Yakın tarihimiz...
Doğuşlar..
Yeniden doğuşlar...
Ve tükenişler tarihidir.
Derslerle doludur.
***
1980-90 dönemi...
Turgut Özal’lı yıllar.
ANAP dönemi de diyebiliriz.
10 yıl bile sürmedi.
Küreselleşmenin hem başlangıcı...
Hem de ilk iflasıdır bu.
***
1991-2002 dönemi...
Siyasetin değirmeni fazla mesai yaptı.
Eskisi yenisi... Sağcısı solcusu İslamcısı...
5 lideri birden öğüttü.
Süleyman Demirel.
Tansu Çiller.
Necmettin Erbakan.
Mesut Yılmaz.
Bülent Ecevit.
İktidarda 4 yıl bile dayanamadalar.
Partileri de silindi. Kendileri de.
***
“Ara” bir dönemdir bu.
Siyaset, bütün rezervlerini kullandı.
Sistem içi bütün birikimini harcadı. Hepsi tükendi.
Bu da: Küreselleşmenin ikinci iflasıdır.
(Not: “Ara” dönemler “farklı”nın hazırlık yaptığı yıllardır.)
***
Zaten: 2002 sonunda “farklı” bir dönem açıldı.
Sistemin “yedek”leri oyuna girdi.
Tayyip Erdoğan-Fethullah Gülen koalisyonu kuruldu.
İslamcı bir koalisyon.
Batının da desteğiyle.
Üç damar birleşmişti.
Bir: Tercüme İslamın birikimi (AKP).
İki: Tasavvuf İslamının söylem gücü (Cemaat).
Üç: NATO Gladyosunun operasyon yeteneği (FETÖ).
(Not: FETÖ, Cemaat’in çekirdeğidir.)
***
Şimdi de bir “ara” dönemdeyiz.
Yeni bir “farklı” dönemin başlangıcı.
17-25 Aralık’ta (2013) girdik.
İktidar koalisyonu parçalandı. Kavga başladı.
Zaten çatlamıştı (7.2.2012 MİT ifade kriziyle).
***
15 Temmuz 2016: Yine bir NATO darbesi.
Temel araç: FETÖ.
Dikkat: “Din”in ilk kez yeri değişti. “Av” değil “avcı”ydı.
Özel amaç: Erdoğan’ı devirmek.
Genel amaç: Türk devletine ve TSK’ya el koymak.
***
Erdoğan, “darbe”nin ardından iki tutum alır.
Önce: Geniş cephecidir.
Söylemi, FETÖ ve PKK’ya karşı “Yenikapı ruhu”dur.
Sonra: Kendi cephesini daraltır.
Formülü bellidir: AKP + MHP’nin muhafazakâr kanadı.
Türkiye, “başkanlık” referandumuna böyle gidiyor.
***
İslamcılıkla milliyetçi muhafazakârlığın ittifakı yeni değil.
1960’larda denendi.
O zamanki adı milliyetçi-mukaddesatçılıktı.
“Komünizmle mücadele” dernekleri böyledir.
Orta sağın şemsiyesi altındaydı hepsi.
***
Bu cephe kısa zamanda bileşenlerine ayrıldı.
Milliyetçilik: MHP ile kendi partisini örgütledi.
Mukaddesatçılık: Necmettin Erbakan kendi bayrağını açtı.
MNP (Milli Nizam Partisi) ve Milli Selamet Partisi ile.
***
1970’lerde Milliyetçi Cephe olarak toplumun karşısına çıktılar.
Bileşenleri tanıdıktı.
AP (Adalet Partisi). MSP ve MHP.
Yürümedi.
***
Turgut Özal, 12 Eylül’den sonra yeni bir deneme yaptı.
İddiası: Dört eğilimi birleştirmekti (Orta sağ, milliyetçilik, İslamcılık, orta sol).
Özal’ın ANAP’ında “orta sol” sadece kenar süsüydü.
Dördüncü ortak başkasıydı: Amerikancı liberaller.
Yukarıda yazdım: Özal tecrübesi kısa ömürlü oldu.
***
Erdoğan’ın yeni denemesi “iş” yapar mı?
Önceki tecrübelere bakılırsa: Uzun sürmez.
Zaten ortağı Devlet Bahçeli de bir “işaret” verdi.
Parti grubunda şaşırtan konuşmasını yaptı:
“Eğer Doğu Perinçek ve hayırcı yoldaşlarıyla Recep Tayyip Erdoğan arasında bir tercih hakkımız olursa, kesinlikle ve istisnasız Sayın Erdoğan’ı tercih edeceğimizi herkes bilmeli ve kafasına sokmalıdır” (7.2.2017).
***
Beklenirdi ki, Bahçeli hedefe FETÖ ve PKK’yı koysun.
Fakat o, “kutup” olarak Perinçek’i seçti.
Türk siyasetinde yeni mevzilenmeyi böyle okudu: Bir tarafta Erdoğan vardı, karşısında ise Perinçek.
***
Soru şu: Bahçeli niye böyle konuştu?
İslamcı bir dostum: Siyasette sismograf gibidir.
Sarsıntıları erken okur.
Bazen planlamacıdır. Türk siyasetinin bilinen isimleriyle.
Çoğu kez yorumcu.
***
O da Bahçeli gibi düşünüyor.
Hemen her buluşmamızda konuşuyoruz.
Özellikle 15 Temmuz’dan itibaren.
Bugüne kadar özellikle yazmadım.
“Kendi camiasını övüyor” demesinler diye.
***
15 Temmuz’dan hemen sonraki ilk değerlendirmesi.
“Siyasette iki parti kaldı:
Biri darbeyi halk önledi diyen (AKP).
Diğeri TSK’nın rolüne vurgu yapan (Perinçek).”
***
Sonraki günler.
Konu: Dış siyaset.
Görüşü: “Türkiye’nin dış siyasetini artık Vatan Partisi götürüyor.”
***
Genel durum.
Görüşü: “Karargahlar dağıldı. Erdoğan’ın da yok. Bir tek Vatan Partisi kaldı.”
***
Başkanlık.
Görüşü: “Erdoğan sezgileriyle götürüyor. Vatan Partisi siyaset yapıyor.”
***
Bahçeli’nin Perinçek çıkışı:
Görüşü: “Birinin bunu söylemesi lazımdı.
Bahçeli gerekeni söyledi.
Erdoğan da böyle düşünüyor.
Fakat o söyleyemezdi. “
***
Referandum sonrası öngörüsü: “Referandumdan sonra Erdoğan’a karşı olanların gideceği bir tek yer kaldı: Vatan Partisi.”
Hele “evet” çıkarsa.”
***
Uyarıları: “Bir potansiyele dikkat çekiyorum. Marifet, kuvvete çevirmek.”
“Vatan Partisi’nin sorunu şeffaf olmamak. Güven vermesi lazım.”
***
Son iki not:
Bir: Muhatabım, Vatan Partisi ve Perinçek’e sempatiyle bakmaz. Çoğu kez eleştirir.
İki: Bunlar olmuş bitmiş şeyler değil. Sadece tespittir. Bazı çevrelerde kuvvetle dile getirilen.
Rafet BALLI
Aydınlık/10.02.2017