cü Tümamiral Mustafa Zeki Uğurlu bulunuyordu. ACT sözcüsü Karen Eifert, “Komutanlık’ta 26 Türk askerinin görev yatığını ve Türkiye’nin katkılarının çok önemli olduğunu” da açıklamıştı. İşte bu ekip Amerikalı subayların yönetim ve denetiminde çalışıyordu.

FETÖ’CÜ M. ZEKİ UĞURLU

M. Zeki Uğurlu 1986’da Deniz Harp Okulu’ndan mezun olmuş, 1998-2000 yılları arasında Genelkurmay Plan Prensipler Dairesi’nde görev yapmıştı. Uğurlu 2009’da Gölcük’te ortaya çıktı. 6 Aralık 2010’daki Ergenekon baskını sırasında Gölcük’te Turgutreis Fırkateyni’nin ikinci komutanıydı. Gerek Gölcük’te, gerekse daha sonraki baskınlarda ortaya çıkan sahte belgelerin yapımcısı hep Uğurlu’nun başında bulunduğu FETÖ’cü ekipti.

M. Zeki Uğurlu 2011 YAŞ kararıyla Tuğamiral oldu. O yıl pek çok kurmay albay terfi sırası geldiği halde Balyoz sanığı olduğu için tuğamiralliğe yükselememişti. Hemen sonrasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda tüm elektronik haberleşmeyi takip ve koordine eden MEBS’nin başkanlığına getirildi. 2012 YAŞ’ında ise, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Personel Daire Başkanı oldu. Böylece Deniz Kuvvetleri’ndeki FETÖ’cü örgütlenme hız kazandı. M. Zeki Uğurlu 2015 YAŞ’ında tümamiralliğe terfi etti. ABD’nin Norfolk kentindeki NATO Üssü’ne gönderildi.

İzmir Cumhuriyet Başsavcı Vekili Okan Bato, İzmir Askeri Casusluk Davası soruşturmasında, davanın temelini oluşturan çok önemli sahte belgelere ulaşmıştı. Daha önemlisi, bu belgelerin kim ya da kimler tarafından imal edildiği de biliniyordu. Okan Bato 30 Haziran 2016 günü Genelkurmay Başkanlığı’na bir yazı yazarak, Mustafa Zeki Uğurlu’nun ifade vermeye gelmesini istedi. Genelkurmay Başkanlığı Uğurlu’ya gönderdiği yazıyla, 9 Temmuz günü ifade vermek üzere İzmir’de bulunmasını istedi. Alelacele Norfolk’ta hastaneye giden Uğurlu, Vertigo hastası olduğuna dair rapor aldı ve ifadeye gelmedi. Savcı Bato 9 Temmuz günü Tümamiral M. Zeki Uğurlu, Tuğamiral Ali Suat Aktürk ve dört binbaşı hakkında tutuklama kararı verdi.

Bu karar FETÖ operasyonunda çok önemli bir aşamaya gelindiğini ilan ediyordu. Emniyet ve yargı operasyonlarından sonra sıra FETÖ’nün varlık nedeni olan TSK’dan kökünün kazınmasına gelmişti.

15 TEMMUZ’DA DÜĞMEYE BASILDI

Ağustos ayı sonunda toplanacak YAŞ’la ilgili haberler bu kanıyı güçlendiriyordu. YAŞ’ta üst düzeyde bir temizlik yapılacağı haberleri basında yer alıyordu. Bu durumda bu yılın başından beri konuşulan darbenin zamanı gelmiş oluyordu. ABD-FETÖ ortaklığı gözünü karartacak, yok olmasını önlemek için elinden ne gelirse yapacaktı. Böylece 15 Temmuz’da düğmeye basıldı. Güzel yurdumuz insanlık tarihinin en kanlı darbe girişimine tanıklık edecekti.

M. Zeki uğurlu bir iddiaya göre darbeden sonra üsten ayrılmış ve Pensilvanya’ya, Fetullah Gülen’in yanına gitmişti. (“CIA’daki Liste”, Ergün Diler, A Haber) Ama 22 Temmuz’da üsse gelerek, üniformasını vb. bırakıp ayrıldığı kesindi. Üste görevli bir yetkili anlatıyordu bu olayı. Uğurlu dört gün sonra aynı üste düzenlenen bir toplantıda görüntülendi, üniformasıyla. NATO Sanayi Danışmanlık Grubu’nun Norfolk’taki toplantısına “Türkiye’yi temsilen” katılıyordu, kaçak Uğurlu. Bu toplantı NATO’nun Silahlı Kuvvetler Yöneticileri Konferansına (NİAG) bağlı, istişari bir işbirliği forumu niteliğindeydi.

NATO’nun internet sitesinde Uğurlu’nun toplantıdaki üniformalı resmi yer aldı. Resmin altında, “Amiral Mustafa Uğurlu; NATO Müttefik Dönüşüm Komutanlığı Komuta Kontrol Konuş ve İdame Edilebilirlik Daire Başkanı” yazıyordu. Öte yandan bir NATO yetkilisi, Uğurlu hakkındaki tutuklama kararıyla ilgili olarak, “Türkiye bize bildirdi” diyordu. Özetle; NATO, Türkiye’nin kararını tanımadığını ve kaçak amirale sahip çıktığını açıkça ilan ediyordu. Aynı gün M. Zeki Uğurlu TSK’dan ihraç edildi. Birkaç gün sonra tüm basında Uğurlu’nun ABD’den sığınma talep ettiği haberi yer alıyordu.

Türkiye’den yükselen tepkiler üzerine Uğurlu’nun fotoğrafı NATO’nun sitesinden kaldırıldı. M. Zeki Uğurlu ortadan kayboldu.  

Ferit İLSEVER
Aydınlık/19.08.2016