VP
emperyalist değildir
Örsan K.ÖYMEN / Aydınlık / 07.05.2015
Vatan
Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sn. Yıldırım Koç ile bir süredir, sosyal
demokrasinin emperyalist olup olmadığına ve sosyal demokrasinin Atatürk ile
bağdaşıp bağdaşmadığına dair bir tartışma yürütüyoruz. Bazı okurlar bu
tartışmadan sıkılmış olsalar da, bazıları da bu tartışmayı öğretici ve
bilinçlendirici buluyorlar.
Sn.
Koç, Türkiye’deki işçi hakları ve hareketleri konusunda önemli ve değerli bir
kişidir. Günlük siyaset arenasında yüzeysel polemiklere ve kavgalara girmek
yerine, Sn. Koç ile ideolojik derinliği olan bir tartışmaya girmiş olmak daha
iyi. Çünkü ideoloji siyasetin temelidir. İdeolojik tartışmanın olmadığı yerde,
siyasetten söz edilemez. Ancak yine de, Sn. Koç’a, bu tartışmayı sonlandırmayı
veya seçim sonrasına ertelemeyi öneriyorum. Belki Aydınlık’ta, belki
de başka bir siyasi ortamda ve çerçevede, bu tartışmaya devam edebiliriz.
Sn.
Koç’un yazılarındaki soruların çoğuna zaten önceki yazılarımda yanıt vermiştim.
Bu konulara tekrar girmeyeceğim. Geçmişte ve günümüzde, sosyal demokrasi
maskesine sığınarak emperyalizmle uzlaşan sahte-sosyal demokratlar olduğu gibi,
emperyalizme karşı mücadele veren samimi ve gerçek sosyal demokratlar da vardır.
Sosyal demokrasi de bir ideoloji olarak emperyalizmin aracı olarak
damgalanamaz. Diğer yanıtlarım ise şöyle:
1)Sn.
Koç, “Sayın Öymen mantık hatası yapıyor. Ben ‘sosyal demokratlar
emperyalisttir’ demiyorum. Benim dediğim, emperyalizmin ideolojik ve siyasi
araçlarından birinin sosyal demokrasi olduğudur.” diyor. Sn. Koç bunu söylerken
bir olgu hatası yaparak kendi içinde çelişiyor. Sn. Koç’un 13.4.2015 tarihli
yazısının başlığı “Sosyal Demokratlar Emperyalizmin Savunucusudur”
biçimindedir. Burada olgu hatası olduğuna göre, benim mantık hatası yapmam söz
konusu olamaz.
2)HDP
Sosyalist Enternasyonel’e tam üye değildir, oy hakkı yoktur, danışman üyedir.
HDP’nin SE’ye tam üye olmasını yıllardır engelleyen parti de bu örgüte tam üye
olan CHP’dir.
3)CHP’yi,
sosyal demokrasiyi ve sosyal demokratları toptancı ve genellemeci bir tavırla
emperyalist olarak damgalamak doğru değildir. Bunun yapılması milyonları bulan
CHP tabanında ciddi rahatsızlık yaratmaktadır. VP’li bazı yöneticilerin bu
saldırgan tutumu, CHP’lilerin de VP’ye yönelik eleştirilerinin sistematik bir
biçimde yoğunlaşmasına neden olur. CHP tabanında, (bu köşede ilk ve son kez
açıklayacağım), VP’ye yönelik emperyalizmin aracı olmakla bağlantılı
eleştiriler şöyle özetlenebilir:
a)CHP’de,
Atatürk ve “6 ok” ile uyumsuz olan milletvekili adaylarının oranı çok düşük,
bunlar birkaç kişiden ibaret. VP’ye yakın yayın organları, bu az sayıdaki
adaylara odaklanarak kamuoyunu yanıltıyorlar. VP, CHP tabanından oy almayı
hedefliyor ve CHP’nin oylarını bölüyor. Bu da, AKP’nin ve
emperyalizmin işine geliyor.
b)Kemal
Derviş, CHP yönetiminde olduğu yıllarda, Atatürk ile sosyal demokrasinin
bağdaşmadığı tezini ortaya koyarak, CHP’nin bölünme sürecini başlatmış oldu.
