Almanya'nın iç istihbarat kurumu Başkanı Hans Georg Maassen ve İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere, 2016 yılı raporunu salı günü kamuoyuna açıkladı
Almanya’nın iç istihbarat kurumu Anayasayı Koruma Teşkilatı (BfV) salı günü kamuoyuna açıklanan 2016 yılı raporunda ilk kez Türkiye’yi, "Espiyonaj ve Diğer İstihbarat Faaliyetleri" başlığı altında mercek altına aldı.
Rusya, Çin ve İran’ın Almanya’da istihbarat faaliyeti yürüten ana aktörler olduğuna dikkat çekilen raporda, diğer bazı devletlerin de artan bir rolü olduğuna işaret edildi ve bu bölümde MİT’in faaliyetlerine yer verildi.
"Sivil Türk istihbarat örgütü MİT icra yetkisine sahiptir. Yetkileri 2014 yılında önemli ölçüde artırılmıştır" denilen raporda MİT’in Almanya’daki farklı Türkiye temsilciliklerinde akredite görevlileri olduğu, bunların Almanya’daki duruma ilişkin raporlar hazırladıkları ve Türk toplumuna nüfuz ederek kamuoyunu etkilemeye çalıştıkları belirtildi.
MİT’in yurtdışındaki ana görevinin "muhalifler hakkında istihbarat toplamak" olduğu ifade edilen raporda Türk istihbaratının merceğinde PKK, DHKP-C ve MLKP gibi örgütler olduğu, ancak 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında artan oranda Gülen yapılanması mensuplarının takip edilmeye başlandığı ifade edildi.
BfV’nin raporunda, "Türk güvenlik makamları artan oranda, hem Türkiye’de hem yurtdışında, Türk tarafının 'Fethullahçı Terör Örgütü' (FETÖ) ya da 'Paralel Devlet Yapılanması' (PYD) olarak nitelendirdiği, Fethullah Gülen’in liderlik yaptığı Gülen yapılanmasına mensup oldukları iddia edilen sorumluları izliyor" görüşü kaydedildi.
Raporda Türk Hükümeti’nin Alman Hükümeti’nden Gülen mensuplarının iadesini istediği, Alman Hükümeti’nin ise Türk tarafının, nedenleri hakkında kapsamlı bilgi vermediği iade taleplerini karşılamadığı hatırlatılırken, "Bu nedenle MİT’in Almanya’daki Gülen yapılanması üzerindeki kendi istihbarat faaliyetlerini yoğunlaştırılmasından yola çıkılabilir" değerlendirmesi aktarıldı.
Darbe girişimi ve yankıları
Türkiye’deki 15 Temmuz darbe girişimine ve bunun Almanya’daki yankılarına, raporun "İslamcı olmayan, güvenliği tehdit eden yabancı aşırı yanlısı girişimler" bölümünde yer verilmesi ise dikkat çekti.
"Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, darbe girişiminden ABD’de yaşayan vaiz Fethullah Gülen’in yapılanmasının mensuplarını sorumlu tutuyor. Gülen’in kendisi bu suçlamaları şiddetle geri çevirdi" denilen iç istihbarat raporunda, darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL boyunca çıkartılan KHK’lara atıf yapıldı ve 100 bini aşkın devlet görevlisinin tutuklandığı ya da görevden alındığına dikkat çekildi.
Raporda Türkiye’deki gelişmelerin Almanya’daki Türk kökenliler üzerinde etkili olduğu, darbe girişimin gerçekleştirildiği gece Almanya’da gösteriler yapıldığı, bu süreçte Gülen yapılanmasından olduğu iddia edilen kurumların hedef alınarak maddi zarara yol açıldığı belirtilirken, darbe girişimi sonrasında Gülen yapılanması mensuplarının tehdit edildikleri gerekçesiyle polise başvurdukları da hatırlatıldı. Raporda şu ifadelere yer verildi:
"Türk Hükümeti’nin, Almanya’da faaliyet gösteren hükümete sadık organizasyonlar, birlikler ve dernekler üzerinden burada yaşayan Türk kökenli halk üzerinden nüfuz etme imkânı var. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu aktörler tarafından, başarısızlıkla sonuçlanan darbe girişimi bağlamında, ideolojik olarak destekleniyor."
