AKP'yi iktidara getiren seyir
defterini kimler, nerede, nasıl yazdılar sorusuna cevap veren bir mülakat var
bugün manşetimizde..Komünizme karşı "Yeşil
Kuşak" oluşturulması, "Türkler için komünizmin İslâm'dan daha
tehlikeli" görülmesi, Türkiye'nin siyasetine müdahaleler ve nihayet
radikal İslâm tehlikesine karşı Müslüman toplumlara "İslâmla demokrasiyi
uzlaştıran bir örnek" sunma arayışında AKP'ye verilen destek.. (Güngör MENGİ- Vatan Gazetesi/31.10.2004)
AB'ye Girmek İstiyorsanız Amerika'nın Truva
Atı Görüntüsünden Kurtulun
ABD seçimleri: Bush
prestijimizi sıfıra indirdi. Uluslararası nizama büyük zarar verdi. Sadece
Türkiye için değil, bütün dünya için Kerry'nin seçilmesi daha iyi
Bugün ABD'de büyük
seçim var. Sadece ABD halkı değil neredeyse tüm dünya Bush'un mu yoksa
Kerry'nin mi seçileceğini merakla bekliyor. Türkiye ve Ortadoğu'yu çok iyi
tanıyan eski CIA görevlisi Graham Fuller seçim sonuçlarının Türkiye için ne
anlama geleceğini VATAN'a değerlendirdi. Fullerle ilki dün yayınlanan ve hem
sağ hem de sol kesimden olumlu tepkiler aldığımız bu ilginç sohbetin ikinci
bölümü şöyle:
* Bush'u dünyada da pek seven yok, ama eski bir CIA'cı olarak siz neden sevmiyorsunuz?
* Bush'u dünyada da pek seven yok, ama eski bir CIA'cı olarak siz neden sevmiyorsunuz?
Hem ekonomik durumumuzu
çok bozdu hem de siyasetteki en gerici unsurlarla işbirliği yaptı. Siyonist ve
sağcılarla çok yakın işbirliği var. Dünya karşısında prestijimizi sıfıra
indirdi. Uluslararası nizama büyük zarar verdi. Almanya ve Fransa'yla yakın
işbirliği yapmamız imkansızlaştı. Avrupa bir süreden beri artık ABD'den
bağımsız bir politika sürdürmek istiyor. Yani ne Avrupa'da ne de
Ortadoğu'da müttefikimiz kaldı. Artık kimse bizimle çalışmak istemiyor.
* ABD'nin hala ilişkilerinin en iyi olduğu ülkeler arasında kimleri
sayarsınız? İngiltere? İsrail? Türkiye üçüncü sırada olabilir mi?
Hayır, yakın
müttefik değil. Bir avuç, küçük ülke.. Kostarika, Fiji Adaları gibi her zaman
ABD'yi destekleyen ülkeler var. Ama onları sayarken Türkiye aklıma gelmiyor.
Irak'ta İngiltere hariç ABD'nin ciddi bir müttefiki olmadı. Türkiye bize yardımcı olabilen bir unsur ama müttefik olarak değil.
Tezkerenin geçmemesi çok iyi oldu
* Sizce böyle davranmakla Türkiye hata mı yaptı?
Tam tersi. Bu durum hem
Türkiye için hem de uzun vadede Amerika için çok daha iyi oldu.
* Oysa Türkiye'de tezkereye karşı çıkanlar "romantik"
olmakla suçlanmıştı?..
Bence tezkerenin geçmemesi
son derece olumlu bir şeydi. Türkiye-AB, Türkiye-Ortadoğu ilişkilerinde çok
olumlu oldu.
* Ne işe yaradı? Mesela ABD'nin hızına ket mi vurdu?
Askeri açıdan çok
bir etkisi yok. Ama manevi ve diplomatik açıdan anlamı büyüktü. ABD'nin prestijini zedeleyerek Irak'a müdahale konusunda kuşku
uyandırdı. Diğer müttefiklerimizi düşündürdü.
