Avrupa’nın ortaçağ karanlıklarından kurtulması oldukça uzun sürdü. Ancak,
yeni teknoloji Avrupa’yı eski konumundan çok daha ileri noktalara getirdi.
Avrupa, yeni teknolojide özgür emeğin yanısıra su ve hayvan gücünden
yararlanmayı öğrendi
İslam dünyası alçalma dönemine girerken Avrupa kendini toparlamaya başladı.
Özgür emeğin gelişmeye başlaması Avrupa’da gerçekleştiğinden bilimsel gelişme
de Avrupa’ya kaydı. Özgür emeğin gelişmeye başlamasıyla birlikte emekten
tasarruf edici bulgular da hızla gelişti; bu gelişmeler de bilime olan
gereksinimi arttırdı. Milattan sonra(MS) 800’lü yıllarda Arap ticareti Batı’yı
uyartmış, bir canlanmaya neden olmuştu. MS 900’lü yıllarda Flanders’de eski
dünyanın o güne dek tanık olmadığı boyutlarda bir endüstri gelişti. Burada
kumaş ve giysi fabrikalarıyla küçük boyutlarda endüstri kasabaları oluştu.
Nüfusun artmasıyla birlikte topraktan yoksun serf çocukları, endüstri
bölgelerine inerek yaşamlarını gezgin satıcı, tüccar veya artizan olarak, diğer
bir deyişle özgür emekle kazanmaya başladılar.
BESLENME BARINMA
KOŞULLARI İYİLEŞİR
Avrupa’nın ortaçağ karanlıklarından kurtulması oldukça uzun sürdü. Ancak,
yaratılmış olan yeni teknoloji Avrupa’yı eski konumundan çok daha ileri
noktalara getirdi. Eski toplumda insan emeğini köleleştiren Avrupa, yeni
teknolojide özgür emeğin yanısıra su ve hayvan gücünden yararlanmayı öğrendi.
Bu ve benzeri alandaki yenilikler köylülerin enerjilerini daha “ince” alanlarda
kullanmalarına izin verdi. Böylece Avrupa ekonomisi nüfusunun çok büyük bir
bölümünü besleyebilecek duruma geldi. Çalışan kesim özgürlüğe ve kişisel
haklara sahip olamamalarına karşın eski dönemlerdekinden daha iyi beslenme,
barınma ve giyinme olanaklarına kavuştular.
HAÇLILAR, ARAP
KÜLTÜRÜNÜ DE TAŞIDI
Manüfaktür sektöründe özgür emek sayıca yetersiz ve pahalıydı; çünkü
nüfusun büyük çoğunluğu hâlâ toprağa bağlıydı. Köleci emeği bulmak daha da
zordu. Kültür düzeyi Avrupa’nın doğusunda hâlâ düşüktü. Avrupalı köleci emeğini
Slavlardan (kölelerden) sağlıyordu. Ancak, ileri teknolojinin gelişmiş olması,
daha yetenekli olan özgür emeği hem daha üretken hem de daha ekonomik
yapıyordu.
Özgür emeğin teknolojiyi desteklemesi ve ekonomik büyüme, ticaretin
genişlemesini yüreklendirirken teknolojiye olan ilgi arttı. Yeni bir öğrenme
biçimi doğudan geliyordu. Bu hiç de şaşırtıcı değildi. Seferlerinden dönen
Haçlılar, Arap biliminsanlarının ve filozoflarının çalışmalarını ve Batı
toplumlarında yitip gitmiş olan eski Yunan eserlerinin çevirilerini beraberinde
getirmişlerdi.
BİLİMSEL ÇALIŞMANIN
İLK AMACI
1200’lü yıllarda İngiliz keşişlerinden Robert Grosseteste, İslam dünyasının
bilimsel yöntemlerini özümsemeye başladı. Avrupa’nın bir sonraki neslinden
benzer çalışmaları sürdüren Roger Bacon çıktı. Bacon, bilimsel çalışmanın ilk
amacının, çalışma sonuçlarının yaşama uygulanması olduğunu savundu. Yapıtlarındaki
düşsel bölümlerde geleceğin teknolojik şaheserlerle dolu olacağına değiniyordu:
Denizaltılar, uçan makineler ve özdevimli (otomatik) aygıtlar, vb. Ancak
Bacon’ın bu bilimsel kurguları o gün için uygulamaya yönelik olmaktan çok
ütopikti.
