1 Mart 2017 Çarşamba

ÖKK'daki Darbe Girişimi Davasında İlk İtirafçı Eski Başçavuş Bekir Kurt Oldu

Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Gölbaşı'nda bulunan Özel Kuvvetler Komutanlığının (ÖKK) ele geçirilme teşebbüsüne ilişkin, Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen eski Kurmay Albay Ümit Bak ve Kurmay Yarbay Mehmet Ali Çelik'in de aralarında bulunduğu 69 sanıklı davanın ikinci duruşmasında, sanıkların savunmaları alınmaya devam ediliyor.


 Duruşmaya, ÖKK'yı ele geçirmek isteyen cuntacı general Semih Terzi'yi vurarak darbe girişiminin seyrini değiştiren şehit Astsubay Ömer Halisdemir'in eşi Hatice Halisdemir, kardeşleri Soner ve Savaş Halisdemir, ÖKK'da darbecilerce vurularak yaralanan Astsubay İsmail Oğuz "müşteki" sıralarında katılıyor.


 Duruşmada savunma yapan sanık teknisyen eski başçavuş Bekir Kurt, ÖKK Lojistik Destek Bakım bölümünde görev yaptığını söyledi. Terör örgütü ile irtibatlı olduğunu itiraf eden Kurt, "Gülen cemaati veya hizmet hareketi olarak bilenen ve 15 Temmuz'dan sonra terör örgütü olduğunu anladığım FETÖ ile irtibatlıydım. Çocuk yaşta tanıştım. Ortaokul sürecinde, meslek hayatımda kendileriyle görüştüm. 12 Temmuz'da en son görüştüm. 15 Temmuz'a kadar bu hain yapılanma olduğunu bilmiyordum. Görüştüğüm kişilerden hiçbirinde kötülük, art niyet sezmedim. Hiçbir şeklide de benden kanunsuz, beni zora sokacak istekleri olmadı." diye konuştu.

 
Türkiye'de bu yapının faaliyetlerinin 2013'e kadar takdir edildiğini, yapının bu tarihten sonra terör örgütü ilan edildiğini kaydeden Bekir Kurt, savunmasını şöyle sürdürdü:

"Biz en alt kademesiyle görüştüğümüz için bunların kötü bir yapılanma olduğunu fark edemedik. Yapılan haberlerden falan gördüm ama kendileri, 'Bizim alakamız yok 17-25 Aralık süreciyle' dediler. 'Hükümeti devirmeye çalışıyoruz, rahatsızız, operasyonları biz düzenliyoruz' deselerdi ben de terör örgütü olduğuna inanırdım. Ama bize 'polisin operasyonu, bizim dahlimiz yok' dediler. Ben de görüşmeye devam ettim. Çünkü kötülük görmedim. Tamamen dini ve milli duygularla, dinim adına bilgiler öğrendim. Dini vecibeleri yapmam adına teşviklerde bulundular. Ülkemizin, milletimizin adına yaptıkları faaliyetlere şahit olduk. Bir kişiye gönlünüzü kaptırırsınız, ayıbını görmezsiniz. Küçük yaşta tanıştık, ayıpları, kusurları gözümüze batmadı ta ki ihanet ettiklerini görene kadar. Bunların bu şekilde bir ihanet şebekesi olduğunu bilmiyordum aldatıldık, kandırıldım."


 Sanık Kurt, daha önce verdiği ifadelerinde de bu yapının çökertilmesi için bildiklerini anlattığını belirterek, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini söyledi.

 
"Maaşımın yüzde 5'ini himmet verdim"

 Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu'nun, cemaat toplantılarına gittikleri meslektaşlarının isimlerini sorması üzerine, Bekir Kurt, bu kişilerin isimlerini daha önceki ifadelerinde verdiğini, duruşma basına açık yapıldığından şu anda tekrar vermek istemediğini söyledi.


 Sorular üzerine Kurt, mezun olduğundan bu yana maaşının yüzde 5'ini himmet adı altında, görüştüğü "abiler" aracılığıyla ödediğini belirterek, "Benden yıllar içinde kanunsuz istekleri olmadı. Terör örgütü olduğunu bilmiyordum. Hizmet hareketi, cemaatti. Şüphelensem ilişkimi keserdim. Bizi kullanmışlar, aldatmışlar, hain, sinsi emellerine alet etmişler. Göremediğim için çok pişmanım. Darbe girişiminde bir görev almadım. Ama bu yapıyla daha önceden görüştüğüm ve sinsi emellerini göremediğim için pişmanım, etkin pişmanlıktan yararlanmak istiyorum." diye konuştu.


 Sanık Ümit Bak'ın üzerinde bulunduğu iddia edilen listede isminin yer aldığının belirtilmesi üzerine de Kurt, listeden haberi olmadığını, listenin sonradan hazırlandığını ileri sürdü.


 Olay gecesi herhangi bir suça karışmadığının görüleceğini, ÖKK adli tahkikat raporuyla da bunun sabit olduğunu ileri süren Kurt, gözaltına alındığı 28 Temmuz'a kadar ÖKK'da mesaiye devam ettiğini anlattı.

 
Bekir Kurt, iddianamede darbenin koordinasyonuyla görevlendirildiğinin iddia edildiğini ifade ederek, savunmasına şöyle devam etti:

"Kalkışmanın cemaat tarafından yapıldığından haberim yoktu. 16 Temmuz sabahı birkaç arkadaş, 'mutfak kısım komutanı Türksat'ta öldürülmüş' dediler. O zaman bu kalkışmanın, normal emir komuta zinciri içinde olmadığını anladım. Cemaatin TBMM'yi, Özel Harekatı bombalayacağını, halka ateş açacağını, cumhurbaşkanına suikast düzenleyeceğini aklımın ucundan dahi geçiremezdim. Örgütün dışında olduğumu sonradan anladım. Bana 1 dolar verilmedi, ByLock bilmiyorum, pelur kağıtla haberleşmeyi, diğer şeyleri ifadelerden öğrendim. Ben alt kademede teknisyenim, bence bu yüzden benden istihbari bilgi almadılar.

15 Temmuzdan sonra 12 gün mesai yaptım, mesai boyunca Zekai Paşamın aracının da arızalarını giderdim. Bana bir subay kanunsuz bir emir verseydi de yapmazdım, zaten yapmayan arkadaşlar nedeniyle darbe başarısız oldu. Her şeyi samimiyetle anlattım. Devletimizin her zaman yanındaydım. Cemaat 2013'e kadar el üstünde tutulurken, devletin bütün imkanlarını elinde bulunduranlar bu örgütün hain olduğunu bilmezken, benim en alt kademedeyken hain olduğunu bilmeme imkan var mı? Onlar çıkıp 'kandırıldık, halkımız bizi affetsin' derken, benim verdiğim küçük himmetlerle bu örgüt bu hale geldiyse, ben 7 aydır cezamı çektim. Mesleğimizden, itibarımızdan olduk, hain darbesi yedik, cezamı yetirince çektiğimi düşünüyorum."
 

Kaynak: AA
 
Ulusal Kanal / 01.03.2017