* Ya geçseydi?
Bir kere daha
Türkiye'nin yüzde yüz ABD yörüngesinde olduğu ortaya çıkardı. Aynı zamanda
bölgede Türk-Kürt çatışmasına yol açardı ki bu uzun vadede ABD için de büyük
problem olurdu. Tezkerenin geçmemesinin Türkiye'nin AB sürecine de katkısı
büyük oldu. Eğer Meclis tezkereyi kabul etseydi Avrupa
Türkiye'yi hep 'ABD'nin Truva Atı" olarak görecekti.
* Sizce de Türkiye'nin olası AB üyeliği ABD için bir tehdide
dönüşür mü?
Eğer AB'ye girerse
Türkiye'nin de Avrupa'nın stratejik ihtiyaçlarına göre davranması lazım
gelecek. Ama bu demek değil ki Türkiye ya tamamen Avrupalı ya tamamen ABD'li
olmak zorunda. Zaten Türkiye'nin iki kampta da
kalması gerekir. Hatta bu avantajı olabilir. Ama bunu
yapabilmesi için ABD'nin Truva Atı olmadığınızı kanıtlamanız gerekiyor.
* Truva Atı'ndan neyi kastediyorsunuz? 1950'li yıllardan beri
süregelen durumu mu yoksa daha ileri bir ilişkiyi mi?
1950'ler ve
sonrasında Türkiye için AB yoktu. ABD'yle ilişkiler konusunda her şey
ortadaydı. Ama Truva Atı olmak başka bir şey. Gizli işleyen bir unsurdan söz
ediyorum. Türkiye, ABD adına AB içine giren bir Truva Atı olarak
algılanabilir.
* Bush ya da Kerry... Seçimin sonucu Türkiye'yi nasıl etkiler?
Sadece Türkiye
değil, bütün dünya için Kerry'nin seçilmesi daha iyi olacak. Bir istisna ile...
İsrail. İsrail dışında herkes için daha iyi olacak.
* Türkiye'deki bir görüş Kerry seçilirse AKP'nin ABD ilişkileri
konusunda hiç değilse ilk zamanlar sıkıntı yaşayacağı yolunda. Katılır mısınız
buna?
Ben arada büyük bir
ilişki görmüyorum. Bence Ankara için bu iki aday arasında büyük fark yoktur.
Ama Kerry'nin politikaları Türkiye'ye doğru daha yumuşak olacaktır.
* Peki Kerry daha laik vurgular yapan bir siyasetçi. AKP onu rahatsız eder mi?
* Peki Kerry daha laik vurgular yapan bir siyasetçi. AKP onu rahatsız eder mi?
Maalesef Bush'un etrafındaki Likudçu danışmanları bu açıdan daha tehlikelidir.
ABD'deki Likudçular Şaron'dan daha fazla Likudçular. Hem Beyaz Saray'da hem de
Pentagon'da... Zaten ABD'nin bütün Ortadoğu politikasını onlar bozdular, harap
ettiler. Kerry'nin "laikçiliği" sadece iç siyasete
dokunur.
* Peki hangisinin seçilmesi Türkiye'nin AB süreci için daha iyi
olur?
Kerry seçilirse bu
süreci yüzde yüz destekler. Bush yönetiminde Türkiye'nin AB üyeliğine karşı
koyanlar var.
* İsim sayabilir misiniz?
Richard Perle. Bunu
açıkça söyledi. Ayrıca çok meşhur alim olarak tanınmış Bernard Lewis.
"Eğer AB'ye girersen senin Müslümanlığına hiç hürmet etmeyecekler",
"Senin yerin bizim yanımızdır" gibi görüşleri var. Ve diğer
Likudçular tabii.
* Yani sonuç olarak bir Türk, 2 Kasım'da oy kullanma hakkı olsaydı, Kerry'e mi vermeli, Bush'a mı?
* Yani sonuç olarak bir Türk, 2 Kasım'da oy kullanma hakkı olsaydı, Kerry'e mi vermeli, Bush'a mı?
