23 Mayıs 2015 Cumartesi

"SOSYAL DEMOKRASİNİN EMPERYALİZME DESTEĞİ", "SOSYALİST ENTERNASYONEL", "SOSYAL DEMOKRASİ ANTİEMPERYALİSTTİR", "SOSYALİST ENTERNASYONAL Mİ, SOSYAL EMPERYALİST ENTERNASYONAL Mİ ?"


SOSYAL DEMOKRASİ TARTIŞMALARI- 3

Sosyal demokrasinin emperyalizme desteği
Yıldırım KOÇ / Aydınlık / 25.04.2015

Siz hiç Amerika Birleşik Devletleri’ni ve Avrupa Birliği’ni emperyalist olmakla suçlayan, bu ülkelerin emperyalist politikaları nedeniyle ülkesinin ABD ile ilişkilerini gözden geçirmesini isteyen sosyal demokrat parti gördünüz mü? Yoktur.

AB’ye katılmış ülkelerin sosyal demokrat partileri, AB’yi emperyalist bir blok olarak kabul ediyorlar mı? Hayır.

Emperyalistlerin örgütü NATO’nun üyeliğinden ayrılmayı savunan bir sosyal demokrat parti gördünüz mü? Yoktur.

Sorun Olof Palme’nin veya Willy Brandt’ın değil, İsveç Sosyal Demokrat Partisi’nin veya Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nin emperyalizmi destekleyip desteklemediğidir.

Peki, emperyalizm nedir?

.

 

Sosyalist Enternasyonel

Örsan K.ÖYMEN / Aydınlık / 26.04.2015

Sosyalist Enternasyonel, sosyal demokrat, demokratik sosyalist ve demokratik sol partilerin üye olduğu dünyanın en büyük sol örgütlenmesidir. Kökeni 1864’e uzanır, ancak 1951 Frankfurt Deklarasyonu ile yeni bir şekil almıştır. Karl Marx’ın kuramlarından etkilenerek oluşan bu hareket, 1950’lerden sonra, bir yandan komünizmden uzaklaşmış, bir yandan da kapitalizmi, sosyal ve ekonomik adalet kavramıyla frenlemeye çalışmıştır. Komünizmde söz konusu olduğu gibi, üretim araçlarında özel mülkiyeti tamamıyla ortadan kaldırmamış, özel sektörü dengeleyecek güçlü bir kamu sektörü geliştirilmesi gerektiğini savunmuştur. Ekonomik sınıfları tamamıyla ortadan kaldırmak yerine, sınıflar arası uçurumu gidermek, halka nitelikli ve ücretsiz eğitim ve sağlık hizmetleri sunmak, sendikaları güçlendirerek, işçinin işveren karşısındaki mağduriyetini gidermek, daha çok kazanandan daha çok vergi, daha az kazanandan daha az vergi almak gibi önlemlerle, kapitalizme ayar vermeye çalışmıştır. Bu, kapitalizmle komünizm arasında bir sentez kurma denemesidir ve olabilecek olan en iyi düzen olmasa da, bugüne kadar dünyada birçok ülkede uygulanabilmiş olan bir düzendir ve kuşkusuz ki, “liberal” ve “muhafazakar” düzenden çok daha iyi bir düzendir.

Sosyalist Enternasyonel’in hala geçerli olan ve 1989 yılında Stockholm’deki 18. Kongresi’nde kabul edilen “İlkeler Deklarasyonu”nun 59. ve 60. maddeleri, açık bir biçimde, karma ekonomik modeli savunur. Burada geçen terim doğrudan “mixed economy” terimidir. Bunun tam çevirisi “karma ekonomi”dir. Bu maddelerde, özel sektörün de, kamu sektörünün de, tek başına sosyal adaletin sağlanmasının güvencesi olamayacağı vurgulanmaktadır. Bu maddelerde sözü edilen tez, Mustafa Kemal Atatürk’ün karma ekonomi modeliyle de büyük benzerlik göstermektedir.

