Darbe şerrinin “hayırları” peşpeşe geliyor.
Bugüne Kara, Hava, Deniz ve Hava
Kuvvetleri Komutanlıklarının Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanması kararı ile
uyandık.
Ayrıca bir gece yarısı
kararnamesi ile askeri okullar kapatıldı, GATA Sağlık Bakanlığı'na bağlandı.
Ve Yüksek Askeri Şura'nın yapısı
değiştirildi. Başbakan Yardımcısı, Adalet, Dışişleri ve İçişleri Bakanları da
YAŞ üyesi oldu.
Emperyalizmin,
uşakları PKK, FETÖ eliyle ve BOP projesiyle hedefi, devleti ele geçirmek değil,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni lağvetmekti. Bunun önündeki en büyük engellerden
biri tabii ki, Türk Silahlı Kuvvetleri'ydi. O yüzden 12'den vurulması gereken
yer burasıydı.
Sahte darbe planı Balyoz kime yaradı; TSK,
dış politikadan, Irak'ın kuzeyinden, Ege'den, Kıbrıs'dan, Karadeniz'den nasıl
dışlandı, yaşayarak gördük.
Peki gerçek darbe kime yaradı, yarıyor, yarayacak
artık bunu da konuşalım.
-Hulusi Akar'ın İçi Sızlamadı mı?-
15 Temmuz darbesinden sonra Erdoğan'ın tüm ısrar ve baskılarına rağmen eski Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'in 2015'e kadar, TSK'nın Milli Savunma Bakanlığı'na
bağlanması projesini gerçekleştiremediğine dikkat çekmiştim.
Kendisine tepki gösteren hapisteki Balyozculara, “Gidersem,
beni çok ararsınız” diye kızan Özel'in başaramadığını, Hulusi Akar ve arkadaşları bir kalemde başardı.
Erdoğan bugünkü “reformlar”
açıklanmadan 3 gün gün önce kuvvet
komutanlıklarının MSB'ye bağlanmasını istediğini, bunu komutanların da
desteklediğini söyleyince, “Rehin alınmış, derdest edilmiş komutanların söz hakkı
olabilir mi ki?” diye düşünmüştüm.
Şimdi merak ediyorum, kendisi de Kara Harp Okulu
mezunu olan, Harp Okulu ve Kara Harp Akademisi Komutanlığı yapan Hulusi Akar'ın, bu okulların bir gecede kapanmasına hiç mi içi
sızlamamıştır?
O Harp Okulu
ki 1834'te, Kuleli ki 1845'te
kurulmuş. Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden evvel. FETÖ'cüleri, “Ne istediler
de vermedik” diyerek önce buralara “dolduracak”, sonra ciddi tedbirler almak yerine, “ele
geçirmişler, baş edemiyoruz”
diye kapatacaksınız.
Görünen,
FETÖ'nün sadece TSK değil, tüm devleti ahtapot gibi sardığı... Bu mantığın
sonu, “Devleti ele geçirmişler, baş
edemiyoruz. Öyleyse devleti de lağvedelim”e gitmez mi?
Ya, YAŞ'ta sivillerin sayısını artırarak, askerleri
iyice “etkisiz
eleman” haline getirmek... Aslında herşey
Gül-Davutoğlu öncülüğünde ve ABD-Barzani kardeşliği uğruna TSK'nın “kırmızı
çizgimiz Kürdistan” meselesinden
dışlanmasıyla başladı. TSK adım adım bertaraf edilip, “devlet aklı” Dışişleri ve MİT'e devredildi. Geldiğimiz nokta
ortada ve bugün itibarıyla TSK'nın dış politikadaki rolüne de nokta konmuş oldu.
Kuvvet komutanlıklarının MSB'ye bağlanması, askeri
okulların kapatılmasında laf edemeyecek hale gelmiş komutanların, yakın zamanda
önümüze konulacağı anlaşılan “Yeni PKK açılımları, Kıbrıs ve Ermeni” meselelerinde tek bir söz edebileceğini, etse de kaale
alınacağını düşünebiliyor musunuz?
-TSK'ya Pentagon Modeli Kimin Projesi?-
İktidarın gazetesi Star'ın dünkü manşeti önemliydi.
“TSK'ya Pentagon Modeli” başlıklı
haberde, TSK'nın yeniden yapılandırılma çalışmalarında, “Pentagon Modeli”nin ağırlık kazandığı,
Genelkurmay'ın kuvvet komutanlıklarının ABD’deki gibi şekillendirileceği,
Genelkurmay Başkanının, kuvvet komutanlarından bağımsız olarak Cumhurbaşkanı’na
bağlı çalışan, askeri strateji ve operasyonel bağlamda doğrudan devletin
başıyla çalışan bir konumda olacağı anlatılıyordu.
Genelkurmay eski Başkanı Necdet Özel'in önüne konan, ama “başaramadığı”
proje tam da buydu.
Sahiplerini biliyoruz; Soros'un Türkiye'deki uzantısı
TESEV... AKP ve Fetullah'ın beraber yürüdüğü yıllarda Türkiye'nin “açılım
ve dönüşümlerine” büyük katkılar(!) sağlayan Polis Akademisi...
Ama bunun bir de öncesi ve sonrası var.