Herhangi bir Türk
için bile Kerry daha iyi olacak. Çünkü Kerry hükümeti "daha az"
dayatıcı olacak. Daha çok işbirliği duygusuyla çalışacak. ABD hegemonyasını
yaygınlaştırma amacı Bush kadar olmayacak. Sanırım çok daha yumuşak bir davranış
üslubu olacak. Bush gibi emretmeyecek. En azından kapısından kovmayacak.
İşte yanıt vermediği tek soru!
* Graham Fuller, siz vatansever misiniz?
Mutlaka. Her
yönetimin her yaptığından memnun değilim ama ABD'nin değerleriyle çok
övünüyorum.
* Acaba sizin vatanseverliğinizin bittiği yerde mi bir Türk'ün, bir
Nikaragualı ya da Iraklının vatanseverliği başlayabilir?
Herhangi anlamda
bir dar vatanseverlik çok kötü bir şey. Her şeyden evvel Amerika'nın dünya
liderliği başka, Amerika'nın yeni emperyalizmi başka... Aradaki o farklar çok
ince bile olsa... Amerikan çıkarları uğruna, bizim
güvenliğimiz uğruna tüm dünyaya bunun bedelini ödetmememiz lazım. Amerikan
çıkarları ve güvenliği başka bir halktan, başka bir ülkeden öncelikli olamaz.
Zaten Amerika diğer halkların da hürmetini kazanamazsa izole olacak, manevi
liderliği kalmayacak.
* Bu manadaki son sorum: Türkiye'nin içinde, istihbarat
örgütlerinde ne kadar varsınız? Jusmat'la neler yaptınız?
Yanıt yok. Sadece bu
sorunuzu yanıtlayamayacağım. Türkiye'den ayrıldığım 1968'den bu yana
istihbaratla hiç alakam yok. Ve devreye girmeyi de hiç istemiyorum.
Utanacağım hiçbir şey yapmadım
* CIA'ye neden girdiniz?
Onlar beni buldu.
Harvard'da tarih ve dil bilimleri üzerine eğitim gördüm. Türkçe, Rusça, Farsça
ve Çince öğreniyordum. Aslında bilim adamı olmak istiyordum. Askerdeyken teklif
ettiler. O yıllarda bu teklif hoşuma gidince özel bir eğitime alındım.
* Türkçe öğrenmek aklınıza nerden geldi?
15 yaşındayken Cengizhan ve
Timurlenk'i okumuştum. Çok etkilendim. Türkleri kendi dillerinden öğrenmek
istedim. Arapça'yı da "Bu işaretleri kim okuyabilir" diye merakımdan
öğrenmeye başladım.
* Onca yazıp-çizmeye, seyahate, teoriye rağmen hala "Eski
CIA'cı" olarak anılıyorsunuz. Bu sizi rahatsız etmiyor mu?
İşime bile yarıyor. Tam
serbest olarak dünyayı dolaşıyorum, istediğimi söylüyorum, yazıyorum, istediğim
hükümeti, ABD dahil, eleştirebiliyorum. Tabii CIA hakkında konuşmamak şartıyla...O
yüzden çok severim bu lafı!
* Geçmişte yaptığınız işler nedeniyle hiç korkuyor musunuz?
Devlet görevlisi olarak
utandığım hiçbir şey yapmadım. Eğer utandığım
şeyler varsa onlar şahsi hayatımda yaptığım şeylerdir. İstihbaratçı olmak o
kadar tuhaf bir şey değil. Her ülkede istihbaratçı var. Türkiye'de de var.
