11 Mayıs 2014 Pazar

RTE: Edepsizlik Yapma Öcalan, RTE’ye: Zırvalama

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nun Danıştay konuşmasını dikkatle okudum. Başbakanın “edepsizlik suçlamasını haklı çıkartacak bir şeyler aradım, cımbızla çekip alacağım ama bulamadım. Çok edepli, saygılı ve kucaklayıcı bir dil ile yaşadığımız bir yıl içinde adalete, yargıya, hukuka, yasalara ilişkin sorunları dile getirdi Feyzioğlu... 

 Başbakanın tepkisinin zerresini hak etmedi. Hatta, “edepsizlik yapma’ gibi dile getirenin haletiruhiyesini ortaya seren suçlamalar karşısında bile dik ve onurlu durdu, aynı dili asla kullanmadı.. Ama bir insan muktedirlik mertebesine ulaşmaya görsün, 2 milyon oy kaybetse de yerel seçimlerin galibi olmaya görsün...

O mertebeden, aşağıdaki kendisinden olmayan eçiş büçüş şeylere; seçimleri kaybetmiş zavallılara; iktidar yoksunlarına; aldığı kararları ve uygulamalarını eleştirenlere; hukuku, yasaları ve milletin birlik ve beraberliğini anımsatanlara karşıdır, bu davranışı... Feyzioğlu’nun şahsında sadece tüm barolara ve avukatlara değil davetli olarak da bulunduğu Danıştay’ın yanı sıra, aslında milletin yüzde 57’sine “edepsizlik yapma” diyerek
hakaret etmiştir başbakan...

Feyzioğlu, tepeden tırnağa, ülkenin hukuki sorunları üzerine bir konuşma yaptı. Her bir paragrafı! RTE, sanki “Van” konusunda söylediklerine tepki veriyormuş gibi yaptı aslında Van bahane, esas tepkisi, yargı ve hukuk sorunlarına yapılan eleştirilere!
 

Esas hedefi yargı ve hukuk
Feyzioğlu’nu izlerim, grevdeki işçilere gider, sanatçılara gider, nerede mağdur insanlar varsa onlarla konuşur ve itibarını onları savunmakta kullanır. Van’da da 44 aile konteynırlarda yaşıyorsa bu konunun halledilmesini dile getirdi, hepsi o kadar! 

 RTE, Feyzioğlu’nun konuşması için baştan sona siyaset yaptı diyor. Hukuka, yargıya durmadan saldır ama yargının adaletin sorunları, bulunduğun yerde dile getirilince, siyaset yapıyorsun, bu edepsizlik de. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’tan sonra Feyzioğlu’na da “cüppeni çıkar siyasete geldemesi, artık kabak tadı verdi.
 
RTE, şunu asla kabul edemeyecek: Yargı, güttüğün devletin bürokratik mekanizmasının bir parçası değil, anayasanın ve parlamenter sistemin dayandığı üç sacayağından biridir. (Hükümet, Meclis ve yargı.) İktidarını, yasal ve anayasal davranıp davranmadığını, yasalara uygun iş yapıp yapmadığını denetleyecek tek güç yargıdır. (Meclis, iktidar çoğunluğu nedeniyle bunu gerçekleştiremiyor.) Ama yargıyı da hallaç pamuğu gibi attığı ve üzerinde baskı uyguladığı için, tek güç Anayasa Mahkemesi kalmıştır.

Biz kaz kafalılar anlayalım artık: RTE’nin bütün bildikleri, söyledikleri ve yaptıkları doğrudur. Bu nedenle, kendi dışındaki insanların ne düşündükleri, neyi neden eleştirdikleri, Feyzioğlu’nun ortaya koyduğu tablo hiç önemli değildir, hepsi yanlıştır.
İşte, tüm diktatörlerin çıktıkları en son nokta burasıdır..
 
Öcalan, RTE’ye zırvalama dedi
Abdullah Öcalan, dün Diyarbakır’da Demokratik İslam Kongresi topladı. Öcalan cin gibi! RTE’yi de, MİT gibi kurumlarını da parmağında oynatıyor. RTE’nin ve Davutoğlu’nun, Kürtlere ve Ortadoğu’ya karşı uyguladığı “biz İslam ve ümmetiz” biçimindeki, sözde “birleştirici politikasını, Öcalan sahipleniyor ve RTE/Davutoğlu ikilisine karşı çok iyi kullanıyor ve bir karşı silaha dönüştürüyor! Vallahi helal olsun. 

 Bakın kongrede okunan bildirisinde ne diyor: Çağdaş İslami ümmet ‘millet birliğini’ anlamlı bulur. Ama bu asla ‘tek devlet, tek millet, tek bayrak’ zırvalamaları anlamına gelmemektedir.”

RTE/Davutoğlu, hem ümmetçi bir siyaset güdüyor ama hem de ümmetçilikle 180 derece çelişen “‘tek devlet, tek millet, tek bayrak” diyor.

 Başbakan en son Çanakkale’de geçen 18 Mart’taki törende “Şehitlerimiz bir bayrak için, bir vatan için, tek bir millet, tek bir devlet için canlarını ortaya koydu” dedi. Ondan 14 gün önce de Adıyaman mitinginde (4 Mat 2014) ve Fatih Projesi tablet dağıtım töreninde de (17 Şubat 2014) aynısını tekrarlamıştı:
 
Şunu unutmayın ki bizim dört tane önemli başlığımız var. Kim ne derse desin, bunlar üzerinde kimseye operasyon yaptırmamalıyız: Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet.”
Öcalan doğrudan başbakanı hedef alıyor:
Tek devlet, tek millet, tek bayrak zırvadır”.
 
Kürt ulus devletçisi Öcalan, başbakanın “ümmetçi” politikasını çok kullanışlı bularak devralıyor ve bunu RTE’ye karşı bir silaha dönüştürüyor: Hem ümmet diyeceksin hem de tek ulus, tek devlet, tek din, bu ne perhiz.. 
 
Baştan sona haklı!
 
Öcalan, gerektiğinde Kürtçü, gerektiğinde Türk devletçisi, gerektiğinde ümmetçi, gerektiğinde İslamcı ve Allah’ın birliği için savaşan bir insan.

 Öcalan, Kürtlerin birliği ve bağımsızlığı yolu için, en iyi silahın İslam ve ümmetçi politika
olduğuna karar vermiş şimdi de.

Cumhurbaşkanı seçilebilmek için, Kürt siyasetinin desteğine mutlak ihtiyacı olan Erdoğan, Öcalan’ın için bir politik araca mı dönüştü?!
   
Cumhuriyet / 11.05.2014