En baştan vurgulayarak belirtelim: Washington merkezinden yayılan “Türkiye’de askerî darbe” söylentileri, gerçeğe dayanmıyor, ama belli beklentileri kışkırtıyor ve ABD’nin fesat planını sergiliyor. ABD servislerinin kirli propagandasıyla karşı karşıyayız.
Bugün Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesi, PKK’yı hendeklere gömme ve sınır ötesindeki Bölücü Terör yuvalarını temizleme hedefine kilitlenmiştir. Kesin zafer için gereken devlet kararlılığı yanında doğru siyasetlerin uygulanması da kuşkusuz Ordunun talepleri içindedir.
Ülkemiz, İran, Suriye, Irak ve Rusya ile işbirliği sürecine girmek zorundadır ve hatta girmiş bulunuyor. Bu yönde önemli çabalar yürürlüktedir. ABD’nin bütün telaşı da işte bu nedenledir. Fitne ve fesat siyaseti hemen devreye sokulmuştur.
KIDEMLİ FİTNECİ
Fitne, ABD’nin muhafazakar düşünce kuruluşu American Enterprise Institute’tan başını çıkardı. Eski Pentagon yetkilisi Michael Rubin, “Türkiye’de darbe olması durumunda ABD’nin darbeyi yapanlarla çalışmaya devam edeceğini” duyurdu.
Michael Rubin kim?
Kıdemli bir fitne ve fesat elemanı. Karanlık kişiliğiyle ünlü.
MESAJLAR VE ALICILARI
Michael Rubin’in duyurusundan ne anlarsınız?
Birinci mesaj Türk Silahlı Kuvvetleri komutanlarına: “Darbeyi yapın, arkanızdayız.”
İkinci mesaj Türkiye kamuoyuna: “Canlı bombaları boşuna patlatmıyoruz. Tayyip Erdoğan yönetimi gidicidir, ABD planını destekleyin.”
Üçüncü mesaj Bölücü Terör Örgütüne: “Dayanın, Türkiye karışacak!”
Dördüncü mesaj Abdullah Gül + FETÖ + Kemal Kılıçdaroğlu + HDP/PKK koalisyonuna: “Elinizi çabuk tutun, bir hükümet seçeneği oluşturun.”
FİTNE VE FESADIN HEDEFİNDE OLANLAR
Bütün bu mesajların toplamı, fitne ve fesattır.
Türkiye’nin birleşmesi gereken güçleri birbirine kışkırtılıyor.
En tehlikeli kışkırtma, Türk Ordusuna karşıdır. ABD istiyor ki, Türk Milleti Ordusuna kuşkuyla baksın.
Hükümet ile Ordu, hükümet ile halk, siyasal partiler ve bütün olarak Türk milleti fitnenin ve fesadın hedefidir.
TÜRKİYE’Yİ PKK İLE MASAYA OTURTMANIN ÖTESİNDEKİ PLAN
İnsanların artık otuzar otuzar can verdiği bir ülkede yaşıyoruz. Canlı bombaları iyi anlamak durumundayız. Türkiye’yi tekrar PKK ile masaya oturtma amacının ötesinde bir plan yürürlüktedir.
ABD yöneticileri, Türkiye’yi Bölücü Terör Örgütünü hendeklere gömmekten vazgeçiremezler, bunun farkında olmalılar. PKK ile anlaşmak, artık Türkiye’de hiçbir gücün elinde değildir. Bölücü Teröre karşı mücadele kesin zafere ilerlerken, ne Türk Silahlı Kuvvetleri, ne de hükümet böyle bir anlaşmaya yönelemez. Millet de buna izin vermez. Daha önemlisi, Türkiye’nin vatan savaşı, bölgesel müttefikleriyle buluşma aşamasına giriyor.
Bu durumda, ABD’nin canlı bombalarla yeni bir hükümet planı peşinde olduğunu saptamak daha gerçekçidir. Varolan Tayyip Erdoğan yönetimi teslim olursa, plan yine amacına ulaşmış olur.
ABD’NİN KAOS PLANINA OLANAK VEREN ZEMİN
Türkiye’nin önüne bakıyoruz, tehdidi ciddiye almamız gereken koşullar gözüküyor. ABD’ye cüret kazandıran ekonomik sarsıntı etkenleri ciddileşiyor. Michael Rubin, American Enterprise Institute (AEI)’taki yazısında, Türkiye’deki durumun “gittikçe kötüleştiğine” işaret ediyor. Kamu borcunun istikrarlı olmasına rağmen, özel sektör borcunun kontrolden çıktığını vurguluyor. Ayrıca turizm sektörünün düşüşe geçmesinin ekonomide yarattığı yıkıma da dikkat çekiyor.