Fuller'in ağzından çağın Teorisyenleri
Samuel Huntington:
Medeniyetler çatışması teorisi çok tehlikeli
Çok orijinal bir düşünür. Ama
medeniyetler çatışması teorisi müthiş bir mübalağadır. Çünkü medeniyetlerin
kendi içindeki çatışmalar daha büyüktür. Yalnız şu var ki, çok tehlikeli: Ortadoğu-ABD
arasındaki problemlerin derinlerine inmek istemeyen tembeller, "Aa bu
medeniyet çatışmasıdır" diyorlar. Bu çok basit bir izah ve büyük bir
tesellidir. Allah göstermesin, çok büyük hatalar doğabilir bu fikirden. Her iki
taraf da "Biz bir şey yapmadık ki, problem oradadır" diyebilir. Bu
nedenle medeniyetler çatışması teorisi kendisiyle birlikte gerçekleşen bir
öngörü haline dönüşüyor.
Bernard Lewis: Neocon'ların ikonudur herkes onu dinlediği için felaket oldu
Bernard Lewis: Neocon'ların ikonudur herkes onu dinlediği için felaket oldu
Senelerce çok hürmet ettiğim
bir alimdir. Büyük bir alimdi, ama idi. Maalesef yaklaşık 5-10 yıldır,
İsrail'in propagandasını, onların davasını düşünüyor. ABD'ye ve Bush yönetimine
çok zararlı nasihatler verdi. Ama çok dinleniyor. Herkes onu dinlediği için
felaket oldu zaten. Siyasal anlayışı çok zayıf. Irak'tan sonra İran'a,
Suriye'ye de müdahale yapılmasını istiyor hâlâ. Neocon'ların ikonudur,
gurusudur.
Edward Said:
Filistin davasını çok iyi anlattı, büyük düşünür
Büyük bir düşünür. Soldan gelen
birisi, ama bence medeniyetler arasındaki diyaloga, fenomene büyük katkılar
verdi. Hem de tabii Filistin davasını çok güzel dile getirdi. Oradaki ıstırabı
çok iyi anlattı.
Naom Chomsky: Çok
radikal ama enteresan bir adam
Enteresan bir yanı var. En az
okunduğu ülke ABD'dir. Çünkü çok radikal. Fakat Ortadoğu sorunundan sonra
Chomsky daha çok okunur oldu. Yine ABD dış siyasetini anlatan belki 10'uncu
yazardır.
Francis Fukuyama:
'Tarih bitti' tezinin tutmadığı çok açık
Yakın arkadaşımdır. Beraber
RAND Corporation'da çalıştık. "Tarih bitti" demek enteresan bir
iddiaydı. Ama apaçık belli ki bu tarih sonuna ermedi. Her sene bu daha çok
belli oluyor. Şimdi kendisi de başka bir şekilde yorumlamaya çalışıyor bu
teorisini.
Fuller'den mail
geldi
Röportajımızın
dünkü bölümüyle ilgili Graham Fuller'in bir kez daha altını çizmek istediği
bazı noktalar var. İşte e-mail aracılığıyla yaptığı yeni açıklamalar:
* Tarihte
gayri-Müslüman işgali ve zulmüne karşı çıkan hep İslam hareketleriydi. Dün
Sovyet emperyalizmine karşı çalışan radikal İslam şimdi Amerikan neo-emperyalizmine
karşı çalışıyor.
* Amerika hiçbir
zaman Türkiye'deki laikliğin karşısında çalışmadı. Bugün bile. Ama 50 sene önce
durum bambaşkaydı. Zaten ben de "Ilımlı İslam tezi''ni Türkiye için
düşünmedim.
* Bakarsak, Amerika'nın desteklemediği bir Türk hükümeti yoktu. Belki Refah hariç. Amerika her zaman her tür İslam partilerine çok sinirlendi.
* Bakarsak, Amerika'nın desteklemediği bir Türk hükümeti yoktu. Belki Refah hariç. Amerika her zaman her tür İslam partilerine çok sinirlendi.
* Şüphesiz,
Washington bugünkü radikal İslam'ın önemini mübalağa ettiği gibi, o zaman da
"Aman komünizm geliyor" diye, Aziz Nesin'in güzel kitabında da olduğu
gibi, mutlaka çok mübalağa etti. Ve bu savaş namına insan hakları ihlalleri
oldu. Bu ABD tarihinin güzel olmayan bir parçasıdır.
