30 Temmuz 2016 Cumartesi

MICHAEL RUBIN :Türkiye'de Erdoğan'a Karşı Bir Darbe Olacak mı ?

Türkiye’de durum kötü ve gittikçe de kötüleşiyor. Bu sadece, bir terörizm dalgası ortasında güvenlikte ortaya çıkan bir bozulma değil. Kamu borçları dengede olabilir, ancak özel sektör borçları kontrolden çıkmış durumda, turizm sektörü düşüşte ve  dolaşımdaki paranın azalması vatandaşların satın alma gücünü etkilemiş durumda.

Seçim sonuçlarından bağımsız olarak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kontrolden çıktığına dair genel bir kanı mevcut. Muhalifleri hapse atıyor, sol ve sağdaki gazetelere el koyuyor, çılgın bir sultan hızıyla ya da halife olma hevesiyle saraylar inşa ediyor. Son haftalarda, bir kez daha anayasa mahkemesini feshetmekle tehdit etti.

Yolsuzluk çok yaygın. Oğlu Bilal’in, İtalyan polisi tarafından skandal bir karapara aklama iddiasıyla göz altına alındığında sahte bir Suudi diplomatik pasaport ile İtalya’ya kaçmış olduğu bildiriliyor.

Cumhurbaşkanı’nın çıkışları hem Türkiye’de hem de yurt dışında endişelere yol açıyor. İktidardaki partisinin üyeleri arasında bile, onun artan paranoyası ile ilgili kulaktan kulağa fısıldaşmalar oluyor. Bazı Türk yetkililere göre, bu paronaya öyle bir duruma geldi ki, Cumhurbaşkanı havadan indirilen siyahlar içindeki adamların kendisini hedef alacak operasyonlarını önlemek için sarayına uçaksavar füzeleri yerleştirmeğe çalışıyor.

Türkler ve Türk ordusu, Erdoğan’ın ülkeyi uçuruma götürdüğünün giderek daha çok farkına varıyor. İlkönce hapisteki Kürt lider Abdullah Öcalan’a yeniden başlatılan müzakerelerle meşruiyet kazandırarak ve ardından çatışmayı tekrar başlatarak Türkiye’yi çıkmaz bir yola sürükledi. Bu yolda zafer şansı yok ve de facto parçalanma şansı çok yüksek.

Sonuçta, eğer Türkiye’de 1980’lerde ve 1990’ların başındaki gibi iç savaş tekrar başlarsa, Türkiye Kürdlerinin, Irak ve Suriye’deki soydaşlarının şimdiki halde örnek oluşturan durumlarından daha azıyla yetinmeleri için bastırılmaları zor olacaktır.

Erdoğan, uzun süre önce Türk ordusuna diz çöktürmek istedi. İktidarının ilk on yılında ABD yönetimi ve AB onu destekledi. Ancak bu destek, Erdoğan’ın en ateşli yabancı savunucularının, onun çılgınlığa ve otokrasiye düşmesinin derinliğini fark etmelerinden önceydi.  

Bu veya şu sebepten, eğer Türk ordusu Erdoğan’ı devirmeye yeltenir ve yakın çevresini parmaklıklar ardına atarsa, bunu yapanlar paçayı kurtarabilirler mi ?

Savunmaktan öte, çözümleme alanında yanıt “evet”tir. Bu noktada, seçim zamanı Obama yönetiminin, demokrasinin yeniden inşası için net bir yol izlemeleri halinde herhangi bir darbe liderini kınamaktan daha fazlasını yapacağı kuşkuludur.

Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Mursi’nin sahip olduğu sempatiyi de oluşturamayacaktır. Mursi devrildiğinde, onun demokrasiye bağlılığı halen tartışmalıydı.

Bu tartışma, Türk diktatör için söz konusu olduğunda şu an için anlamsız. Ne Cumhuriyetçi ne de Demokrat adaylar, önceki mevcut duruma bir dönüşü isteyerek ABD’nin prestijini tehlikeye atarlar. Darbe karşıtlığını destekler gibi görünebilirler, ancak yeni yönetimle çalışmaya devam edeceklerdir.

Darbe liderleri, Avrupalı ve Amerikan insan hakları ve sivil toplum çevrelerinin, gazetecilerin olumsuz eleştirilerini, tüm tutuklanmış gazeteci ve akademisyenleri derhal serbest bırakarak, el konulmuş gazete ve TV kanallarını hakkı olanlara iade ederek savuşturabilir.

Türkiye’nin Nato üyeliği eylem için herhangi bir caydırıcılık oluşturmaz: Daha önceki darbelerden sonra, ne Türkiye ne de Yunanistan NATO üyeliklerini yitirmişlerdir. Yeni bir liderlik Türkiye Kürtleri ile içtenlikli bağlar kurabildiğinde, Kürtler de ikna olanlar arasına katılabilir.

Avrupa ve Amerikan kamuoyu,  yolsuzluklarla ilgili bir yargılamayı ve uzun süreli bir hapis cezasını kabul edebilecekken, Erdoğan’ın, oğlunun ve damadının, Egemen Bağış ve Cüneyd Zapsu gibi anahtar yardımcıların idam edilmelerine anlayış göstermeyebilecektir.

Erdoğan, dostlarının kendi yanında yer alabileceklerini umabilir, ancak içerideki ve dışarıdaki dostlarının çoğu onun gücünün cazibesine kapılmışlardır. Sarayının dışına çıktığında, Saddam Hüseyin’in yargılanması sırasındaki çökmüş ve şaşkın görünüşüne benzer bir şekilde, kendisini çok yalnız bulabilir.


Kehanette bulunmuyorum; ancak Türk ordusunun Sisi’nin Mısır’daki oyun planını örnek alması durumunda ciddi sonuçlara maruz kalmayabileceği olasılığının yanı sıra,  Türkiye’de gittikçe artan ihtilafı dikkate alarak, kimsenin yakın bir zamanda  Türkiye’deki sert politikanın daha da zorlu bir hale gelmesine şaşırmaması gerektiğini söylüyorum.

MICHAEL RUBIN 
NEWSWEEK / 24.03.2016

MaKALENİN ASLI İÇİN BKZ.
http://kaziminci.blogspot.com.tr/2016/07/will-there-be-coup-against-erdogan-in.html

Michael Rubin kimdir?

Michael Rubin, Amerikan muhafazakâr kanadı NeoCon’ların önemli isimlerinden. Amerikan derin devleti CFR üyesi. ABD’nin Irak işgalinden hemen öncesinde ve birinci yılında, 2002 ile 2004 yılları arasında Amerikan Savunma Bakanlığı Pentagon’a İran ve Irak konusunda danışmanlık yaptı. Bağdat’ın düşmesinden sonra, 2003 ve 2004 yıllarında Irak’taki Koalisyon İşgal Yönetimi’nde görev aldı. Şu an Amerikan Girişim Enstitüsü (American Enterprise Institute) adlı kuruluşta çalışmakta. Ayrıca Amerikan Donanması Askeri Akademisi’nde öğretim görevlisi ve Amerika’da yayınlanan Middle East Quarterly (Ortadoğu bülteni) dergisinin editörlüğünü yapmaktadır.

Yale Üniversitesi’nde, İsrail’de Kudüs İbrani Üniversitesi’nde ders verdikten sonra, 2000 ve 2001 yıllarında Çekiç Güç uygulaması sırasında Kuzey Irak’taki Süleymaniye, Selahaddin ve Dohuk Üniversitelerinde öğretim görevlisi olarak çalıştı.