17 Ocak 2016 Pazar

DÜNDEN BUGÜNE PKK,KCK VS,..





PKK, Ankara Çubuk’ta, Tuzluçayır’da ve Dikmen’de yapılan çeşitli toplantıların sonucunda 27 Kasım 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesinin Fis köyünde Kürdistan İşçi Partisi ismi ile kuruluşu ilan edilmiş Marksist, Leninist bir terör örgütüdür. Kendisinin dışında hiçbir örgüte tahammülü olmayan, totaliter, elitist ve tek tipçi zihniyete sahip olan bu örgüt, Türkiye’de, 12 Eylül 1980 darbe öncesinden, Suriye’ye gidinceye kadar Doğu ve Güneydoğu’da faaliyet gösteren birçok Kürtçü sol örgütü ve yöneticilerini rejimin de yardımıyla yok etmiştir. Hatta sadece muhalif örgütleri ve yöneticilerini değil, kendi içindeki muhaliflerin de kimilerini öldürmüş, kimileri de yurt dışına kaçarak PKK’nın infazından kurtulabilmişlerdir. Türkiye halkına yönelik kanlı silahlı mücadeleyi ise, 15 Ağustos 1984’de Şemdinli ve Eruh baskınıyla başlatmıştır. Kuruluşunda, daha sonra Suriye’deki faaliyetlerinde ve Abdullah Öcalan’ın paketlenip 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye teslim edilmesinde –ulusal ve uluslararası- istihbarat örgütlerinin özellikle de MİT’in, Suriye Muhaberat’ının, MOSSAD’ın ve CIA’nın yardım ve desteği azımsanmayacak ölçüde olmuştur. Bu yardım ve destek, halen de devam etmektedir.

PKK’nın Türkiye’deki eylemleri, 1998 yılına kadar iç savaşı aratmayacak tarzda devam etmiş ve on binlerce insan ölmüş, 350-400 milyar dolar civarında –hatta daha fazla- ekonomik kayba neden olmuştur. 15 Eylül 1998’de TSK Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Atilla Ateş sınır bölgesine yaptığı ziyarette ‘artık tahammülümüz kalmadı’ tarzında yaptığı konuşma üzerine Suriye ile 15 Ekim’de ‘Adana Protokolü’ imzalanarak Abdullah Öcalan’ın sınır dışı edilmesi kararlaştırılmıştır. Ayrıca bu ‘protokol’ gereğince sınırda Türkiye’ye yönelik PKK kaynaklı terör faaliyetlerine de izin verilmeyeceği imza altına alınmıştır. Nitekim bu ‘protokol’ çerçevesinde Abdullah Öcalan sınır dışı edilerek çeşitli ülkelerde dolaştırıldıktan sonra bazı şartlarla 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye teslim edilmiştir.

KCK, PYD’Yİ DE, PKK’YI DA KAPSAYAN ÇATI BİR ÖRGÜTTÜR

 PKK, fırsatçı, pragmatist ve ilkesiz bir örgüttür. Kendisi için hedefe götüren her yol meşru ve mubahtır. Bu nedenle süreç içerisinde değişik şekiller ve isimler almış, her ülkeyle ilişki kurmuş ve yardım almıştır. Bu nedenle Marksist, Leninist bir örgüt olmasına rağmen Kapitalist ya da Faşist gördüğü ülkelerle rahatlıkla ilişkiye geçebilmiştir. Nitekim kuruluşundan beri başta ABD olmak üzere diğer emperyal ülkelerle ilişki kurmuş ve o ülkeler adına –Suriye hariç- Kürtlerin yaşadığı diğer üç ülkede de tetikçilik yapmıştır. Kobani dolayısıyla emperyalist ülke olarak gördükleri ve 1984’den beri savaştıkları Türkiye’den ya da ABD’den yardım istemeleri ve almaları bu nedenle yadırganmamalıdır. Hele ‘Biji Obama’, ‘Yaşasın Başkan Obama’  diye slogan atmaları hiç yadırganmamalıdır. Aslında, Abdullah Öcalan da ilkesiz ve pragmatisttir. Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirildiğinde Türkiye yetkililerine ‘bana müsaade edin size hizmet edeyim’ tarzındaki yalvarışları herhalde henüz unutulmuş değildir.

