15 Temmuz'da yaşanan bir darbe girişimi değil, işgâl ve iç savaş provasıydı. Ülkenin, devletin, milletin zaafiyet ve son direnç noktaları tespit edildi.
Provayı kurgulayan üst aklın yaptığı, kelimenin tam anlamıyla nokta atışıydı. Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele birimi ile Özel Kuvvetler Komutanlığı'nı bombalatarak, bir taşla iki kuş vurdular.
Bu ülkenin asker ve polisinin arasına asırlar boyunca silinmeyecek büyük bir kin ektiler.
Gözaltındaki askerlerin o feci görüntüleri, bu kinin ilk işaretidir.
O bombalarla aynı zamanda bölücü terör örgütüyle en yoğun mücadeleyi sürdüren polis ve Özel Kuvvetler'e gözdağı verdiler.
Darbeler tarihinde görülmemiş şey; Meclis'in vurulması... Sadece asker düşmanlığını arttırmadılar, Gazi Meclis'ini Gazi Mustafa Kemal'in sözde askerlerine bombalatmış oldular.
Ve sivil halka saldırı... Katledilen sadece insanlarımız değil, Türk Milleti ve Türk Ordusu'nu asırlardır ayakta tutan Ordu-Millet ruhuydu.
“TSK bitirildi” deniliyor. Hayır, TSK çuvaldan-balyoza uzanan süreçte zaten bitirilmişti. CHP'li Süheyl Batum'un ifadesiyle daha o zaman “Kağıttan kaplana” çevrilmişti. Belki o kaplanın bir serçe parmağı kalmıştı, 15 Temmuz işgâl provasıyla da o kesilmiş oldu.
Emperyalizm, Milli Mücadele'de yediği tokadın kaynağının, ordu-millet ruhu olduğunu çok iyi biliyordu. O yüzden 100 yıldır değişmeyen, öldürücü hedefi buydu. Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı döneminde Cumhuriyet Nişanı taktığı İngiliz eski Dışişleri Bakanı Jack Straw, Türkiye için, “Biz ayının derisini öldürmeden yüzeriz” benzetmesini yapmıştı ya; Darbeci askerlerin çıplak hâli ve vatandaşların askere tepkisi, hem derinin, hem ruhun yüzülmesidir.
Vatan'dan Murat Çelik bugün o tepkileri, “Askere ev-ekmek yok” diye özetlemiş.
Yazdıklarının fazlası yok, eksiği var.
Artık asker üniforma ile sokağa çıkamıyor...
Bazı yerlerde, belediyelerin de desteğiyle lojmanlara giriş-çıkış ablukaya alınmış durumda...
Lojmanların önünde sabahlara kadar kornalar çalınarak, tacizler yapılıyor...
Sadece Ankara'da değil birçok yerde esnaf, askerler ve aileleriyle alışverişi kesmiş durumda...
İsyandalar... Feryat ediyorlar... Ve açıkçası korkuyorlar...
TSK'daki Fetullahçıları yazanlara, “Askerin moralini bozup, terörle mücadeleye zarar veriyorsunuz” diye kızan, Erdoğan'ın kızının nikah şahitliğine yönelik eleştirilerde bile kendisini, “Terörle mücadeleye yoğun bir şekilde devam ettiğimiz bu günlerde, eleştiri ve yorumlarda insaflı ve yapıcı olunması, ayrıştırıcı dil kullanılmaması, ülkemizin ve aziz milletimizin birliği, beraberliği ve güvenliği açısından büyük önem arz etmektedir” diye savunan Hulusi Bey, gördünüz mü askerimizi ne hallere düşürdüğünüzü?
Başbakan Binali Yıldırım'ın, “TSK ayrı, darbeciler ayrı. TSK gözbebeğimizdir” çağrıları yeterli değil. Beklenmeyen facialar yaşanmadan, o ruhun tabutuna son çivi çakılmadan somut bir şeyler yapılmalı, akıl ve sağduyu seferber edilmeli, komuta kademesinin vebalinin faturasının Türk askerine kesilmesi engellenmelidir.
Aksi halde, bu böyle devam ederse bilelim ki, 15 Temmuz operasyonu “başarısız” kılınmış sayılamaz, ABD'nin “Our boysları” bu “son darbeyi” de kazanmış olur.
Onlar yüzünden, terörle mücadelede verdiğimiz şehitleri, gazileri bile unuttuysak dahi;
Daha birkaç ay önce Şırnak Silopi'de ailelerin tahliyesi sırasında küçük bir çocuğun elini nefesiyle ısıtarak sembol olan, Haziran başında da Mardin Nusaybin'deki patlamada bir gözünü kaybeden Binbaşı Necmettin Tetik'i nasıl unutur, ona nasıl “hain” muamelesi yapabiliriz?
Birilerinin belki “yedek ordusu”, hatta vatanı olabilir, ama milletimizin ne başka ordusu, ne de gideceği bir başka vatanı var. Askerimize sahip çıkalım.
Müyesser Yıldız
Odatv.com / 21.07.2016