Bugün 19 Ocak, Hrant Dink’in ölüm yıldönümü. Kendisi eceliyle ölmemiştir, gündüz vakti, sokak ortasında, arkasından vurularak öldürülmüştür. Katili cemaat/liberal/AKP ortaklığının yarattığı iklimde yetiştirilmiş, devlet güçlerince korunup kollanmış genç bir faşisttir. Cinayet yine aynı aktörler tarafınan islamcı/faşist bir partinin arka bahçesinde planlanmış ve uygulanmıştır.
Diyeceksiniz ki bunları künye sayar gibi neden tekrar ediyorsun, zaten bilinmiyor mu? Bilinmesine biliniyor da sık sık unutuluyor, unutulmakla kalmıyor, cinayete açık ya da zımni ortak olanlar, onu siyasi amaçları için kullananlar, utanıp arlanmadan “Hrant’ın Dostları” pozlarında caka satmaya devam ediyor. Onun için her defasında bunları tane tane anımsatmak boynumuzun borcu olsun.
Hrant Dink barış bildirisini imzalar mıydı?
Hrant Dink yaşasaydı, büyük olasılıkla uğradıkları linç karşısında barış bildirisini imzalayan akademisyenlere destek verirdi. Bunu tahmin etmek zor değil, çünkü kendisi tüm yaşamı boyunca haktan, haklıdan yana olmayı ilke edinmişti ve düşünce özgürlüğünün ne demek olduğunu belki de en iyi o biliyordu. Ömrü bu uğurda sadece devletle değil, aynı zamanda kendi cemaatiyle de mücadele ederek geçti. İçinde bulunduğu topluluğun kusurlarını “el ne der” demeden, cemaatçi reflekslere bürünmeden korkusuzca ifade eden biriydi. Yani gerçek bir marksistti ve pirimiz, sultanımız Deli Gaffar’ın öyküsünü de bu yüzden kendine rehber edinmişti. Dolayısıyla, fikir hürrriyeti adına mutlaka tarafını belli eder, insafsız bir şiddetin kurbanı olan bu insanların yanında dururdu.
Ancak öte yandan, öylesi bir “barış” bildirisinin altına da kesinlikle imza atmazdı. Peki bunu nereden biliyoruz? Tabi ki fikirlerinden, yazdıklarından, söylediklerinden. Bakın şu satırlar büyük kıyımın 90. yılı sebebi ile kaleme aldığı ve 1 Kasım 2004 tarihinde Birgün’de yayınlanan yazısından:
“Benim geçmiş tarihimin ya da bugünkü sorunlarımın, Avrupalar’da, Amerikalar’da, sermaye yapılması zoruma gidiyor. Bu öpmelerin ardında bir taciz, bir tecavüz seziyorum. Geleceğimi geçmişimin içinde boğmaya çabalayan emperyalizmin, alçak hakemliğini, kabul etmiyorum artık.”
Sizce bu satıların yazarı olan kişi Türkiye’deki herhangi bir sorun için masaya uluslararası gözlemcileri çağırır mı? Batılıların müdahalesine, sözde hakseverliğine “emperyalizmin alçak hakemliği” diyen bir aydın böylesi alçaltıcı, utanç verici bir teklifin altına imza atar mı? Tabi ki atmaz ve aslında biraz da bunun için “aydın” sıfatını hak eder.
Kimileri akademinin verdiği ünvanlarla metin savaşları yaparken, o bütün bir ömrünü hakça bir düzen için düşünce üretmeye ve o düşünce için mücadeleye adamıştır. Savunduğu fikirlerde samimidir, ilkelidir, rüzgara göre yön değiştirmez, yazıp çizerken bir gözüyle iktidardakileri diğeriyle emperyalist tüccarları gözlemez. Bunun için ülkenin en ceberrut en karanlık güçleri bile ona posta koyamaz, boyun eğdirtemez, mıymıntılık yaptırtamaz, yaptırtamamıştır.
Liberal akbabalar ve bir aydın cinayeti
Memleketin şakşakçı liberalleri bir zamanlar kankaları olan AKP’den tokat yedikçe birer birer muhalif oldular. Emperyalistler tarafından desteklenmeyen hiçbir işe girişmeyen bu ekibin kendi ajandası için kullanmayacağı amil yoktur. Durduğu yerde dört tur dönebilen havalı minibüs direksiyonu gibi, yanar dönerlikte sınır tanımazlar. Bir gün darbe dedikleri Gezi’ye ertesi gün övgüler yağdırırlar, bir gün büyük demokrat dedikleri Erdoğan’a ertesi gün diktatör derler, sabah aynı masada oturdukları İslamcılarla akşamına kavgaya tutuşurlar, bugün faşist dedikleriyle yarın ortak fikir kulübü kurarlar.
