12 Mayıs 2014 Pazartesi

ORHAN BURSALI: Ümmet mi Millet mi? Av Kim, Avcı Kim?

 
Abdullah Öcalan Diyarbakır’da “Demokratik İslami Kongre” diye İslami bir heyet topladı ve yeni bir kulvar açtı ya, İslami ümmetçilik diye.. Dünkü yazımda değinmiştim, bugün bu kulvarda biraz daha yürüyelim...

Ne demişti Öcalan? “Çağdaş İslami Ümmet”! Bu “ümmet”in “millet birliği”!

Yani tam bir çorba! Kavramları at bir torbanın içine çalkala çalkala, içinden ne çıkarsa! İçinden hiçbir şey çıkmaz!

Tek millet, tek devlet, tek bayrak zırvalıktır.”

Yani Öcalan, çoklu millet, çoklu devlet, çoklu bayrak diyor.

Hadi iyimser yaklaşalım: Belirli bir coğrafyada, çoklu millet, çoklu devlet, çoklu bayrak altında ümmet bayrağı altında beraber yaşamak.

Bu nerede var bilemem. Ama İmralı’dan Kürt meselesinin çözümü böyle gözüküyor.

İslam neyi birleştirmiş ki Türk ve Kürt coğrafyasını birleştirecek.

***
Ama Öcalan’ın bu “çözüm”ü yeni değil, MİT ve hükümet ile yaptığı görüşmelerden çıkan sonuçları açıklayan ilk tutanaklarında bu “fikir” vardı. Türkiye-Kürdistan federatif veya konfederatif birliği! İslamcılıkla da o tutanaklarda oynuyordu Öcalan. Tabii, Barzani ve tüm Kürtler adına konuşarak!

Öcalan, Kürt devletini var etmek için bir çıkış yolu arıyor. Bir yol, BDP-HDP’nin özerklik uygulamalarında denenirken, Öcalan daha büyük resimden bakarak “büyük çözüm” sunuyor.. “Medine Sözleşmesi” gibi, üzerinden sosyolojiler, kültürler, uygarlıklar, imparatorluklar, emperyalizmler.. geçmiş, ulusal devletler gerçeğine gelip dayanmış bir dünyada, 1400 yıl öncesinin, o günkü koşullarda o da kısmen geçerli olabilmiş bir anlaşmayı, günümüzde gelip dayatmak, insanı güldürüyor. Bugün orada hangi “Medine Anlaşması” var? Biri anlatsa da öğrensek!

Bizim “entelektüel Müslümanlar”ın birikimi ve dünya algısı ancak bu kadar diyebilirsiniz, ama ya Öcalan için ne diyeceğiz?

Büyüyerek küçülme politikası
Şunu diyebiliriz: Öcalan, Kürt devleti, Kürdistan ve bu oluşumun öncülüğü için de her yolu deniyor ve eldeki her malzemeyi kullanıyor. Her araç, kullanılabilir bir siyaset aleti.. Elde din mi var, eh ne zararı var onu da kullanmakta?

Ama Öcalan’a bu aracı verenlerin kim olduğu da açık seçik: Ümmetçi Davutoğlu ve Recep Tayyip Erdoğan (*). Düşünceleri: Kürt ayrılıkçılığını ortak payda “İslam”ı kullanarak ve “biz ümmetiz” diyerek bertaraf edebilir miyiz ve Türk-Kürt federasyonu veya konfederasyonu adı altında birleşip, Türkiye’yi “büyütebilir miyiz”?

Daha doğrusu, aslında eninde sonunda küçülmeye denk gelecek bir politikayı, büyüyoruz diye yutturabilir miyiz?

***
Çağımızın en temel gerçeği ulusal devlet var oluşudur. Ulusal devlet olmayan tek “devlet” göstermek mümkün değil. Ancak henüz “devlet” olarak örgütlenememiş “milletler” vardır.

Ulusal devlet, bu anlamda, sınırları içinde yaşayan yurttaşların refahını, canını, malını, özgürlüğünü ve geleceğini korumakla yükümlüdür; ulusal devletin, insanlarına yeteneklerini alabildiğine gerçekleştirme şansı ve olanağı vermesi gerekir. Benim ulusal devlet anlayışım dayanışmacıdır, fırsat eşitliğini ve sosyal adaleti mümkün olduğunca en üst düzeyde gerçekleştirmeye çalışır. Özgür-bilimsel eğitimi baş tacı eder, hem bireyi hem yurtseverliği gözetir. Gelir farklılıklarını gerektiği kadar ve kabul edilebilir düzeyde tutar. Aynı zamanda evrenseldir de, dışa açık ve dayanışmacı..

Peki, ümmetçilik? Tüm Müslümanları bir ve bütün görmenin adıdır. Dini inanç her şeyin üzerinde; dil, etnisite, kültür ise önemsiz veya ikinci, üçüncü planda..

Dünyada ise böyle bir şey yok. Tek bir Müslümanlık yok.. Ne kadar İslam ülkesi varsa o kadar İslami-dini anlayış ve uygulama var. Hiçbiri birbirine benzemez. İslam ülkeleri örgütü gibi bir şeyler hep varsa bile, aralarında ciddi bir birlik ve dayanışma da bulunmaz.

Ümmet, Kürt devleti için araç mı?
Öcalan’ın elinde ümmetçilik aracı, Kürt devleti kurmanın bir adımı olabilir mi?

Davutoğlu/RTE ikilisi de bu araca inandıkları sürece, evet, Öcalan haklıdır, bu yolla başarı kazanabilir.

Zaten RTE-Davutoğlu’nu Kongre’de okunan açıklamasıyla dövüp duruyor: Kardeşim ümmetçilikle tek devlet, tek millet bir olur mu, olmaz; olursa ancak zırvalık olur...
 
Ama RTE’yi de can damarından yakalamış durumda, buna ümük sıkma denir: Cumhurbaşkanı olmak istiyorsan, yolu benden geçer...

Öcalan, ümmetçilikten yakalarken RTE’yi...

Pervin Buldan da zaten açıklamadı mı: İmralı ile Recep Tayyip Erdoğan “Bölgesel Özerk Yönetim Yasası” konusunda anlaştı.. “Devlet heyeti” yani MİT ile Öcalan anlaşmışlar..

Recep Tayyip Erdoğan, Öcalan’ın “zırvalıktır” açıklamasına yanıt verir mi, bilmiyorum. Ama RTE’nin iki seçim zamanına, yaklaşık 14 aya ihtiyacı var.

Aralarında bir anlaşma olduysa gerçekten, bu, BDP’nin oylarını cumhurbaşkanı seçilmesi için avlama anlaşmasıdır.. 14 ay nedir ki göz açıp kapayıncaya kadar geçer..

Yani bu “anlaşma” ile 2015 genel seçimlerini de “avladılar” mı, mesele tamamdır.

RTE ve arkadaşları, seçilebilmek için her şeyi göze aldılar mı?
CHP ne kadar RTE’nin her tarafı bilinmezliklerle ve RTE çıkarlarına hizmetle dolu bu “çözüm”ün içinde?
 
Cumhuriyet / 12.05.2014