SONER YALÇIN HALİL BERKTAY’I NASIL ANLATTI
Son günlerde 1977 1 Mayıs’ındaki katliamda derin devletin rolü yoktur açıklamalarıyla tartışılan Halil Berktay’ın dönüşlerini Soner Yalçın “Bu Dinciler O Müslümanlara Benzemiyor” kitabında yazmıştı.
Yalçın, Berktay’ın Weimar Türkiyesi kitabının ardından “Başı dönen bir neoliberalin hikayesi” başlığıyla şöyle anlatmıştı.
“Doç. Dr. Halil Berktay, genel olarak Taraf gazetesinde kaleme aldığı yazılarını, Weimar Türkiyesi adlı kitapta topladı.
Kitabı okuduğunuzda ilk dikkatinizi bir isim çekiyor: Doğu Perinçek! Nasıl Hasan Cemal'in bir İlhan Selçuk saplantısı varsa, kitabı okurken HalilBerktay'da da bir Doğu Perinçek kompleksi olduğu duygusuna kapılıyorsunuz.
Halil Berktay, eski yol arkadaşı hakkında yazmadığını bırakmıyor, (s. 15, 45, 48, 49, 50, 51, 83, 101, 102, 103, 104, 107, 109, 110, 118, 121, 122,127,172)
Diyebilirsiniz ki "eleştiremez mi?" Tabii ki eleştirebilir de...
Doğu Perinçek'e ağır ithamlarda bulunurken, sanki o dönemde yanında kendisi yokmuş gibi yazıyor.
Örneğin, "bu zat" dediği Doğu Perinçek'in "dergisinde" 1980'lerin ikinci yarısından sonra PKK'ya övgüler dizildiğine dikkat çekerken (s. 15) sanki kendisinin 2000'e Doğru'nun yayın kurulu üyesi ve Ankara temsilcisi olduğunu unutmuşa benziyor.Sadece bu değil...Örnek olaylar çok...1968-1971 yılları arasında Proleter Devrimci Aydınlık dönüşümünün sorumlusu olarak salt Perinçek'i görüyor. (s. 48-51) Okurken "Acaba Halil Berktay hafıza kaybına mı uğradı?" diye düşünmeden kendinizi alamıyorsunuz. "Akademi solculuğunu" Aydınlık hareketine sokup ABD'den (Yale Üniversitesi'nden)getirdiği "Sovyet sosyal emperyalizmi" teorisiyle hareketi bölen Halil Berktay (ve düşünsel yoldaşı Şahin Alpay) değil miydi? ABD'den Maocu Labour Party'nin ateşli ve dogmatik taraftarı olarak Türkiye'de dönen, H. Berktay değil miydi? 1969 Çin Komünist Partisi 9.kongresinde Lin Biao tarafından sunulan raporu İngilizceden Türkçeye çevirip Sovyetler Birliği'ne en ağır sözlerle saldıran H. Berktay değil miydi? (Türkiye sosyalistlerini bölen ABD destekli Maoculuk, araştırma konusu olmalıdır.) Peking Review'u elinden düşürmeyen H. Berktay, bugün dünü unutmuş gibi yazıyor; sanki orada değilmiş gibi kalem kıvraklığı yapması da ayrı bir hüneri galiba. Bugün H. Berktay farklı bir siyasal kimlikle boy gösteriyor. Olabilir. Kimse buna hiçbir şey diyemez. Ama çıkıp da özeleştiri yapmadan yaşananların tüm sorumluluğunu başkasının üzerine atarak kurtulmak da hiçbir vicdana sığmaz.
Bitmedi...
H. Berktay kitabında, Perinçek'in TİİKP'sine de ağır sözler ediyor. TİİKP savunmasından, Mamak yargılamalarından alıntılar yapıyor. Bunları okuyan, H.Berktay'ın aynı örgütün önemli teorisyenlerinden biri olduğunu düşünemez bile. Niye böyle yapıyor acaba?
Bu arada...
Keşke o çocuksu idealleri yazarken bu kadar düşmanca bir tavır takınmasa. Neden küfreder gibi yazıyor anlamak zor. Bu sert üslubun, hoyratlığın sebebi nedir? Kime kızgın? Mesela... 12 Mart 1971 askeri darbesi öncesi, H. Berktay Aydınlıkçılara bir el-kitabı yazıp dağıttı: Bir devrimci işkencede nasıl tavır almalıdır? (Poliste ve İşkencede İhtilalci Tutum). "Gerekirse işkencede şerefiyle ölmesini bilmelidir" diye yazdı.
