Rand Corporation tarafından hazırlanan Kasım 2016 tarihli “Bağımsız Kürdistan’ın Bölgesel Sonuçları” isimli 179 sayfalık rapor, Alireza Nader, Larry Hanauer, Brenna Allen ve Ali G. Scotten’ın imzasını taşıyor. Önsözünde yer alan bilgiye göre ABD Savunma Bakanlığı’nın fonlarından destek alan rapor, Kuzey Irak yönetiminin bağımsızlığı için üç farklı senaryo ve bu senaryolara Irak, Türkiye ve İran’ın olası tepkilerini ele alıyor ve bir yol haritası hazırlıyor.
Raporun yazarları açık bir şekilde üçüncü senaryoyu savunuyor. Bu senaryoda Erbil yönetimi “petrol ve tartışmalı bölgeler dahil (Kerkük kastediliyor) saha kontrolünü adım adım kurumsallaştıracak, petrol üretimine devam edecek Bağdat’la süren tartışmalara rağmen petrolüne uluslararası alıcılar bulacak ve Bağdat’la gelir paylaşımı için bir yöntemle uzlaşacak. (Geçiş döneminde Türkiye’den yardım ve kredi alarak s.93)”
Yine rapora göre; “Türkiye’den siyasi desteğin, ekonomik bağlantıların, ticari yatırımın yavaş yavaş ve istikrarlı bir şekilde artması IKBY’nin Irak’ta yarı-özerk bölgeden tam bağımsız ve egemen bir devlete yumuşak bir geçiş yapmasını sağlayacak. Türkiye’nin kararlı bir şekilde IKBY’nin yanında yer alması ise, başka ülkelerin de yeni devleti diplomatik olarak tanımasını sağlayacak.” (93)
TSK’NIN ZAYIFLATILMASI ERBİL’İN ÖNÜNÜ AÇTI
Rapora göre, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin siyaset ve toplumdaki etkisinin azalması, bu siyaset değişikliğinin önünü açan en önemli faktörlerden biri. (s. 59) Hükümetin TSK’ya karşı attığı adımları tek tek sayan rapor, AKP’nin “çözüm süreci”nin de önemli rol oynadığını tespit ediyor: “Hükümetin PKK ile çatışmalara bir iç çözüm arayışına girmesi de Kuzey Irak’ta ayrılıkçı tehdit görülmesini azalttı.” (s. 63)
PKK İLE MÜCADELE ‘KÜRDİSTAN’A BAKIŞI DEĞİŞTİRMEDİ
Raporun yazarları, “çözüm sürecinin” durmasını, PKK’ya karşı başlatılan operasyonları, HDP’li vekil ve belediye başkanlarının tutuklanmasını, 15 Temmuz darbesini ve Fırat Kalkanı’nı da değerlendiriyor: “Bu olaylardan hiçbiri, Erdoğan’ın, Türkiye ile güçlü ekonomik ve siyasi ilişkileri olan, bağımsız bir IKBY’nin faydalı bir siyasi ve ekonomik ortak olacağına dair düşüncelerini değiştirmedi” (s.58)
“AKP Hükümeti PKK ile uzun vadeli bir çatışmaya girmek istediği izlenimini yaratmıyor” (s.76) diyen yazarlar, “Kontrollü çatışmanın kalıcı şiddete dönmesi halinde Türkiye ile IKBY arasındaki ittifakın da tehlikeye gireceğini” belirtiyor. (s.76)
TÜRKİYE BAĞIMSIZLIK TALEBİNİ TEŞVİK EDİYOR
Rapora göre “Türkiye IKBY’nin bağımsızlık çabalarını artırmasını sadece kenardan izlemiyor, tersine IKBY’ni bu talepleri siyasi ve ekonomik açıdan daha da güçlü dile getirmeye teşvik ediyor.”(s.63) Somut adımlar da atılıyor:
‘SİYASİ İNİSİYATİFLER’
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Mart 2009 ilk defa bir Türk devlet temsilcisi Erbil yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani ile Bağdat’ta resmi görüşme gerçekleştiriyor. Rapor görüşmeyi “Kürt egemenliğinin sembolik tanınması” olarak yorumluyor. (s.78)
Ekim 2009’da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Erbil’e resmi ziyaretiyle doğrudan ilişkiler başlıyor.
