SOSYAL
DEMOKRASİ TARTIŞMALARI- 3
Sosyal demokrasinin emperyalizme desteği
Yıldırım KOÇ / Aydınlık / 25.04.2015
Siz hiç Amerika Birleşik Devletleri’ni ve Avrupa Birliği’ni emperyalist
olmakla suçlayan, bu ülkelerin emperyalist politikaları nedeniyle ülkesinin ABD
ile ilişkilerini gözden geçirmesini isteyen sosyal demokrat parti gördünüz mü?
Yoktur.
AB’ye katılmış ülkelerin sosyal demokrat partileri, AB’yi emperyalist bir
blok olarak kabul ediyorlar mı? Hayır.
Emperyalistlerin örgütü NATO’nun üyeliğinden ayrılmayı savunan bir sosyal
demokrat parti gördünüz mü? Yoktur.
Sorun Olof Palme’nin veya Willy Brandt’ın değil, İsveç Sosyal Demokrat Partisi’nin
veya Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nin emperyalizmi destekleyip
desteklemediğidir.
Peki, emperyalizm nedir?
.
Sosyalist Enternasyonel
Örsan K.ÖYMEN / Aydınlık / 26.04.2015
Sosyalist Enternasyonel, sosyal demokrat, demokratik sosyalist ve demokratik
sol partilerin üye olduğu dünyanın en büyük sol örgütlenmesidir. Kökeni 1864’e
uzanır, ancak 1951 Frankfurt Deklarasyonu ile yeni
bir şekil almıştır. Karl Marx’ın kuramlarından etkilenerek oluşan bu hareket,
1950’lerden sonra, bir yandan komünizmden uzaklaşmış, bir yandan da
kapitalizmi, sosyal ve ekonomik adalet kavramıyla frenlemeye çalışmıştır.
Komünizmde söz konusu olduğu gibi, üretim araçlarında özel mülkiyeti tamamıyla
ortadan kaldırmamış, özel sektörü dengeleyecek güçlü bir kamu sektörü
geliştirilmesi gerektiğini savunmuştur. Ekonomik sınıfları tamamıyla ortadan
kaldırmak yerine, sınıflar arası uçurumu gidermek, halka nitelikli ve ücretsiz
eğitim ve sağlık hizmetleri sunmak, sendikaları güçlendirerek, işçinin işveren
karşısındaki mağduriyetini gidermek, daha çok kazanandan daha çok vergi, daha
az kazanandan daha az vergi almak gibi önlemlerle, kapitalizme ayar vermeye
çalışmıştır. Bu, kapitalizmle komünizm arasında bir sentez kurma denemesidir ve
olabilecek olan en iyi düzen olmasa da, bugüne kadar dünyada birçok ülkede
uygulanabilmiş olan bir düzendir ve kuşkusuz ki, “liberal” ve “muhafazakar”
düzenden çok daha iyi bir düzendir.
Sosyalist Enternasyonel’in hala geçerli olan ve 1989 yılında Stockholm’deki
18. Kongresi’nde kabul edilen “İlkeler Deklarasyonu”nun 59. ve 60. maddeleri,
açık bir biçimde, karma ekonomik modeli savunur. Burada geçen terim doğrudan
“mixed economy” terimidir. Bunun tam çevirisi “karma ekonomi”dir. Bu
maddelerde, özel sektörün de, kamu sektörünün de, tek başına sosyal adaletin
sağlanmasının güvencesi olamayacağı vurgulanmaktadır. Bu maddelerde sözü edilen
tez, Mustafa Kemal Atatürk’ün karma ekonomi modeliyle de büyük benzerlik göstermektedir.
Bunun da ötesinde, Sosyalist Enternasyonel, sadece Avrupa’daki siyasi
partilerden oluşmamakta, dünyanın neredeyse tüm ülkelerinden üyeleri bünyesinde
barındırmaktadır. Türkiye’den de, Cumhuriyet Halk Partisi, 1976 yılından beri,
bu örgütün tam üyesidir ve tam üye olarak Türkiye’yi burada tek başına temsil
etmektedir. Almanya Sosyal Demokrat Partisi, İsveç Sosyal Demokrat Partisi,
Fransa Sosyalist Partisi, İngiliz İşçi Partisi gibi partilerle birlikte,
gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerden de çok önemli siyasi partiler,
Sosyalist Enternasyonel’in üyesidir. Hindistan’ın bağımsızlık mücadelesinde ve
Britanya sömürgeciliğine karşı mücadelede çok önemli bir rol alan ve Mahatma
Gandhi’nin de bir dönem liderliğini yaptığı Hindistan Ulusal Kongresi (INC)
Sosyalist Enternasyonel üyesidir. Cezayir’in Fransa’ya karşı bağımsızlık mücadelesini
başlatan ve halen de Cezayir’de iktidarda olan Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN)
Sosyalist Enternasyonel üyesidir. Nikaragua’da ABD yönetiminin desteklediği
Somoza’nın askeri diktatörlüğüne karşı Daniel Ortega liderliğinde mücadeleyi
başlatan ve Nikaragua’da sosyalist devrim yapan ve halen iktidarda olan
Sandinista Ulusal Kurtuluş Cephesi (FSLN) Sosyalist Enternasyonel üyesidir.
