Bir dış seyahatteydim. Görüşmeler yaptım.
Gündemim: PKK.
Cevabını aradığım temel soru: Örgüt, gelinen aşamayı nasıl okuyor?
Muhatabım: Lider kadro arasında.
Yöntem: Röportaj değil, sohbet/analiz.
Birkaç gün izlenimlerimi yazacağım.
Analizlerin ağırlık noktası: Tayyip Erdoğan ve Suriye.
İkisiyle başladık, ikisiyle bitirdik.
Bugünkü yazının konusu, bölgedeki yeni mevzilenme arayışları.
***
Kendi tespitimi anlattım: Gördüğüm, Türkiye bölge ülkeleriyle tekrar temas kuruyor.
İran’la “tamam” sayılır. Açıkta cereyan ediyor zaten.
Mısır’la anlaşma olduğunu biliyorum.
Rusya’yla temaslar var gibi.
Açıklamalara bakıyorum. Suriye de sırada. Bağlantı kurulmuş bile olabilir.
Sonuç: Bölge dengeleri değişiyor.
***
Muhatabım gerçekçi, açık sözlü.
Önce temel yaklaşımlarını ortaya koyuyor: “Türkiye’nin Mısır, Suriye, Rusya ve İran’la ilişkileri düzeltmekte olduğu tespitinize katılıyoruz.”
Yeni politikanın mimarı kim: “Bizim okumamıza göre, bu politikayı ordu belirledi.”
Amaç ne: “PKK’ya karşı ittifak arayışı.”
Özetliyor: “Eskiye dönüştür bu.”
Kastettiği: Bölge ülkeleri arasındaki geleneksel ittifak. Bir Kürt devleti kurulmasına karşı.
***
Devam ediyorum: Bölge dengelerinin gelişme yönü böyle.
Siz ise ABD’ye birlikte hareket ediyorsunuz.
Böyle devam ederseniz, ezilirsiniz.
Bir biçimde, bölgeyle yakınlaşmanız gerekmez mi?
***
Muhatabım, örgütün geleneksel söylemini tekrarladı.
“Bizim birinci tercihimiz Türkiye ile birleşmek.”
“İkinci adımda bu ittifakın bölgeye yayılması. “
“Fakat...” diye giriş yaptı. Asıl pozisyonlarını ortaya koydu.
Yani: “Bölge”yle niye olmuyor, onu gerekçelendirdi.
“Bölge ülkeleri bize yer açmıyor ki. Tam tersine ezmek istiyorlar.”
“Bölge ülkelerinin birliğine Kürtleri katmazsanız eksik ve sancılı olur.”
“Barzani’nin katılması yetmez.”
Son söylediği önemli: “Bu birliğin içinde biz de olmalıyız.”
Özet: PKK’nın lügatını az çok biliyorum.
Onlara göre “Kürt”=”PKK”.
Zaten açıkça ifade etti: “Bu birliğin içinde biz de olmalıyız.”
***
Sorun şu: PKK, kendisini adeta “devlet” sayıyor. Devlet gibi muamele görmek istiyor.
Bu yüzden: Suriye’deki kantonları yaşatmak PKK’nın birinci önceliği.
“Rojava”yı devlet çekirdeği olarak görüyor.
Hesabı: Oradan meşrûlaşmak.
Örgüt, Rojava için her şeye hazır. Şeytanla ittifak da dahil. Bugün ABD ile yaptığı gibi.
***
Tartışmayı, ABD üzerinden sürdürüyorum.
Bölge ülkelerinin birleşmesini ABD de istemiyor. Siz de. Tuhaf değil mi?
Cevabı aynı minvalde: “Biz bölgenin birleşmesine karşı değiliz.”
“İstemediğimiz, bölgesel ittifakın bize karşı olması.”
Bu kez o sordu: “Diyelim, bölge devletleri bir araya geldi. Bize bir teklifleri var mı? Yok.”
***
İtiraz ediyorum: Yanlış bakıyorsunuz. Bölge devletleri sadece Kürt ayrılıkçılığına karşı çıkmıyor.
Mezhep ve etnik temelli her türlü ayrılıkçılığı önlemek istiyorlar.
Bölgedeki durumu siz de görüyorsunuz.
Amaçları kaosun, ufalanmanın önüne geçmek.
***
Muhatabımın örgütsel duruşu malum. Yine de meşrûiyetçi.
Karşı çıkmıyor: “Ufalanma tespitiniz önemli. Ciddiye alıyorum.”
“Evet, ufalanma barış getirmiyor.”
“Bölgesel ufalanma 100 yıllık bir savaş getirebilir.”
“İşte Filistin-İsrail anlaşmazlığı. Kaç yıl oldu. Hala savaşıyorlar.”
***
Bu konuşmadan birkaç gün sonrası.
Örgütün Avrupa’daki gazetesi Yeni Özgür Politika’da bir haber.
9 sütuna sürmanşet: “Dışişleri Ergenekon’a emanet.”
İç sayfadaki başlık: “İhale İran ve Ergenekon’da.”
Özeti: “AKP-Saray, Rojava’da kantonlar ve federasyon sistemi inşa süreci hızlanınca Suriye ile gizli görüşmelere başladı. İhale de Ergenekonculara (Vatan Partisi) verildi.”
“Ankara-Şam diyaloğu Ocak ayından itibaren aracılar üzerinden başladı.”
“Görüşmelerde oyun kurucu ve gizli aktör İran.” (Bak: 6.6.2016).
***
Bugün için anlamı:
Bir: PKK, bölgesel ittifaka cepheden karşı.
İki: ABD’den kopma niyeti yok.
Üç: ABD de PKK’yı bırakmak istemiyor.
Menbiç operasyonunun hızlandırılması, Türkiye’de bombalar patlatılması bu yüzden.
ABD cephesinin hesabı: Bölgesel ittifak kurulmadan mesafe almak.
Rafet BALLI
Aydınlık/09.06.2016