Bunun da ötesinde, Sosyalist Enternasyonel, sadece Avrupa’daki siyasi partilerden oluşmamakta, dünyanın neredeyse tüm ülkelerinden üyeleri bünyesinde barındırmaktadır. Türkiye’den de, Cumhuriyet Halk Partisi, 1976 yılından beri, bu örgütün tam üyesidir ve tam üye olarak Türkiye’yi burada tek başına temsil etmektedir. Almanya Sosyal Demokrat Partisi, İsveç Sosyal Demokrat Partisi, Fransa Sosyalist Partisi, İngiliz İşçi Partisi gibi partilerle birlikte, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerden de çok önemli siyasi partiler, Sosyalist Enternasyonel’in üyesidir. Hindistan’ın bağımsızlık mücadelesinde ve Britanya sömürgeciliğine karşı mücadelede çok önemli bir rol alan ve Mahatma Gandhi’nin de bir dönem liderliğini yaptığı Hindistan Ulusal Kongresi (INC) Sosyalist Enternasyonel üyesidir. Cezayir’in Fransa’ya karşı bağımsızlık mücadelesini başlatan ve halen de Cezayir’de iktidarda olan Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN) Sosyalist Enternasyonel üyesidir. Nikaragua’da ABD yönetiminin desteklediği Somoza’nın askeri diktatörlüğüne karşı Daniel Ortega liderliğinde mücadeleyi başlatan ve Nikaragua’da sosyalist devrim yapan ve halen iktidarda olan Sandinista Ulusal Kurtuluş Cephesi (FSLN) Sosyalist Enternasyonel üyesidir. İsrail işgaline karşı mücadele veren Filistin’in El-Fatah Partisi, Sosyalist Enternasyonel üyesidir. Güney Afrika’da ırkçı rejimi yıkan ve halen iktidarda olan Afrika Ulusal Kongresi (ANC) Sosyalist Enternasyonel üyesidir.

Sosyalist Enternasyonel’in “İlkeler Deklarasyonu”nun 6., 7., 8., 34., 35., 38., 39., 40., 41., 42., 43., 79., 80., 83., 84., 85., 86., 87., 88., 89., 90., 91. ve 92. maddeleri, yerkürenin kuzey ve güney kesimleri arasındaki ekonomik ve sosyal uçurumlara vurgu yapar ve güney yarımkürede, yani gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde, sosyal ve ekonomik adaletin sağlanması ve kuzey ile güney arasında denge kurulması için mücadele edilmesi gerektiğini vurgular. Yani, dünyadaki sosyal demokratları bir araya getiren Sosyalist Enternasyonel, Avrupa Birliği’nin ve ABD’nin dünyanın diğer ülkelerini sömürmesini ve emperyalist politikalar uygulamasını değil, aksine, bu düzenin ortadan kaldırılmasını savunur. Sosyal demokrasi, Mustafa Kemal Atatürk gibi, anti-emperyalisttir. Sosyal demokrat ideallere ihanet eden bazı sahte sosyal demokratların varlığı, bu gerçeği değiştirmez.

Hem Vatan Partisi yönetimindeki, hem de CHP yönetimindeki bazı kişilerin, artık kurguları bir kenara bırakıp, olguları dikkate almaları gerekiyor. Vatan Partisi’nin bazı yöneticileri, sosyal demokratları küçümseyip, onları emperyalist olarak damgalamaktan vazgeçmeli, CHP de, Kemal Derviş gibi sahte sosyal demok-ratlardan bir an önce kurtulmalıdır.

(Sosyalist Enternasyonel “İlkeler Deklarasyonu” için  www.socialistinternational.org sitesinden bilgi alınabilir).

Sosyal demokrasi antiemperyalisttir

Örsan K.ÖYMEN / Aydınlık / 30.04.2015

Daha önce yayınlanan "Sosyal demokrasi nedir?", "Atatürk, sosyal demokrasi ve komünizm", "Sosyal demokrasi ve antiemperyalizm" ve "Sosyalist Enternasyonel" başlıklı yazılarımda, sosyal demokrasinin ne olduğunu, Mustafa Kemal Atatürk'ün halkçılık ve devletçilik ilkeleriyle sosyal demokrasinin bağdaştığını, ayrıca sosyal demokrasinin antiemperyalist olduğunu anlatmaya çalıştım. 

Tarihte, belli dönemlerde, emperyalizmle işbirliği yapan komünistler olduğu gibi, emperyalizmle işbirliği yapan sosyal demokratlar da olmuştur. Ancak bu durum, komünizmi ve sosyal demokrasiyi, bir kavram, bir ideoloji, bir kuram olarak emperyalist olarak damgalamamıza ve/veya tarihteki bütün sosyal demokratları ve/veya sosyal demokrat partileri emperyalist olarak suçlamamıza neden olmamalıdır. Bu, hem gerçeklere, hem de adalet duygusuna ve vicdana saygının bir gereğidir.  

