23 Mayıs 2015 Cumartesi

"VATAN PARTİSİ EMPERYALİST DEĞİLDİR", "EMPERYALİSTLER TÜRKİYE'DE VATAN PARTİSİ'NE SALDIRIYOR", "VATAN PARTİSİ MİLLETİ BİRLEŞTİREN SİYASİ GÜÇTÜR", "OKURLARA VEDA", "VATAN PARTİSİ TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİ SAVUNMAKTADIR"

SOSYAL DEMOKRASİ TARTIŞMALARI- 5

VP emperyalist değildir
Örsan K.ÖYMEN / Aydınlık / 07.05.2015

Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sn. Yıldırım Koç ile bir süredir, sosyal demokrasinin emperyalist olup olmadığına ve sosyal demokrasinin Atatürk ile bağdaşıp bağdaşmadığına dair bir tartışma yürütüyoruz. Bazı okurlar bu tartışmadan sıkılmış olsalar da, bazıları da bu tartışmayı öğretici ve bilinçlendirici buluyorlar.  

Sn. Koç, Türkiye’deki işçi hakları ve hareketleri konusunda önemli ve değerli bir kişidir. Günlük siyaset arenasında yüzeysel polemiklere ve kavgalara girmek yerine, Sn. Koç ile ideolojik derinliği olan bir tartışmaya girmiş olmak daha iyi. Çünkü ideoloji siyasetin temelidir. İdeolojik tartışmanın olmadığı yerde, siyasetten söz edilemez. Ancak yine de, Sn. Koç’a, bu tartışmayı sonlandırmayı veya seçim sonrasına ertelemeyi öneriyorum. Belki Aydınlık’ta, belki de başka bir siyasi ortamda ve çerçevede, bu tartışmaya devam edebiliriz.  

Sn. Koç’un yazılarındaki soruların çoğuna zaten önceki yazılarımda yanıt vermiştim. Bu konulara tekrar girmeyeceğim. Geçmişte ve günümüzde, sosyal demokrasi maskesine sığınarak emperyalizmle uzlaşan sahte-sosyal demokratlar olduğu gibi, emperyalizme karşı mücadele veren samimi ve gerçek sosyal demokratlar da vardır. Sosyal demokrasi de bir ideoloji olarak emperyalizmin aracı olarak damgalanamaz. Diğer yanıtlarım ise şöyle: 

1)Sn. Koç, “Sayın Öymen mantık hatası yapıyor. Ben ‘sosyal demokratlar emperyalisttir’ demiyorum. Benim dediğim, emperyalizmin ideolojik ve siyasi araçlarından birinin sosyal demokrasi olduğudur.” diyor. Sn. Koç bunu söylerken bir olgu hatası yaparak kendi içinde çelişiyor. Sn. Koç’un 13.4.2015 tarihli yazısının başlığı “Sosyal Demokratlar Emperyalizmin Savunucusudur” biçimindedir. Burada olgu hatası olduğuna göre, benim mantık hatası yapmam söz konusu olamaz. 

2)HDP Sosyalist Enternasyonel’e tam üye değildir, oy hakkı yoktur, danışman üyedir. HDP’nin SE’ye tam üye olmasını yıllardır engelleyen parti de bu örgüte tam üye olan CHP’dir.  

3)CHP’yi, sosyal demokrasiyi ve sosyal demokratları toptancı ve genellemeci bir tavırla emperyalist olarak damgalamak doğru değildir. Bunun yapılması milyonları bulan CHP tabanında ciddi rahatsızlık yaratmaktadır. VP’li bazı yöneticilerin bu saldırgan tutumu, CHP’lilerin de VP’ye yönelik eleştirilerinin sistematik bir biçimde yoğunlaşmasına neden olur. CHP tabanında, (bu köşede ilk ve son kez açıklayacağım), VP’ye yönelik emperyalizmin aracı olmakla bağlantılı eleştiriler şöyle özetlenebilir: 

a)CHP’de, Atatürk ve “6 ok” ile uyumsuz olan milletvekili adaylarının oranı çok düşük, bunlar birkaç kişiden ibaret. VP’ye yakın yayın organları, bu az sayıdaki adaylara odaklanarak kamuoyunu yanıltıyorlar. VP, CHP tabanından oy almayı hedefliyor ve CHP’nin oylarını bölüyor. Bu da, AKP’nin ve emperyalizmin işine geliyor. 

