Netanyahu (İsrail)-Selman (Suudi) Hanedanlığı gemisi yanıyor. Batarken etrafı yakmak ve herkesi dibe çekmek istiyor.
İsrail hükümetinin başı Netanyahu polis tarafından sorgulanıyor. Bu arada, İsrail’in Başbakanı’nı, Cumhurbaşkanı’nı, şeklen olsa bile sorgulayabilen bir hukuk ve emniyet sistemine sahip olması, bölge ülkeleri için emsal teşkil etmelidir. Netanyahu ve aracı karısı iş çevrelerine “hediye” puro, şampanya ve mücevher karşılığında menfaat ve iltimas sağlamakla suçlanıyor. Netanyahu’da kendisi ve karısı üzerindeki hukuki ve toplumsal bu baskıyı askeri çözümlerle aşmakta ısrar ediyor. Ancak, bayat bahanelerle yeniden Hizbullah’ı hedef alması ve olası bir savaşın yaratacağı tahribat, İsrail toplumunun birçok kesimini tedirgin ediyor. Bu sefer işin Lübnan ve Suriye ile sınırlı kalmayacağı, aslında esas hedefin kendisi olduğunun idrakinde olan İran’ın İsrail’e müdahale edeceği bilindiğinden siyaset, iş, askeri çevreler ile aklıselim Yahudiler, Netanyahu’nun bu çılgın projesinde yer almak istemiyor.
ABD GEMİSİ DELİK DEŞİK
Trump, savaşsız ve kazasız-belasız delikli fıçı misali olan ABD gemisini güvenli limana ulaştırmak ve tamir etmek istiyor.
Askeri gücünü, büyük askeri rakipleri Rusya, Çin, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti ve hatta İran ile direkt savaşmadan, caydırıcı ve üstünlük sağlayıcı oportünist bir araç olarak etkili kullanmayı tercih ediyor.
Trump, kriz tenceresinin altındaki ateşi yükselterek Suudi hanesine, Petro-dolar Körfez hanedanlıklarına, Güney Kore’ye, Japonya’ya, Doğu Avrupa ülkelerine silah satıyor. Elinde salladığı 11 Eylül İkiz Kuleler terör saldırısı sopasını Suudi ineğinden daha çok süt alsın diye tehdit olarak istismar ediyor. Suudi’nin ABD bankalarındaki yüzlerce milyar dolarına in-direkt musallat oluyor. Batı Avrupa’yı silahlanmaya yatırım yapması yönünde zorluyor.
Trump ile ABD bir taşla üç (El-Selman) Suudi kuşunu avlamak istiyor. Kral adayı Muhammed Bin Selman’a sağladığı askeri ve istihbarat desteği ile onu mutlak hakim yapmak istiyor. Aralarında milyarlarca dolar servetin sahibi El-Velid Bin Talal gibi yüzlerce prens ve prensesi alıkoyarak trilyon dolar üzerindeki servetlerinden büyük bir pay istiyor. El-Selman Krallığı “El-Suud” Hanedanlığının haramilerini yolmak için büyük bir operasyon yapıyor. Ülke içinde ve dışında sahip oldukları devasa bir servet var. Önce bu servet, Yeni Kralın tahtına iyice yapışabilmesi için, efendileri büyük haramilerle pay edilecek.
Trump, Çin ile İngiltere arasındaki coğrafyayı yeniden ihya edecek ama ABD’nin dünya hegemonyasını tehdit eden, “İpek Yolu” projesini baltalamak istiyor. Çin ile İran arasındaki petrol ve gaz bağını çözmek istiyor. BP ve Shell gibi Avrupa simgesi Petrol şirketleri ile Rusya dahil Asya kökenli petrol şirketlerini dizginleyecek ve hareket alanlarını daraltacak ARAMCO projesini dayatıyor. Değeri trilyonlarca dolar ile kıyas edilen dev bir Suudi-ABD şirketi. OPEC’e alternatif yeni bir örgüt oluşumu istiyor. Bu örgüt üzerinden başta Çin kendisine en büyük ekonomik rakip olarak gördüğü ülkeleri zapturapt altına almayı hedefliyor.
KUMPAS DİKİŞ TUTMUYOR
“Rehin” Hariri üzerinden Lübnan, Lübnan üzerinden İran’a karşı yeni bir savaş senaryosu devreye giriyor. Ancak bu plan ters tepiyor. Hizbullah ve İran Hariri’yi destekleyen açıklamalarda bulunuyor. Hariri’in ailesi ve partidaşları Hariri’nin Lübnan’a dönmesi gerektiğini söylüyor. Hariri’nin müttefiki Dürzi lider Velid Canbolat bile Suudi davranışını eleştiriyor. Hariri kumpası Lübnan’da dikiş tutmuyor. Safları ayrıştırmıyor. Sünni-Şii-Dürzi gerilimi yaratmıyor. Bu atmosferde BM devreye giriyor, ABD Dışişleri Bakanı bile Lübnan’ın siyasi arzular için istikrarsızlaştırılmasına karşı beyanatlar veriyor.
El-Suud krizini ayrıca bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Savaş tamtamcısı Netanyahu, Trump ve Putin’in “iyi” anlaştığını, Trump’ın başta el-Suud “müttefiklerini” bol sütlü sağıl inek olarak gördüğünü, gürleyen ama yağmayan tehditleri ile “kurnaz” tüccar taktikleri uyguladığını görüyor. İsrail’den ziyade ABD’yi önplanda tuttuğunu görüyor. Netanyahu ve şürekası Siyonist neo-conlar yanlarına zincirini koparmış iki önemli boğaları Suudi Kral adayı Muhammed Bin Selman ve Abu Dabi (ABE) Emiri Muhammed Bin zayd El-Nehyan ile bu oyunu kapsamlı bir savaş ile bozmak ve ABD’yi zoraki bu savaşa dahil etmek için büyük bir çaba harcıyor. Trump’a karşı işleri kolay değil. Herkesin bir hesabı ve gündemi var. Suriye ve Türkiye’nin var mı? İnceleyeceğiz.
Mehmet YUVA
Aydınlık/12.11.2017