Dünyadaki sosyal demokrat, demokratik sosyalist ve demokratik sol partileri bir araya getiren Sosyalist Enternasyonel, 1951 yılında Frankfurt'ta gerçekleşen birinci kongresinde, kapitalizmin yol açtığı sosyal ve ekonomik adaletsizlikleri, demokratik sosyalist, demokratik sol ve sosyal demokrat politikalarla önlemek için mücadele edilmesi gerektiğini vurgulamış, ayrıca emperyalizme karşı olduğunu net bir biçimde açıklamıştır. Bu kongrede kabul edilen ve örgütün kuruluş ilkelerini ortaya koyan deklarasyonun 7. Maddesi şöyledir: "Demokratik sosyalizm, emperyalizmin her türünü reddeder. Tüm insanların baskı altına alınmasına ve sömürülmesine karşı mücadele eder." 

Sosyalist Enternasyonel'in 1989 yılında Stockholm'de gerçekleşen on sekizinci kongresinde kabul edilen "İlkeler Deklarasyonu"nun 6-8, 34-35, 38-43, 79-80, 83-92. maddeleri de, kuzey ve güney yarım küre arasındaki ekonomik ve sosyal uçurumlara dikkat çeker, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerin ekonomik ve sosyal yaşamlarının geliştirilmesi için mücadele edilmesi gerektiğini vurgular. (34. madde, "Doğu" ve "Batı" bloklarındaki silah ticaretinin güney yarım küredeki olumsuz etkilerini de eleştirir). Sosyal demokrasi hiçbir zaman, ABD'nin, Avrupa Birliği'nin veya herhangi bir gücün dünyadaki diğer ülkeleri sömürmesini kabul etmez. 

Yakın geçmişte, Tony Blair ve Gerhard Schröder gibi sözde sosyal demokratlar bu konuda kötü bir sınav vermiş olsalar da, Latin Amerika, Afrika ve Asya'daki birçok sosyal de-mokrat parti ve politikacıyla birlikte, Avrupa'da, Willy Brandt, Olof Palme, Oscar Lafontaine gibi sosyal demok-ratlar da, hem sosyal demokrasinin özüne sahip çıkmışlardır, hem de emperyalizme karşı sağlam bir duruş sergilemişlerdir.  

Hatta Palme'nin, bir yandan Küba devrimine olan desteği, bir yandan da ABD'nin Vietnam işgaline yönelik sert eleştirileri, bir ara ABD ile İsveç arasındaki diplomatik ilişkilerin kopmasına bile neden olmuştur. Almanya'nın ve İsveç'in son 20 yıldaki savunma sanayii ihracatı üzerinden, 1970'li yıllardaki Brandt'ı ve Palme'yi yargılamak ve onların barışçı olmadığını savunmak, ayrıca bunun faturasını onların lideri olduğu sosyal demokrat partilere çıkarmak insafsızlıktır.  

Kaldı ki, bir siyasi partinin emperyalist olup olmadığına, sadece, o partinin yönetimde olduğu yıllardaki silah ticareti nicelikleri üzerinden karar verilecekse, ABD'deki Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti ile birlikte, SSCB Komünist Partisi ve Çin Komünist Partisi en büyük emperyalist güçler kategorisinde ilk sıraları paylaşırlar. 

Emperyalist olup olmamanın ölçütü komünist olup olmamaksa, yani komünistler dışında herkes emperyalist ise, emperyalizm sadece savaş cephesinde karşımıza çıkmıyorsa, o zaman Atatürk'ü nasıl antiemperyalist olarak nitelendireceğiz? Atatürk komünist değildi. Yani üretim araçlarında özel mülkiyetin tamamıyla kaldırılmasını savunmuyordu, sosyal demokratlar gibi, karma ekonomik modeli savunuyordu, özel sektörle kamu sektörü arasında bir denge kurmaya çalışıyordu. Bu durumda Atatürk'e de emperyalist mi diyeceğiz? Tabii ki hayır. 

Bu konu sadece soyut ideolojik bir tartışma değildir. Bu konu, Cumhuriyet Halk Partisi ile Vatan Partisi arasında gelecekte bir ittifakın ve işbirliğinin olup olmayacağını belirleyecektir. "Altı Ok" ile birlikte, sosyal demokrat ve demokratik sol ilkeler de CHP'nin kurumsal kimliğinin ve Kurultay tarafından kabul edilmiş Parti Programı'nın bir parçasıdır. VP'nin bazı yöneticileri sosyal demokrasiyi emperyalizm olarak gördüğü sürece, seçimlerden sonra Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP Genel Başkanı görevinden ayrılması, yeni bir Genel Başkan seçilmesi ve "Altı Ok”la uyumsuz kişilerin CHP'den temizlenmesi durumunda bile, CHP ile VP arasında bir işbirliği ve ittifak gerçekleşemez.

