17 Ocak 2016 Pazar

Terörden devlete KCK!

“PKK'nın şehir yapılanması” şeklindeki tanımlama, son operasyonla yeniden gündeme gelen KCK'nın tam karşılığı olmaktan çok uzakta. KCK aslında, toprak eksenli konfederal bir model talebi.

Koma Ciwaken Kurdistan (KCK), Türkçe adıyla Kürdistan Topluluklar Birliği geçen haftaki tutuklamalarla tekrar Türkiye'nin gündemine oturdu. Bu oluşum "PKK'nın şehir yapılanması" olarak tanımlanıyor. Gerek Diyarbakır'da sürdürülen soruşturma çerçevesinde elde edilen deliller, gerekse terör örgütü PKK elebaşısı Abdullah Öcalan'ın 2000'li yıllardan itibaren ortaya koyduğu söylemler açısından söz konusu tanımlama KCK'nın karşılığı olmaktan çok uzakta. KCK, dört ülkede yapılanmış konfederal bir sistem. PKK'nın şehir yapılanması veya legal Kürt siyasi hareketlerinin bir üst yapılanmasından çok; tüm bunları yutan, farklılaştıran, dönüştüren bir yapıya sahip. Hatta bunların da ötesinde sosyalizmin bir ileri versiyonu olarak konfederal bir yaşam sistemini öngörüyor. Peki, bu sistemin kodları nerelere dayanıyor?

Abdullah Öcalan, 1999 yılında yakalanıp cezaevine atıldıktan sonra yoğun bir okuma sürecine girdi. Karl Marx, Murray Bookchin, Noam Chomsky, Immanuel Maurice Wallerstein, Emil Michel Cioran, Kojin Karatani gibi filozof ve düşünürlerin eserleri ile uzun süre haşir neşir oldu. 'Özgür Kürdistan' fikri ile yola çıkan Öcalan yıllar içinde federasyon, özerklik, demokratik konfederalizm, demokratik cumhuriyet ve ekolojik toplum fikirleri sürecinden geçti. Bugün kendisi "Ben Marx'ı aştım" diyor ve geldiği noktada 'demokratik, cinsel özgürlükçü ve ekolojik' bir toplum modelini savunuyor. Öcalan'ın fikrî değişiminde okuduğu eserlerin kodları gizli. Terörle mücadelede bu göz ardı edilmemeli. Aksi takdirde KCK'yı sadece şehirlerde karışıklık çıkaran bir sistem olarak algılayan ve bu düşünceyi tasfiye etmek için polisiye ve adli tedbirleri yeterli sayan bir bakış açısı çıkıyor ortaya. Ki, bu durum da sorunun büyüklüğünü görmeyi engelliyor.

DÖRT PARÇADA YENİDEN YAPILANMA

KCK yapılanmasının temeli 2000 yılına dayanıyor. PKK, İmralı'da hapis yatan Abdullah Öcalan'ın direktifleri doğrultusunda Şubat 2000'de yaptığı 7'nci kongrede farklı politik hedeflere yöneldi. Örgüt, 'Demokratik Cumhuriyet ve Barış Projesi' şeklinde formüle ettiği bir stratejiyi kabul ettiğini açıkladı. Bu kongrede örgütün dağılmasını engellemek ve tabanını geniş bir kitleye yayabilmek amacıyla 'serhıldan (sivil itaatsizlik)' adı altında, Filistin'deki intifada tarzı eylemliliğin yaygınlaştırılması kararları alındı.

Bu kararlar doğrultusunda PKK adına Irak Kürtleri arasında faaliyet yürütmesi için 2002'de PÇDK (Partiya Çaresera Demokrati Kürdistan-Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi), Suriye Kürtleri arasında çalışma yapmak için 2003'te PYD (Partiya Yekitiya Kürdistan-Kürdistan Demokratik Partisi) ve İran Kürtleri içinde faaliyette bulunmak gayesiyle 2003 başında PJAK (Partiya Jiyane Azade Kürdistan-Kürdistan Özgür Yaşam Partisi) kuruldu.

