“Ergenekon” ve “Balyoz” yalanları furya halinde medyada servis edilirken, dincisinden bölücüsüne, ikinci cumhuriyetçisinden sahte “solcu”suna, hatta döneğinden satılmış işbirlikçisine kadar azgın bir güruh yalnızca “kumpas”ı alkışlamadı, aynı zamanda köşelerinden, kiralık ekranlarından ve sosyal medyadan aydınlara yönelik linçe utanmadan destek de verdi...
İşte o tarihlerde asrın en büyük “kumpas”ında cumhuriyetin hedef alındığını çoğu kimse ya anlamadı ya da ısrarla ve ihanetle anlamak istemedi!..
Cumhuriyetle ezeli kavgası olan kimi soysuzların bu derin planı anlaması ise zaten beklenemezdi!.. Çünkü onlar, bizzat o kirli kıskacın iyice daraltılmasında maşa vazifesi görmekten de çekinmediler!.. Demek ki kanlarında, kendi topraklarına ve ülkenin yurtseverlerine ihanet edecek virüs de varmış!..
2007’den itibaren ısrarla “Ergenekon”un cumhuriyet kurumları ve destekçilerinin bertaraf edilmesine yönelik alçakça bir plan olduğunu söyledik, yazdık ama çığlıklar adeta örtbas edilmeye çalışıldı...
Yandaş medyanın “cami bombalayacaklar” şeklindeki yalan rüzgarının Atatürkçülere ve gerçek solculara karşı taarruza dönüştüğü o yıllarda, “kumpas”a direnenler bile baskı altına alındı, gözaltılarla sindirilmeye çalışıldı ve hatta medyada linçe maruz bırakıldı...
Hiç unutmam; şimdilerde bir köşeye atılmış militan AKP’li Fikri Akyüz, bir televizyon programında bizimle tartışırken, ağzından salyalar saçarak, “Ben Ergenekon savcısı olsam seni tutuklarım” diyecek kadar zıvanadan çıkmıştı...
Ne mutlu ki, “Ergenekon”un bir “kumpas” olduğu bizzat AKP’liler tarafından da itiraf edilince, tarih Fikri gibilerin zavallı olduğunu da kanıtlayıverdi!.. O da militan kumpas destekçileri gibi dut yemiş bülbüle döndü, çünkü destekçisi olduğu AKP, “kumpas”ın baş aktörü cemaatle artık savaş halinde...
‘Terörist’i göremeyen ortak!..
“Ergenekon” ve “Balyoz” yalanları çok sayıda masumun canını aldı, yuvalar yıkıldı, gelecekler karartıldı ve yüzlerce yurtsever kirli bir taarruzun sonucunda uzun yıllar zindanlarda mağdur edildi... Günahları AKP’lilerin, cemaatin, yandaş medyanın ve cumhuriyet düşmanı bürokrasinin boynuna...
“Ergenekon”da kimi yurtseverler 6 yıl zindanlarda eziyet çektikten sonra adalet nihayet gerçeği görebildi... Çünkü cemaatin planladığı “kumpas”a destek veren AKP iktidarı kirli tuzağın en sonunda kendisini de yutacağını anlayınca gafletten uyanıverdi !!!
İşte o gün bugün AKP ile cemaat arasında büyük bir savaş var!.. İddiaya göre, Erdoğan, kendisi ve MİT başkanının bertaraf edilerek devletin tamamen ele geçirileceğini anladığında, devletin içinde “paralel” bir yapı oluştuğunu görerek, Fethullah Gülen ve yandaşlarını bir çırpıda “terörist” ilan etti...
Cemaat darmadağın bugün... Medyaları, iş çevreleri, mürit-militan alt yapıları, bürokrasideki uzantıları önemli ölçüde çökertildi, “kumpas” sırasında Atatürkçüleri iğrenç üslupla hedef gösteren müritleşmiş densiz kalemleri ise yurtdışına kaçtı...
Doğrusu, anlı şanlı cemaatin öyle “büyük bir güç” olmadığı çil yavrusu gibi dağıtılmalarından ve sinmelerinden de anlaşıldı ki, bu durum cemaatten nemalananlar için de bayağı şaşkınlık verici oldu...
Sızanlar, uyuyanlar!..
Peki; Atatürk’ün laik cumhuriyetini çökertmeyi hedefleyen kirli bir “kumpas”ın kimi dönemeçlerini bugün durup dururken mi anımsattık?.. Ne yazık ki değil!..
Çünkü cumhuriyetin “ilelebet payidar” olması için çırpınan bir yurttaş olarak Aydınlık gazetesinde son iki gündür manşetten yayımlanan TSK-cemaat haberleri karşısında en az “kumpas”ın ilk günleri kadar şaşkınlık yaşıyorum... Hem de cemaatin en az 30 yıldır TSK’ya sızmaya çalıştığını çok iyi bilmemize rağmen...
13 Temmuz 2016 tarihli Aydınlık’ın manşetinde okumuşsunuzdur; “Fethullahçı Terör Örgütü” (FETÖ) soruşturmasında, hakkında gözaltı kararı bulunan ABD’de görevli Tümamiral Zeki Uğurlu, Genelkurmay’ın en kritik ve gizlilik derecesi en yüksek birimlerinde görevliymiş!.. Üstelik bu şahıs, Genelkurmay’ın çağrılarına rağmen ABD’den halen dönmüyormuş...
Dehşetin diğer boyutuna gelince; dünkü Aydınlık’ta gördük ki, TSK’da görevli 700 muvazzaf subay ve astsubay ile 400 civarında sivil memurla ilgili “FETÖ” kapsamında soruşturma başlatılmış...
O halde “Paralel” cemaat operasyonları siyaset, bürokrasi ve emniyetten sonra askeriyeye kadar gelmişken lafı uzatmadan soralım;
Nasıl oldu da cemaat müritleri Atatürk’ün ordusunda tümamiral ya da daha yüksek rütbelere kadar yükselebildi?..
En az 700 subay-astsubay ile yüzlerce sivil memur Genelkurmay istihbaratı, emniyet ve MİT soruşturmasını nasıl aşabildi de, devletin en kritik kurumuna yerleşiverdi?..
Son 30 yılda Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yönetenler uyuyorlar mıydı, yoksa onlar da zaten ezelden beri mürit miydi?.. Kim göz yumdu ve ortak oldu bu “gaflet, dalalet ve hatta ihanet”e?..
Ey cumhuriyet evlatları; memleketin direkten döndüğünü bir kez daha anladınız mı şimdi?.. Vah ki ne vah, vatanın ve ulusun rejim açısından zora düştüğü en kritik dönemlerde kimlere de güveniyormuş bu mazlum millet?.. Peh... peh... peh!..
Genelkurmay, MİT ve emniyete rağmen, ellerini kollarını sallayarak TSK’da üslenen şeriatçılar demek ki ordu bünyesinde tamamladıkları bürokratik darbeyi tanklara, uçaklara binerek taçlandırma aşamasına kadar gelmişler de bizim anlı şanlı genelkurmay başkanlarımız uyumuş!..
Yazıklar olsun Atatürk’ün kemiklerini sızlatan gafillere de cumhuriyete yönelik “kumpas”ın eninde sonunda kendilerini de yutacağını öngöremeyen zavallılara da... Bu saatten sonra ne diyelim ki; Hadi hep beraber marş marş!!!
Mehmet FARAÇ
Aydınlık / 15.07.2016