Sonra darbe oldu; H. Berktay gözaltına alındı ve örgüt hakkında polise en çok bilgiyi o verdi. Poliste çözüldüğü için Perinçek ve arkadaşları H. Berktay'ı örgütten kovdular. İnsan düşünmeden edemiyor; acaba H. Berktay bugün o günlerin intikamını mı alıyor? H. Berktay bugün darbe düşmanı olarak görülüyor. Ne güzel. Peki ya dün? Proleter Devrimci Aydınlık'ın 12 Mart darbesini doğru dürüst analiz edemeyip insanları yanıltan ve hata yapmasına yol açan yazılarını kim kaleme aldı? 12 Eylül darbesine nasıl baktığını da yazacağız. Ama önce 1970'lerde neler yaptığına bakalım... H. Berktay örgütten atıldıktan sonra ne olduysa oldu, yine Doğu Perinçek'in sağ kolu ve örgütün teorisyeni oldu. Bugün eleştirdiği siyasal kararların hepsinin altında imzası vardı. 1975 yılından itibaren çıkan Aydınlık dergi ve gazeteleri arşivlerde hâlâ duruyor. "Bilim Kurulu"nda neler yaptığını kendisi unutmuş olabilir, ama tarih unutmuyor işte. Aynı bugün gibi o gün de çok sertti. Aşağılayıcı bir dili vardı. Militandı; partideki liberal sağcılaşmaya karşı "ideolojik sağlamlaştırma"nın önde gelen isimlerinden biriydi. 1970'li yılların sonunda Sovyet sosyal emperyalizmi teorisini o kadar abarttı ki, Sovyetler Birliği'nin Türkiye'yi yıkma planlarına karşı, ABD'yi ittifak yapılacak ülke ol arak gördü.
Tarih, 1 Mart 1979.
Aydınlık'ta H. Berktay bakın ne yazdı: "İşte aynen Hitlerinki gibi bir faşist devlet olan bugünkü Sovyetler Birliği de, siyasi taarruzunu durdurabilecek bu barış kuşatması karşısında bu yüzden telaşa kapılmıştır." "Barış kuşatması" ABD ile ittifakın adıydı!Bu nedenledir ki...Parti içinde "askeri cunta halkın düşmanıdır ve doğrudan hedef alınmalıdır" karar tasarısını reddedip 12 Eylülcülerle uzlaşma arayan teslimiyetçilerin başında H. Berktay geliyordu.İşte iki darbe ve işte H. Berktay'ın siyasi duruşları...
Devam edelim...
ABD'nin planladığı 12 Eylül 1980 askeri darbesinden H. Berktay ucuz kurtuldu.Örgütün Ufuklar, Saçak dergilerinde yazılar kaleme aldı, Kaynak Yayınları'nın kurucuları arasında yer aldı.Bu yayın organlarında, 12 Eylül'den sonra ortaya çıkan "sivil toplum"culuğa karşı zehir zemberek yazılar yazdı. Teorik eleştiriler getirdiği Murat Belge'yi yerden yere vurdu. (İlginçtir; H.Berktay, M. Belge için dün nasıl yergide ağır yazıyorsa, bugün de övgüde o derece abartılı bir dil kullanıyor.)H. Berktay'ın dönüşleri yazmakla bitmez. 1980'den sonra Aydınlık hareketi içinde yükselmeye başlayan anti-Stalinist söylemlere karşı çıkan isimlerden biri de yine Berktay'dı... Ancak aynı H. Berktay bir iki yıl sonra yine çark etti. Eskiden Hitler rejimine benzettiği Sovyetler Birliği'nin şimdi sosyalist ilan edilmesi gerektiğini söylemeye başladı.(H. Berktay'ın yeni siyasal çizgisinin mimarı, Pravda'nın Türkiye temsilcisi Andrey Stepanov'du. Bu görüşmeler üzerine H. Berktay birden Sovyetler Birliği'nin sosyalist olduğuna ikna oluvermişti!)
Şaşırdınız mı?
