“PKK'nın şehir
yapılanması” şeklindeki tanımlama, son operasyonla yeniden gündeme gelen KCK'nın tam
karşılığı olmaktan çok uzakta. KCK aslında, toprak eksenli
konfederal bir model talebi.
Koma Ciwaken Kurdistan
(KCK), Türkçe adıyla Kürdistan
Topluluklar Birliği geçen haftaki tutuklamalarla tekrar Türkiye'nin
gündemine oturdu. Bu oluşum "PKK'nın
şehir yapılanması" olarak tanımlanıyor. Gerek Diyarbakır'da sürdürülen
soruşturma çerçevesinde elde edilen deliller, gerekse terör örgütü PKK
elebaşısı Abdullah Öcalan'ın 2000'li
yıllardan itibaren ortaya koyduğu söylemler açısından söz konusu tanımlama
KCK'nın karşılığı olmaktan çok uzakta. KCK,
dört
ülkede yapılanmış konfederal bir sistem. PKK'nın şehir yapılanması veya legal
Kürt siyasi hareketlerinin bir üst yapılanmasından çok; tüm bunları yutan,
farklılaştıran, dönüştüren bir yapıya sahip. Hatta bunların da ötesinde
sosyalizmin bir ileri versiyonu olarak konfederal bir yaşam sistemini
öngörüyor. Peki, bu sistemin kodları nerelere dayanıyor?
Abdullah Öcalan, 1999 yılında yakalanıp cezaevine atıldıktan sonra yoğun bir okuma
sürecine girdi. Karl
Marx, Murray
Bookchin, Noam
Chomsky, Immanuel
Maurice Wallerstein, Emil
Michel Cioran, Kojin
Karatani gibi filozof ve düşünürlerin eserleri ile uzun süre haşir neşir oldu. 'Özgür Kürdistan' fikri ile yola
çıkan Öcalan yıllar içinde
federasyon, özerklik, demokratik konfederalizm, demokratik cumhuriyet ve
ekolojik toplum fikirleri sürecinden geçti. Bugün kendisi "Ben Marx'ı aştım" diyor ve geldiği noktada 'demokratik, cinsel özgürlükçü ve ekolojik'
bir toplum modelini savunuyor. Öcalan'ın
fikrî değişiminde okuduğu eserlerin kodları gizli. Terörle mücadelede bu göz
ardı edilmemeli. Aksi takdirde KCK'yı sadece şehirlerde karışıklık çıkaran bir
sistem olarak algılayan ve bu düşünceyi tasfiye etmek için polisiye ve adli
tedbirleri yeterli sayan bir bakış açısı çıkıyor ortaya. Ki, bu durum da
sorunun büyüklüğünü görmeyi engelliyor.
DÖRT PARÇADA YENİDEN YAPILANMA
KCK
yapılanmasının temeli 2000 yılına dayanıyor. PKK, İmralı'da hapis yatan Abdullah
Öcalan'ın direktifleri doğrultusunda Şubat
2000'de yaptığı 7'nci kongrede farklı politik hedeflere yöneldi. Örgüt, 'Demokratik Cumhuriyet ve Barış Projesi'
şeklinde formüle ettiği bir stratejiyi kabul ettiğini açıkladı. Bu kongrede
örgütün dağılmasını engellemek ve tabanını geniş bir kitleye yayabilmek
amacıyla 'serhıldan (sivil itaatsizlik)'
adı altında, Filistin'deki intifada tarzı eylemliliğin yaygınlaştırılması
kararları alındı.
Bu kararlar doğrultusunda PKK adına Irak Kürtleri arasında
faaliyet yürütmesi için 2002'de PÇDK (Partiya Çaresera Demokrati
Kürdistan-Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi), Suriye Kürtleri arasında çalışma yapmak için 2003'te PYD (Partiya Yekitiya Kürdistan-Kürdistan Demokratik Partisi) ve İran Kürtleri içinde faaliyette bulunmak
gayesiyle 2003 başında PJAK (Partiya Jiyane Azade
Kürdistan-Kürdistan Özgür Yaşam Partisi) kuruldu.
