20 Ekim 2015 Salı

PATLAMA

SONUÇ

Burada iki önemli nokta var. Birincisi: Savaşın olduğu yerde soyut, entelektüel barış taleplerinin hiçbir anlamı yoktur. Savaşı kazanan ve duruma hâkim olan, kendi barışını dayatır. İç ve dış savaş zamanlarında, belirli bir hedefe yönelik örgütlü ve sürekli eylemlilik olmadan insanları toplayıp toplayıp dağıtmak, üzerinde gerçek silah olan birini oyuncak silahla tehdit etmeye benzer (1928-33 yılları arasında Almanya’da yapılan nafile mitingler gibi).

İkincisi: dedektif mantığıyla, “Kimin bu olaydan çıkarı var?” diye düşünmek saçmadır. Olayın faili sizin böyle bir mantık yürüteceğinizi biliyor zaten. Bu türden olaylar herkesin kendine göre bir fail tanımlamasını sağlayacak şekilde tertiplenir. Var olan siyasi kutupların her birinin kendi konumuna göre bir fail tanımlaması, böylece toplumun içindeki çelişkilerin artması, olayı tertipleyenlerin istediği ve beklediği şeydir.

Cumhuriyet, bütün medeni değerleri ve kazanımlarıyla birlikte tehdit altındadır. Onu Kuruluş İlkeleri temelinde yeniden, daha sağlam temeller üzerinde kurmaktan başka çare yoktur. Bu da soyut “barış” talepleriyle, iyi niyetle olacak şey değildir.

Teorik bir laf etmek gerekirse, şöyle denebilir: devlet-altı grupların (tarikatlar, mezhepler, etnik gruplar, siyasallaşmış mafya çeteleri) bağımsızlaşarak inisiyatif göstermeleri, devlet egemenliğinin sona erdiğine işaret eder. Ülkemizin kurtuluşu ancak devrimle, bir Kurucu İrade’yle mümkündür.

Bu patlamadan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

Yavuz ALOGAN- Aydınlık/13.10.2015