b)Kemal Derviş, CHP yönetiminde olduğu yıllarda, Atatürk ile sosyal demokrasinin bağdaşmadığı tezini ortaya koyarak, CHP’nin bölünme sürecini başlatmış oldu. VP’nin, farklı gerekçelerle olsa da, Kemal Derviş ile aynı söylemde olması, emperyalizme alet olmaktan başka bir şey değildir. 

c)VP, “HDP’ye karşı yeterince muhalif olmamak” ve “çözüm sürecini desteklemek” gibi iddialarla CHP’ye bölücülük suçlaması yapıyor. CHP’nin bölücü olduğu iddiası gerçek dışı olduğu gibi, VP Genel Başkanı Doğu Perinçek, 1989 ve 1991’de terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşerek ve 1991’de Türkiye için federasyon önererek emperyalist senaryonun parçası olmuştu. 

d)MHP ve Ülkü Ocakları, 1970’li yıllarda, ABD ve CIA emperyalizminin Türkiye’deki tetikçisi olmuş, “Kontr-Gerilla”nın alt yapısını oluşturmuş, binlerce anti-emperyalist sosyalistin ve komünistin ölümüne neden olmuştur. VP günümüzde, MHP ve Ülkü Ocakları kökenli kişileri kadrolarına katmıştır. 

e)VP, sosyalizmi de, Atatürk’ü de, milliyetçilik ilkesine indirgeyerek, Kürt ve Ermeni milliyetçiliğinin karşısına, Türk milliyetçiliği ile çıkmıştır. Oysa, hangi etnik kimlikten kaynaklanırsa kaynaklansın, farklı milletler arasındaki milliyetçi çatışmalar, her zaman emperyalizme hizmet etmiştir. 

Pekiyi, bunlardan, VP’nin ve Doğu Perinçek’in emperyalist olduğu sonucu çıkar mı? Tabii ki çıkmaz. Geçmişte ve günümüzde yapılan hatalar olabilir. Ancak bu, VP’yi emperyalist olarak damgalamanın, VP’yi emperyalist amaçlar ve niyetler taşımakla ve emperyalizmi savunmakla suçlamanın gerekçesi olamaz. Ben de, bir CHP üyesi, CHP eski Parti Meclisi Üyesi ve CHP Kurultayı Onur Üyesi olarak, VP’li yöneticilerden ve taraftarlardan aynı olgunluğu bekliyorum.

Emperyalistler Türkiye’de Vatan Partisi’ne saldırıyor
Yıldırım KOÇ / Aydınlık / 08.05.2015

Sayın Örsan K.Öymen, 7.5.2015 günlü yazısında sosyal demokrasi konusundaki tartışmayı ertelemeyi öneriyor; ardından da “CHP tabanında Vatan Partisi’ne yönelik emperyalizmin aracı olmakla bağlantılı eleştirileri” özetliyor. 

22 yılı aşkın süredir Aydınlık yazarı olmamın ötesinde, Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı kimliğimle bu iddiaları yanıtlayacağım. 

Öncelikli soru şu? 15 Şubat’a kadar İşçi Partisi’ne, o günden sonra da Vatan Partisi’ne kimler saldırıyor? Bu güçler, İP ve Vatan Partisi dışında herhangi bir siyasi partiye böylesi bir saldırı sürdürüyorlar mı? Bu saldırının araçları nelerdir? 