‘KÜRDİSTAN’ MEMURUNUN MAAŞI TÜRKİYE’DEN
Sonrasında rapora göre “Türkiye zaman zaman IKBY hükümetine memur maaşlarını ödemede destek oldu, krediler verdi ve Kürt petrolünü kısmen iç tüketim için satın aldı, kısmen de dış alıcılar bulunana değin depoladı.” (s.79)
“Bağımsız bir Kürdistan’ın gerçekçi olması için gereken ekonomik büyümeyi de Türkiye’nin desteği sağladı.” (s. 83) Türk şirketlerinin “Kürt ekonomisinin” özellikle petrol, gaz, inşaat ve bankacılık sektörlerindeki faaliyetleri büyük destek oluşturdu ve karşılıklı ticaret hacmini artırdı. Anlaşması imzalanan yeni boru hatları ise “Erbil’in petrol ve gazını Bağdat’a uğramadan dünya pazarına satmasını sağlayacak.” (s.86)
KERKÜK BARZANİ’YE VERİLDİ
Rapora göre Türk Hükümeti, Kuzey Irak yönetiminin, büyük petrol yatakları bulunduran ve “Kürt Devleti”nin ekonomik geleceği için “yaşamsal” olan Kerkük’ü 2014’te işgaline de da itiraz etmedi, tersine Türkiye “Kürt Devleti’nin tartışmalı bölgeler ve Türkmenler üzerindeki egemenlik iddiasını güçlendirdi.” (s.83)
ASKERİ DESTEK
Rapor Ankara’nın peşmergeye askeri eğitim çalışmalarına değiniyor ve bu eğitimi “Kürt egemenliğine önemli bir sembolik destek” olarak yorumluyor. (s.90)
Senaryolar ve Türkiye’nin rapora göre vereceği tepki şöyle:
1. SENARYO
Tek taraflı, ani bağımsızlık ilanı
TÜRKİYE’NİN TEPKİSİ
Gecikmeli, tavizlere bağlı, “maliyeti yüksek” diplomatik tanıma, petrol ve Türkmen sorununda ılımlı talepler (s.92)
2. SENARYO
İç savaşla dağılan Irak, bağımsızlık ilanı
TÜRKİYE’NİN TEPKİSİ
“Hızlı ve alenen tanıma”, askeri garantörlük, Özel Kuvvetlerle askeri destek, PKK’ya müdahale talebi (s.94-95)
3. SENARYO
Irak’tan adım adım uzaklaşma, kurumsallaşma ve bağımsızlık ilanı
TÜRKİYE’NİN TEPKİSİ
Kurumsallaşma aşamasında Türkiye’den kredi ve destek; bağımsızlık anında ilişkiler sonucu derhal diplomatik tanıma, sayesinde uluslararası meşruiyet (s.93)
PENTAGON’UN KORKTUĞU SENARYO
Rand Corporation raporu, korktuğu senaryoyu ise önsözde dile getirmiş: “Eğer Bağdat başka güçlerle, özellikle İran ya da Türkiye ile işbirliği sağlarsa Kürt bağımsızlığına vereceği tepkinin etkisi çok artar. Bağdat’ın Ankara ve Tahran’la işbirliği halinde atacağı her türlü askeri, siyasi ya da ekonomik adım çok güçlü olacaktır.” (S. xii)
ERBİL-PKK İLİŞKİLERİ
Raporun farklı yerlerinde Kuzey Irak yönetimi ile PKK arasındaki ilişkileri ele alıyor. Buna göre “Irak Kürtleri Türkiye için, PYD ve PKK’nın müttefikleri ile mücadelede belirleyici bir ortak olmaya devam ediyor.” (s.70) PYD’nin Kuzey Suriye’de yerleşmesine karşı Türkiye IKBY’nin desteğini sağlamaya çalıştı. “Ankara Suriye’de uluslararası toplumun tanıdığı bir Kürt Bölgesi’ni tanımaya hazır değil. Ama, başta PYD olmak üzere belirli bir tarafın hakim olmadığı bir de facto Kürt özyönetim bölgesini kabul etmeye hazır görünüyor.” (s.71) Rapor bu yaklaşımın Kuzey Irak yönetiminin eline güçlü bir koz verdiğini, Erbil’in bölgedeki etkisini Türkiye’ye karşı kullanabileceğini, ancak bağımsızlık ilanını “milliyetçi bir içerikle, tüm Kürtler adına yapmaması gerektiğini” vurguluyor.
Yunus SONER
Aydınlık/10.03.2017