* Mustafa Kemal'in
ilham olarak her zaman rolü ve namı kalacak. Bazı fikir ve prensipleri ebedi.
Ama bazı politikaları kendi zamanında hayatiydi. Bazısının da artık zamanı
geçti. Hiçbir liderin düşündükleri tarihin sonuna kadar kuddus (Farsça; hiç
eksiği olmayan, en mukaddes demek) sayılmaz.
Fuller'in notu: Mülakatı Türkçe verdiğim için bazı fikirlerimi biraz basit ve
kaba bir şekilde ifade ettiğimden özür dilerim.
Röportajı yapanın
notu: Fuller'in Türkçe'si mükemmel. Sadece konular
hassas...
Devrim SEVİMAY
Vatan Gazetesi/ 1 Kasım 2004 Pazartesi
Mülakatın Birinci Bölümü İçin Bakınız:
Ruhat MENGİ'nin mülakatla ilgili olarak aynı gazetede yazdığı makale:
Türkiye ABD için Afganistan'dan farklı mı?
Bu soruya cevabımız
hazır; elbette farklı. Gerek coğrafi konumu, gerek önemli bir müttefiki gerekse
İslâm ülkelerine örnek olarak kullanmak istediği 'laik, demokratik, Müslüman
bir hukuk devleti' olarak farklı. Gel gör ki CIA'in eski Ortadoğu Masası Şefi Graham
Fuller'in VATAN'a hiç çekinmeden yaptığı açıklamalar pek de öyle olmadığını
gösteriyor.
Anlaşılan (ve çoğumuzun bugüne kadarki tahminlerini doğrulayan) o ki Amerika Türkiye'yi de dünyaya istediği şekli verirken kullandığı basit bir piyon olarak görüyor. İç ve dış siyasetiyle top gibi oynuyor. İşte Türkleri ve Türkiye'yi çok seven(!) tespih çeken, Türk yemeği pişiren, kızının adını Ankara koyan Fuller Beyimiz buyuruyor ki Ankara ile senelerce oynamışlar. Bunu daha rahat şartlarda yapabilmek için anarşik olayları, sağ sol kavgalarını, cinayetleri, daha sonra Güneydoğu terörünü kendilerinin hazırlamadıklarını, aynen Ermeni olaylarını hazırlamak üzere 1800'lerde Osmanlı'nın içine misyonerlerini saldıkları gibi ajanlarını burada üslendirmediklerini, bir yandan da Rusya'nın o dönemde yaptığı kışkırtmaları gizli gizli yapmadıklarını artık kimse iddia edemez.
Anlaşılan (ve çoğumuzun bugüne kadarki tahminlerini doğrulayan) o ki Amerika Türkiye'yi de dünyaya istediği şekli verirken kullandığı basit bir piyon olarak görüyor. İç ve dış siyasetiyle top gibi oynuyor. İşte Türkleri ve Türkiye'yi çok seven(!) tespih çeken, Türk yemeği pişiren, kızının adını Ankara koyan Fuller Beyimiz buyuruyor ki Ankara ile senelerce oynamışlar. Bunu daha rahat şartlarda yapabilmek için anarşik olayları, sağ sol kavgalarını, cinayetleri, daha sonra Güneydoğu terörünü kendilerinin hazırlamadıklarını, aynen Ermeni olaylarını hazırlamak üzere 1800'lerde Osmanlı'nın içine misyonerlerini saldıkları gibi ajanlarını burada üslendirmediklerini, bir yandan da Rusya'nın o dönemde yaptığı kışkırtmaları gizli gizli yapmadıklarını artık kimse iddia edemez.
Somut örnek
istesek?
Sovyetlerle olan
çekişmelerinde Afganistan'da Taliban'ı kullandıktan gibi Türkiye'de de
birilerini kullanmışlar. Neymiş efendim; "Sovyetler'in güneye doğru
yayılmasını önlemek için İslâm'ın daha etkili olması gerekiyormuş. Türkiye için
siyasi İslâm komünizmden daha tehlikeliymiş. Onun için sağ hükümetleri
desteklemişler."
