19 Temmuz 2016 Salı

TSK’ya ‘Sürekli Darbeler’ Dönemi

İçerideki saflaşmayı bir kenara bırakarak gelişmelere dışarıdan bir bakalım. Ne görürüz? 2006-2016 arasındaki 10 yıllık süreçte Türk Ordusu’na sürekli darbeler vurulduğunu…
İşte asıl üzerinde durmamız gereken budur.
ERKEN DOĞUMA ZORLANAN DARBE
15 Temmuz darbe girişimi eldeki mevcut bilgilere göre ABD’nin merkezinde F Tipi subayların bulunduğu konsorsiyuma yaptırdığı darbe girişimidir. Konsorsiyumda F Tipi subaylar dışında “Laik-Atlantikçi” olan subayların da bulunduğu anlaşılıyor.
Fakat bir önceki yazımızda da incelediğimiz gibi, darbe girişimi haber alınmış ve bastırabilmek için erken doğuma zorlanmıştır. Bu süreçte saf değiştirmeler, darbeye karşı darbeler, 30 Ağustos’u garanti edecek şekilde ittifaklara yönelmeler yapıldığı da anlaşılıyor. Yakında aydınlanacaktır…
Erdoğan’ın şimdi bu darbe girişiminden hareketle muhaliflerini tasfiyeye yöneleceği, “ya başkanlık ya darbe” ikilemi üzerinden kendisine yol açmaya çalışacağı da görülmektedir. Nitekim sürekli mitingler yaparak taraftarlarını konsolide etmeye çalışmakta ve “işte ordu, işte komutan”, “idam isteriz” sloganlarıyla mesajlar vermekte, pazarlıklar yapmaktadır!
Erdoğan bir yandan da “isteseniz de istemeseniz de, Taksim’e tarihine uygun olarak topçu kışlasını yapacağım” diyerek alışageldiğimiz kutuplaştırıcı siyasetini uygulamakta ve böylece kitlesini “dayanacağı militan bir kuvvet” haline getirmeye çalışmaktadır!
Özetle o cenahta iddia edildiği gibi bir Kemalizm’e teslimiyet süreci değil, ezelden 31 Martçılık sürmektedir!
15 TEMMUZ ASIL TSK’YE DARBE
Gelelim işin esasına…
15 Temmuz darbe girişimi, esas olarak TSK’ye vurulmuştur!
Atabeyler Davası’ndan bu yana, Türk Ordusu ABD tarafından kesintisiz ve sürekli hedef alınmaktadır. Bu bazen Ergenekon ve Balyoz kumpaslarındaki gibi, bazen de 15 Temmuz’deki gibi gerçekleşmektedir…
Ama her hâlükârda ABD Türk Ordusu’nu zayıflatmaya çalışmakta ve belli ölçülerde de maalesef başarmaktadır. (AKP Hükümeti’nin bunda katkısı ayrıca ele alınması gereken çok önemli bir sorundur!)
Peki, ABD neden sürekli TSK’yi zayıflatmaya çalışmaktadır?
Anlatmaya çalışalım:
SURİYE’DE KORİDORA MECBUR ETME HEDEFİ
Önceki yazımızı şöyle bitirmiştik: “Bize göre ‘erken doğurtulmuş’ darbede asıl parmağı olan ABD’ydi ve hesabını Erdoğan’ın içeride güçlenmesinden çok dışarda zayıflamasına göre yapmıştı! Şimdi Ankara’nın önünde Suriye merkezli bölgesel gelişmelerle ilgili kritik bir ajanda bulunuyor!”
ABD’nin stratejik düzlemdeki planı Türkiye’yi Suriye’nin kuzeyinde bir koridora mecbur etmektir! ABD’nin bu stratejik hedefini gerçekleştirebilmesi birincil olarak zayıflatılmış bir TSK’ye ve ikincil olarak da Ankara’da Atlantik’e çıpalı bir hükümetin bulunabilmesine bağlıdır.
ABD zaman zaman sorunlar yaşasa da ikincisini sürekli gerçekleştirmiştir. O nedenle de ağırlığı hep Türk Ordusu’nu zayıflatmaya vermiştir; bu yönde taktikler uygulamıştır.
ABD Türk Ordusu’nu zayıflatabilmek için 10 yılda elinden gelen her şeyi yapmıştır: Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla Avrasyacı eğilimli subayları tasfiye etmiştir, 15 Temmuz darbesiyle TSK’yi “bölmüştür”, AKP eliyle TSK’nin yetkilerini tırpanlamıştır, PKK’yi bazen havuç, bazen sopa olarak kullanmıştır, bombalar patlatmıştır vs…
Irak örneği işte bu nedenle çok önemlidir. Orada da ABD Türkiye’yi bir koridora mecbur edebilmek için her şeyi yapmıştır. 1991-2003 yılları arasında geçen 12 yıllık sürece dönülüp bakıldığında, Türkiye’nin karşı çıktığı bir koridora adım adım mimarlık yaptırıldığı görülmüştür.
İşte aynı pratiği ABD bugün de Suriye için uygulamaktadır: Türk Ordusu’nu Suriye’nin kuzeyinde bir koridoru kabullenmeye itiraz edemeyecek hale getirmeye çalışmaktadır!
AKP EN BÜYÜK GÜVENLİK SORUNUDUR
Peki, Türkiye ABD’nin stratejik düzlemdeki bu hedefine nasıl karşı koyabilir?
Birincisi ABD cephesi içinde kalarak, ikincisi de AKP Hükümeti ile bu sürece karşı koyabilmek mümkün değildir. Taktik düzlemdeki kimi gelişmeler, stratejik düzlemdeki sürecin yönünü değiştirememektedir. Menbiç Operasyonu bunun en somut göstergesidir!
Sürekli AKP Hükümeti’nin bir ulusal ve bölgesel güvenlik problemi haline geldiğinde ısrar etmemiz bundandır. Türkiye’nin AKP Hükümeti ile bu sürece direnebilmesi mümkün değildir. Erdoğanlar Irak’ta da görüldüğü gibi en sonunda Barzanilere müttefik olurlar!
AKP Hükümeti’nin merkezinde olduğu siyasal İslamcı cenah, Komünizmle Mücadele Dernekleri köklerinden beri kronik Cumhuriyet karşıtıdır ve bu nedenle bünyelerinden sürekli F Tipi türü yapılar üretirler!
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın iddianamesindeki kimi bilgiler, 15 Temmuz darbe girişimini konuştuğumuz şu günlerde daha da önem kazanmıştır. Zira soru şudur: Bu kadar Fetullahçı subay TKS’de nasıl barınabildi, çoğalabildi? Yanıtı iddianamededir: TSK 1984-2015 yılları arasında 400 subay ve astsubayı Fethullahçı diye ordudan atmıştır. Yanız bunların 398’i 2003’den öncedir ve TSK 2003’de 2 astsubayı ordudan ihraç ettikten sonra bir daha AKP’yi aşarak Fetullahçı tasfiye edememiştir!
Yani Erdoğan’ın “ne istediler de vermedik” sözü devletin her kurumunda uygulanmıştır!
Sonuç olarak TSK “sürekli darbeler dönemi” ile zayıflatılmıştır ve ABD’nin çevremizde yeni haritalar çizmesine itiraz edemeyecek pozisyona zorlanmaktadır. Bu süreci değiştirebilmek, içeride cumhuriyetçi, halkçı, devrimci, milli bir iktidar kurabilmemize bağlıdır!
Mehmet Ali Güller
19 Temmuz 2016