Geçmişte İşçi Partisi’ne ve günümüzde Vatan Partisi’ne saldıran güç, emperyalistler ve onların desteklediği bölücülerle cumhuriyet düşmanı gerici güçlerdir. Bu güçler, İP ve Vatan Partisi dışında herhangi bir siyasi partiye böyle bir saldırı düzenlemediler. Bu saldırının araçlarından biri, İşçi Partisi’nin önder kadrolarının 2008-2014 döneminde düzmece iddialarla Silivri’ye kapatılmasıdır. Diğer bir saldırı aracı da dezenformasyondur, gerçekdışı iddiaları çeşitli biçimlerde yaygınlaştırmaktır. 

Sayın Öymen’in “CHP tabanı” dediği kesimin arkasında emperyalistler, bölücüler ve gericiler vardır. Bu gerçekdışı iddiaları üreten, yayan, Vatan Partisi’nin gücünün ve etkisinin arttığı koşullarda temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp masaya getiren, emperyalistler ve işbirlikçileridir.  

Gelelim iddialara. 

CHP’de Atatürk ve 6 Ok ile uyumsuz olan milletvekili adaylarının oranı çok düşükmüş. Vatan Partisi, CHP’yi eleştirerek CHP’nin oylarını bölüyormuş. Bu da AKP’nin ve emperyalizmin işine yarıyormuş.  

CHP’DE 6 OK MU KALDI? 

El insaf. CHP’nin seçim bildirgesine internette erişebilirsiniz. Özelleştirmeci CHP’nin devletçiliği savunduğunu kim söyleyebilir. Avrupa Birlikçi CHP’nin devrimci olduğunu kim ileri sürebilir? Atatürk karşıtlığını açıkça söyleyen, Ermeni soykırımını destekleyen, Kemal Derviş’in aracılık ettiği emperyalist dayatmaları onaylayan bazı CHP adaylarıyla laikliğin, milliyetçiliğin, bağımsızlığın ilgisi alakası var mı? Böylesine açık tavır alan milletvekillerinin sayısı az olabilir; ama yemeğinizde bir hamam böceği gördüğünüzde tabağın tümünü çöpe döküyorsunuz. Atatürk’ün 1937 yılında Anayasamıza eklettiği 6 Ok’un, devletçilik, laiklik, milliyetçilik, cumhuriyetçilik, devrimcilik ve halkçılık ilkelerinin günümüzde Türkiye’de tek savunucusu Vatan Partisi’dir. Cumhuriyet’in 10. Yıl kutlamalarında en yaygın kullanılan sloganlardan biri, “durmayalım düşeriz” idi. Vatan Partisi, 6 Ok’ta ifade edilen devrim programını, daha da geliştirerek koruma mücadelesini vermektedir.  

KEMAL DERVİŞ AÇIK KONUŞUYOR 

Sayın Öymen’in aktardığı ikinci iddia mantıksız. Kemal Derviş Atatürk ile sosyal demokrasinin bağdaşmadığını söylemiş. Bizim de bu anlayışı savunmamız, “Kemal Derviş ile aynı söylemde olması, emperyalizme alet” olmamızmış. 

İşin komikliğine bakın. Kemal Derviş’i bugün CHP’ye davet etmek, CHP iktidar olursa Kemal Derviş’i bakan yapacağını söylemek emperyalistlere alet olmak olmuyor da, sosyal demokrasi ile Atatürk’ün bağdaşmayacağı görüşünü paylaşmak emperyalistlere alet olmak oluyor. Sayın Öymen’in aktardığı bu iddiayı ileri sürenler milleti salak zannediyor. Kemal Derviş’e sorsanız, sosyal demokrat olduğunu söyleyebilir. Eğer sosyal demokrasi ile Atatürk’ün bağdaşmadığını ileri sürmüşse, açık konuşmuş, doğru söylemiş. Kendisi sosyal demokratsa, Atatürk ilke ve devrimleriyle ilişkisinin bulunmadığını açıkça ifade etmiş. Saygı duymak gerekir. Hiç olmazsa ne olduğunu farkında. Biz de onun ve benzerlerinin ne olduğunun farkındayız. (devam edeceğim)

Vatan Partisi milleti birleştiren siyasi güçtür
Yıldırım KOÇ / Aydınlık / 09.05.2015

Vatan Partisi’nin milleti birleştiren güç olmasının iki kanıtı, Kürt kökenli insanlarımızı emperyalist tezgahlardan kurtarma çabası ve 1980 öncesinin devrimci-ülkücü bölünmesini aşmada gösterdiği başarıdır. Emperyalistler ve onların bilinçli veya saf uzantıları, Vatan Partisi’nin emperyalistlerin aracı olduğunu ileri sürerken, bu çaba ve başarıyı kullanmaya kalkmaktadır. 