VP’nin, farklı gerekçelerle olsa da, Kemal Derviş ile aynı söylemde olması,
emperyalizme alet olmaktan başka bir şey değildir.
c)VP,
“HDP’ye karşı yeterince muhalif olmamak” ve “çözüm sürecini desteklemek” gibi
iddialarla CHP’ye bölücülük suçlaması yapıyor. CHP’nin bölücü olduğu iddiası
gerçek dışı olduğu gibi, VP Genel Başkanı Doğu Perinçek, 1989 ve 1991’de terör örgütü PKK
lideri Abdullah Öcalan ile görüşerek ve 1991’de Türkiye için federasyon
önererek emperyalist senaryonun parçası olmuştu.
d)MHP ve Ülkü
Ocakları, 1970’li yıllarda, ABD ve CIA emperyalizminin Türkiye’deki tetikçisi
olmuş, “Kontr-Gerilla”nın alt yapısını oluşturmuş, binlerce anti-emperyalist
sosyalistin ve komünistin ölümüne neden olmuştur. VP günümüzde, MHP ve Ülkü
Ocakları kökenli kişileri kadrolarına katmıştır.
e)VP,
sosyalizmi de, Atatürk’ü de, milliyetçilik ilkesine
indirgeyerek, Kürt ve Ermeni milliyetçiliğinin karşısına, Türk milliyetçiliği
ile çıkmıştır. Oysa, hangi etnik kimlikten kaynaklanırsa kaynaklansın, farklı
milletler arasındaki milliyetçi çatışmalar, her zaman
emperyalizme hizmet etmiştir.
Pekiyi, bunlardan, VP’nin ve Doğu
Perinçek’in
emperyalist olduğu sonucu çıkar mı? Tabii ki çıkmaz. Geçmişte ve günümüzde
yapılan hatalar olabilir. Ancak bu, VP’yi emperyalist olarak damgalamanın,
VP’yi emperyalist amaçlar ve niyetler taşımakla ve emperyalizmi savunmakla
suçlamanın gerekçesi olamaz. Ben de, bir CHP üyesi, CHP eski Parti Meclisi
Üyesi ve CHP Kurultayı Onur Üyesi olarak, VP’li yöneticilerden ve
taraftarlardan aynı olgunluğu bekliyorum.
Emperyalistler Türkiye’de Vatan Partisi’ne
saldırıyor
Yıldırım KOÇ / Aydınlık / 08.05.2015
Sayın Örsan
K.Öymen, 7.5.2015 günlü yazısında sosyal demokrasi konusundaki tartışmayı
ertelemeyi öneriyor; ardından da “CHP tabanında Vatan
Partisi’ne yönelik
emperyalizmin aracı olmakla bağlantılı eleştirileri” özetliyor.
22 yılı
aşkın süredir Aydınlık yazarı olmamın ötesinde, Vatan
Partisi Genel Başkan Yardımcısı kimliğimle bu iddiaları yanıtlayacağım.
Öncelikli
soru şu? 15 Şubat’a kadar İşçi Partisi’ne, o günden sonra da Vatan Partisi’ne
kimler saldırıyor? Bu güçler, İP ve Vatan Partisi dışında herhangi bir siyasi
partiye böylesi bir saldırı sürdürüyorlar mı? Bu saldırının araçları
nelerdir?
Geçmişte
İşçi Partisi’ne ve günümüzde Vatan Partisi’ne saldıran güç, emperyalistler ve
onların desteklediği bölücülerle cumhuriyet düşmanı gerici güçlerdir. Bu güçler,
İP ve Vatan Partisi dışında herhangi bir siyasi partiye böyle bir saldırı
düzenlemediler. Bu saldırının araçlarından biri, İşçi Partisi’nin önder
kadrolarının 2008-2014 döneminde düzmece iddialarla Silivri’ye kapatılmasıdır.