Hrant Dink’in öldürülmesi ise bunlar için her devirde ekmek çıkan bir siyasi membadır. AKP’yi desteklerken de Hrant Dink cinayetini gerekçe gösteriyorlardı, şimdi AKP’ye karşı çıkarken de yine Hrant’ın öldürülmesini söylüyorlar. Hrant Dink’i öldürenlere karşı AKP ile yan yana durmalıyız diyenler, şimdi Hrant Dink için AKP’ye karşı çıkmalıyız diyorlar. O zamanlar “bu işin arkasında AKP-cemaat ortaklığı var, bu cinayet yeni rejimin başlama vuruşu gibi kullanılıyor” diyenlere ağız dolusu hakaret eden sözde Hrant’ın Dostu liberaller şimdi düşman olarak AKP’yi adres gösteriyor!
Peki nasıl olmuş da fikir değiştirmişler? Bize hala küfür etmeye devam ettiklerine göre, demek ki onları ikna eden bizim sözlerimiz değil, başka bir şeye ikna olmuşlar. O ikna olmalarına sebep olan şey sakın AKP’nin bunları kapının önüne koyması olmasın? Bir yandan uluslararası güçleri Türkiye’ye müdahale etmeye çağırıp öte yandan Hrant’ı anmalarına bakılırsa, evet, asıl sebep AKP tarafından kovulmuş olmalarıdır diyebiliriz. Savundukları tezlerin, pozisyonların Hrant Dink’in düşünceleriyle hiçbir ilgisi olmadığına göre tek sebep bu olsa gerektir.
Bir insanı onun ölümüne indirgemek
Maniplasyonda liberallerin üzerine yoktur. Çığırtkanlıkları ve medyadan gördükleri büyük destek sayesinde bir insanı sadece onun ölümüne indirgemeyi başardılar. Sıradan bir insan da değil üstelik, yazdıklarıyla ülkenin en önemli sorunlarına ışık tutmuş bir aydını düşüncelerinden yalıtıp salt bir trajedi nesnesi olarak kullanmaya teşebbüs ettiler. Bu, marksizmden uzak, diyalektik düşünceden kopmuş vicdan solcuları için kolaylıkla benimsenecek bir şeydi. Kendini memleketin akıllısı sanan ve fakat gerçekte ne istediğini, nasıl bir düzeni arzuladığını kendisi dahi bilmeyen bir güruh… Kendi sıkletlerine, kendi sefaletlerine bakmadan Hrant Dink’e acımaya kalktılar!
Oysa Hrant Dink, Osmanbey’deki kaldırımda delik ayakkabısı ile yerde yatan o cansız bedenden çok daha fazlasıdır. Bir aydının alçakça öldürülmesi bize Türkiye’nin düzeni hakkında çok şey söyler ama o aydını düşüncelerinden soyutlayarak bir trajedi nesnesi haline getirme hakkı vermez. “Ah kardeşim Hrant bizi vurdular” diye timsah gözyaşı dökenler dönüp kendi hallerine ağlasınlar. Birincisi onlar vurulmadılar, alçaklıklarıyla yaşamaya devam ettiler, her devirde gemilerini yürüttüler, ya danışman oldular ya akil adam ya da bilmem ne projesinin bişeysi.. İkincisi Hrant Dink onlar gibi küçük bir insan değildi, cesur, onurlu ve büyük bir adamdı. Zaten tam da bunun için, düşmanlarının gözünü korkuttuğu için, emperyalist projelere çomak soktuğu için hedef oldu.
Onun dostu olduğunu iddia edenlerin nasıl da onun katilleriyle hemhal olduğunu, onun adını ağzından düşürmeyenlerin nasıl da onun düşüncelerinin üstünü örttüğünü gördük. Artık yeter, şimdi onun fikirlerini konuşma zamanı. Çünkü Hrant Dink, sadece bir isim değildir, özgün düşünceleriyle en saklı yaralarımıza merhem olmaya çalışmış yurtsever bir aydınımızdır. Hiç şüpheniz olmasın, bu topraklar üzerinde er ya da geç insanca, hakça bir düzen inşa edilecek, ve o düzeni inşa edenlerin en önemli rehberlerinden biri de ağabeyimiz Hrant Dink’in düşünceleri olacak.
Deli Gaffar
19.01.2016