Sayın Örsan K.Öymen’in aktardığı, “CHP tabanında” Vatan Partisi’nin “emperyalist senaryonun bir parçası” olduğu yolundaki iddianın dayanağı, Sayın Doğu Perinçek’in 1989 ve 1991 yıllarında Abdullah Öcalan’la yaptığı görüşmelerdir. 

EMPERYALİST TAHRİFATA KANANLAR 
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, 25 yıl önce Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmelerdeki amacının “Batı devletlerinin, özellikle ABD’nin Körfez Savaşı öncesi ve başlangıcında, Kürt sorununa müdahale zeminlerini daraltmaktı” olduğunu açıkça ifade ediyor. Nitekim, Abdullah Öcalan, yakalandıktan sonra verdiği ifadede şunları söyledi: “Perinçek, bize ABD’nin ve Avrupa’nın peşinden gitmeyin. Bu yoldan bir yere varamazsınız. PKK’yi dağıtın, Türkiye’nin bütünlüğü içinde yer alın telkinlerinde bulundu.” Nitekim 1991 Ekim seçimlerinde Sosyaldemokrat Halkçı Parti’nin bir protokolle Kürt milliyetçisi HEP’e verdiği 22 milletvekilliğinden dördünü Abdullah Öcalan o zamanki Sosyalist Parti’ye önerdi. Bu öneri Doğu Perinçek tarafından reddedildi. (Emperyalist dezenformasyon ve karşı-propagandanın parçası olmayan bir kişi, böyle bir iddiayı ortaya atmadan önce, Doğu Perinçek’in Abdullah Öcalan ile Görüşmeler kitabına bakar.) 

ÜLKÜCÜ VATAN PARTİLİLER MİLLETİN BİRLİĞİNİN GÜVENCESİDİR 
Sayın Öymen’in aktardığına göre, “CHP tabanında” Vatan Partisi’ni emperyalizmin aracı olmakla suçlayanların dördüncü dayanağı, MHP ve Ülkü Ocakları kökenli kişileri kadrolarına katmış olmasıdır. 

Türkiye 1975-1980 döneminde ABD emperyalizminin tezgahladığı bir iç savaş yaşadı. Hatırlatayım. Türkiye, ABD’nin 12 Mart darbesi sonrasında kabul ettirdiği haşhaş yasağını, 1 Temmuz 1974 günü kaldırdı. 20 Temmuz 1974 günü de, uluslararası antlaşmalardan kaynaklanan haklarını kullanarak, Kıbrıs’taki faşist darbeye karşı müdahale etti. 1973 yılında Vietnam yenilgisinin travmasını yaşayan ABD, kendi kontrolü dışındaki bu tutuma karşı Türkiye’ye ambargo uyguladı. Ancak Türkiye’ye geri adım attıramadı. Tam tersine, Türkiye, 1975 yılında Kıbrıs’ta Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni ilan etti ve Türkiye’deki Amerikan üs ve tesislerine el koydu. ABD’nin yanıtı, 1976 yılında bir darbe girişimi oldu. Süleyman Demirel, bu darbe girişimini önledi. Bunun üzerine Türkiye’de bir iç savaş başlatıldı. İran’ın ABD kontrolünden çıkması sonrasında Türkiye’deki ABD üslerinin önemi daha da arttı ve iç savaş kitle katliamlarına dönüştürüldü. ABD üsleri ancak 12 Eylül Darbesi sonrasında ABD’nin istediği biçimde işletilmeye başlandı. 