İsrail işgaline karşı mücadele veren Filistin’in El-Fatah Partisi, Sosyalist
Enternasyonel üyesidir. Güney Afrika’da ırkçı rejimi yıkan ve halen iktidarda
olan Afrika Ulusal Kongresi (ANC) Sosyalist Enternasyonel üyesidir.
Sosyalist Enternasyonel’in “İlkeler Deklarasyonu”nun 6., 7., 8., 34., 35.,
38., 39., 40., 41., 42., 43., 79., 80., 83., 84., 85., 86., 87., 88., 89., 90.,
91. ve 92. maddeleri, yerkürenin kuzey ve güney kesimleri arasındaki ekonomik
ve sosyal uçurumlara vurgu yapar ve güney yarımkürede, yani gelişmekte olan ve
az gelişmiş ülkelerde, sosyal ve ekonomik adaletin sağlanması ve kuzey ile
güney arasında denge kurulması için mücadele edilmesi gerektiğini vurgular.
Yani, dünyadaki sosyal demokratları bir araya getiren Sosyalist Enternasyonel,
Avrupa Birliği’nin ve ABD’nin dünyanın diğer ülkelerini sömürmesini ve
emperyalist politikalar uygulamasını değil, aksine, bu düzenin ortadan
kaldırılmasını savunur. Sosyal demokrasi, Mustafa Kemal Atatürk gibi, anti-emperyalisttir.
Sosyal demokrat ideallere ihanet eden bazı sahte sosyal demokratların varlığı,
bu gerçeği değiştirmez.
Hem Vatan Partisi yönetimindeki, hem de
CHP yönetimindeki bazı
kişilerin, artık kurguları bir kenara bırakıp, olguları dikkate almaları
gerekiyor. Vatan Partisi’nin bazı yöneticileri, sosyal demokratları küçümseyip,
onları emperyalist olarak damgalamaktan vazgeçmeli, CHP de, Kemal Derviş gibi
sahte sosyal demok-ratlardan bir an önce kurtulmalıdır.
(Sosyalist Enternasyonel “İlkeler
Deklarasyonu” için
www.socialistinternational.org sitesinden bilgi alınabilir).
Sosyal demokrasi antiemperyalisttir
Örsan K.ÖYMEN / Aydınlık / 30.04.2015
Daha önce
yayınlanan "Sosyal demokrasi nedir?", "Atatürk, sosyal demokrasi
ve komünizm", "Sosyal demokrasi ve antiemperyalizm" ve
"Sosyalist Enternasyonel" başlıklı yazılarımda, sosyal demokrasinin
ne olduğunu, Mustafa Kemal Atatürk'ün halkçılık ve devletçilik ilkeleriyle
sosyal demokrasinin bağdaştığını, ayrıca sosyal demokrasinin antiemperyalist
olduğunu anlatmaya çalıştım.
Tarihte,
belli dönemlerde, emperyalizmle işbirliği yapan komünistler olduğu gibi,
emperyalizmle işbirliği yapan sosyal demokratlar da olmuştur. Ancak bu durum,
komünizmi ve sosyal demokrasiyi, bir kavram, bir ideoloji, bir kuram olarak
emperyalist olarak damgalamamıza ve/veya tarihteki bütün sosyal demokratları ve/veya
sosyal demokrat partileri emperyalist olarak suçlamamıza neden olmamalıdır. Bu,
hem gerçeklere, hem de adalet duygusuna ve vicdana saygının bir gereğidir.
Dünyadaki
sosyal demokrat, demokratik sosyalist ve demokratik sol partileri bir araya
getiren Sosyalist Enternasyonel, 1951 yılında Frankfurt'ta gerçekleşen birinci kongresinde,
kapitalizmin yol açtığı sosyal ve ekonomik adaletsizlikleri, demokratik
sosyalist, demokratik sol ve sosyal demokrat politikalarla önlemek için
mücadele edilmesi gerektiğini vurgulamış, ayrıca emperyalizme karşı olduğunu
net bir biçimde açıklamıştır. Bu kongrede kabul edilen ve örgütün kuruluş
ilkelerini ortaya koyan deklarasyonun 7. Maddesi şöyledir: "Demokratik
sosyalizm, emperyalizmin her türünü reddeder. Tüm insanların baskı altına
alınmasına ve sömürülmesine karşı mücadele eder."
