PKK yazılarına devam edelim.
Örgütten üst düzey isim.
Karşılıklı analiz/sohbet”ten aktarıyorum.
***
Bölgenin ve Türkiye’nin genel tablosunu çizdim.
İki yeni gelişmeye dikkat çektim.
Tespitim:
Bir: Bölge dengeleri değişme işaretleri veriyor.
Bölge ülkeleri tekrar yakınlaşma arayışında.
İki: İçeride de dengeler değişiyor.
“Hendek” politikası tutmadı.
Seçimlerde size oy verenler bile desteklemedi.
Sordum: Ne yapacaksınız?
ABD’yle devam mı, yoksa “bölge” mi?
***
İlk soruya verdiği cevabı yazdım. (Bak: PKK’nın ABD’den kopmaya niyeti yok, 9.6.2016),
“Bölge”yi kategorik olarak reddetmedi.
Fakat iki itirazı vardı:
Birincisi: Bölge ülkeleri kendilerine “yer” açmıyordu.
(Biliniyor: PKK, “bölge”den adeta “devlet” muamelesi görmek istiyor.)
İkincisi: Bölgesel yakınlaşma “Kürt”e karşıydı.
***
Kesin tutum, örgütün Avrupa’daki gazetesinden geldi. Yeni Özgür Politika’dan.
Bölgesel yakınlaşmaya manşetten karşı durdu:
“Dışişleri Ergenekon’a emanet”
“Ankara-Şam diyalogu Ocak ayından itibaren aracılar üzerinden başladı.”
(6 Haziran 2016).
Kastettikleri, Vatan Partisi heyetlerinin Şam temaslarıydı.
***
Örgütün liderlerinden Duran Kalkan’ın dünkü yazısı da önemli.
Yeni Özgür Politika’ya Selahattin Erdem imzasıyla yazdı.
“İran, Türkiye ve Esad yönetimleri görüşmüş ve Kürtlere karşı ortak tutum ve politika yürütmede anlaşmışlardır. “ (13.6.2016).
Özeti:
Bir: Örgüt, bölgesel gelişmeleri yakından izliyor.
İki: Bölgesel yakınlaşmaya cepheden karşılar.
***
Gelelim, en baştaki “hendek” meselesine.
Muhatabım temkinli. “Hendek”te başarısızlığı kabul etmedi elbette.
Fakat tartışmaya da girmedi. Dedi: “Alanımın dışında.”
Yine de ekledi: “Kendi içimizde biz de değerlendiriyoruz.”
Asıl önemlisi, bundan sonra söyledikleri.
Sorum şuydu: Yeni bölge ve iç dengelere göre çıkış yolunuz nedir?
“İç”teki programları “Tayyip Erdoğan karşıtlığı” üzerine.
Dedim: İlerisini bilmem, bugün seçim olsa, yine kazanacağı anlaşılıyor. Siz ne yapacaksınız?
***
Cevaplarını özetle aktarayım.
“Elbette en uygunu, sandığın çözüm üretmesi.”
“Ama muhalefet bugün alternatif ortaya koyamıyor.”
“Bu durumda, çıkış yolu demokratik halk muhalefeti. Gezi benzeri demokratik bir muhalefetle halkın duruma vaziyet etmesi. Bu meşrûdur.”
***
Sordum: Böyle bir hareketin şartları var mı?
Cevabı kesin, vurgulu değildi. Ama olduğunu söyledi.
***
Zihnimde bazı çağrışımlar, sordum: Sokağa kimler inecek?
Etraflı söylediklerinden çıkardığım: CHP+HDP+Liberaller...
Tekrar üsteledim: Yani Aleviler ve sizler (“Kürtler”). Bir de liberaller. Yetmez.
Dedim ya, muhatabım gerçekçi: “Evet, zayıf kalır. Herkese açık olmalı. Rahatsız olan herkese.”
Muhatabımın formülasyonu fazlasıyla “renkli”.
ABD güdümlü “devrim”leri andırıyor
***
Burada sormamız gerekir.
PKK’nın hesabı tutar mı?
CHP yönetimini ikna edebilir mi?
***
Tespitlerimi, yine kestirmeden yazayım.
Bir: “Hendek”ler, milat. PKK, HDP’ye oy veren seçmenleri bile ikna edemedi.
Bu yüzden: HDP’nin miting girişimleri hep başarısız.
Yani: Kürt halkı PKK’nın cebinde değil.
***
İki: CHP yönetimi ağlayarak da olsa “dokunulmazlık” atına bindi.
Görünen: Kemal Kılıçdaroğlu yönetimi Türkiye’de oluşan hassasiyetlerin farkında.
İstese bile, PKK’yla ortak harekete cesaret edemez.
Zaten: PKK sözcüleri de Kılıçdaroğlu’na pek güvenmiyorlar.
Ayrıca: Hedefledikleri Alevi kitlesinde ana gövde PKK’ya uzak.
Geriye kalıyor: Provokasyonlar ya da tertipler.
Evet: Siyasi zemin riskli.
Onu da Türkiye’nin dinamikleri boşa çıkarmalı.
Devam edeceğim...
Rafet BALLI
Aydınlık / 14.06.2016