Aşırı hareketlerde artış
"İslamcı olmayan, güvenliği tehdit eden yabancı aşırı hareketler" bölümünde, Almanya’nın terör örgütü olarak kabul ettiği PKK ve DHKP-C’nin yanı sıra, Ülkücü harekete ilişkin de ayrıntılı bilgiler yer alırken, toplamda aşırı gruplara mensup yabancı kökenlilerin sayısının 30 bini aştığına dikkat çekildi.
Alman iç istihbarat teşkilatının raporunda, "PKK şiddet içeren eylemleri, DHKP-C Türkiye’de silahlı mücadele yürüttüğüne dair açık beyanları, ve Ülkücü hareketi ise eşitlik ilkesini reddetmesi nedeniyle ayrı bir önem taşıyor" görüşü aktarıldı.
Rockçı gruplar rapora girdi
2016 yılı raporunda ilk kez aşırı milliyetçi Türk "Rockçı gruplara" yer verildi. 2014 yılından itibaren, motosikletli ve rokçu aşırı sağcı Türklerin faaliyetlerini artırdığı belirtilen iç istihbarat raporunda şu bilgiler aktarıldı:
"Bu topluluk, aşırı sağcı bir düşünceyi reddettiğini söylese de, 'Türklerin kardeşliğini' simgelediklerini anlatıp, kendini birbirine destek olmak isteyenler olarak tanımlasa da aşırı sağcı bir yönelime sahip olduklarına dayanak oluşturacak bulgular var."
14 bin PKK destekçisi
Almanya’daki 14 bin üyesi ile en büyük yabancı aşırı hareket olarak nitelendirilen PKK’nın son 10 yılda Almanya’daki bağışlardan topladığı gelirlerini iki kat artırdığı bilgisine yer verilen raporda, örgütün sadece Eylül 2015 ile 2016 yılının başı arasında yapılan kampanya sırasında 13 milyon eurodan fazla bağış toplayabildiğine dikkat çekildi.
Alman iç istihbarat teşkilatı, PKK’nın Almanya’daki faaliyetlerini belirleyen faktörleri, " 'Anayurt bölgelerinde' gittikçe şiddetlenen iç savaş benzeri gerilim, Türk Hükümeti’nin PKK ve ona yakın örgüt ve partilere yönelik baskıcı tedbirleri ve tutuklu PKK lideri lideri Öcalan’ın sağlık durumuyla ilgili endişeler" olarak sıraladı.
Öte yandan raporun "İslamcılık/İslamcı Terör" başlıklı bölümünde bu yıl da Anayasa Koruma Teşkilatı tarafından izlenen Milli Görüş, Saadet Partisi’nin Almanya Temsilciliği, Erbakan Vakfı, İsmail Ağa Cemaati’nin yanı sıra Türkiye Hizbullahı ile ilgili bilgilere yer verildi.
Rusya’nın Türkiye-AB sürecine ilgisi
Bu arada Alman iç istihbarat teşkilatının raporunda Rusya’nın Türkiye-AB ilişkilerini de yakından izlediği bilgisine yer verildi.
Rusya’nın Almanya’da özellikle enerji ve askeri konulara odaklandığı, Ukrayna ve Suriye’ye ilişkin Alman Hükümeti’nin siyaset belirleme süreçlerini takip ettiği ifade edilen raporda, "2016 yılında Rusya istihbaratının hedefinde Türkiye ile AB arasındaki gergin ilişkiler, Brexit oylaması sonrasında AB’nin geleceği ve Avrupa’nın güvenlik ve savunma stratejisi yer aldı" denildi.
© Deutsche Welle Türkçe
Değer Akal
04.07.2017