PKK, KCK ismini alıncaya kadar değişikliklere uğramış ve çeşitli isimler altında eylemler gerçekleştirmiştir. Bütün bunlara rağmen 2000’li yılların başında özellikle 11 Eylül saldırılarının dünya kamuoyu üzerindeki etkileri ve Türkiye’nin diplomatik girişimleri neticesinde PKK, ABD’nin ve AB’nin terör örgütleri listesine alınmıştır. Bu süreçte özellikle AB terör örgütleri listesine gireceğini anlayan PKK, 10 Nisan 2002 yılındaki 8. Kongre’sinde ismini KADEK (Kürtçe: Kongreya Azadî û Demokrasiya Kurdistanê, Türkçe: Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi) olarak değiştirmiş ve faaliyetlerini bu isim altında devam ettirmiştir. Bu isim altında faaliyet göstermesi çok uzun sürmemiş,  Öcalan’ın talimatıyla Temmuz 2003 tarihinde KADEK isminin değiştirilmesi kararı alınır. Bu çerçevede Ekim 2003 tarihinde KADEK kendisini fesheder ve yerine “Kürdistan Halk Kongresi (KONGRA-GEL)” adı altında yeni bir yapılanma meydana getirilir. Örgüt tarafından 20 Mart 2005 Öcalan’ın görüşleri doğrultusunda yeni bir örgütlenme modelini ifade eden Kürdistan Demokratik Konfederalizmi-Koma Komalen Kürdistan (KKK) yapısı ilan edilmiştir. KKK aslında, Aralık 2004’de ‘Türkiye Demokratik Ekolojik Toplum Koordinasyonu’ TÜDEK’in faaliyete geçirilme teşebbüsünün başarıya ulaşmaması üzerine ortaya çıkmıştır. Bu yapının Türkiye ayağı ise Kürdistan Demokratik Konfederalizmi/Türkiye Koordinasyonu (KKK/TK) olarak nitelendirilmiştir. Kongra-Gel Genel Kurulunun 25 Mayıs 2007 tarihli oturumunda ise KKK Sözleşmesi’nde değişikliklere gidilmiş ve değişiklik sonrası sözleşme, “KCK Sözleşmesi” olarak ilan edilmiştir. İşte KCK yapısının temeli de 17 Mayıs 2005 tarihinde kabul edilen bu sözleşmeye dayanmaktadır. Bunun anlamı ise, terör örgütünün KCK’yı  KKK’nın devamı olarak gördüğüdür.

Bu sözleşmede KCK yapısının kurucusu Abdullah Öcalan olarak gösterilmektedir: “Koma Civakên Kurdistan (Kürdistan Demokratik Toplum Konfederalizmi) kurucusu ve Önderi, Abdullah Öcalan’dır. …Yürütme Konseyi Başkanını görevlendirir. Temel konulara ilişkin Yürütme Konseyi kararlarını onaylar.” Dolayısıyla KCK yapılanması, emir ve talimatlarını Abdullah Öcalan ve PKK’nın lider kadrolarından almakta ve her fırsatta Abdullah Öcalan’ın önderliğine vurgu yapılmaktadır.