DENEY Mİ ALLAH’IN
HİKMETİ Mİ?
Grosseteste ve Bacon’ın bilim ve bilimsel yöntem anlayışları İslam’ınkinden
daha kısıtlıydı. Ne Grosseteste ne de Bacon bilimsel deney yapmış kişilerdi.
Onlar yalnızca bilimsel yönteme ilişkin görüşlerini dile getiriyorlardı. Her
ikisi için de deney çok önemli olmasına karşın, “Allah’ın hikmetiyle”
kıyaslandığında ikincil öneme sahipti. Bacon, “ilahi ilhamla gelen gerçeğin” en
büyük otorite olduğunu, deneyin ise bunların arasından hangi otoritenin geçerli
olduğunun ayıklanma işinde kullanılabileceğini savunuyordu. Deney hiçbir zaman otoriter gerçeğin
özünü yadsıyamazdı. Bacon’ın deney ve gözlemlere olan zayıf vurgusu dahi onu
kilisenin gazabından ve gözaltına alınmaktan kurtaramadı. Bacon Arapların yeni
bilimsel yöntemlerini özümsemeye çalışırken Thomas Aquinas da eski Yunan
uygarlığının ve özellikle Aristo’nun görüşlerini o dönemin baskın dünya görüşü
olan Augustine’ci görüşle bütünleştirmeye çalışıyordu. Aquinas’a göre bilginin
tek kaynağı, inanç ve “ilahi ilhamla gelen gerçek”ti. Bu süreçte us, inanç ve
“ilahi ilhamla gelen gerçeğin” yardımcısı rolündeydi. Gerçeğin belirlenmesinde,
örneğin evrenin bir başlangıcının olup olmadığının anlaşılması konusunda us yetersiz
kalınca, gerçek yanıtı İncil verecektir.
FEODALİZM ÇÖKER
BİLİMİN YOLU AÇILIR
Ortaçağ biliminin sınırlı rolü, o dönemin endüstri ve ticaretinin
sınırlarını yansıtıyordu. Serfler ürettikleri artı değerleri lordlara ödüyor,
burgherler ve manüfaktürcülerin pazar hacmını da asiller belirliyordu. Sonuçta,
teknolojinin ve ekonomik genişlemenin boyutlarını eski düzen çiziyordu.
Ancak, feodalizm genişleyebilmek için yeni topraklara gereksinim duymaya
başladı. 1300’lü yıllarda tarım alanları yetersiz kalmaya başlayınca asiller
(lüks yaşantılarından ve savaşlardan vazgeçmeyi düşünmediklerinden)
borçlandılar. Bu borçları, hizmetlerinde çalışanlara ağır vergiler yükleyerek
ödeme yolunu seçtiler. Köylülerin tahıl depoları hızla tükendi. Avrupa sık sık
açlık yaşamaya başladı. Şehir ve kasabalar pislik yığınına dönüştü ve sonunda
1348 yılında Avrupa’nın feodal toplumu vebadan kırılırken, nüfusunun üçte biri
yitip gitti.
Bilimin gelişebilmesi için eski toplumun zayıflaması ve görüşlerinin gözden
düşmesi gerekirdi. Eski Avrupa toplumları ve Müslüman dünyası merkezi bir
devletle yönetilmediğinden benzer krizlerden bağışık kalmayı ve toplumsal
muhalefeti ezmeyi başarabilmişlerdi. Ancak veba salgını feodal lordların
otoritesinin çöküşünü hazırlayan etmenlerden biri oldu. 1337-1453 yılları
arasında Fransa’da süren 100 yıl savaşları, anarşinin yayılmasına neden oldu.
İngiltere’de IV. Henry’nin 1399 yılında başlayan kötü yönetimi 100 yıl sürecek
olan bir dizi hanedan savaşlarını başlattı. Böylece feodal asiller kendi
kendilerini tarih sahnesinden silmek gibi “asil” bir görevi yerine getirdiler.
Feodal toplum düzeninin 14. yüzyılın ortalarında çöküşü, bilimin ve çağdaş
toplumun önündeki engelin temizlenmesini simgeler. Bu çöküşü izleyen 250 yıl
içinde de eski evren modeli çökmüş ve yenisi utku kazanmıştır.
AYDINLIK / 24.12.2014