Diğer bir saldırı aracı da dezenformasyondur, gerçekdışı iddiaları çeşitli
biçimlerde yaygınlaştırmaktır.
Sayın
Öymen’in “CHP tabanı” dediği kesimin arkasında emperyalistler, bölücüler ve
gericiler vardır. Bu gerçekdışı iddiaları üreten, yayan, Vatan Partisi’nin
gücünün ve etkisinin arttığı koşullarda temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp masaya
getiren, emperyalistler ve işbirlikçileridir.
Gelelim
iddialara.
CHP’de
Atatürk ve 6 Ok ile uyumsuz olan milletvekili adaylarının oranı çok düşükmüş.
Vatan Partisi, CHP’yi eleştirerek CHP’nin oylarını bölüyormuş. Bu da AKP’nin ve emperyalizmin işine
yarıyormuş.
CHP’DE 6 OK MU KALDI?
El insaf.
CHP’nin seçim bildirgesine internette erişebilirsiniz. Özelleştirmeci CHP’nin
devletçiliği savunduğunu kim söyleyebilir. Avrupa Birlikçi CHP’nin devrimci
olduğunu kim ileri sürebilir? Atatürk karşıtlığını açıkça söyleyen, Ermeni soykırımını destekleyen, Kemal Derviş’in aracılık ettiği
emperyalist dayatmaları onaylayan bazı CHP adaylarıyla laikliğin, milliyetçiliğin, bağımsızlığın ilgisi
alakası var mı? Böylesine açık tavır alan milletvekillerinin sayısı az
olabilir; ama yemeğinizde bir hamam böceği gördüğünüzde tabağın tümünü çöpe
döküyorsunuz. Atatürk’ün 1937 yılında Anayasamıza eklettiği 6 Ok’un, devletçilik,
laiklik, milliyetçilik, cumhuriyetçilik, devrimcilik ve halkçılık ilkelerinin
günümüzde Türkiye’de tek savunucusu Vatan Partisi’dir. Cumhuriyet’in 10. Yıl
kutlamalarında en yaygın kullanılan sloganlardan biri, “durmayalım düşeriz”
idi. Vatan Partisi, 6 Ok’ta ifade edilen devrim programını, daha da
geliştirerek koruma mücadelesini vermektedir.
KEMAL DERVİŞ AÇIK KONUŞUYOR
Sayın
Öymen’in aktardığı ikinci iddia mantıksız. Kemal Derviş Atatürk ile sosyal
demokrasinin bağdaşmadığını söylemiş. Bizim de bu anlayışı savunmamız, “Kemal
Derviş ile aynı söylemde olması, emperyalizme alet” olmamızmış.
İşin komikliğine bakın. Kemal Derviş’i bugün CHP’ye davet etmek, CHP
iktidar olursa Kemal Derviş’i bakan yapacağını söylemek emperyalistlere alet
olmak olmuyor da, sosyal demokrasi ile Atatürk’ün bağdaşmayacağı görüşünü
paylaşmak emperyalistlere alet olmak oluyor. Sayın Öymen’in aktardığı bu
iddiayı ileri sürenler milleti salak zannediyor. Kemal Derviş’e sorsanız,
sosyal demokrat olduğunu söyleyebilir. Eğer sosyal demokrasi ile Atatürk’ün
bağdaşmadığını ileri sürmüşse, açık konuşmuş, doğru söylemiş. Kendisi sosyal
demokratsa, Atatürk ilke ve devrimleriyle ilişkisinin bulunmadığını açıkça
ifade etmiş. Saygı duymak gerekir. Hiç olmazsa ne olduğunu farkında. Biz de
onun ve benzerlerinin ne olduğunun farkındayız. (devam edeceğim)
Vatan Partisi milleti birleştiren siyasi güçtür
Yıldırım KOÇ / Aydınlık / 09.05.2015
Vatan
Partisi’nin milleti birleştiren güç olmasının iki kanıtı, Kürt kökenli
insanlarımızı emperyalist tezgahlardan kurtarma çabası ve 1980 öncesinin
devrimci-ülkücü bölünmesini aşmada gösterdiği başarıdır. Emperyalistler ve
onların bilinçli veya saf uzantıları, Vatan
Partisi’nin
emperyalistlerin aracı olduğunu ileri sürerken, bu çaba ve başarıyı kullanmaya
kalkmaktadır.