Canlı bombaların kışkırttığı ortamla birleştirildiği zaman, can güvenliğini sağlayacak ve ekonomiyi kurtaracak bir hükümet ihtiyacı Türkiye’nin önüne çıkabilir. ABD tertibinin bu amaca yönelik olduğunu hesaba katmak gerekir. Bu koşulları kuşkusuz Tayyip Erdoğan yönetimi ve Komuta Kademesi de görmektedir.
PARLAMENTODAKİ SEÇENEKLER
Hangi fitne ve fesat yürürlüğe konursa konsun, Türkiye’nin kaldıramayacağı hükümet, HDP/PKK ile birlikte kurulacak olan koalisyon yönetimidir. O nedenle parlamentoda Abdullah Gül AKP’sini + Kılıçdaroğlu CHP’sini + HDP’yi yan yana getirerek bir hükümet seçeneği yaratmak, gerçekçi bir hesap olarak gözükmüyor. Gerçi AKP’nin Abdullah Gül kanadı, dünya finans merkezlerine bu yönde vaatlerde bulunmaktadır, ancak hesaba katılan bileşenlerin hepsi böyle bir hükümet sürecinde çatırdama eğilimindedirler.
Abdullah Gül, Kemal Kılıçdaroğlu, Fethullah Gülen ve Selahattin Demirtaş, Türkiye’yi yönetemezler. Hele kargaşalık ve ekonomik kriz koşullarında, hiçbir çözümleri yoktur. Bırakın Türkiye’yi, Türkiye’nin tavuklarını bile yönetemezler. ABD’nin böyle bir planı varsa, hayal ürünü olduğu anlaşılır. PKK ile yan yana gelenler, bölünür. Türkiye’yi bölmek üzerine kurulan hesaplar, Bağdat’tan döner.
AKP ile MHP arasındaki bir hükümet ortaklığı ise ABD açısından yeğlenebilecek bir seçenek değildir.
Yaşadığımız süreç, CHP’yi de bölecek etkenleri barındırıyor. Çünkü CHP yönetimi hem FETÖ’ye hem de HDP/PKK’ya siper olan Amerikan politikasına bağlanmış bulunmaktadır. Bu bağlılık, CHP örgütlerinin ve tabanının isyanıyla karşılaşacaktır.
Bu sürecin en etkin partisi ise Vatan Partisi’dir. Şu anda Mecliste üyesi bulunmasa bile, sürece yanıt oluşturan program ve siyasetleriyle her an hükümet seçenekleri içinde vazgeçilemeyecek bir ağırlığı olacaktır.
Bunalım, erken seçimi de gündeme getirebilir. Ancak bu erken seçim, AKP’nin beklentilerine değil, Millî Hükümet ihtiyacına yanıt verecektir. Vatan Partisi, Türkiye’yi içine girdiği çıkmazdan kurtaracak çözüm olarak parlayacaktır.
İSTENMEYEN OLASILIK
Ağırlaşan bunalımda parlamento içindeki seçeneklerle çözüm üretilemezse, darbe Türk Ordusunun kucağına bırakılır. Komuta Kademesinin böyle bir sorumluluk altına girmek istemediğini ve yasal çözümlerin içinde bulunduğunu biliyoruz. Ancak kaos planının tutması durumunda, bu olasılığı da dikkate almak gerekiyor.
ABD PLANINA TÜRKİYE’NİN YANITI
Türkiye’nin ABD’nin planına yanıtı şu başlıklar altında özetlenebilir:
| Bölücü Teröre karşı devletin ve milletin bütün olanaklarını birleştirerek, topyekûn mücadeleyi kararlı olarak sürdürmek ve ABD’nin bu kararlılığı önleme şansının bulunmadığını göstermek.
| Vatan mücadelesi ile Emek mücadelesini birleştirmek, ABD’nin kaos planına karşı halk gücünü örgütlemek.
| Türk Ordusu ve Polis ile halk arasındaki dayanışmayı pekiştirmek.
| Borçlanma Ekonomisinin iflası karşısında, üretim ekonomisini inşa etmek.
| İran, Irak, Suriye ve Rusya ile güvenlik ve ekonomi alanında işbirliği sürecini kararlı olarak sonuca ulaştırmak. Çin ve Orta Asya cumhuriyetleri ile her alanda dayanışma yoluyla sağlam bir cephe gerisi kurmak.
| Avrupa ülkeleriyle, özellikle Almanya ve Fransa ile ABD planına karşı işbirliği geliştirmek.
| Türkiye’nin millî güçlerini bölen Yeni Anayasa iddiasını derhal toprağa gömmek.
| Hiçbir ayrım gözetmeden bütün partileri, sendikaları, meslek odalarını ve kitle örgütlerini, özetle bütün milleti, Bölücü Teröre ve küresel fitne ve fesada karşı Türkiye Cephesinde birleştirmek.
Umutluyuz ve iyimseriz. Türkiye, bu süreçten Atatürk Devrimi rotasına girerek çıkacaktır.
Doğu PERİNÇEK
Aydınlık/26.03.2016