25 Temmuz 2016 Pazartesi

"AYDINLIK" ARŞİVİNDE "FETÖ"; 24 Temmuz 2014


AYDINLIK; 24.07.2014



Fethullahçı Gladyo’nun suç dosyası kabarık



Operasyonlarla birlikte gözlerin çevrildiği Fethullahçı Gladyo’nun suç dosyası oldukça kabarık. TSK’ya karşı Gladyo merkezi olması hedeflenen Emniyet içinde örgütlenmeye başlayan F Tipi yapılanma, 2000’li yıllarla birlikte TSK’ya, milli yapılara ve şahsiyetlere yönelik tertiplere imza attı.

Türkiye 2 gündür F tipi yapılanmanın emniyet ayağına yapılan operasyonu konuşuyor.

Operasyonda, aralarında Yurt Atayün, Ali Fuat Yılmazer, Ömer Köse gibi F tipi örgütün önemli polis şefleri gözaltına alınırken, gözler Ramazan Akyürek, Mutlu Ekizoğlu, Tufan Ergüder gibi çok sayıda isme çevrildi. Casusluk ve yasadışı dinleme olarak iki ayrı soruşturma yürütülen örgütle ilgili Danıştay, Hrant Dink suikastları, Ergenekon, Balyoz, Şike, Poyrazköy, Odatv, Devrimci Karargah gibi tertiplerdeki rolleri, Kozmik Oda’ya girilmesi ve ABD Büyükelçiliğinde verilen brifingler de gündeme geldi.

TSK’NIN ETKİSİZLEŞTİRİLMESİ: ABD, 1980’li yıllardan itibaren, Ortadoğu’ya yönelik saldırgan politikalarına hız verdi. Türk Ordusu içindeki gladyo unsurlarının adım adım tasfiye edildiği süreçte Özal’dan sonra Çiller müttefikliğinde Emniyet güçlendirilmeye başlandı. Özellikle Çiller Özel Örgütü ve Fethullahçı polislerin yerleşmeye başladığı Emniyette, Cumhuriyetçi ve Milliyetçi polisler tasfiye edilmeye başlandı. Emniyet adeta Gladyo örgütlenmesinin Türkiye’deki merkezi haline getirildi.

ABD bir taraftan TSK’ya karşı psikolojik harbi artırırken, diğer taraftan da Emniyet’teki Fethullahçı unsurlar üzerinden örtülü operasyonlar gerçekleştirdi. Ancak örgüt 28 Şubat’ta bütün gerici unsurlarla birlikte büyük darbe yedi. F tipi örgütün lideri Fethullah Gülen, DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel tarafından “CIA ajanı” olduğu vurgulanarak hazırlanan iddianamenin ardından ABD’ye kaçmak zorunda kaldı.

HABLEMİTOĞLU SUİKASTI: Fethullahçı polislere karşı yürüttüğü mücadele ile bilinen Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002 tarihinde evinin önünde öldürüldü. Hablemitoğlu öldürülmeden önce Fethullahçı polislerin Emniyet içindeki örgütlenmesini anlattığı “Köstebek” isimli kitaba çalışıyordu. Aydınlık, 13 Temmuz 2014 tarihinde manşetinden önemli bir iddiayı gündeme getirdi. İddiaya göre, Hablemitoğlu, suikasttan önce son olarak cemaatin Türkiye imamı Mustafa Özcan ile görüşmüştü. Haberde Özcan’ın Hablemitoğlu’na “Köstebek’i basmaması” için yüklü bir miktarda para teklif ettiği yazıyordu.

DANIŞTAY SALDIRISI: 17 Mayıs 2006’da avukat Alparslan Arslan tarafından Danıştay 2. Dairesine gerçekleştirilen silahlı saldırıda Daire Üyesi Mustafa Yücel Özbilgin şehit olmuş, aralarında daire başkanı Mustafa Birden’in de yer aldığı 4 üye ise yaralanmıştı. Zekeriya Öz başta olmak üzere Özel Görevli Savcılar, saldırıyı, sözde Ergenekon Terör Örgütü eylemi olarak göstermek için çabaladılar.