Sayın Örsan
K.Öymen’in aktardığı, “CHP tabanında” Vatan Partisi’nin
“emperyalist senaryonun bir parçası” olduğu yolundaki iddianın dayanağı, Sayın Doğu Perinçek’in 1989 ve
1991 yıllarında Abdullah Öcalan’la yaptığı görüşmelerdir.
EMPERYALİST TAHRİFATA KANANLAR
Vatan
Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, 25 yıl önce Abdullah Öcalan ile yaptığı
görüşmelerdeki amacının “Batı devletlerinin, özellikle ABD’nin Körfez Savaşı
öncesi ve başlangıcında, Kürt sorununa müdahale zeminlerini daraltmaktı”
olduğunu açıkça ifade ediyor. Nitekim, Abdullah Öcalan, yakalandıktan sonra
verdiği ifadede şunları söyledi: “Perinçek, bize ABD’nin ve Avrupa’nın peşinden
gitmeyin. Bu yoldan bir yere varamazsınız. PKK’yi dağıtın, Türkiye’nin
bütünlüğü içinde yer alın telkinlerinde bulundu.” Nitekim 1991 Ekim
seçimlerinde Sosyaldemokrat Halkçı Parti’nin bir protokolle Kürt milliyetçisi HEP’e verdiği 22
milletvekilliğinden dördünü Abdullah Öcalan o zamanki Sosyalist Parti’ye önerdi. Bu
öneri Doğu Perinçek tarafından reddedildi. (Emperyalist dezenformasyon ve
karşı-propagandanın parçası olmayan bir kişi, böyle bir iddiayı ortaya atmadan
önce, Doğu Perinçek’in Abdullah Öcalan ile Görüşmeler kitabına bakar.)
ÜLKÜCÜ VATAN PARTİLİLER MİLLETİN BİRLİĞİNİN GÜVENCESİDİR
Sayın
Öymen’in aktardığına göre, “CHP tabanında” Vatan Partisi’ni emperyalizmin aracı
olmakla suçlayanların dördüncü dayanağı, MHP ve Ülkü Ocakları kökenli kişileri
kadrolarına katmış olmasıdır.
Türkiye
1975-1980 döneminde ABD emperyalizminin tezgahladığı bir iç savaş yaşadı.
Hatırlatayım. Türkiye, ABD’nin 12 Mart darbesi sonrasında kabul ettirdiği
haşhaş yasağını, 1 Temmuz 1974 günü kaldırdı. 20 Temmuz 1974 günü de,
uluslararası antlaşmalardan kaynaklanan haklarını kullanarak, Kıbrıs’taki
faşist darbeye karşı müdahale etti. 1973 yılında Vietnam yenilgisinin
travmasını yaşayan ABD, kendi kontrolü dışındaki bu tutuma karşı Türkiye’ye
ambargo uyguladı. Ancak Türkiye’ye geri adım attıramadı. Tam tersine, Türkiye,
1975 yılında Kıbrıs’ta Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni ilan etti ve Türkiye’deki
Amerikan üs ve tesislerine el koydu. ABD’nin yanıtı, 1976 yılında bir darbe
girişimi oldu. Süleyman Demirel, bu darbe girişimini önledi. Bunun üzerine
Türkiye’de bir iç savaş başlatıldı. İran’ın ABD kontrolünden çıkması sonrasında
Türkiye’deki ABD üslerinin önemi daha da arttı ve iç savaş kitle katliamlarına
dönüştürüldü. ABD üsleri ancak 12 Eylül Darbesi sonrasında ABD’nin istediği
biçimde işletilmeye başlandı.