Aynı süreçte Türkiye'de her ne
kadar PKK ile bağlantılı olduğu
iddia edilen legal bir parti faaliyet gösterse de yeni bir partinin kurulması
kararlaştırıldı. Nitekim İmralı'dan gelen direktifle önce yeni parti
hazırlıklarına başlandı, ardından DEHAP (Kasım 2005) kendini feshetti.
DTP İMRALI PATENTLİYDİ
Aralık 2009'da Anayasa Mahkemesi tarafından kapısına kilit vurulan Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP)
kapatılma gerekçesi PKK ile bağı. DTP sistem olarak Öcalan'ın fikri
olduğu gibi partinin isim babası da bizzat Abdullah
Öcalan'dı. 2004 yılında tahliye edilen eski DEP milletvekilleri tarafından yeni parti kurmak için oluşturulan Demokratik Toplum Hareketi, PKK lideri Öcalan'ın talimatı ile harekete geçirilmişti. Öcalan, 13
Ağustos 2004'te avukatlarıyla yaptığı görüşmede "Ben Demokratik Toplum Hareketi
diyorum. Demokratik tarzda ve topluma dayalı olarak gelişmelidir. Demokratik
Toplum Partisi, tüm Türkiye'nin partisi olur." Yani ismi dahi İmralı
patentliydi. O dönemde Leyla Zana'nın, kurmayı planladıkları yeni partiyi
anlatırken "Ekolojik
toplum anlayışını hayat tarzına dönüştürmek istiyoruz." demesi de tesadüf
değildi. Öcalan, 22 Eylül 2004'te avukatlarına bu
kavramı şöyle anlatıyordu: "Kendi
ekolojik toplum düşüncemi net olarak formüle ettim. Ekolojik topluma 'birinci
doğa' diyorlar. 'İkinci doğa' toplumdur. Boockhin, 'özgür doğa' diyor; o da
bunu Hegel'den almış. O da 'birinci, ikinci ve üçüncü doğa' diyor. Üçüncü doğa,
özgür doğadır. Ben bunu tez, antitez ve sentez biçiminde Orta Doğu, Türkiye ve
Kürdistan'a uyarladım."
Bugün her ne kadar kapatılan DTP ve onun devamı olan Barış ve Demokrasi
Partisi (BDP) üzerinde bir KCK baskısından bahsedilse de özünde bu iki parti de
söz konusu sistemin meyveleri.
KKK YAPILANMASI
2004 yılına kadar fikrî bir
altyapı olarak varlık gösteren sistem bu süreci takiben ete kemiğe büründü.
Aralık 2004'te TÜDEK (Türkiye Demokratik Ekolojik Toplum
Koordinasyonu) adı altında bir oluşum faaliyete geçirilmek istendi. Ancak
bu oluşum başarıya ulaşmayınca Abdullah Öcalan'ın talimatları ile 2005 başında KKK (Koma Komalen Kürdistan - Kürdistan Demokratik Konfederalizm) adı
altında yeni bir yapılanma içerisine girildi. Apo, 4 Nisan 2005'te KKK
sisteminin ideolojik organı olarak PKK'yı
yeniden kurdurduğunu duyurdu. 4 parçadan
oluşan ve Türkiye'nin doğu ve güneydoğusu ile Irak, İran ve Suriye
topraklarının bir kısmını içine alan bölgedeki tüm Kürt halklarının bu yasa
dışı yapılanma içerisinde yer alması gerektiğini, sözde bayrağının ise 'yeşil
zemin üzerine sarı güneş içerisine kırmızı yıldız' olduğunu ve kendisinin de
yeniden inşa edilen bu oluşumun önderi olduğunu ilan etti. Özel yetkili Diyarbakır Cumhuriyet Savcısı tarafından
hazırlanan KCK iddianamesinde Öcalan'ın Kürdistan Demokratik Konfederalizm
yapılanması ile ilgili taslak hâline getirdiği yazı metinlerini avukatları
aracılığıyla PKK'nın üst düzey yöneticilerine ulaştırarak bu oluşum çerçevesinde
yeniden yapılanmaya gidilmesi talimatını verdiği belirtiliyor.