Sosyalist
Enternasyonel'in 1989 yılında Stockholm'de gerçekleşen on sekizinci kongresinde
kabul edilen "İlkeler Deklarasyonu"nun 6-8, 34-35, 38-43, 79-80,
83-92. maddeleri de, kuzey ve güney yarım küre arasındaki ekonomik ve sosyal
uçurumlara dikkat çeker, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerin ekonomik ve
sosyal yaşamlarının geliştirilmesi için mücadele edilmesi gerektiğini vurgular.
(34. madde, "Doğu" ve "Batı" bloklarındaki silah
ticaretinin güney yarım küredeki olumsuz etkilerini de eleştirir). Sosyal
demokrasi hiçbir zaman, ABD'nin, Avrupa Birliği'nin veya
herhangi bir gücün dünyadaki diğer ülkeleri sömürmesini kabul etmez.
Yakın
geçmişte, Tony Blair ve Gerhard Schröder gibi sözde sosyal demokratlar bu
konuda kötü bir sınav vermiş olsalar da, Latin Amerika, Afrika ve Asya'daki
birçok sosyal de-mokrat parti ve politikacıyla birlikte, Avrupa'da, Willy
Brandt, Olof Palme, Oscar Lafontaine gibi sosyal demok-ratlar da, hem sosyal
demokrasinin özüne sahip çıkmışlardır, hem de emperyalizme karşı sağlam bir
duruş sergilemişlerdir.
Hatta
Palme'nin, bir yandan Küba devrimine olan desteği, bir yandan da ABD'nin
Vietnam işgaline yönelik sert eleştirileri, bir ara ABD ile İsveç arasındaki
diplomatik ilişkilerin kopmasına bile neden olmuştur. Almanya'nın ve İsveç'in
son 20 yıldaki savunma sanayii ihracatı üzerinden, 1970'li yıllardaki Brandt'ı
ve Palme'yi yargılamak ve onların barışçı olmadığını savunmak, ayrıca bunun
faturasını onların lideri olduğu sosyal demokrat partilere çıkarmak
insafsızlıktır.
Kaldı ki,
bir siyasi partinin emperyalist olup olmadığına, sadece, o partinin yönetimde
olduğu yıllardaki silah ticareti nicelikleri üzerinden karar verilecekse,
ABD'deki Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti ile birlikte, SSCB Komünist
Partisi ve Çin Komünist Partisi en büyük emperyalist güçler kategorisinde ilk
sıraları paylaşırlar.
Emperyalist
olup olmamanın ölçütü komünist olup olmamaksa, yani komünistler dışında herkes
emperyalist ise, emperyalizm sadece savaş cephesinde karşımıza çıkmıyorsa, o
zaman Atatürk'ü nasıl antiemperyalist olarak nitelendireceğiz? Atatürk komünist
değildi. Yani üretim araçlarında özel mülkiyetin tamamıyla kaldırılmasını
savunmuyordu, sosyal demokratlar gibi, karma ekonomik modeli savunuyordu, özel
sektörle kamu sektörü arasında bir denge kurmaya çalışıyordu. Bu durumda
Atatürk'e de emperyalist mi diyeceğiz? Tabii ki hayır.
Bu konu sadece soyut ideolojik bir tartışma değildir. Bu konu, Cumhuriyet
Halk Partisi ile Vatan
Partisi arasında gelecekte bir ittifakın ve işbirliğinin olup
olmayacağını belirleyecektir. "Altı Ok" ile birlikte, sosyal demokrat
ve demokratik sol ilkeler de CHP'nin kurumsal kimliğinin ve Kurultay tarafından kabul edilmiş Parti
Programı'nın bir parçasıdır. VP'nin bazı yöneticileri sosyal demokrasiyi
emperyalizm olarak gördüğü sürece, seçimlerden sonra Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP
Genel Başkanı görevinden ayrılması, yeni bir Genel Başkan seçilmesi ve
"Altı Ok”la uyumsuz kişilerin CHP'den temizlenmesi durumunda bile, CHP ile
VP arasında bir işbirliği ve ittifak gerçekleşemez.
Sosyalist enternasyonal mi, sosyal emperyalist enternasyonal mi?