-Ergenekon Belgesinde Ne Yazıyordu?-
Artık herkes şunu görüyor ki;
Ergenekon ve Balyoz kumpaslarında aslında Türkiye ve TSK'ya vurulacak “darbenin” senaryoları yazılmış. Şimdi de oynama zamanıymış!..
Ergenekon davasında 2008'de Veli Küçük'ün evinde bulunduğu öne sürülen, “ABD'nin
psikolojik savaş alanı Türkiye”
başlıklı bir belgede, şu yazıyordu:
“Amaçlanan,
TSK'yı stratejik bölgenin ABD polis gücüne dönüştürmek...”
-Gül İçin Pentagon Modelini Hazırlayan
İki General Şimdi Nerede?-
TESEV ve Polis Akademisi'nin hazırladığı raporlar
sonrasına gidelim.
2013'te dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün talimatıyla Çankaya Köşkü'nde bir “Savunma Reformu Çalışma Grubu” oluşturuldu.
Bu grup, “Cumhuriyet
tarihinde ilk defa sivil ve asker uzmanların ortak çalışmasıyla” TSK'da yapılması gereken reformlara dair bir rapor
hazırladı. 220 sayfalık rapor Ağustos 2014'te Gül'ün
Cumhurbaşkanlığı'ndan ayrılmasından kısa bir süre önce MGK'ya sunuldu. Aynı günlerde tamamı değil, ama bir bölümü
Cumhurbaşkanlığı internet sitesinde de yayınlandı.
Önsözünü bizzat Gül'ün kaleme aldığı, sekiz bölüm ve
sonuçtan oluşan raporda yok, yok. Uzun uzadıya anlatmayacağım, bugün konuşulan
ve hayata geçirilen ve geçirilmesi planlanan her şey var.
Sadece bu raporda da “Pentagon modelinin” yer aldığına dikkat
çekip, sonuç bölümündeki şu satırları aktarmak istiyorum:
“Reformun başarısı için siyasi
otorite, silahlı kuvvetler ve toplum tarafından sahiplenilmesi elzem
görülmektedir... Bazı beklentilerin gerçekleşmesi zaman alabilir... Diğer
müttefik ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye, savunma reformu alanında
oldukça gecikmiş bir ülke olarak öne çıkmaktadır. Bu itibarla, reform
çalışmalarının ivme kaybetmeden uygulama safhasına geçmesinde fayda mülahaza
edilmektedir...”
Gül'ün hazırlattığı bu raporun asıl çarpıcı kısmına
gelelim.
“Savunma
Reformu Çalışma Grubu hazırladı” dedik. Başkanlığını Prof. Dr. Ali Karaosmanoğlu'nun
üstlendiği grupta, MGK eski Genel Sekreteri Büyükelçi Tahsin Burcuoğlu, Savunma Sanayi Müsteşar Yardımcısı Dr. Faruk Özlü (Binali Yıldırım hükümetinde Sanayi ve
Teknoloji Bakanı oldu), emekli Tuğamiral Doğan Bozkurt'un
yanısıra iki isim daha vardı:
O dönem Kara Harp Okulu Dekanı olan Tuğgeneral
Murat Yetgin ile
Hava Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim Daire Başkanı olan Hava
Pilot Tuğgeneral Recep Ünal...
15 Temmuz darbesinde Hava Pilot Tuğgeneral Recep Ünal 1'inci Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi ve JFAC Komutanı,
Tuğgeneral
Murat Yetgin ise
Sarıkamış 9’uncu Komando Tugay Komutanıydı.
Ve darbeden sonra her ikisi de
tutuklandı!..
-Kendisi Hapiste Fikri İktidarda-
Darbenin üzerinden 15 gün geçti.
15 günde, Milattan Önce 209'da
başlayan bir birikim ve kültürün sonucu olan Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye
ve içinde bulunduğumuz coğrafyanın şartları dikkate alınmaksızın, sadece “Pentagon”a bakılarak, iki-üç kararnameyle alt üst edildi.
Gel de, “Hangi ara bu hazırlıkları
yaptılar?” diye
meraklanma!..
Gel de, “O darbe yaşanmasa, TSK
tereyağından kıl çeker gibi lağvedilebilir miydi?” diye sorma!..
“FETÖ”den
olduğu gerekçesiyle tutuklanan Mümtazer Türköne kumpasların
tam gaz sürdüğü 2010'da, TSK'yı “Yeniçeri
Ocağı”na benzetip, “Bizim bir Nizam-ı Cedit ordusuna
ihtiyacımız var”;
2011'de de, “Genelkurmay'ın kapısına kilit
vurulmalı” demişti.
Bu, FETÖ ve “üst akıl”la nasıl bir mücadeledir ki, TESEV'in, Mümtazer Türköne'nin ve darbeci
generallerin önerileri hayata geçirilmektedir?
Gidişata
bakılırsa, 15 Temmuz darbesi başarısız değil, başarılı olmuştur.
Kim
ve kimlere yaradığı/yarayacağı da; kaybedenin sadece Türkiye ve TSK olduğu da
bellidir.
Öyleyse, artık “mağduruz da mağduruz” demeyi bırakıp, Türkiye ve TSK'nın başına neler getirildiğini
ve ne yapılması gerektiğini konuşma zamanıdır.
Müyesser YILDIZ
31 Temmuz 2016