KCK'YA GEÇİŞ
PKK'nın yasama meclisi
olarak kabul ettiği KONGRA-GEL, Mayıs 2007'de örgütün anayasası
gibi değerlendirdiği KCK (Koma Ciwaken Kürdistan-Kürdistan Topluluklar Birliği) sözleşmesini Orta Doğu (4 parça) ve Avrupa'dan 213
delegenin katılımı ile kabul etti. Ancak örgüt, sözleşmenin kabul tarihi olarak
17
Mayıs 2005'i esas alıyor ve oluşumu KKK'nın devamı olarak görüyor. KCK sözleşmesinin ikinci maddesinde bu
oluşum şöyle tanımlanıyor: "Koma Civakên Kürdistan demokratik,
toplumcu-konfederal bir sistemdir. Demokrasi, cinsiyet özgürlüğü ve ekolojik
yaşamı esas alır. Toplumcu, yatay ve piramit tarzı bir örgütlenmedir. Halk
toplulukları iradesini komün, ocak, meclis ve kongreler ile ortaya koyar. Aynı
zamanda seçilmiş ve denetlenebilir demokratik yönetimler yolu ile kendini
yönetirler. Topluluk demokrasisi, toplulukların eşit ve özgür bir arada
yaşaması benimsenir. Her düzeyde katılımcılığı öngörür. İçte demokratik ulusu,
dışta ise ulus üstülüğünü esas alır. Devlet olmayan örgütlenmiş, demokratik,
siyasal ve toplumsal organizasyondur."
KCK sözleşmesinde bahsedilen 'demokratik toplumcu-konfederal sistem'in, üye
kabul eden, yargılayan, silahlı mücadele yapan, mahallî ve merkezî teşkilatları
olan, özellikle yerel yönetimler üzerinde söz sahibi olmaya çalışan fakat her
şekilde Abdullah Öcalan'ın önderliğini dikte eden bir yapı olduğu vurgulanıyor.
Sözleşmenin 'ilkeler' bölümde yer alan ifadeler ise dikkat çekici: "Kürdistan toplumuna dayatılan siyasi
anlamda sömürgecilik, ekonomik anlamda açlık, işsizlik, yoksulluk ve talan,
kültürel olarak asimilasyon ve soykırım, askerî olarak da işgal konumuna karşı,
Kürdistan toplumunun cinsiyet özgürlüğüne ve ekolojiye dayalı demokratik
örgütlülüğünü, demokratik toplumcu konfederalizm esaslarına göre ve radikal
demokrasi çizgisinde yaratmak. Kürdistan demokrasisini komşu halklarla birlikte
geliştirmek. Kürdistan toplumu içindeki her türlü gericiliğe karşı mücadele
ederek, birey ve toplumun ruhsal, düşünsel ve maddi gelişimini demokratik hak
ve özgürlükler çerçevesinde gerçekleştirip ilerletmek. Toplum içinde yaş, cins,
sınıf, ulus, etnisite, inanç farklılıklarına özgürlük alanı oluşturmak ve bu
farklılıklardan kaynaklanan eşitsizlikleri ortadan kaldırmak."
Netice itibariyle KCK'yı sadece şehirlerde kargaşa çıkaran bir faaliyet
biçimi olarak ele almak, oluşturulan sistemi hafifsemek anlamına gelir. Sistem,
bugün geldiği nokta itibariyle PKK'yı ve onun legal uzantılarını yutmuş
durumda. KCK dışında aktif bir Kürt siyaseti geliştirilmediği sürece, PKK
güdümündeki siyasal oluşumların KCK ile başa çıkmasını veya bu oluşumun
etkisini kırmasını beklemek manasız. Kısaca KCK, şehirlerde sadece kargaşa
çıkaran basit bir örgütlenme değil, toprak eksenli bir konfederal model
talebidir.
MELİK
DUVAKLI
04
Ocak 2010