Bu süreçte
çeşitli ülkelerin istihbaratçıları, bunların işbirlikçileri ve kullandıkları
ajanlar ülkemizde katliamlara giriştiler. 1977 yılındaki 1 Mayıs katliamı bu
çabaların bir parçasıydı. Bu yıllarda Türkiye’de birçok vatansever karşı
karşıya geldi, birbirine kurşun sıktı.
Bugün Vatan Partisi içinde yer alan ülkücüler, emperyalizme karşı mücadele
eden vatanseverlerdir. Vatan Partisi, ülkücü yönetici ve üyeleriyle gurur
duymaktadır. Türkiye’nin emperyalizme karşı mücadelesinde milletin birliğinin
sağlanmasında en önemli katkıyı sağlayanlardan biri, vatansever ülkücülerdir.
Okurlara veda
Örsan K.ÖYMEN / Aydınlık / 10.05.2015
Vatan
Partisi Genel Başkanı Sn. Doğu Perinçek, Aydınlık Gazetesi’nde dışarıdan köşe
yazıları yazmamı teklif ettiğinde bunu kabul ettim. Bazı konularda görüş
ayrılıklarımız olsa da ve farklı siyasi partilere üye olsak da, kapitalizme ve
emperyalizme karşı mücadele etmek ve Atatürk’ün aydınlanma devrimlerine sahip
çıkmak konusunda aynı yoldaydık. Gerçi, kapitalizme ve emperyalizme karşı hangi
yöntemle mücadele edileceği ve Atatürk devrimlerine nasıl sahip çıkılacağı
konusunda farklı bakış açılarına sahip olduğumuzu biliyordum. Yani, bazı temel
ilkelerde anlaşsak da, yöntemde ayrılıyorduk. Ayrıca Atatürk’ü nasıl
yorumlayacağımız konusunda da bazı farklarımız vardı. Bu nedenle bazı
tereddütlerim de vardı. Ancak o tereddütleri de Sn. Perinçek giderdi.
Aydınlık’ta yazarların görüşlerine müdahale edilmediğini, sansür
uygulanmadığını, farklı görüşlerin olabileceğini, CHP üyelerinin de gazetede yazdığını,
hatta kendisini ve lideri olduğu partiyi bile eleştirebileceğimi söyledi. Ben
de bunun üzerine, Aydınlık’ın bir siyasi partinin resmi yayın organı olmadığını
varsaydım ve yazmaya başladım. Yazılarımın büyük çoğunluğunda da, Sn.
Perinçek’i, İşçi Partisi’ni ve Vatan
Partisi’ni değil, AKP’nin despotizmini ve dogmatizmini
eleştirdim.
Aydınlık’taki
yazılarıma hiçbir zaman müdahale edilmedi ve sansür
uygulanmadı. Ancak aleyhimdeki yayınlara çok üzüldüm. Din konusundaki bir
yazıma karşı bir okurun kaleme aldığı ve hem yazdıklarımı çarpıtan, hem de
şahsıma hakaret içeren bir yazı Ulusal Kanal İnternet Sitesi’nde yayınlandı.
Arkasından, CHP hakkındaki bir yazıma karşı bir okurun kaleme aldığı ve yine yazdıklarımı
çarpıtan başka bir yazı Aydınlık’ta yayınlandı. Bir yandan da, Aydınlık’ta,
Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Yıldırım Koç’un, sosyal demokrasi
hakkındaki teorik bir yazıma karşılık, sosyal demokratları, sosyal demokrasiyi,
CHP’yi emperyalist olmakla suçlayan yazılarıyla karşılaştım. Ben de,
aleyhimdeki yazılara yanıt yetiştirmeye çalışmaktan, yazmak istediklerimi de
yazamaz hale geldim. İşçi Partisi’nin ve Vatan Partisi’nin politikalarını ve
stratejilerini birebir savunsaydım, bu eleştiri taarruzuyla karşılaşmayacaktım. Ancak ben de, bir
gazetede köşe yazısı yazacağım diye, ilkelerinden ve doğru olduğuna inandığı
şeylerden vazgeçecek bir insan değilim. Bu nedenle, Aydınlık Gazetesi’nden
ayrılmaya karar verdim.