30 Haziran-5 Temmuz tarihleri arasında Kandil’de yapılan 9. Kongre-Gel Genel Kongresinde PKK ya da PKK’yı da kapsayan KCK’nın (Kürdistan Topluluklar Birliği-Koma Civakên Kurdistan) üst yönetimi değişmiştir. Bu kongreye Kürdistan’ın dört parçası (İran, Irak, Suriye ve Türkiye’den) ile yurt dışından 162 delegenin katıldığı Genel Kurul’da KCK sistemi yeniden ele alınarak KCK Genel Başkanlığı, Genel Başkanlık Konseyi ile Eşbaşkanlık’tan oluşan yeni organların oluşumuna gidilmiştir. 9. Genel Kurul’da Abdullah Öcalan oybirliğiyle yeniden KCK Genel Başkanlığı’na seçilmiştir. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığına Cemil Bayık ve Besê Hozat (Tunceli’li olup asıl ismi Hülya Oran), seçilirken, iki kadın ve iki erkekten oluşan toplam dört yardımcı da seçimlerle belirlenmiştir. Ayrıca KONGRA GEL Eşbaşkanlığına ise Hacer Zagros ile Remzi Kartal seçilmiştir.

Cemil Bayık ile Bese Hozat’ın Eşbaşkanı olduğu KCK Yürütme Konseyi 35 kişiden oluşmaktadır. Son Kongreyle yeni oluşturulan Genel Başkanlık Konseyi’nin ise 6 kişilik kadrosu bulunmaktadır. Bu 6 kişilik kadro Abdullah Öcalan’ın yardımcıları olarak onu temsil görev yapacaklardır. Genel Başkanlık Konseyi, yetki olarak KCK Yürütme Konseyi’nin üzerinde bulunmaktadır. Abdullah Öcalan’ı temsil edecek 6 yardımcısı, yani “Genel Başkanlık Konseyi” üyeleri, KCK’nin iki Eşbaşkanı, Cemil Bayık ve Bese Hozat, ayrıca Murat Karayılan, Mustafa Karasu, Sozdar Avesta ve Elif Pazarcık’dan oluşmaktadır.

Yeniden yapılanan KCK’nın asıl amacı, 4 ülkeyi (İran, Irak, Suriye ve Türkiye) kapsayacak şekilde Birleşik Kürdistan Devleti’ni kurmaktır. Bu nedenle Kürtlerin yaşadığı dört ülkede de örgütlerini kurmuş ve faaliyet göstermektedir. İran’da silahlı mücadelesini geçici de olsa durdurmuşsa da Türkiye’de halen devam ettirmekte, Suriye de ise Esad rejimi sayesinde alan hakimiyeti kurarak ‘Demokratik Özerklik’ ilan etmiş, Irak’ta ise ayakta kalmaya çalışmaktadır. Bu ülkelerde halkı organize ederek ‘Devrimci Halk Savaşı’nı başlatmak için İran’da PJAK (İran Kürdistan Özgür Hayat Partisi), Irak’ta PÇDK (Irak Kürdistan Çözüm Partisi), Suriye’de PYD (Suriye Kürdistan Demokratik Birlik Partisi), Türkiye ‘de ise PKK (Türkiye Kürdistan İşçi Partisi) olmak üzere teşkilatlanmıştır. Bu örgütlerin üzerinde ise, egemen irade ve buyurgan güç olarak KCK bulunmaktadır. Nitekim KCK ile ilgili olarak Avrupa’daki lider kadrosundan, ‘Kürdistan Halk Meclisi – Kongra-Gel’in –bir zamanlar- başındaki Zübeyir Aydar ile Neşe Düzel Taraf gazetesinde 05 Nisan 2010’da bir röportaj yapmıştır. Bu röportajda Neşe Düzel’in “KCK nedir?” sorusuna Zubeyr Aydar şöyle cevap vermiştir:

“Bizim genel hareketin bir toplamıdır KCK. Türkçe karşılığı Kürdistan Topluluklar Birliği, meclisler birliği gibi bir şey. Bir meclisi var. Bu meclis Kongre-Gel’dir. Bir de Kongre-Gel’in içinden seçilmiş yürütme konseyi var. Ben şu anda onun üyesiyim. Eskiden her şey PKK’ydı. Şimdi her şey KCK. KCK, PKK’nın üstünde bir birimdir. PKK, KCK adı verilen hareketin içinde sınırlı bir bölüm.”
Benzer bir şekilde, Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir de konuk olduğu bir televizyon programında PKK ile KCK arasındaki organik ilişkiyi “KCK, PKK’dır” şeklinde ifade etmiştir.

