21 Mayıs 2014 Çarşamba

DOĞU PERİNÇEK/ Soma katliamının faili ‘Piyasa düzeni’ mi?

Önceki gün Aydınlık'ın ikinci sayfa başlığı şöyleydi:
 
"Soma Katliamı'nın faili: Piyasa düzeni"
       (Aydınlık, 19.05.2014)
 
 
Tarihin dışından atılan bir başlıkla karşı karşıyayız.
 
“Katil sermaye” yargısının yanlışlığına değinmiştik. “Katil piyasa” yargısı çok daha büyük bir yanlıştır.
 
Kullandığımız kavramları doğru tanımlamak durumundayız.
 
Piyasa nedir, neden oluştu
İnsanlığın bir milyon yıllık geçmişinde piyasa yoktu. İnsanlar ürettikleri ürünlerle, ancak karınlarını doyurabiliyorlardı. İstikrarlı olarak bir üretim fazlasının yaratılmasıyla birlikte, bu artı ürünün mülkiyeti ve değiştirilmesi olayı da ortaya çıktı. Özel mülkiyet, piyasa ve para aynı tarihsel süreçte doğdu. Kabile toplumundan uygarlığa böyle geçildi.
 
Piyasa üretim fazlasının ürünüdür. Bu üretim fazlası önceleri takas yoluyla değiştiriliyordu. Paranın ortaya çıkışıyla birlikte değişim aracı da belli oldu.
 
Piyasanın ömrü
 
Peki, piyasa ne zamana kadar var olacaktır?
 
Üretilen mallar toplumun ihtiyacını karşılamadığı sürece piyasa zorunludur. Piyasa ancak bolluk toplumunda ortadan kalkar. Mallar kıt olduğu sürece değişim ekonomisi geçerlidir.
 
Değişim ekonomisinde bölüşümün ilkesi emeğe göredir. Üretim, kapitalist toplumda da, sosyalist toplumda da, artı değeri bir kenara ayırırsanız emeğe göre paylaşılır.
 
Piyasada eşdeğerler değiştirilir. Bir malı üretmek için gerekli olan ortalama toplumsal emek o malın değerini belirler. Her mal, piyasada eşdeğeri olan emek miktarıyla değiştirilir. Para bu değişimin aracıdır. Eşdeğeriyle değişmeyen tek şey işgücüdür. Kârın kaynağı işgücünün değişimindeki eşitsizliktir.
 
Bolluk toplumuna kadar piyasanın varlığı kaçınılmazdır. Sosyalist toplumda da emekçi üretimden emeğine göre pay alacaktır. Ve piyasada emekçi, üretimdeki emek miktarı kadar satın alma gücüne sahiptir. Eğitim, sağlık, ulaşım gibi alanlarda yapılan parasız hizmetler, piyasa ekonomisini adım adım daraltır, ancak ortadan kaldırmaz.
 
Piyasa sosyalist toplumda da zorunluluk
Mallar ihtiyaca yetecek ölçüde bollaşana değin emeğe göre bölüşüm ilkesini uygulamaya mecburuz. Bu nedenle sosyalist toplumda da piyasayı ortadan kaldıramazsınız ve hiç kimse de böyle tarih dışı bir girişimde bulunmamıştır.
 
Faili bulmaktan vazgeçmek
Bu durumda “Soma katliamının failini” piyasa düzeninde aramak, tarihin dışında bir çabadır.
Samanlıkta iğne aramanın zor olduğu söylenir. Doğrudur, fakat azmederseniz en sonunda samanların arasındaki iğneyi bulabilirsiniz. Ne var ki, Soma katliamının failleri arasında piyasayı ararsanız, faili bulmaktan vazgeçmiş olursunuz. Dahası faili örtbas edersiniz.
 
Sel bastığı zaman, yağmuru katil ilan etmek ne kadar saçma ise, Soma faciasında piyasayı fail ilan etmek de o kadar saçmadır. Çünkü yağmur bu çağda ortadan kaldıramayacağınız bir etkendir. Üstelik yağmursuz yapamazsınız. Piyasa da öyledir. Sosyalist toplumda dahi piyasa olmadan yapamazsınız. Ama piyasa düzeni içerisinde Soma faciasına yol açan özel nedenleri bulabilir ve faciayı önleyebilirsiniz.
 
Çözümsüzlüğe mahkûmiyet
Piyasa için üretimi suçladığımız zaman boş laf ediyoruz. Çünkü, piyasa için üretimin zorunlu olduğu bir tarihsel çağda yaşıyoruz. Tarihe sorumluluk yükleyemeyiz.
 
O nedenle, Soma faciasının nedenini genel olarak piyasa düzeninde değil, özel olarak somut olgularda aramalıyız. İşçinin canını koruyacak çözümleri de yine somut tarihsel koşulların içinde üretmek zorundayız.
 
“Katil, piyasa düzenidir” dediğimiz zaman kendimizi çözümsüzlüğe mahkûm ediyoruz. Çünkü bugün sosyalist ülkeler dahil dünyanın hiçbir yerinde piyasayı kaldırmanın koşulları yoktur. Henüz mallar kıttır, bolluk toplumunda değiliz. Piyasa düzenini katil ilan etmek bu açıdan gevezelikten başka bir şey değildir. Bu arada katil, karanlık köşesinden bize kıs kıs gülüyor.
 
Tarihin içindeki seçenekler
Soma faciası özelleştirme programının sonucudur. Kamu ekonomisini, işçiyi ucuza mal etmediği için suçladılar. Ücretler düşürülmeliydi. İşçinin maliyetini yükselten toplumsal giderler kısıtlanmalıydı. İşyerinin güvenliği ve işçinin sağlığı için yapılan masraflar alabildiğine azaltılmalıydı. Bu amaçla kamu ekonomisine tırpan vuruldu, özelleştirme yoluna gidildi. KİT’ler de piyasa düzeninde üretim yapıyordu. Ama kâr hırsını dizginleyen gelenekler ve anlayışlar vardı.
 
Bugün seçenekler piyasa düzeni ile piyasanın kaldırılması arasında değildir. Piyasa insanlığın gündeminden çıkmamıştır. O gündemi keyfimize göre belirleyemeyiz.
 
Seçenekler gözü dönmüş kâr düzeni ile işçinin hayatını gözeten piyasa düzeni arasındadır. Kamu İktisadi Teşekkülleri bu açıdan özelleştirmeye karşı biricik seçenektir.
 
Aydınlık, 21.05.2014