Bu süreçte çeşitli ülkelerin istihbaratçıları, bunların işbirlikçileri ve kullandıkları ajanlar ülkemizde katliamlara giriştiler. 1977 yılındaki 1 Mayıs katliamı bu çabaların bir parçasıydı. Bu yıllarda Türkiye’de birçok vatansever karşı karşıya geldi, birbirine kurşun sıktı.  

Bugün Vatan Partisi içinde yer alan ülkücüler, emperyalizme karşı mücadele eden vatanseverlerdir. Vatan Partisi, ülkücü yönetici ve üyeleriyle gurur duymaktadır. Türkiye’nin emperyalizme karşı mücadelesinde milletin birliğinin sağlanmasında en önemli katkıyı sağlayanlardan biri, vatansever ülkücülerdir.

Okurlara veda
Örsan K.ÖYMEN / Aydınlık / 10.05.2015

Vatan Partisi Genel Başkanı Sn. Doğu Perinçek, Aydınlık Gazetesi’nde dışarıdan köşe yazıları yazmamı teklif ettiğinde bunu kabul ettim. Bazı konularda görüş ayrılıklarımız olsa da ve farklı siyasi partilere üye olsak da, kapitalizme ve emperyalizme karşı mücadele etmek ve Atatürk’ün aydınlanma devrimlerine sahip çıkmak konusunda aynı yoldaydık. Gerçi, kapitalizme ve emperyalizme karşı hangi yöntemle mücadele edileceği ve Atatürk devrimlerine nasıl sahip çıkılacağı konusunda farklı bakış açılarına sahip olduğumuzu biliyordum. Yani, bazı temel ilkelerde anlaşsak da, yöntemde ayrılıyorduk. Ayrıca Atatürk’ü nasıl yorumlayacağımız konusunda da bazı farklarımız vardı. Bu nedenle bazı tereddütlerim de vardı. Ancak o tereddütleri de Sn. Perinçek giderdi. Aydınlık’ta yazarların görüşlerine müdahale edilmediğini, sansür uygulanmadığını, farklı görüşlerin olabileceğini, CHP üyelerinin de gazetede yazdığını, hatta kendisini ve lideri olduğu partiyi bile eleştirebileceğimi söyledi. Ben de bunun üzerine, Aydınlık’ın bir siyasi partinin resmi yayın organı olmadığını varsaydım ve yazmaya başladım. Yazılarımın büyük çoğunluğunda da, Sn. Perinçek’i, İşçi Partisi’ni ve Vatan Partisi’ni değil, AKP’nin despotizmini ve dogmatizmini eleştirdim. 