Olaya ilişkin davaya bakan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 13 Şubat 2008’de davayı karara bağladı. Yargıtay 9. Ceza Dairesi sanıkların Ergenekon sanıklarıyla irtibatının araştırılmadığı gerekçesiyle 17 Aralık 2008 tarihinde bu kararı bozdu. Zekeriya Öz, 11,12,13 Şubat 2008 tarihlerinde savcı Mehmet Ali Pekgüzel ile birlikte Sincan Cezaevinde Danıştay cinayeti sanıklarının tanık olarak ifadesini aldı. Savcıların ayrıca Osman Yıldırım’ın gizli tanık olarak da ifadesini aldıkları ortaya çıktı. Yıldırım hem sanık hem tanık hem de gizli tanık olarak aynı davaya yer aldı. Daha sonra Alparslan Arslan’ın Gülen cemaatiyle olan bağlantısı ortaya çıktı. Arslan, Fethullah Gülen’in yeğeni Kemalettin Gülen’in Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden arkadaşıydı. Dava Ankara’da görülürken, Arslan’ın Danıştay üyelerinin resimlerinin bulunduğu gazeteyi kendisine Gülen’in verdiğini söylemesi üzerine Gülen, Arslan’ın akli dengesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle dilekçe verdi.

BİRDEN’E GÜLEN TEHDİDİ

Gülen’in Danıştay 2.Dairesi’nin kamu kurumlarında başörtüsünü yasaklayan kararından sonra, 2. Daire Başkanı Mustafa Birden’i evinden telefonla arayarak küfrettiği de gündeme geldi. Gülen’in Arslan’a, hakim Birden’in adresini ve telefon numarasını da verdiği ileri sürüldü.

AKYÜREK’İN DANIŞTAY ZİYARETİ

Aydınlık 6 Temmuz’da, Ramazan Akyürek’in Danıştay saldırısından bir gün önce Danıştay’a gittiği iddiasını manşetine taşıdı.



Hrant Dink cinayetiyle ilgili sorumlular tespit edildi 

Oktay Yıldırım

Yasin Hayal bu işi tek başına yapmadı. Erhan Tuncel ile Trabzon Emniyeti arasındaki ilişki kayıtlara geçmeden kesildi. Yılmazer ve Akyürek soruşturulmalı

Rakel Dink’in mektuplu başvurusu (25.04.2007) üzerine bizzat Başbakan’ın onayıyla üç başmüfettiş tarafından hazırlandı Başbakanlık Teftiş Kurulu Raporu. 10 Ekim 2008 tarihli...

Daha önce İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu tarafından hazırlanan raporlar incelendi, herkesin ifadeleri alındı, bütün kayıtlar incelendi ve bütün kusurlar tespit edildi. Yapılan yargılamada en önemli belge oydu.

KUSURLARI İSİM İSİM YAZDILAR

Raporun en çarpıcı bölümleri her kamu görevlisinin kusurlarının tek tek açıklanması...

Yasin Hayal bu işi tek başına yapmadı, Erhan Tuncel yardım etti, cesaretlendirdi.

Erhan Tuncel ile Trabzon Emniyeti arasındaki ilişki kayıtlara geçmeyen nedenlerle kesildi.

Erhan Tuncel ve Trabzon Emniyeti arasındaki ilişki, gizli bilgileri paylaşacak kadar samimiydi. Bu da yasa ve yönetmeliğe aykırı.

Trabzon İstanbul’a “olayı takip ediyoruz, gelişmeleri bildireceğiz” dedi ama hiçbir ek bilgi vermedi.

İstanbul Emn. Müdürlüğü de İstihbarat Daire Başkanlığı’nı (Yani Sabri Uzun’u) gerektiği gibi bilgilendirmedi.

Trabzon Emniyeti bilgileri Valilik ve Jandarma ile paylaşmadı. Görevini ihmal etti.

Celaleddin Cerrah kınama cezasını gerektirir şekilde sorumluluklarını yerine getiremedi...

Ali Fuat Yılmazer ve Ramazan Akyürek hakkında soruşturma açılmalı ve gerçekler ortaya çıkarılmalı...

Erhan Tuncel ile polis arasındaki ilişki müfettişleri çok şaşırtmıştı ve muhbir olarak çalışan Erhan Tuncel ile polis arasındaki ilişkinin nasıl bittiğini bir türlü anlayamıyorlardı.

Tutanaklarda yazılana ise inanmıyorlardı. Ortada kaybolan deliller, silinen telefon kayıtları vardı...
Müfettişler, Yasin Hayal ile hem Erhan Tuncel’in hem de başka bazı polis muhbirlerinin irtibatını tespit etmişlerdi. Ve kamuoyuna sürekli “milliyetçi” diye pompalanan Yasin Hayal, polis tarafından Selefi-Vehhabi olarak fişlenmiş ve bu gerekçeyle dinlemeye alınmıştı.

YA PLANLAYAN VE ÖRTBAS EDENLER?