Dolayısıyla KCK, “bir sivil toplum yapılanması değil, içine PKK’yı da alan bir çatı terör örgütüdür; dağdakilerini, şehirdekilerini, Kandil’dekilerini ve Avrupa’dakilerini kapsamakta ve hepsinin üzerinde egemen bir terör örgütüdür. Bir devlet yapılanmasını esas almıştır. Abdullah Öcalan, devlet başkanlığına, Cemil Bayık Başbakanlığa, KCK Yürütme Kurulu Bakanlar Kurulu’na, Kongre-Gel de parlamentoya tekabül etmektedir. İllerde, ilçelerde, kasabalarda ve Köylerde teşkilatlanma KCK Sözleşmesine uygun olarak yapılmaktadır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da KCK mahkemeleri oluşturulmuş ve halk bu mahkemelerde yargılanmaktadır. Dolayısıyla devlet dairelerinde ve özellikle de Belediyelerde makamlar yine KCK sözleşmesine göre belirlenmektedir. KCK’nın Türkiye’deki örgütlenmesi tam anlamıyla paralel bir devlet örgütlenmesidir. Kısacası KCK’nın kendi yasama, yürütme ve yargı organları bulunmaktadır.

BDP’nin (şimdilerde HDP’nin) seçimi kazandığı Belediyelerde, bir halkın seçtiği, bir de KCK’nın tayin ettiği yetkililer bulunmaktadır. KCK’nın tayin ettiği yetkililer, halk tarafından seçilmiş belediye Başkanlarının da üzerinde bir yetkiye, bir konuma sahiptirler.  Seçilmiş Belediye Başkanlarını hiçbir inisiyatifleri bulunmamaktadır. Hatta gerektiği zaman seçilmiş belediye başkanları KCK mahkemelerinde yargılanıp cezalandırılmaktadırlar. Yerine göre bir temizlik işçisi bir belediye başkanını sorgulayarak cezalandırabiliyor. Nitekim geçmişte Diyarbakır eski Belediye Başkanı Osman Baydemir bu şekilde sorgulanmış ve ceza verilmiştir. Hatta kendi aralarında hakir görmek için Baydemir’den bahsederken ‘Osman Ciguli’si’ diyorlar. BDP’li siyasetçilerle ilgili bölümler ise düşündürücü. Çünkü BDP’liler adeta KCK elinde esirler. Hiçbir inisiyatifleri yok. Bu durum zaman zaman yaptıkları densiz açıklamaları da izah ediyor aslında. KCK’nın atadığı ve görünüşte temizlik işçisi olan şahıs bir milletvekiline, hatta grup başkanvekiline ‘emir’ veriyor. Uymazsa cezalandırıyor. Nasıl konuşacağından tutun da nerede ne yapacağına kadar her şeyi onlar belirliyor.

Kısacası KCK; PKK’yı, BDP’yi, PYD’yi (Irak’ta Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi-PÇDK, İran’da Kürdistan Özgür Hayat Partisi-PJAK da dahil olmak üzere) ve diğer bütün organizasyonları içine alan konfederal bir devlet yapılanmasının adıdır. Dolayısıyla KCK, Türkiye, Irak, İran ve Suriye’de örgütleri de kapsayan “Büyük Birleşik Kürdistan”ın hemen bütün organlarını kapsayacak tarzda tasarlanmış paralel bir devlet organizasyonudur. KCK Yürütme Konseyi Başkanı, PKK ve diğer bütün silahlı gruplara, alandaki diğer örgütlenmelere hükmeden yapının başında bulunmaktadır.

Ali Kaçar - 26 Kasım 2014