Dört gün önce, Mersin-Adana arasında
çalışan TOK adlı minibüslerden birindeydim. Şoför 35 yaşlarında. Yolda,
yanındaki 25 yaşlarındaki gençle tartışmaya başladılar. Konuşmaları duyuluyor.
Şoför PKK’yı ve “Kobani”yi savunuyor, diğer genç IŞİD’i... “Ne günlere kaldık”
dedim kendime. Dayanamadım tartışmaya katıldım.
“Amerika’nın piyonu olmamak gerektiğini,
kendilerine de zarar vereceklerini, ezilenden yana olmanın doğru olduğunu,
işçiyi, memuru, esnafı savunmak gerektiğini, birleşmesi gerekenleri
parçalayarak ezilenlere düşmanlık yaptıklarını” anlatmaya çalıştım.
Ne PKK ve BDP’nin hangi düşmanlıkların
kapısını açtıkları, ne de ezilen sınıf ve tabakalarla ilgili tavırlarını...
Etnik saplantı, başka bir şeyi göremez hale
getirmiş.
Anladım ki, tekrar tekrar göstermek,
anlatmak lazım, PKK ve BDP’nin emperyalizmin oyuncağı olarak nasıl bir melanete
girdiğini ve işçi sınıfının ve köylü için tavırlarını...
PKK ve BDP taraftarlarına, 1997’deki 450
bin 215 olan toplam pancar üreticisinin, 2010’a gelindiğinde 196 bin 901’e
düşürüldüğünü, sadece Doğu ve Güneydoğu’da 67. 479 üreticinin pancar ekemez
hale geldiğini, 2003’teki 334 bin 296 tütün üreticisinin, 2010’da 80 bin 766’ya
düşürüldüğünü, bunlar olurken BDP’nin seyrettiğini anlatmak gerek.
Malatya ve Bitlis dahil, beş sigara
fabrikası satılıp, işçiler sokağa atılırken PKK ve BDP’nin umurunda olmadığını
hatırlatmak gerek.
Sadece Van’da, Kundura, Yün İplik, Süt,
Yem, Van Tekstil, TEDAŞ, Çimento, Tuğla ve Un fabrikası satılıp kapatılırken,
bunlara karşı çıkmak yerine milleti parçalamaya çalıştığını hatırlatmak lazım.
Adıyaman, Besni, Kahta, Malatya, Batman, Bekirhan,
Beşiri, Kozluk, Kurtalan, Sason, Bitlis, Buldan, Kale, Diyarbakır, Silvan,
Bismil, Muş Yaprak Tütün İşletmeleri ve Diyarbakır Müdürlüğü kapatılırken,
Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Gaziantep, Kars, Malatya, Sivas, Van Tütün
Pazarlama ve Dağıtım Başmüdürlükleri kapatılırken, BDP ve PKK’nın kılını
kıpırdatmadığını söylemek gerek.
Sivas, Kars, Adıyaman, Elazığ, Göksün,
Kızıltepe, Erzurum, Siirt, Diyarbakır, Tunceli, Tatvan, Van, Hilvan ve Muş Yem
Fabrikaları, Erzincan, Erzurum, Siverek, Yüksekova, Muş, Adilcevaz, Sivas,
Elazığ, Diyarbakır, Adıyaman, Malatya SEK İşletmeleri, , Kars, Elazığ,
Şanlıurfa, Gaziantep, Tatvan ve Ağrı Et Kombinaları satılıp kapatılırken,
işçiyi ve köylüyü etnik köklerine göre parçalamaya çalıştıklarını hatırlatmak
gerek.
KÖYTEKS’in Erzincan, Siirt ve Diyarbakır
Hazır Giyim Tesisleri, SÜMER HOLDİNG’in Malatya, Erzincan, Şanlıurfa,
Diyarbakır, Sarıkamış, Adıyaman, Erhaz, Sihaz ve Sarıkamış İşletmeleri, Hakkâri
mağazaları satılırken, fabrikaları da, işçiyi ve köylüyü de savunmadığını
hatırlatmak lazım.
Elazığ, Van, Kars, Kurtalan, Gaziantep,
Şanlıurfa, Aşkale, Adıyaman, Ergani Çimento Fabrikaları, ETİBANK’ın Elazığ
Sodyum Bikromat İşletmesi, Türkiye Zirai Donatım Kurumunun Diyarbakır, Muş,
Erzurum, K.Maraş İşletmeleri ve Şanlıurfa Sosyal Tesisi satılırken içlerinin
sızlamadığını hatırlatmak lazım.
Besni, Adilcevaz, Ahlat, Girlevik, Otluca,
Kiti, Telek, Derme, Erkenek, Kemek, Mardin-Çağ, Malazgirt, Sönmez, Koyulhisar,
Uludere, Çemişgezek, Endil, Hoşap, Erciş ve Koçköprü HES’leri, Van Gölü EDAŞ,
Fırat EDAŞ, Aras EDAŞ’ı satılırken seyrettiklerini hatırlatmak lazım.
Köy Hizmetleri ve İl Özel idareleri
kapatılırken de, Mardin, Hakkari, Diyarbakır gibi birçok ilde işçiler sokağa
atılırken sustuklarını hatırlatmak lazım. Toprak ağalığına karşı
çıkmadıklarını, tersine milletvekillerinin ve belediye başkanlarının çoğunun
ağa olduğunu hatırlatmak lazım.
Mehmet Akkaya
AYDINLIK / 22 Ekim 2014