Şaşırmayınız... Aslında H. Berktay budur. H. Berktay sınıfın çalışkan çocuğu gibidir. Okur ve bilgi sahibi olur. Ama olguyu -bilgiyi analiz edemez; teorik olarak ezbercidir. Okuduğunu sadece aktarır. Yani tercüme odasında yetişmiş "Tanzimat aydını"na benzer. Evet, sohbet ederseniz veya dersine girerseniz bilgisiyle sizi kendine hayran bırakır, ama o bilgiyi teorik inşada kullanamaz. Berktay, esas olarak yabancı hayranıdır. Dün de, bugün de... Fikirlerini söylerken verdiği en ufak örneği bile bir yabancı referansa dayandırmayı olmazsa olmaz hale getirmiştir. Aslında ne okursa, kendinden bilgili kimle görüşürse onun gölgesi olur. Bu kadar zikzağın, yalpalamanın başka bir açıklaması olabilir mi? Diğer yanda... H. Berktay'ın bugünlerde herkese yaptığı gibi, biz de ona "ajan" mı diyeceğiz? "Objektif ajan!" Neyse... 1980'li yılların sonunda Gorbaçov'un ateşli bir taraftan haline gelen H. Berktay, Sovyetler Birliği yıkılınca yine çark etti. Yeni siyasal kavramları "özgürlük" ve "demokrasi"ydi. Önce kendisine Sosyalist Parti genel başkanlığını öneren Aydınlık hareketinden koptu. Aslında kariyeristti, ama rüzgârın döndüğünü hissedip korktu.(Kendisi kitabında, 1980'lerin sonunda birleşik demokratik bir sol partinin kurulamamasını kaçan bir şans olarak görüyor (s. 103) Adama demezler mi, genel başkan/lider olup becerebilseydin o zaman! Hayır, H. Berktay ve benzeri böyledir; hep şikâyet ederler.) Aydınlık hareketinden kopunca Sosyalist Birlik dergisini çıkardı. Yeni bir parti kuruluşu için çalıştı; Türkiye Birleşik Komünist Partisi'ne yakınlaştı. Bunların hepsini "yaparmış" gibi yaptı. Çünkü... H. Berktay aslında artık kendi yolunu kendi çizmek istiyordu. Çoktandır dostlarına dert yanıyordu: Siyasetle ilgilenmek istemiyor, üniversitede hocalık yapmak istiyordu. Önce yeni yaşam tarzını istedi, sonra ona uygun bir teorik inşaya girişti. "Kişisel kurtuluşu" için kendini "tarih çalışmalarına" adadı. ABD'ye (Harvard), İngiltere’ye (Birmingham) gitti. Tarihe bakışını, tarih anlayışını tamamen değiştirdi. Eski kitaplarını, çevirilerini yaktı. Sonra gelip Sabancı Üniversitesi'nde "hocalık" yaptı. "Komünizmi Hatırlamak" başlıklı ders verdi. Bu savrulma sırasında siyasi tartışmalara girmedi; yıllarca sustu. Sonra birdenbire Ergenekon soruşturmasıyla birlikte suskunluğunu bozdu. Tarafta, sert yazılar kaleme almaya başladı. Neler yazmadı ki... (Kitaptan):
- Ulusalcıların dili basmakalıptı ve Nazilere benziyordu, (s. 17)
- Ulusal-devrimcilik, İtalyan ve Alman faşizmiyle aynıydı, (s. 85)
- Ulusalcılar faşistti, (s. 121)
- Marx ve Engels demokrasi üzerine pek kafa yormadıkları için çok teorik hatalar yapmışlardı, (s. 86)
- Amerika Türkiye'de pek bilinmiyordu aslında; övülecek bir ülkeydi, (s. 117)
- Bugün Türkiye'de en donmuş, en muhafazakâr düşünce Kemalizm'di, (s. 127)
- Ermeni tehciri değil Ermeni soykırımı yapılmıştı, (s. 129)
- Türkiye'de politik islam hırçın bir umutsuzluk ve çıkışsızlıktan doğmamıştı; sosyal temeli yoksullaşma, işsizleşme ve lümpenleşme değildi; aksine Avrupa'yla bağları içinde büyüyen bir sermaye birikimine dayanıyordu; İslamcılar ne şeriat ne de dış dünyadan kopuş istiyordu, (s. 134)
- CHP çökmüş bir partiydi, ideolojik olarak iflas etmişti; aldığı yüz de 20 oy da bunu gösteriyordu, (s. 137)
- Antiemperyalizm bir aldatmacaydı. (s. 182)
- Nâzım Hikmet'i, kişi ve önder olarak Mustafa Kemal'i yücelttiği, Kurtuluş Savaşı'nı idealize ettiği ve son şiirleri dağınık olduğu için eleştiriyordu, (s.200)
- Yeni safını şöyle belirliyordu: Ulusalcılığa karşı çıkan AKP'nin yanı, (s. 125)
Bu arada... Görüşlerine karşı çıkanlara, "kerameti kendinden menkul jeostrateji uzmanları" diyordu. Ne güzel değil mi? Bunu yazarken geçmişte neler yazdığını insan hiç mi aklına getirmez? Son bir alıntı daha yapalım:"Türkiye'de şu son beş yılın ulusalcılık çılgınlığı aşıldığında, kimler hiçbir rezillik yapmamış gibi davranacak, kimler bir nebze olsun utanacak?" (s. 24)
Şimdi siz böyle yazan birine ne yanıt verirsiniz?.. Halil Berktay hiç mi aynaya bakmıyor acaba? Döneklik, kişilik zafiyetine mi yol açıyor? Bu kadar yalpalamış birinin hâlâ kendinden, yazdıklarından, söylediklerinden emin olmasını nasıl değerlendirmek gerekiyor? Sanırım bu psikiyatrinin alana giriyor...”
Odatv.com
11.05.2012