Seçim meydanlarında çıkıp konuşma yapmadıklarına göre bi zahmet somut örnekler vererek nasıl desteklediklerini, neler yaptıklarını da anlatıverse keşke. Genç üniversitelileri nasıl kışkırtıp birbirlerine düşürdüklerini, bazı hocaları ve basını bu kışkırtmalarda nasıl kullandıklarını, öğrencileri hükümetlerle nasıl karşı karşıya getirdiklerini, boykotları, molotof kokteylli öğrenci olaylarını, ordu bazında ne çalışmalar yaptıklarını, örneğin 27 Mayıs'ta ve diğer darbelerde ne rol oynadıklarını bize açıklayıverse. Onların yüzünden masum siyasetçilerin idamını, yüzlercesinin de aylarca, yıllarca hapis yatışını öğrenebilsek. Öyle ya "50, 60 ve 70'lerde" diyor. Demek ki hepsinde parmakları var.
Seçim meydanlarında çıkıp konuşma yapmadıklarına göre bi zahmet somut örnekler vererek nasıl desteklediklerini, neler yaptıklarını da anlatıverse keşke. Genç üniversitelileri nasıl kışkırtıp birbirlerine düşürdüklerini, bazı hocaları ve basını bu kışkırtmalarda nasıl kullandıklarını, öğrencileri hükümetlerle nasıl karşı karşıya getirdiklerini, boykotları, molotof kokteylli öğrenci olaylarını, ordu bazında ne çalışmalar yaptıklarını, örneğin 27 Mayıs'ta ve diğer darbelerde ne rol oynadıklarını bize açıklayıverse. Onların yüzünden masum siyasetçilerin idamını, yüzlercesinin de aylarca, yıllarca hapis yatışını öğrenebilsek. Öyle ya "50, 60 ve 70'lerde" diyor. Demek ki hepsinde parmakları var.
Haydi, onu da
söyleyin!
Arkasından
hatalarını bir nebze kabul ederek(!) oyunlarının haksızlığını vurguluyor:
"Zannederim yapılanlar biraz çelişkiliydi. Bir yandan Türkiye'de
demokrasinin güçlenmesini istiyor, bir yandan komünizmi zayıflatmaya (tarifine
göre, siyasi İslâm'ı güçlendirmeye) çalışıyorduk."
Bu arada
Türkiye'nin laik bir ülke olduğunu, dinin siyasete karışmayacağını, bu nedenle
AKP'nin de İslâmi parti' söyleminden kaçındığını unutarak "Türkiye'den
başka yerde siyasi İslâm normal bir parti haline gelmedi" diyor.
Yani bu açıklamanın
bir adım daha ötesi "Türkiye ılımlı İslâm Cumhuriyeti" dir ki ABD
bunu da söyledi zaten.
Graham Fuller'in
konuşmaları Amerika'nın şu anda da aynı oyunu sürdürdüğü şüphelerini kesinlikle
doğruluyor. ABD'nin, aslında Türkiye'nin AB'ye girmesinden de pek hoşnut
olmayacağına inanmak için yeterli nedenimiz var. İşin asıl düşündürücü yanı,
şimdi bir yandan o bizimle oynamaya devam ederken, bir yandan da AB'nin
Türkiye'yi istediği şekli vermek üzere tavizlere zorlaması.
Az kaldı, Türkiye
toprakları üzerinde Ermenistan'ın da hakkı olduğunu ve Kürdistan'ı telaffuz
etmelerine... Kıbrıs sorununu da tamamen Güney Kıbrıs lehine çözdüler mi 'sonu
açık AB yolu'nda ilerlemeye başlarız(!)
Boşuna
sıvazlamıyorlar bizimkilerin sırtını.
Ruhat MENGİ
Vatan Gazetesi/ 1 Kasım 2004 Pazartesi