9 Şubat 2015 Pazartesi

JOHANNES SCHILTBERGER ANLATIYOR: “BAYEZİD'İN ENİŞTESİYLE SAVAŞIP ONU ÖLDÜRMESİ (KARAMAN'IN FETHİ)"




Bu olaylardan hemen sonra Bayezid, eniştesi olup adını hakim olduğu memleketten alan Karaman ile savaşa başladı. Bu memleketin başkentinin ismi Karanda (Larende, bugünkü Karaman) idi. Karaman (Beyi) kayınbiraderine tabi olmak istemediğinden, Bayezid yüzellibin kişilik bir kuvvetle üzerine yürüdü. Karaman, Kral Bayezid’in kendisi üzerine geldiğini anlayınca, memleketin en iyileri olarak telakki ettiği yetmişbin kişiyle harekete geçti. Böylece Krala karşı durmak istiyordu. Her iki ordu, Karaman Bölgesine ait olan Konia (Konya) şehri önündeki ovada mevzilendiler. Birbirleriyle karşı karşıya gelince de, savaşmaya başladılar. Bir günde iki muharebe yapıldı, fakat hiçbiri öbürünü yenemedi. Her iki taraf gece için silah bırakışmayı kararlaştırdılar. Karaman bütün gece boru, nefir ve davullarla büyük bir gürültü çıkararak uyanıklığını gösterip Bayezid’i yıldırmak istiyordu. Bayezid ise adamlarına sadece yemek pişirmek için ateş yakmalarını sonra da söndürmelerini emretti. Geceleyin otuzbin kişilik kuvvetini arkadan saldırmak göreviyle düşmanın arka hatlarına gönderdi. Gün ışır ışımaz, Bayezid hücum borusunu çaldırdı, otuzbin kişi, Kralın planladığı şekilde düşmana arkadan saldırdı. Karaman, düşmanın iki yönden hücum ettiğini anlayınca, kendi şehri Konya’ya kaçıp orada savunmaya geçti. Fakat Bayezid ordugahını şehrin önünde kurdu ve onu ele geçiremeden onbir gün süreyle kuşattı.
O zaman şehir ahalisi Bayezid’e bir heyet göndererek can ve mallarını koruması şartıyla şehri kendisine teslim edeceklerini bildirdiler. Bayezid de bunu kendilerine vaad edince, ahali ona, şehre hücum etmesini, kendilerinin şehri fethedebilmesi için surlarda ona geçit açacakları haberini ilettiler.

Karaman, eniştesinin şehre girdiğini görünce, muharipleriyle üzerine atılarak onunla şehir içinde çarpıştı. Şehir ahalisinden küçük bir yardım görseydi, Bayezid’i zorla şehirden sürüp çıkarabilirdi. Fakat hiçbir yardım alamayacağını anladı ve kaçmak istedi.
Yakalanıp Bayezid’in önüne getirildi. O, “Neden bana tabi olmayı kabul etmek istemedin ?” diye sorunca, Karaman, “Çünkü ben de senin gibi bir Bey’im” diye cevap verdi. Bayezid bunun üzerine çok öfkelendi ve üç kere bağırarak, birinin Karaman’ı alıp götürmesini bildirdi. Ancak üçüncü keresinde biri meydana çıkıp Karaman’ı yakaladı ve onu biraz arkaya götürdü. Orada kafasını keserek Bayezid’in yanına döndü. O, Karaman’ı ne yaptığını sorunca “Kafasını kestim” dedi. O zaman Bayezid hiddetlendi ve bu adama da aynı şeyin yapılmasını emretti. Karaman’ın başının kesildiği yere götürüldü ve onun da kellesi kesildi. Bunun yapılmasının nedeni, kudretli bir beyi bu kadar çabuk öldürme hakkının kimsede olmadığını göstermekti. Bayezid, hükümdarın öfkesi geçene kadar beklenmesi gerektiği fikrindeydi.

Bundan sonra Kral, Karaman’ın başının bir mızrak’a geçirilerek her tarafta gösterilmesini buyurdu, böylece beylerinin öldürüldüğünü duyan şehirdeki diğer kimseler daha çabuk teslim olacaklardı. Nihayet Bayezid Konya şehrini adamlariyle işgal etti ve başkent Larende önlerine gitti. Oradaki şehir sakinlerine artık kendilerinin Bey’i olduğunu ve teslim olmaları gerektiğini bildirdi.
Bu emre uymazlarsa, buna kılıç gücüyle zorlanacaklardı. O zaman ahali eşrafdan dört kişiyi göndererek can ve mallarının korunmasını dilediler ve ona, eğer beyleri gerçekten ölmüşse şehirde daha iki oğlu bulunduğundan Bayezid’in bunlardan birini şehrin Bey’i yapması teklifinde bulundular. Eğer buna yanaşırsa ona şehri teslim edeceklerdi.