Görüş
ayrılıklarımıza rağmen, Sn. Perinçek’in cesaretine, idealizmine, mücadele
gücüne ve iyimserliğine saygım sonsuzdur. Bu bağlamda da Sn. Perinçek kendime
yakın bulduğum bir insandır. Ayrıca anti-emperyalist mücadelede de Sn.
Perinçek, Türkiye’nin önde gelen siyasetçilerinden birisidir. Sn. Perinçek’in
hiçbir zaman onaylamadığım ve muhtemelen bugün kendisinin de eleştirdiği
1980’lerin sonundaki ve 1990’ların başındaki politikalarının bile,
anti-emperyalist kaygılardan kaynaklandığına inanıyorum.
Bir CHP
üyesi olarak, Baykal döneminde de, Kılıçdaroğlu döneminde de, CHP içine sızan
emperyalist, liberal, merkez sağ, şovenist milliyetçi, bölücü ve İslamcı odaklara karşı
mücadele verdim. Hatta, CHP Parti Meclisi Üyesi olduğum dönemde, Parti
Meclisi’nden geçen bir rapora, CHP’nin ideolojik sorunu olduğunu ve Atatürk ile
sosyal demokrasinin bağdaşmadığını iddia eden CHP Genel Başkan Yardımcısı Kemal
Derviş aleyhine bir madde konulmasını önerdim ve bu madde oy çokluğuyla kabul
edildi. Böylece, Kurultay’dan sonra partinin en üst karar organı olan PM’de,
Derviş aleyhinde, ilk defa resmi bir karar alınmış oldu. Bu olaydan bir süre
sonra da Derviş CHP’den ayrıldı.
Kılıçdaroğlu’nun,
Derviş’i bakan olarak CHP’ye geri almasına, Memhet Bekaroğlu, Erdoğan Toprak,
Sena Kaleli, Sezgin Tanrıkulu, Murat Özçelik, Selina Doğan, Faik Tunay, Aydın
Ayaydın gibi kişileri CHP’de barındırmasına her zaman karşı çıktım. Yazılarımda
da bunu defalarca ifade ettim. Kılıçdaroğlu’nun düzenin parçası olduğunu, ilk
defa Genel Başkan seçildikten sonra, Cumhuriyet Gazetesi’ndeki bir yazımda ilan
ettim. Daha sonra, seçim sonrası dönemlerde ve kurultay süreçlerinde kendisini
istifaya çağırdım.
Ancak CHP’nin kurumsal kimliğine de her zaman sahip çıktım. CHP’yi
toptancı, indirgemeci ve genellemeci anlayışlarla yerin dibine batırmadım,
eleştirilerimi CHP’ye değil, kişilere yönelttim. Seçim öncesi dönemde, üyesi olduğum
partiyi, köşe yazarı olacağım diye, CHP’ye muhalif bir gazetede yıpratmadım. Bu
hem parti ahlakının ve disiplininin gereğidir, hem de CHP’deki mücadeleye devam
edebilmenin ve CHP’yi kurtarmanın önkoşuludur. Ne demek istediğimi gelecekte
herkes daha iyi anlayacaktır.
Vatan Partisi Türk milliyetçiliğini savunmaktadır
Yıldırım KOÇ / Aydınlık / 11.05.2015
Sn.Öymen’in
7.5.2015 günlü yazısında Vatan
Partisi’ne yönelik
bazı suçlamalar aktarılmaktaydı. Aktarılan iddialara göre, Vatan Partisi
emperyalistlerin aracı konumundadır.
Sn. Öymen’in
aktardığı beşinci suçlama şöyle: “Vatan Partisi, sosyalizmi de, Atatürk’ü de, milliyetçilik ilkesine indirgeyerek, Kürt ve
Ermeni milliyetçiliğinin karşısına, Türk milliyetçiliği ile çıkmıştır. Oysa,
hangi etnik kimlikten kaynaklanırsa kaynaklansın, farklı milletler arasındaki
milliyetçi çatışmalar, her zaman emperyalizme hizmet
etmiştir.”
