21 Ocak 2016 Perşembe

O artık özgürlükçü demokrat

CHP 35. Kurultayı’nın “sonuç bildirgesi” şu cümlelerle başlıyor: 

“Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye Cumhuriyeti´ni kuran, ülkemizi çok partili hayata taşıyan ve Türkiye’ye sosyal demokrasiyi getiren üç büyük devrimin altına imza atmıştır. ... “

***
Ulusal kurtuluş savaşı vermek ile “Türkiye’ye sosyal demokrasiyi getirmek” işlerini aynı terazide tartmak tuhaf. Ama bu bir yana, CHP gerçekten “Türkiye’ye sosyal demokrasiyi getirmek” gibi bir iş yaptı mı? 

Bu çizginin ilk partisi, Dr. Hasan İleri’nin Türkiye’de Sosyal Demokrasi 1908-1998 adlı kitabında verdiği belgeli bilgilere göre, 1918’de Wilson İlkelerinin izinde kurulmuş. Adı Sosyal Demokrat Fırka (SDF). Ulusal kurtuluş savaşını İstanbul’dan seyretmekle yetindiği için devrim tarihinin dışında kalmış, varlık kazanamamış. Sonra 1946’da biri Türk Sosyal Demokrat Partisi, diğeri Sosyal Adalet Partisi adlarıyla kısa bir süre yine belirip sönmüş. Üçüncü kez 1964’te Sosyal Demokrat Parti adıyla ortaya çıkmış, birbuçuk yıl sonra CHP’yle birleşerek ortadan kalkmış. Dördüncü baş gösterme epeyce karışık. Kimi ciddi takipçileri olmuşsa da, Bülent Ecevit’le birlikte kah ortanın solu, kah demokratik sol ruhlarının altında ezilmiş, CHP’nin resmi metinlerine 1970’li yılların ikinci yarısında yerleşmeye çalışmış. Beşinci belirişi 12 Eylül’de. 1983’te Erdal İnönü başkanlığında Sosyal Demokrasi Partisi (SODEP) kurulmuş, 1985’de Halkçı Parti ile birleşerek Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) adını almış ve 1995’te CHP ile birleşerek yine sona ermiş. Altıncı ve son belirişi 2002’de Murat Karayalçın başkanlığında, Sosyal Demokrat Halk Partisi (SHP) adıyla olmuş. Şimdiki HDP’nin öncüllerinden DEHAP ve 10 Aralık gibi hareketlerle işbirliği yaptıktan sonra, 2010’da Eşitlik ve Demokrasi Partisi (EDP) ile birleşerek yine bitiş yaşamış. EDP’nin yolunu, Yeşiller ve Sol Gelecek adlı parti üzerinden, 2015 seçimlerinde HDP’yi destekleyen bir yapı olarak tamamladığını belirtelim.

Sosyal demokrasinin kurumsal tarihi ve bunun CHP ile ilişkileri, “Sonuç Bildirgesi”nde söylenenlerle hiç uyuşmuyor. Anlaşılan CHP’yi karşıdevrimin aleti kılmak isteyenler hikaye uydurarak, bir yandan kendi darbelerine bir temel kurmak, bir yandan da sosyal demokrasinin HDP’ye uzanmış damarından güç almak istiyor.

***
Sonuç Bildirgesi’nde giriş cümleleri şöyle devam ediyor: 

“Türkiye´nin bugün ihtiyacını duyduğu dördüncü devrim ise “Özgürlükçü Demokrasi”dir. İlk üç devrimin sahibi olan CHP, Türkiye’yi “Özgürlükçü Demokrasi”ye ulaştırma kararlılığındadır. Kurultayımız, bu kararlılığın dönüm noktasıdır ve bildirgemiz dördüncü devrimin ana hedeflerini içermektedir.”

Dördüncü devrim birkaç giriş paragrafıyla 21 maddeden oluşuyor. Öncesi yok; kurultayın birinci gününde görevlendirilmiş bir komisyonun marifetiyle gün içinde yazılıp bitirilmiş. Kürsüden okunmuş, tartışmaya açılmamış, oylanmış, dendiğine göre oybirliğiyle kabul edilmiş. Bildirgeyle darbe! 

Özgürlükçü demokrasi çizgisi, Türkiye’de üç günden beri CHP’li devrimci kimseleri anlatıyor. Milliyetçi-demokrat, muhafazakar-demokrat, sosyal-demokrat, radikal-demokrattan sonra, demokrasi yelpazesinin en yenisi. Aslı, neoliberal demokrasi. Özgürlükçü demokrat CHP’nin misyonu bildirgede yazıyor: 

(1) Etnikçi eşit-vatandaşlığı benimsemek (2) Ademi merkeziyetçiliği savunmak (3) PKK ile mücadeleyi reddetmek (4) PKK’nın isteklerini “çözümün adresi TBMM” sloganı sayesinde anayasa ve yasalara geçirmek. 

Bu demokrat türü Soros destekli “renkli devrimler”in militanıdır. Savunduğu demokrasi türünün en ileri örneği ise Atlantik kuvvetleri tarafından Irak’ın işgali sırasında sergilenmişti. Bildiğiniz gibi ABD önderliğindeki işgalcilerin Irak’a getirdikleri şey hem barış, hem özgürlük, hem demokrasiydi. Eksiksiz, üçü bir arada!

***
Mim koyalım: 35. Kurultay, karşıdevrimin sinsi istila sürecini tamamladığını, cumhuriyete karşı CHP’yi kullanarak açıkça saldırıya geçtiğini gösteriyor.

Birgül AYMAN GÜLER- Aydınlık/20.01.2016