Aydınlık’taki yazılarıma hiçbir zaman müdahale edilmedi ve sansür uygulanmadı. Ancak aleyhimdeki yayınlara çok üzüldüm. Din konusundaki bir yazıma karşı bir okurun kaleme aldığı ve hem yazdıklarımı çarpıtan, hem de şahsıma hakaret içeren bir yazı Ulusal Kanal İnternet Sitesi’nde yayınlandı. Arkasından, CHP hakkındaki bir yazıma karşı bir okurun kaleme aldığı ve yine yazdıklarımı çarpıtan başka bir yazı Aydınlık’ta yayınlandı. Bir yandan da, Aydınlık’ta, Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Yıldırım Koç’un, sosyal demokrasi hakkındaki teorik bir yazıma karşılık, sosyal demokratları, sosyal demokrasiyi, CHP’yi emperyalist olmakla suçlayan yazılarıyla karşılaştım. Ben de, aleyhimdeki yazılara yanıt yetiştirmeye çalışmaktan, yazmak istediklerimi de yazamaz hale geldim. İşçi Partisi’nin ve Vatan Partisi’nin politikalarını ve stratejilerini birebir savunsaydım, bu eleştiri taarruzuyla karşılaşmayacaktım. Ancak ben de, bir gazetede köşe yazısı yazacağım diye, ilkelerinden ve doğru olduğuna inandığı şeylerden vazgeçecek bir insan değilim. Bu nedenle, Aydınlık Gazetesi’nden ayrılmaya karar verdim.  
Görüş ayrılıklarımıza rağmen, Sn. Perinçek’in cesaretine, idealizmine, mücadele gücüne ve iyimserliğine saygım sonsuzdur. Bu bağlamda da Sn. Perinçek kendime yakın bulduğum bir insandır. Ayrıca anti-emperyalist mücadelede de Sn. Perinçek, Türkiye’nin önde gelen siyasetçilerinden birisidir. Sn. Perinçek’in hiçbir zaman onaylamadığım ve muhtemelen bugün kendisinin de eleştirdiği 1980’lerin sonundaki ve 1990’ların başındaki politikalarının bile, anti-emperyalist kaygılardan kaynaklandığına inanıyorum. 
Bir CHP üyesi olarak, Baykal döneminde de, Kılıçdaroğlu döneminde de, CHP içine sızan emperyalist, liberal, merkez sağ, şovenist milliyetçi, bölücü ve İslamcı odaklara karşı mücadele verdim. Hatta, CHP Parti Meclisi Üyesi olduğum dönemde, Parti Meclisi’nden geçen bir rapora, CHP’nin ideolojik sorunu olduğunu ve Atatürk ile sosyal demokrasinin bağdaşmadığını iddia eden CHP Genel Başkan Yardımcısı Kemal Derviş aleyhine bir madde konulmasını önerdim ve bu madde oy çokluğuyla kabul edildi. Böylece, Kurultay’dan sonra partinin en üst karar organı olan PM’de, Derviş aleyhinde, ilk defa resmi bir karar alınmış oldu. Bu olaydan bir süre sonra da Derviş CHP’den ayrıldı. 

Kılıçdaroğlu’nun, Derviş’i bakan olarak CHP’ye geri almasına, Memhet Bekaroğlu, Erdoğan Toprak, Sena Kaleli, Sezgin Tanrıkulu, Murat Özçelik, Selina Doğan, Faik Tunay, Aydın Ayaydın gibi kişileri CHP’de barındırmasına her zaman karşı çıktım. Yazılarımda da bunu defalarca ifade ettim. Kılıçdaroğlu’nun düzenin parçası olduğunu, ilk defa Genel Başkan seçildikten sonra, Cumhuriyet Gazetesi’ndeki bir yazımda ilan ettim. Daha sonra, seçim sonrası dönemlerde ve kurultay süreçlerinde kendisini istifaya çağırdım. 

Ancak CHP’nin kurumsal kimliğine de her zaman sahip çıktım. CHP’yi toptancı, indirgemeci ve genellemeci anlayışlarla yerin dibine batırmadım, eleştirilerimi CHP’ye değil, kişilere yönelttim. Seçim öncesi dönemde, üyesi olduğum partiyi, köşe yazarı olacağım diye, CHP’ye muhalif bir gazetede yıpratmadım. Bu hem parti ahlakının ve disiplininin gereğidir, hem de CHP’deki mücadeleye devam edebilmenin ve CHP’yi kurtarmanın önkoşuludur. Ne demek istediğimi gelecekte herkes daha iyi anlayacaktır.

Vatan Partisi Türk milliyetçiliğini savunmaktadır
Yıldırım KOÇ / Aydınlık / 11.05.2015

Sn.Öymen’in 7.5.2015 günlü yazısında Vatan Partisi’ne yönelik bazı suçlamalar aktarılmaktaydı. Aktarılan iddialara göre, Vatan Partisi emperyalistlerin aracı konumundadır.  
Sn. Öymen’in aktardığı beşinci suçlama şöyle: “Vatan Partisi, sosyalizmi de, Atatürk’ü de, milliyetçilik ilkesine indirgeyerek, Kürt ve Ermeni milliyetçiliğinin karşısına, Türk milliyetçiliği ile çıkmıştır. Oysa, hangi etnik kimlikten kaynaklanırsa kaynaklansın, farklı milletler arasındaki milliyetçi çatışmalar, her zaman emperyalizme hizmet etmiştir.” 