Aynı süreçte Türkiye'de her ne kadar PKK ile bağlantılı olduğu iddia edilen legal bir parti faaliyet gösterse de yeni bir partinin kurulması kararlaştırıldı. Nitekim İmralı'dan gelen direktifle önce yeni parti hazırlıklarına başlandı, ardından DEHAP (Kasım 2005) kendini feshetti.


DTP İMRALI PATENTLİYDİ

Aralık 2009'da Anayasa Mahkemesi tarafından kapısına kilit vurulan Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) kapatılma gerekçesi PKK ile bağı. DTP sistem olarak Öcalan'ın fikri olduğu gibi partinin isim babası da bizzat Abdullah Öcalan'dı. 2004 yılında tahliye edilen eski DEP milletvekilleri tarafından yeni parti kurmak için oluşturulan Demokratik Toplum Hareketi, PKK lideri Öcalan'ın talimatı ile harekete geçirilmişti. Öcalan, 13 Ağustos 2004'te avukatlarıyla yaptığı görüşmede "Ben Demokratik Toplum Hareketi diyorum. Demokratik tarzda ve topluma dayalı olarak gelişmelidir. Demokratik Toplum Partisi, tüm Türkiye'nin partisi olur." Yani ismi dahi İmralı patentliydi. O dönemde Leyla Zana'nın, kurmayı planladıkları yeni partiyi anlatırken "Ekolojik toplum anlayışını hayat tarzına dönüştürmek istiyoruz." demesi de tesadüf değildi. Öcalan, 22 Eylül 2004'te avukatlarına bu kavramı şöyle anlatıyordu: "Kendi ekolojik toplum düşüncemi net olarak formüle ettim. Ekolojik topluma 'birinci doğa' diyorlar. 'İkinci doğa' toplumdur. Boockhin, 'özgür doğa' diyor; o da bunu Hegel'den almış. O da 'birinci, ikinci ve üçüncü doğa' diyor. Üçüncü doğa, özgür doğadır. Ben bunu tez, antitez ve sentez biçiminde Orta Doğu, Türkiye ve Kürdistan'a uyarladım."

Bugün her ne kadar kapatılan DTP ve onun devamı olan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) üzerinde bir KCK baskısından bahsedilse de özünde bu iki parti de söz konusu sistemin meyveleri.

KKK YAPILANMASI

2004 yılına kadar fikrî bir altyapı olarak varlık gösteren sistem bu süreci takiben ete kemiğe büründü. Aralık 2004'te TÜDEK (Türkiye Demokratik Ekolojik Toplum Koordinasyonu) adı altında bir oluşum faaliyete geçirilmek istendi. Ancak bu oluşum başarıya ulaşmayınca Abdullah Öcalan'ın talimatları ile 2005 başında KKK (Koma Komalen Kürdistan - Kürdistan Demokratik Konfederalizm) adı altında yeni bir yapılanma içerisine girildi. Apo, 4 Nisan 2005'te KKK sisteminin ideolojik organı olarak PKK'yı yeniden kurdurduğunu duyurdu. 4 parçadan oluşan ve Türkiye'nin doğu ve güneydoğusu ile Irak, İran ve Suriye topraklarının bir kısmını içine alan bölgedeki tüm Kürt halklarının bu yasa dışı yapılanma içerisinde yer alması gerektiğini, sözde bayrağının ise 'yeşil zemin üzerine sarı güneş içerisine kırmızı yıldız' olduğunu ve kendisinin de yeniden inşa edilen bu oluşumun önderi olduğunu ilan etti. Özel yetkili Diyarbakır Cumhuriyet Savcısı tarafından hazırlanan KCK iddianamesinde Öcalan'ın Kürdistan Demokratik Konfederalizm yapılanması ile ilgili taslak hâline getirdiği yazı metinlerini avukatları aracılığıyla PKK'nın üst düzey yöneticilerine ulaştırarak bu oluşum çerçevesinde yeniden yapılanmaya gidilmesi talimatını verdiği belirtiliyor.

