9 Temmuz 2017 Pazar

Liderlik ve Adalet Yürüyüşü

Sağlam analize dayanan doğru görüşleri insanlarda tepki uyandıran ifadelerle ya da hiçbir analize dayanmayan görüşleri insanlarda sempati uyandıran sözlerle savunmak mümkündür. Kitle psikolojisi eyleme yatkınsa hiçbir şey söylemeden insanları harekete geçirmek ya da çok şey söyleyerek insanlarda tereddüt yaratmak da mümkündür. Burada belirleyici olan “empati” (eşduyum: başkalarının hissiyatını içselleştirme) duygusudur.

Gerçek liderlerde bu duygu yoktur ya da çok zayıftır. Onlar herkesin göremeyeceği kadar ileriye bakarlar; siyasi hipotezlerini tarih ve gelecek zaman boyutunda oluşturdukları için şimdiki zamanın içinde debelenen insanları anlamazlar; özellikle zor ve karmaşık süreçlerde yaptıkları çıkışlarla kitlenin algı ve bilinç düzeyinin çok ötesine geçerler ve sıradan insanda tepki uyandırırlar. Kimseyle empati kurmazlar ve görüşlerini kendi taraftarlarında bile tepki uyandıracak sözlerle ve tavırlarla savunabilirler. Gerçekliği çarpıttıkları için değil, gerçekliği daha berrak biçimde görebildikleri için böyle yaparlar. Başkalarının duygularını, kitlenin hissiyatını sürekli içselleştirenler liderlik yapamazlar. 

Gerçek liderin başarısı, bizzat oluşturduğu politik hipotezin iç ve dış güçler dengesinde bir yer bularak olayların gidişatı içinde doğrulanmasıyla gerçekleşir. Bunun hiçbir güvencesi yoktur. Gerçek lider güvence aramaz; doğru bildiği yolda yürür. Güvence arayan adamdan zaten lider olmaz.

HEDEFLER VE SONUÇLAR

Ayrıca gerçek lider, ortaya ikna edici bir çözümleme koymadan hedefi belirlenmemiş bir eyleme başlamaz. Hedeflerini açıkça ortaya koyar, mümkün olan en geniş kitleyi kendi etrafında toplamak için uğraşır; neye karşı olduğunu, kiminle müttefik olduğunu dürüstçe açıklar. Tek başına ortaya çıkıp “Ben yürüyorum” diyen adama sorarlar: Niye yürüyorsun, efkâr mı bastı?

Fakat her eylemin, açıkça belirtilmiş olmasa da süreç içinde ortaya çıkan hedefleri vardır ve mutlaka sonuçları olur. Sayın Kılıçdaroğlu’nun seslendiği “bütün dünya” AKP iktidarının yolun sonuna geldiğini, diretmesi halinde ülkenin iç savaşa ya da ne yapacağı kestirilemeyen kanlı bir diktatörlüğe gideceğini gördü. CHP yönetiminin bütün mağdurları adalet arayışında birleştirme girişiminin temeli bu görüştür.

Şu anda Atlantik sistemi CHP yönetimi üzerinden operasyon yapmaktadır. Amaç, ulusalcıları ve antiemperyalist sosyalistleri aşağılayarak gözden düşürmek, CHP içindeki “istiklâl-i tam” düşüncesini yok etmek ve tam da Doğu Perinçek’in dediği gibi, CHP kitlesini FETÖ’cülerle ve PKK-HDP’yle birlikte davranmaya “alıştırmak”tır. Böylece Amerikancı İslamcılar, Amerika’nın kara ordusu PKK ve onun sivil uzantısı HDP, bütün liberaller, liboş enteller ve her harekette bereket arayan gariban sosyalistler bir cephe kurma imkânı bulmuş olacaklar. Bu imkânın “turunculaşarak” yönlendirildiğini göreceğiz.

Özetle, bu yürüyüş Atlantik sisteminin çöküş halindeki AKP’ye alternatif arayışıdır ve netice alma şansı sıfırdır. CHP’nin yurtsever tabanı ileriki aşamalarda kesinlikle sesini yükseltecek, CHP ile HDP’nin yan yana geleceği bir erken seçim işbirliğine razı olmayacaktır. AKP gericiliğiyle mücadeleye hazır geniş bir yurtsever kitlenin potansiyeli şimdilik boşa harcanmıştır. Şenlik havası sona erince herkesin şapkayı önüne koyup, “Biz kimlerle ne yaptık?” diye düşünmesi gerekecektir.

Bu cephe kısa dönemde AKP’ye yarayacaktır. Nasıl yarayacağını 15 Temmuz’da gerçekleşecek 31 Mart Vakası sahnelerinde göreceğiz. CHP yönetiminin FETÖ’ye ve PKK’ye örtük desteği Saray iktidarının tam da aradığı şeydir, onun çöküş sürecini uzatacaktır; kendi kitlesini pekiştirmesini, coşturmasını, iç cepheyi daha keskin hatlarla bölmesini sağlayacaktır. 

CHP yönetimi, laiklikten ve ulusalcılıktan uzaklaştıkça, AKP yönetimi “tek bayrak, tek millet vs” demagojisiyle ümmeti toplamaya devam edecek, kışlaları ve okulları camiye çevirmekle kalmayıp üzerlerine birer minare de dikecektir. Laikliği ve tam bağımsızlığı açıkça ve kuvvetle savunmayan hiçbir siyasetin AKP zihniyetine meydan okuma şansı yoktur.

Son bir söz: Sayın Kılıçdaroğlu yürümekle yetinmeyip amuda kalkarak koşsa ya da İstanbul semalarında kanat çırparak uçsa bile gerçek lider olamaz, ortaya attığı içi boş “adalet” zarfıyla ancak BOP eşbaşkanlığına aday olabilir. Kumaşını Amerikan düşünce kuruluşlarında dokumuşlar.

Yavuz ALOGAN
Aydınlık/08.07.2017