Aktarılan bu iddia, etnisite, milliyet ve millet kavramları arasındaki farkları yok sayan bir anlayışın ifadesidir.  

6 OK’UN BİRİ MİLLİYETÇİLİK 

6 Ok’un unsurlarından biri, milliyetçiliktir. Bu milliyetçilik, ırkçılığı reddeden bir anlayışa dayanır. Atatürk’ün ifadesiyle, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” Türk milliyetçiliği de, Türk milletinin, yani Türkiye halkının ve Türkiye Cumhuriyeti’nin çıkarlarını korumaktır.  

Vatan Partisi, ırkçılığı reddeden bir anlayışla, Türk milliyetçiliğini savunmaktadır; bu nedenle de Türk Bayrağını elden düşürmemektedir.  

Aktarılan iddiada, “farklı milletler arasındaki milliyetçi çatışmalar, her zaman emperyalizme hizmet etmiştir” denmektedir.  

Doğru ifade, “emperyalizm, ülkeleri bölüp parçalayıp kontrol altına almak ve sömürmek için etnik farklılıkları kullanır” tespitidir. 

Batılı güçler, Osmanlı’ya karşı 1821 yılındaki Yunan ayaklanmasını destekledi. İngiltere, Fransa ve Rusya’nın donanmaları 1827 yılında Navarin’de Osmanlı donanmasını yenerek Yunanistan’ın Osmanlı’dan ayrılmasını sağladı. Yunanistan’ın başına kral olarak da Bavyeralı Otto atandı.  

19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasında bir türlü milletleştirilemeyen Osmanlı halkı içindeki etnik ayrımlar kullanıldı. Emperyalist güçler, Ermeni halkına büyük zararlar veren tahrik politikalarını ısrarlı bir biçimde sürdürdü. 

Ulusal Kurtuluş Savaşımız sırasında da emperyalist güçler tarafından tahrik ve teşvik edilen ayaklanmaların bir bölümü etnik kimlik temelliydi. 

Emperyalizm yine aynı oyunu oynuyor. 

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ BİRLEŞTİRİR 

Vatan Partisi tabii ki bölücü Kürt milliyetçiliğinin karşısında Türk milliyetçiliğinin birleştirici ve bütünleştirici rolünü vurgulayacaktır. Bu anlayış ırkçılık değildir; ırkçılığı temelden reddeden bütünleştirici bir yaklaşımdır. Amaç, Türk milletinin, yani Türkiye halkının huzuru ve refahının sağlanmasıdır. Türk milliyetçiliği budur. 

Siz tutacaksınız, emperyalist güçlerin oyununa gelen Kürt milliyetçiliğini ve artık Türkiye’de sayıca bile çok azalmış olan Ermenilerimizin etnik kimliğini öne çıkarıp, birleştirici Türk milliyetçiliğini emperyalistlere hizmet etmekle suçlayacaksınız. 

Bu kadarı da olmaz.  

Böyle bir tavır, emperyalistlere hizmettir. Emperyalistler, Türkiye’yi bölüp parçalama ve Türk milletini köleleştirme çabalarında etnik kimliği yine öne çıkarmaya çalışmaktadır.  

CHP’nin 6 Ok’undan biri milliyetçiliktir. 

Sayın Öymen’in aktardığına göre, Vatan Partisi’ni Türk milliyetçiliğini savunduğu için emperyalistlere hizmet etmekle suçlayan “CHP tabanı”, bu çelişkiyi görmüyor mu?  

Ancak 6 Ok’u reddeden, “yeni CHP” diyerek Avrupa Birliği’ni savunan, ABD emperyalizmine karşı çıkmayanlar Vatan Partisi’ni, 6 Ok’un Türk milliyetçiliğini savunduğu için suçlayabilir. 

Sayın Öymen’in aktardığı “CHP tabanı” olsa olsa “yeni CHP”li bir azınlıktır.