KCK'YA GEÇİŞ

PKK'nın yasama meclisi olarak kabul ettiği KONGRA-GEL, Mayıs 2007'de örgütün anayasası gibi değerlendirdiği KCK (Koma Ciwaken Kürdistan-Kürdistan Topluluklar Birliği) sözleşmesini Orta Doğu (4 parça) ve Avrupa'dan 213 delegenin katılımı ile kabul etti. Ancak örgüt, sözleşmenin kabul tarihi olarak 17 Mayıs 2005'i esas alıyor ve oluşumu KKK'nın devamı olarak görüyor. KCK sözleşmesinin ikinci maddesinde bu oluşum şöyle tanımlanıyor: "Koma Civakên Kürdistan demokratik, toplumcu-konfederal bir sistemdir. Demokrasi, cinsiyet özgürlüğü ve ekolojik yaşamı esas alır. Toplumcu, yatay ve piramit tarzı bir örgütlenmedir. Halk toplulukları iradesini komün, ocak, meclis ve kongreler ile ortaya koyar. Aynı zamanda seçilmiş ve denetlenebilir demokratik yönetimler yolu ile kendini yönetirler. Topluluk demokrasisi, toplulukların eşit ve özgür bir arada yaşaması benimsenir. Her düzeyde katılımcılığı öngörür. İçte demokratik ulusu, dışta ise ulus üstülüğünü esas alır. Devlet olmayan örgütlenmiş, demokratik, siyasal ve toplumsal organizasyondur."

KCK sözleşmesinde bahsedilen 'demokratik toplumcu-konfederal sistem'in, üye kabul eden, yargılayan, silahlı mücadele yapan, mahallî ve merkezî teşkilatları olan, özellikle yerel yönetimler üzerinde söz sahibi olmaya çalışan fakat her şekilde Abdullah Öcalan'ın önderliğini dikte eden bir yapı olduğu vurgulanıyor.

Sözleşmenin 'ilkeler' bölümde yer alan ifadeler ise dikkat çekici: "Kürdistan toplumuna dayatılan siyasi anlamda sömürgecilik, ekonomik anlamda açlık, işsizlik, yoksulluk ve talan, kültürel olarak asimilasyon ve soykırım, askerî olarak da işgal konumuna karşı, Kürdistan toplumunun cinsiyet özgürlüğüne ve ekolojiye dayalı demokratik örgütlülüğünü, demokratik toplumcu konfederalizm esaslarına göre ve radikal demokrasi çizgisinde yaratmak. Kürdistan demokrasisini komşu halklarla birlikte geliştirmek. Kürdistan toplumu içindeki her türlü gericiliğe karşı mücadele ederek, birey ve toplumun ruhsal, düşünsel ve maddi gelişimini demokratik hak ve özgürlükler çerçevesinde gerçekleştirip ilerletmek. Toplum içinde yaş, cins, sınıf, ulus, etnisite, inanç farklılıklarına özgürlük alanı oluşturmak ve bu farklılıklardan kaynaklanan eşitsizlikleri ortadan kaldırmak."


Netice itibariyle KCK'yı sadece şehirlerde kargaşa çıkaran bir faaliyet biçimi olarak ele almak, oluşturulan sistemi hafifsemek anlamına gelir. Sistem, bugün geldiği nokta itibariyle PKK'yı ve onun legal uzantılarını yutmuş durumda. KCK dışında aktif bir Kürt siyaseti geliştirilmediği sürece, PKK güdümündeki siyasal oluşumların KCK ile başa çıkmasını veya bu oluşumun etkisini kırmasını beklemek manasız. Kısaca KCK, şehirlerde sadece kargaşa çıkaran basit bir örgütlenme değil, toprak eksenli bir konfederal model talebidir.

MELİK DUVAKLI
04 Ocak 2010