Yıldırım KOÇ / Aydınlık / 02.05.2015
Sayın Örsan
K. Öymen, Aydınlık’ta 26.4.2015 günü yayımlanan
yazısında Sosyalist Enternasyonal’i övüyor. “Sosyal demokrasi, Mustafa Kemal
Atatürk gibi, anti-emperyalisttir” diyor. Sonra da şunları yazıyor: “Hem Vatan Partisi yönetimindeki, hem de CHP yönetimindeki bazı kişilerin, artık kurguları bir kenara bırakıp, olguları
dikkate almaları gerekiyor. Vatan Partisi’nin bazı yöneticileri, sosyal
demokratları küçümseyip, onları emperyalist olarak damgalamaktan
vazgeçmeli.”
Vatan
Partisi’nin sosyal demokrasiyi suçlayan “bazı yöneticileri”nden biri olarak,
yanıt zorunlu oldu.
BDP DE SOSYALİST ENTERNASYONAL’DE
Sosyalist
Enternasyonal’e Türkiye’den CHP tam üyedir. Kürt milliyetçisi Barış ve Demokrasi Partisi
(BDP), toplantılarda konuşma hakkı olan, üyelik aidatı ödeyen ve ancak oy hakkı
bulunmayan bir ilişki içindedir. 20 Nisan 2015 tarihi itibariyle Sosyalist
Enternasyonal’e 6000 Sterlin aidat borcu vardır.
Sayın Öymen
yazısında, bu örgütün kökeninin 1864’e kadar uzandığını ileri sürüyor.
İlgisi
alakası yok.
1864 yılında
kurulan Birinci Enternasyonal’in (International Workingmen’s Association)
siyasi ve ideolojik çizgisine damgasını vuran anlayış Marksizmdi. Bu örgütün
genel merkezi 1872 yılında ABD’ye taşındı. Örgüt kendisini 1876 yılında
feshetti.
Sosyalist
Enternasyonal ise iki yeni örgütün 1923 yılında birleşmesiyle oluşan Emek ve
Sosyalist Enternasyonal’in 1940 yılında kapanmasının ardından 1951 yılında
kuruldu.
Sosyalist
Enternasyonal’in 1864 yılında Marx’ın damgasını vurduğu Birinci
Enternasyonal’in uzantısı olduğunu söylemek mümkün değildir.
Ayrıca
günümüzde Sosyalist Enternasyonal’e yönelik ciddi eleştiriler söz konusudur.
Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) 22 Mayıs 2013 tarihinde, Sosyalist
Enternasyonal’in “bozulmuş, demokratik olmayan ve modası geçmiş niteliği”ni
eleştirerek, Sosyalist Enternasyonal’in bazı üyeleriyle birlikte İlerici
İttifak (Progressive Alliance) olarak bilinen rakip bir uluslararası
yapılanmaya gitti.
Sosyalist Enternasyonal,
anti-emperyalist değildir; emperyalist sistemin yarattığı tepkileri yumuşatarak
tekelci kapitalizmin sömürüsünün sürmesini sağlamaya çalışan bir örgütlenmedir.
20. yüzyılın
başlarında kendi devletlerinin emperyalist politikalarını destekleyen sözde
“sosyalist”lere, “lafta sosyalist, davranışta emperyalist” anlamına gelen
“sosyal emperyalist” denirdi.
SOSYALİST ENTERNASYONAL DE SOSYAL EMPERYALİSTTİR
Sosyalist
Enternasyonal’in 1989 yılı Haziran ayında Stokholm’de toplanan 18. Kongresi’nde
kabul edilen İlkeler Bildirgesi, emperyalizmin yol açtığı acıları hafifleten ve
emperyalist sömürüyü daha tahammül edilir hale getirecek önlemlerle doludur.
Bildirgede bir kez bile “emperyalizm” kavramı geçmemektedir. Bu kavramdan bile
korkan bir örgütün, Mustafa Kemal gibi anti-emperyalist olduğunu ileri sürmek,
büyük bir yanlıştır.
Somut
konuşalım.
1951 yılında
kurulan Sosyalist Enternasyonal, 1954-1962 döneminde Cezayir’de Fransız emperyalizmine karşı mücadele eden ve acımasız işkencelere
göğüs geren özgürlük ve bağımsızlık savaşçıları için hangi etkili eylemi
düzenledi?
1965 yılında
ABD emperyalizminin Vietnam saldırısını durdurmak için ne tür kitle eylemleri
gerçekleştirdi?
Ulusötesi
şirketlerin azgelişmiş ülkeleri sömürmesine karşı hangi somut adımlarla
mücadele etti.
Hiçbirini
yapmadı.
Sosyalist Enternasyonal, tam bir asır önceki benzerleri gibi, lafta
sosyalist, davranışta veya eylemde emperyalisttir; sosyal emperyalisttir.