“Yurtta sulh için Cihanda savaş” zihniyeti tekelci kapitalist sistemin oksijeni ve hayat sigortasıdır. ABD’nin Afrika CIA eski istasyon şefi John Stockwell’in “ABD Düşman Arayışında” adlı kitapçığını tedarik edip okuyunuz. Savaşlar ve krizler olmadan ABD’nin varlığını sürdüremeyeceğini ve bundan dolayı kavga etmek için sürekli düşman yaratmak zorunda kaldığını verilerle anlatır.
Altını çizerek yazıyorum; Türkiye’de sahibine göre kişneyen, evcil at misali varlık sürdüren ceride müsveddelerin İran düşmanlığı için kaygılanmayın. “Sünnici ligin” siyasi ve maddi rantına talipler. Körfezin tatlı Petro-dolar gazının suyu hürmetine ad edin. “Yurtta ve Cihanda savaş” için mangal gibi yürek, büyük yumurtalı olmak ta yetmez. İran veya Suriye ordusu ile savaşın yıkım maliyetinin idrakindeler.
DAHA ÇOK DOLAR ALMAK
Baldırı çıplak Yemen ile baş edemeyen trilyoner Suudi Hanedanlığı, Suriye ve Irak’ı dize getiremeyen Katar gazı, Lübnan Hizbullah’ı önünde diz çöken İsrail desteği, Rusya ve Çin kuvvetleri önünde ayak bağı çözülen tüccar President Trumplı ABD’nin savaş makinesi Türkiye için elini taşın altına koymaz. Türkiye’yi sadece Menderes misali ateşlemek için kullanır. AK Sulta da az kurnaz ve akılsız değil. Ehemmiyetli olduğunun idrakinde. Bunu da daha çok dolar koparsın diye iyi pazarlıyor.
İran gibi önemli ve değerli bir komşu ülke ile rekabet halinde olmak, birçok yerde çıkarların örtüşmemesi gayet doğaldır. Hele ki, Suriye meselesine rağmen, AK Sultaya en büyük ekonomik ve siyasi hizmeti sunan ülkenin İran olduğu aşikar. Nükleer program, ambargo ve abluka döneminde, Türkiye’nin de İran’ın menfaatine uygun davrandığı biliniyor. Türkiye’nin Türk milliyetçiliği için çalışması, başka ülkelerde yaşayan Sünni ve akraba mezheplerle ilgilenmesi ne derece “fevkalade doğru” bir amel ise, İranlıların Farisi milliyetçiliği yapmaları, başka ülkelerde yaşayan Şii ve akraba mezheplerle ilgilenmeleri fevkalade normaldir. Hele ki Körfez ülkeleri ile haşır neşir olmaları kadar tabii bir şey olamaz.
İRAN SEYRETMEZ
Binlerce kilometre uzakta olan ABD gelecek Katar’a, Bahreyn’e, Suudi’ye askeri üsler kuracak, Körfez ülkesi İran seyredecek. Binlerce kilometre uzakta olan Türkiye gelecek Körfez ekonomisine talip olacak birileri İran’dan, “biri yer ben bakarım buna rağmen kıyamet kopmaz” demesini isteyecek. Burnumuzdaki sümüğü görmeden, kendimize iğneyi batırmadan “Efendim Şii Emperyalizmi güdüyorlar” diyebiliyoruz. Velev ki, öyle seni mezhep değiştirmeye zorlayın mı var? Mezhebine, itikadına sahip çık? Seni beğensinler, seni seçsinler senin arkanda namaza dursunlar, senin telkinlerinle cennete gitsinler diye ahlaken emsal ol.
İran, Irak, Kuveyt, Katar, Bahreyn, Arap Birleşik Emirlikleri (ABE) ve Umman “Arap veya Farisi” Körfez’in ülkeleridir. İran nüfusu toplam diğer ülkelerden fazla. İran’ın Körfez ülkeleri ile sahip olduğu ticaret hacminden bihaber misiniz? En büyük yatırımların İran sermayesine mensup olduğunu bilmez misiniz? Arap Birleşik Devletleri (Dubai dersek hangi ülkeden bahsettiğimiz daha iyi anlaşılır), Kuveyt ve Umman’da İran nüfuzunun ağırlığını biliyor musunuz?
TAHRAN'IN ARAP ÜLKELERİNDEKİ AĞIRLIĞI
Körfez ülkelerin toplam nüfusunun en az yarısının Şii ve akraba mezheplerden ibaret olduğuna cahil misiniz? Bahreyn nüfusunun %70’inden Kuveyt nüfusunun %40’ından daha fazlasının Şii ve akraba mezheplerden oluştuğunu öğretmediler mi? Körfez ülkelerin İran ile bir savaşın yok olmak ve tarihte ilk kez yakaladıkları refahın bitmesi olduğunu bilmiyorlar mı? Erdoğan Katar, Bahreyn ve Suudi’yi ziyaret ederken, Ruhani’nin aynı günlerde Kuveyt’te, Arap Birleşik devletlerinde, Umman’da nasıl karşılandığını seyretmiyorlar mı?
Peki, İran ile cepheden savaşın mümkün olmadığını idrak edenler ne yapar? Hükümet sözcüsü misali özgüvenle yazan “Gazeteci” İbrahim Karagül, “İran tankları ve onun tedarik ettiği Yemen füzeleri Mekke’yi, Kâbe’yi vurmadan” farklı etnik ve mezheplerden oluşan İran toplumunun “içten karıştırılması” talebini önermektedir. Eh adam Suriye ve Irak’tan tecrübeli. Sultanın şefkatli kolları arasında o kadar güvende ve rahat ki savaş suçu işlediğinin farkında bile değil.
Mehmet YUVA
Aydınlık/19.02.2017