Kamuoyu bunları bilmiyordu. Yıllarca ortalık bir toz bulutuyla kaplandı. Onu milliyetçiler öldürmüştü, Ergenekoncular işin azmettircisiydi hatta gerekli zemini de onlar hazırlamışlardı.

En sıcak bilgileri Hrant’ın Arkadaşları denilen grup veriyordu, onlara göre bu dava Ergenekon ile birleştirilmeliydi. Nedim Şener, yazdığı kitapta cinayetin arkasındaki emniyet istihbarat izlerini belgeleriyle ortaya koyduğu halde, bu tespitinin tam tersi bir şey daha söylüyordu: “Dava Ergenekon ile birleştirilmeli.” Bu sanki bir zorunluluktu, yerine getirilmesi için emirler verilmiş bir görevdi, bir modaydı... Herkes ne kadar liberal ve bilgili olduğunu kanıtlamak için Hrant’ı öldürenlerin arkasında Ergenekon olduğunu söylemek zorundaydı.

Ne vardı da bunu söylüyorlardı? Mesela Ergenekon sanıklarından biri ile Erhan Tuncel arasın da bir bağlantı mı vardı? Ya da Yasin Hayal ve tetiği çeken Ogün Samast ile...

Erhan Tuncel Emniyet İstihbarat Daire Başkanı’na Ağabey diyecek kadar yakındı ama Ergenekon sanıkları içinde var mıydı bir ağabeyi?

Olmasa da olurdu. Nasıl olsa olağan şüpheliydi onlar, içlerinden bazıları Hrant Dink hakkında dava açmamış mıydı? Mahkemeye gelip davaya müdahil olmak istememişler miydi? Hepsi Atatürkçüydü üstelik. Statükoyu savunuyorlardı yani. Daha ne olsundu...

Böylece cinayeti işletenlerin patikada bıraktığı izler el birliği ile silindi. Yeni izler bırakılmaya çalışıldı. Yapay izler... İşin ucu mutlaka bir tarafından askere de uzatılmalıydı.

Oysa cinayete adı karışan herkesin bir şekilde BBP- Alperen Ocakları ile bağlantısı vardı. Aynı zamanda polis ile de bağlantılıydılar. Bunlar biliniyordu. Toz bulutunun içinde ört-bas edildi.

SABRİ UZUN OPERASYONU ANLATTI

Bugün Sabri Uzun’un anlattıkları Başbakanlık Teftiş Kurulu raporunda birer birer yer alıyor.

Ama o rapor hep gizlendi. Evet, resmen bir operasyondu. Bunu biz söylemiyoruz, Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun söylüyor. Bakın önce onu özetleyelim:

‘Hrant Dink öldürülecek’ raporunu benden gizledikleri gibi İstanbul’dan da gizlediler. Raporu Trabzon’dan gönderen kişi Ramazan Akyürek’tir. Raporu bizden saklayan birim İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğü’dür. O zaman C Şube Müdürü de Ali Fuat Yılmazer’dir. Bu rapor bana sunulmadı. Rapor hakkında hiçbir bilgi verilmedi. Daha sonra da yetkili kurumlarını, MGK’yı, Başbakanlığı, yüksek yargıyı, Cumhurbaşkanı’nı, ulusalcı bir yapılanma olduğunu ve bu ulusalcı yapılanmanın anayasal kurumlara karşı çete eylemlerine başvurduklarına inandırmak için bir taraftan bazı eylemleri gerçekleştirecek kişilere yol verdiler. Hrant Dink cinayeti de bu olaylardan biridir. Hatta başlangıcıdır. Tabiri caizse bir üzüm salkımının sapıdır. Diğer operasyonlar bu sapa bağlı tanelerdir. Dink cinayeti diğer operasyonlar ve soruşturmalar için fünye görevi görecekti. Bu fünyeye bağlı patlayıcılar ise Ergenekon, Balyoz, Odatv, Fuhuş ve Casusluk, Amirallere Suikast, Şike, 28 Şubat operasyonlarıdır...

Peki, bütün bu iddiaların odağındaki Ali Fuat Yılmazer buna ne cevap verdi? “O evrakın İstihbarat Daire Başkanlığında işlem gördüğü sırada Sabri Uzun’un yerine Daire Başkanlığına vekâlet eden kişi Necmettin Emre’dir. Bu kişi şimdi Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanı. Yani hükümetin paralelci cadı avındaki tetikçi müfettişlerin başıdır...”

Haydi bakalım... Ama bu kadar kolay değil, ortada bir rapor var... Rapora ayrıntılarıyla devam edeceğiz.