Bayezid cevap olarak, onların can ve mallarını koruyacağını, şehri alınca şüphesiz başına bir Bey getireceğini, bunun ya Karaman’ın oğullarından biri veya kendi oğlu olacağını bildirdi. Heyet ayrıldı. Şehir ahalisi Bayezid’in cevabını dinleyince, ona şehri teslim etmemek istediler ve eğer beyleri ölmüşse geriye oğullarını bıraktığını onlarla birlikte ya kurtulacaklarını veya öleceklerini söylediler. Krala karşı kendilerini müdafaa ettiler. Bayezid bunların direnmesini görünce daha çok asker, tüfek, kuşatma teçhizatı getirmelerini emretti.
Karaman’ın oğulları ve anneleri bunu öğrenince, en iyi vatandaşlarını yanlarına çağırtıp onlara dediler ki: “Görüyorsunuz ki Bayezid daha kudretli olduğundan, biz sizi idare edemiyoruz, başınıza geçemiyoruz. Bizim yüzümüzden sizlere zarar gelmesini istemiyoruz, böyle bir durum bize acı verir, bunu yapmamanızı istiyoruz. Bu nedenle annemizle mutabık kaldık onun merhametine sığınacağız.” Bu sözler, şehirlilerin çok hoşuna gitti. Böylece Karaman’ın oğulları, annelerini ve şehrin en büyük eşrafını yanlarına alıp, kale kapısını açıp dışarı çıktılar. Onlar orduya yaklaşınca anneleri, oğullarının her biri bir kolunda olarak Bayezid’e doğru yürüdü. Bayezid hemşiresini oğullarıyla birlikte görünce çadırından çıkarak onlara doğru yöneldi. Onlar ise yere kapanıp, ayaklarını öptüler, af dileyip şehrin anahtarını teslim ettiler. Kral bunun üzerine, yanındaki soylu kişilere onları kaldırmalarını emretti. Daha sonra şehri aldı ve kendi beylerinden birini şehrin hakimi olarak atadı. Kızkardeşi ile oğullarını başkenti Bursa’ya gönderdi.

“BAYEZİD'İN SİVAS KRALINI KOVMASI"
Vaktiyle, Marsuang (Marsivan- Merzifon) ülkesinin başkenti olan Amasya’da Mirachamad (Mir Ahmed ?) isminde bir hükümdar vardı.
Bu ülke Karaman’a bitişikti. Mir Ahmed, Bayezid’in Karaman ülkesini fethettiğini duyunca, ona bir haberci göndererek Sivas Kralı Burhaneddin’in (Kadı Burhaneddin) haksız olarak orada hükmettiğini, gelip kendilerinin bir şey yapamadığı Burhaneddin’i ülkeden sürüp çıkarması dileğinde bulundu ve Bayezid kendisine, devleti içinde başka bir yer verirse, ülkeyi ona devretmek istediğini bildirdi.
Bunun üzerine Bayezid, oğlu I.Mehmed’i otuzbin kişilik bir kuvvetle ona gönderdi. Bu kuvvet sayesinde Kral Burhaneddin ülkeden kovuldu.
Sonra Mir Ahmed, teşekkür için yalnız şehri değil bütün ülkeyi Bayezid’e teslim etti ve o da kenti, ilk savaşını başarı ile sonuçlandıran oğlu Mehmed’e verdi.
Bayezid, Mir Ahmed’i kendi devletine beraberinde götürerek ona başka bir toprak verdi.
BİLGİ NOTU:
Karamanoğulları Beyliği veya Karamanoğulları Devleti, Anadolu Selçuklu Devleti'nin ardından kurulan Karaman merkezli beylik. Karamanoğlu Mehmet Bey, Türkçeyi beylik sınırları içerisinde konuşulacak tek resmî dil ilan etmişti. Bu yönüyle Karamanoğulları, Türkçeyi resmî dil olarak kullanan Anadolu'daki ilk Türk beyliğidir. 13. yüzyılda Karamanoğulları, Anadolu'daki en güçlü Türk beyliği kabul ediliyordu. Bu yüzden Osmanlı Beyliği onlardan ilk başlarda uzak durmuş, iyice büyüyüp güçlendikten sonra Karamanoğullarını kendisine bağlamıştır (1487).

Karamanoğlu beyleri:
  1. Nûre Sûfî Bey (1250?-1256?)
  2. Kerîmeddin Karaman Bey (1256?-1261)
  3. I. Şemseddin Mehmed Bey (1261-1283)
  4. Güneri Bey (1283-1300)
  5. Bedreddin Mahmud Bey (Mecdüddin) (1300-1308)
  6. Yahşı Han Bey (1308-1312)
  7. I. Burhanüddin Musa Bey (1312-1333)
  8. Alâeddin Halil Mirza Bey (1333-1348)
  9. I. Bedreddin İbrahim Bey (ikinci kez) (1348-1349)
  10. Fahreddin Ahmed Bey (1349-1350)
  11. Şemseddin Bey (1350-1351)
  12. Hacı Sûfi Burhâneddin Musa Bey (1351-1356)
  13. Seyfeddin Süleyman Bey (1356-1357)
  14. I. Damad Alâeddin Ali Bey (1357-1398)
  15. II. Sultanzâde Nâsıreddin Mehmed Bey (Gıyâseddin) (1398-1399)
  16. II. Damad Bengi Alâeddin Ali Bey (1418-1419, 1423)
  17. Karamanoğlu II. İbrahim Bey (1423-1464)
  18. Sultanzâde İshak Bey (1464-1464]
  19. Sultanzâde Pîr Ahmed Bey (1464-1469)
  20. Kasım Bey (1469-1483)
  21. Turgutoğlu Mahmud Bey (1483-1487)
 
 
1450 yıllarında Karamanoğlu Beyliği