Aktarılan bu
iddia, etnisite, milliyet ve millet kavramları arasındaki farkları yok sayan
bir anlayışın ifadesidir.
6 OK’UN BİRİ MİLLİYETÇİLİK
6 Ok’un
unsurlarından biri, milliyetçiliktir. Bu milliyetçilik, ırkçılığı reddeden bir
anlayışa dayanır. Atatürk’ün ifadesiyle, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye
halkına Türk milleti denir.” Türk milliyetçiliği de, Türk milletinin, yani
Türkiye halkının ve Türkiye Cumhuriyeti’nin çıkarlarını korumaktır.
Vatan
Partisi, ırkçılığı reddeden bir anlayışla, Türk milliyetçiliğini savunmaktadır;
bu nedenle de Türk Bayrağını elden düşürmemektedir.
Aktarılan
iddiada, “farklı milletler arasındaki milliyetçi çatışmalar, her zaman
emperyalizme hizmet etmiştir” denmektedir.
Doğru ifade,
“emperyalizm, ülkeleri bölüp parçalayıp kontrol altına almak ve sömürmek için
etnik farklılıkları kullanır” tespitidir.
Batılı
güçler, Osmanlı’ya karşı 1821 yılındaki Yunan ayaklanmasını destekledi.
İngiltere, Fransa ve Rusya’nın donanmaları 1827 yılında Navarin’de Osmanlı
donanmasını yenerek Yunanistan’ın Osmanlı’dan ayrılmasını sağladı.
Yunanistan’ın başına kral olarak da Bavyeralı Otto atandı.
19. yüzyılın
ikinci yarısından itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasında bir türlü
milletleştirilemeyen Osmanlı halkı içindeki etnik ayrımlar kullanıldı.
Emperyalist güçler, Ermeni halkına büyük zararlar veren tahrik politikalarını
ısrarlı bir biçimde sürdürdü.
Ulusal
Kurtuluş Savaşımız sırasında da emperyalist güçler tarafından tahrik ve teşvik
edilen ayaklanmaların bir bölümü etnik kimlik temelliydi.
Emperyalizm
yine aynı oyunu oynuyor.
TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ BİRLEŞTİRİR
Vatan
Partisi tabii ki bölücü Kürt milliyetçiliğinin karşısında Türk
milliyetçiliğinin birleştirici ve bütünleştirici rolünü vurgulayacaktır. Bu
anlayış ırkçılık değildir; ırkçılığı temelden reddeden bütünleştirici bir
yaklaşımdır. Amaç, Türk milletinin, yani Türkiye halkının huzuru ve refahının
sağlanmasıdır. Türk milliyetçiliği budur.
Siz
tutacaksınız, emperyalist güçlerin oyununa gelen Kürt milliyetçiliğini ve artık
Türkiye’de sayıca bile çok azalmış olan Ermenilerimizin etnik kimliğini öne
çıkarıp, birleştirici Türk milliyetçiliğini emperyalistlere hizmet etmekle
suçlayacaksınız.
Bu kadarı da
olmaz.
Böyle bir
tavır, emperyalistlere hizmettir. Emperyalistler, Türkiye’yi bölüp parçalama ve
Türk milletini köleleştirme çabalarında etnik kimliği yine öne çıkarmaya
çalışmaktadır.
CHP’nin 6 Ok’undan biri
milliyetçiliktir.
Sayın
Öymen’in aktardığına göre, Vatan Partisi’ni Türk milliyetçiliğini savunduğu
için emperyalistlere hizmet etmekle suçlayan “CHP tabanı”, bu çelişkiyi
görmüyor mu?
Ancak 6 Ok’u
reddeden, “yeni CHP” diyerek Avrupa Birliği’ni savunan, ABD emperyalizmine
karşı çıkmayanlar Vatan Partisi’ni, 6 Ok’un Türk milliyetçiliğini savunduğu
için suçlayabilir.
Sayın Öymen’in aktardığı “CHP tabanı”
olsa olsa “yeni CHP”li bir azınlıktır.