Sosyalist enternasyonal mi, sosyal emperyalist enternasyonal mi?
Yıldırım KOÇ / Aydınlık / 02.05.2015

Sayın Örsan K. Öymen, Aydınlık’ta 26.4.2015 günü yayımlanan yazısında Sosyalist Enternasyonal’i övüyor. “Sosyal demokrasi, Mustafa Kemal Atatürk gibi, anti-emperyalisttir” diyor. Sonra da şunları yazıyor: “Hem Vatan Partisi yönetimindeki, hem de CHP yönetimindeki bazı kişilerin, artık kurguları bir kenara bırakıp, olguları dikkate almaları gerekiyor. Vatan Partisi’nin bazı yöneticileri, sosyal demokratları küçümseyip, onları emperyalist olarak damgalamaktan vazgeçmeli.” 

Vatan Partisi’nin sosyal demokrasiyi suçlayan “bazı yöneticileri”nden biri olarak, yanıt zorunlu oldu.  

BDP DE SOSYALİST ENTERNASYONAL’DE 

Sosyalist Enternasyonal’e Türkiye’den CHP tam üyedir. Kürt milliyetçisi Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), toplantılarda konuşma hakkı olan, üyelik aidatı ödeyen ve ancak oy hakkı bulunmayan bir ilişki içindedir. 20 Nisan 2015 tarihi itibariyle Sosyalist Enternasyonal’e 6000 Sterlin aidat borcu vardır.  

Sayın Öymen yazısında, bu örgütün kökeninin 1864’e kadar uzandığını ileri sürüyor. 

İlgisi alakası yok. 

1864 yılında kurulan Birinci Enternasyonal’in (International Workingmen’s Association) siyasi ve ideolojik çizgisine damgasını vuran anlayış Marksizmdi. Bu örgütün genel merkezi 1872 yılında ABD’ye taşındı. Örgüt kendisini 1876 yılında feshetti.  

Sosyalist Enternasyonal ise iki yeni örgütün 1923 yılında birleşmesiyle oluşan Emek ve Sosyalist Enternasyonal’in 1940 yılında kapanmasının ardından 1951 yılında kuruldu.  

Sosyalist Enternasyonal’in 1864 yılında Marx’ın damgasını vurduğu Birinci Enternasyonal’in uzantısı olduğunu söylemek mümkün değildir. 

Ayrıca günümüzde Sosyalist Enternasyonal’e yönelik ciddi eleştiriler söz konusudur. Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) 22 Mayıs 2013 tarihinde, Sosyalist Enternasyonal’in “bozulmuş, demokratik olmayan ve modası geçmiş niteliği”ni eleştirerek, Sosyalist Enternasyonal’in bazı üyeleriyle birlikte İlerici İttifak (Progressive Alliance) olarak bilinen rakip bir uluslararası yapılanmaya gitti.  

Sosyalist Enternasyonal, anti-emperyalist değildir; emperyalist sistemin yarattığı tepkileri yumuşatarak tekelci kapitalizmin sömürüsünün sürmesini sağlamaya çalışan bir örgütlenmedir.  

20. yüzyılın başlarında kendi devletlerinin emperyalist politikalarını destekleyen sözde “sosyalist”lere, “lafta sosyalist, davranışta emperyalist” anlamına gelen “sosyal emperyalist” denirdi.  

SOSYALİST ENTERNASYONAL DE SOSYAL EMPERYALİSTTİR 

Sosyalist Enternasyonal’in 1989 yılı Haziran ayında Stokholm’de toplanan 18. Kongresi’nde kabul edilen İlkeler Bildirgesi, emperyalizmin yol açtığı acıları hafifleten ve emperyalist sömürüyü daha tahammül edilir hale getirecek önlemlerle doludur. Bildirgede bir kez bile “emperyalizm” kavramı geçmemektedir. Bu kavramdan bile korkan bir örgütün, Mustafa Kemal gibi anti-emperyalist olduğunu ileri sürmek, büyük bir yanlıştır. 

Somut konuşalım. 

1951 yılında kurulan Sosyalist Enternasyonal, 1954-1962 döneminde Cezayir’de Fransız emperyalizmine karşı mücadele eden ve acımasız işkencelere göğüs geren özgürlük ve bağımsızlık savaşçıları için hangi etkili eylemi düzenledi? 

1965 yılında ABD emperyalizminin Vietnam saldırısını durdurmak için ne tür kitle eylemleri gerçekleştirdi? 

Ulusötesi şirketlerin azgelişmiş ülkeleri sömürmesine karşı hangi somut adımlarla mücadele etti. 

Hiçbirini yapmadı. 

Sosyalist Enternasyonal, tam bir asır önceki benzerleri gibi, lafta sosyalist, davranışta veya eylemde emperyalisttir; sosyal emperyalisttir.