Geldiğimiz aşamada AKP Hükümeti’nin Suriye’de atması gereken bir adım var: Şam ile el sıkışmak.
Bu adım acildir, yakıcıdır. Türkiye’nin hayati çıkarlarının gereğidir.
Esasen Türkiye, bilindiği üzere bir süredir bu yönde çıkarlarının gereği olan bazı adımları da atmaktadır.
PKK ve IŞİD’e karşı mücadeleyi yoğunlaştırmak, çeşitli muhalif gruplar ile Şam arasında ateşkes sağlanmasına katkıda bulunmak, Halep’in kurtarılmasında Şam Hükümeti ile dolaylı işbirliğinde bulunmak, bölge çapında Rusya, İran ve Irak ile açık işbirliği, El Bab operasyonunda Rusya’nın aracılığı ile Suriye ordusuyla sağlanan koordinasyon, Ankara ve Şam’da iki devlet arasında yürütülen örtülü görüşmeler, vb. vb.
Yani Türkiye bir rotaya girmiştir. Ve hiçbir güç Türkiye’yi bu rotada ilerlemekten alıkoyamayacaktır.
Ama öte yandan öylesine gelişmeler yaşanmaktadır ki, Türkiye’yi bekleyen tehlike büyümektedir ve Türkiye, ancak Şam ile açık işbirliği yaparak bu tehlikeyi önleyebilir.
Suriye’deki ABD üsleri
Türkiye’ye yönelik en büyük tehdit, ABD’nin doğrudan doğruya Türkiye’yi hedef alan Suriye’deki ciddi askeri yığınağıdır.
PKK’nın hakim olduğu alanlarda son üç yıl içinde bugüne kadar 6 adet askeri üs kurulmuştur. Bazı kaynaklar ise ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde sekiz askeri üs inşa ettiğini belirtiyorlar.
Ayn-el Arap (Kobani), Münbic, Rimelan (Haseke’de), Hol ve Şedadi’deki üsler biliniyor. Rimelan’daki üssün pist uzunluğu geçtiğimiz aylarda 1200 metreye çıkarıldı.
Sputnik haber ajansı son olarak ABD’nin Haseke’de bulunan Til Beder’de, bölgedeki en büyük askeri hava üssünü inşa etmeye başladığını yazdı.
Altını çizerek belirtmemiz gereken büyük gerçek şudur:
Söz konusu askeri üsler Suriye’deki Rus askeri varlığını ve Suriye Ordusu’nu hedef almıyor. Çünkü ABD, artık Esad yönetimini devirme politikasını bırakmıştır. Deyim yerindeyse bükemediği bileği öpmüştür
ABD’nin bölgedeki askeri varlığının öncelikli, daha doğrusu bugün için biricik hedefi; PKK’nın (PYD) hakimiyetini kurduğu alanlardaki varlığını muhafaza etmektir.
Suriye’nin kuzeyindeki ABD-İsrail koridoru; evet, Suriye’yi parçalamaktadır ama esas hedefin Türkiye olduğu tartışmasızdır.
Türkiye bu gerçeğin farkındadır ve Fırat Kalkanı Harekâtı, bu farkındalığın sonucu olarak gerçekleşmiştir.
Ama ABD’nin son sürat devam eden askeri yığınağı, asıl amacını unutmadığını, şimdilik ele geçirdiği yerlerde tahkimat yaptığını ve bu durumu, Türkiye başta olmak üzere bölge devletlerine kabul ettirmeyi yakın hedef olarak önüne koyduğunu gösteriyor.
ABD yığınağını mümkün kılan zaaflar
Eğer AKP iktidarı bugüne kadar Şam ile el sıkışmada ayak sürümeseydi, çok büyük ihtimalle ABD yukarda sözünü ettiğimiz tahkimatı yapamayacaktı.
Irak, Afganistan, Mısır ve Suriye’de bugüne kadar yaşanan gelişmelerin ardından ABD’nin, Suriye sahasında açık işbirliğine girmiş olan Türkiye, Suriye, İran ve Rusya bloku ile askeri bir hesaplaşmaya giremeyeceği açıktır.
Ama AKP cenahından gelen Esad düşmanı açıklamalar, “güvenli bölgede milli ordu kurma” niyetleri, ABD’yi cesaretlendirmiştir.
ABD, kartını açık oynuyor
Geldiğimiz aşamada hiç kimsenin ama en başta Türkiye’yi yönetenlerin unutmaması gereken gerçek, PYD konusunda ABD tarafından ısrarla yapılan açıklamalardır.
Türkiye’yi yönetenler defalarca ve defalarca ABD’ye; “Müttefikin kim? Türkiye mi, PYD mi?” diye sordular.
ABD ise her defasında ısrarla “PYD (PKK)” diye cevap verdi.
Türkiye El Bab’da kontrolü sağladıktan sonra “İstikamet Münbiç!” dedi.
ABD derhal Münbiç’te, her tarafa kendi bayrağını astı. Zırhlı araçlarla donatılmış askeri kuvvetini Münbiç’e yığdı. PYD’nin kendi korumasında olduğunu açık açık Türkiye’ye bildirdi.
Türkiye ısrarla ABD’ye “Rakka operasyonunu PYD ile yapma” dedi. ABD ise ısrarla tersini söyledi. Son olarak 300 kişilik bir özel birliği, Rakka operasyonunda PYD’ye destek olması için bölgeye gönderdi.
Biricik çare: Şam ile el sıkışmak
Sözün özü ABD’nin tercihi nettir. Hedefi Türkiye’dir.
PKK, bugün için ABD’nin bölgemizdeki stratejisini uygulamada dayandığı en önemli kuvvettir.
Bu gerçeği görmeden Türkiye, bugün sürdürmekte olduğu Vatan Savaşı’nı başarıyla götüremez.
ABD gibi dünyanın bugün, en büyük askeri gücü durumunda olan bir kuvvet sizin karşınızda konumlanmışsa, sizin bu gücün karşısında ona karşı koyabilecek bir kuvveti bir araya getirmeniz aklın gereğidir.
Son yılların gelişmeleri bir gerçeği kanıtladı. Rusya, İran ve Suriye’nin oluşturduğu askeri blok çeşitli alanlarda ABD ile karşı karşıya geldi ve hepsinde galip geldi. ABD, her defasında geri adım atmak zorunda kaldı. Ukrayna’da, Gürcistan’da, Basra körfezinde, Irak’ta ve Suriye’de…
Dolayısıyla Suriye’de yaşanan gelişmeler konusunda da Türkiye’nin ne yapması gerektiği açıktır.
Türkiye vakit geçirmeden Şam ile el sıkışmalıdır.
Referandum hesapları yaparak Şam ile el sıkışmanın kendi taraftarları arasında hoş karşılanmayacağını düşünerek ertelemeci bir politika benimsemenin Türkiye’ye maliyeti ağır olacaktır.
Ama Türkiye’nin ve Türk milletinin binlerce yıllık devlet birikimine ve siyaset tecrübesine güvenmek gerekir.
Önümüzdeki günlerde Türkiye’nin, küçük hesapların ürünü olan engelleri aşarak ülke çıkarlarının gerektirdiği adımları attığını göreceğiz.
Mehmet Bedri GÜLTEKİN
Aydınlık/10.03.2017