ABD dış politikasının belirleyici kurumlarından Dış İlişkiler Konseyi (CFR), Rusya aracılığı ile İran’ı yalnızlaştırmanın mümkün olmadığını açıkladı. ‘Neden Rusya, İran konusunda yardım etmeyecek’ başlığını taşıyan makalede Moskova ve Tahran arasındaki ittifakın geçen yıllara oranla askeri ve politik olarak en güçlü zamanını yaşadığı vurgulandı.
Hafta içinde yayımlanan makalede Rusya’nın İran’ı müttefik olarak görmesinin 3 nedeni ‘Rusya’nın hırsları, ekonomik durum ve Suriye’deki birliktelik’ olarak okuyucuya sunuldu.
DUGİN YÜKSELİŞTE!
ABD merkezli kuruluşun Foreign Affairs isimli dergisinde yer alan yazıda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 2005 yılındaki Münich konuşması hatırlatarak Moskova yönetiminin Sovyetlerin yıkılmasıyla kaybettiğini, etki alanını tekrar kazanmak niyetinde olduğu belirtildi.
Moskova’nn etki alanını genişletmek ve mevcut pozisyonu korumak için AB’ye alternatif projelere öncülük ettiğini belirten CFR, Avrasyacılık teorisinin Kremlin’de ağırlığını hissettirdiğinin altını çizdi. CFR, bu bağlamda şu satırlara yer verdi:
“İran, bu planda büyük yer tutuyor. Bu ülke son zamanlarda Kremlin koridorlarında değer kazanan Avrasyacı kişiler için Rusya’nın uygarlık kimliğini destekleyen bir müttefik. Bu Avrasyacı kişilerin çağdaş örneği ise ‘Kurumların Jeostratejisi’ isimli kitapta İran’la ittifakı savunan Alexander Dugin. Dugin ve takipçilerinin düşüncesinde, İran’ın kendine has kültür ve tarihi ile birlikte Ortadoğu’da stratejik pozisyona sahip olması onu Rusya’nın global rolünü geri kazanması için partner haline getirdi”
EKONOMİ VE SURİYE BİRLEŞTİRDİ
Rusya ve İran arasındaki bağın yalnızca politik olmadığını dile getiren CFR, Tahran’ın nükleer anlaşmadan sonra giderek önemli bir ticari ortak haline geldiğini savundu. Rusya’nın, Çin Halk Cumhuriyeti’nin veto kararına rağmen İran’ı Şanghay İşbirliği Örgütü’nün üyesi yapmak istediğine dikkat çeken CFR, son dönemde iki ülke arasında imzalanan 10 milyar dolarlık silah anlaşmasının altını çizdi.
ABD Savunma Bakanlığı ve Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA)’ ya danışmanlık yapmış Ilan Berman tarafından kaleme alınan makalede ayrıca iki ülkenin Suriye sahasında birbirini tamamladığı da okuyuculara hatırlatıldı.
CLİNTON TUZAĞI
Dış İlişkiler Konseyi (CFR) makalenin sonuç bölümünü ise Trump yönetiminin Rusya’yı kazanma girişimini, dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’ın Suriye’yi İran’dan kopartma hamlesine benzeretek, şunları kaydetti:
“Trump yönetiminin odaklandığı şey, Clinton yönetiminin 90’lı yıllarda Suriye’yi Iran’dan koparıp Batı eksenine çekme çabasına benziyor. Washington’un bu girişimleri, Suriye’nin stretejik değerinin İran’la devam eden ittifakın bir parçası olduğunu tahmin edemediği için zavallıca başarısız olmuştu. Bugün Washington, aynı hatayı Rusya ile yapmaya koşuyor”
TRUMP'IN 'FİTNE' PLANI
ABD Başkanı Donald Trump’ın, Rusya ile anlaşarak İran’ı kuşatmak için harekete geçmesini The Washington Post gazetesi 6 Şubat tarihli baskısında duyurmuştu Aydınlık gazetesinin ‘Trump’ın fitne planı’ başlığı altında Beyaz Saray’ın Avrupalı yetkililerle bu konuda toplantı düzenlendiğini okuyuculara aktarmış, resmi yetkililer Rusya’nın İran planını kabul etmesi halinde yaptırımları kaldırabileceklerini vurgulamıştı. Benzer şekilde Şubat ayının ilk haftasında konuyu ele alan The Washington Institute isimli kuruluş, Moskova ve Tahran’ın kırılamayacak ittifaka sahip olduğunu kaydetmiş çözüm olarak ABD’nin sahada etkin varlık göstermesini savunmuştu. ABD’deki Yahudi lobisine yakınlığı ile bilinen The Washington Institute, Washington’un İsrail aracılığı ile Tahran’a yönelik sert hamleler gerçekleştirebileceğinin altını çizmişti.
Geride bıraktığımız hafta da İran’a yönelik tehditlerini yineleyen Donald Trump, bu kapsamda Irak, Kuveyt ve Katar lideriyle telefon görüşmesi gerçekleştirmişti.
RESET POLİTİKASINDAN TRUMP PLANINA 8 YIL
ABD Başkanı Donald Trump’ın kampanya zamanında sinyalini verdiği Rusya ile yakınlaşma politikası Obama döneminde de ‘Reset politikası’ adıyla uygulamaya konulmuş ancak başarısızlıkla sonuçlanmıştı.
Dönemin ABD Başkanı Barack Obama, 2009 yılında Dışişleri Bakanı Hillary Clinton aracılığıyla Rusya ile yeniden ilişkileri tesis etmiş, politikanın gereği olarak Rusya’nın füze sistemleri ile çevrelenmesinden vazgeçilmişti. Moskova yönetimi ise Washington’dan gelen adımlar karşısında Afganistan’a ulaşmak isteyen ABD jetlerine hava sahasını açabileceğini belirtmiş ancak daha önemlisi İran’a uygulanacak olan 2010 yaptırımlarının altına imza atmıştı. İki ülke arasındaki bu yakınlaşma 2014 yılında Rusya’nın Kırım’a müdahalesi ile ömrünü doldurmuştu. Rusça ‘Peregruzka’ olarak tabir edilen ‘yeniden başlangıç’ girişiminin üzerinden geçen 8 yıl boyunca Rusya, eski Sovyet coğrafyasında yeni ittifaklara yönelirken, Kırım krizi nedeniyle kendisine uygulanan yaptırımları İran ve Çin Halk Cumhuriyeti ittifakı ile aştı. 2015 yılında Suriye’deki krize doğrudan müdahil olmasıyla da İran ile kurulan ekonomik ilişkiye siyasi ve askeri boyut eklendi.
Mevcut pozisyonda Moskova ve Tahran ilişkilerinin geri dönüşü her ülke için de ağır faturayı beraberinde getirirken, gerek ABD’nin gerekse AB’nin 8 yıl boyunca yaşadığı krize tanıklık eden Kremlin’in küresel poltikada hiç olmadığı kadar güçlü bir alternatif haline gelen Avrasya cephesini terk etmesi mümkün gözükmüyor.
Gökhun Göçmen
Aydınlık/13.02.2017