6 Kasım 2017 Pazartesi

Putin'den Şah-Mat: Rusya ABD'nin '2. İsrail' Projesine Nasıl Çelme Taktı?

Medyamızda son günlerde bir tatlı telaş, bir pırpır heyecan...

NATO kalemleri, ABD gülleri, Atlantik bülbülleri, AB’ci ablalar, Sözcü’den, Hürriyet’e, Sabah’tan Habertürk’e, donatıyorlar puntoları.

Rusya’nın PYD Rojava temsilcilerini Soçi’de düzenleyeceği Suriye Halkları toplantısına çağırmasından söz ediyorum.

Batı kalemşörleri, hemen atladılar mal bulmuş mağribi gibi.

Zaten Rusya’yla ilgili hiç bir fırsatı kaçırmazlar, hemen döşendiler, “ABD gibi Rusya da PKK’yı destekliyor” diye.

Mesela Gül-Davutoğlu’nun Karar gazetesi, “PYD’ye Rus-Amerikan Kalkanı” demiş.

Yanlış anlaşılmasın.

Rusya’nın PYD’ye böyle bir davette bulunması elbette tepki çekecek bir hareket. Elbette eleştirilecek bir tavır ve Türkiye’nin aleyhindeki böyle bir girişim tabii ki kınanacak.

Ancak benim söz ettiğim şey, böyle muğlak bir girişimin, hemen üzerine atlanıp, “Bakın, işte Rusya da ABD gibi PKK’yı destekliyor” yorumunun yapılması.

Zaten de, 5 gün önce gündeme gelen bu davet, Ankara’nın tepkisi sonrası geri çekildi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Moskova’nın kendilerine PYD’nin davet edilmeyeceğini söylediğini açıkladı.

Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, daha önceki açıklamasında da bu davetin Putin’in fikri olduğunu söylemişti. Evet bu davet Putin’in fikriydi ama asıl çağrı sahibi Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad idi.

Esad’ın bu tavrı ise daha çok Türkiye’nin Şam ile doğrudan diyalog kurmamakta inat etmesine yönelik olarak yorumlandı.

Suudiler ve Katar gibi Suriye’deki IŞİD dahil tüm terör gruplarını desteklemiş ülkeler bile Esad ile diyalog yolları ararken, Ankara’nın hâlâ diretmesi büyük kayıplara gebe.

Türkiye, bir an önce Şam ile doğrudan diplomasiyi başlatmak zorunda.

RUSYA’NIN USTA SATRANÇ HAMLELERİ

Gelelim bu yazının asıl konusuna.

Yine bir uzmandan yardım alacağım bu konuda.

Bölge ve petrol politikaları uzmanı F. William Engdahl’in son yazısından.

Engdahl, Bağdat, Türkiye ve Rusya’nın Barzani’nin çöküşünde nasıl bir rol oynadığına ışık tutuyor.

Rusya’nın benzer bir hamleyi Suriye’de de yaptığını anlatıyor.

Nasıl mı?

18 Ekim 2017’de İtalya’da Rosneft Başkanı İgor Seçin’in de bulunduğu bir konferansa katılan Engdahl burada, henüz Rusya ile Barzani arasındaki petrol anlaşmasının imzalanmasından 2 gün önce önemli bilgilere ulaşmış.

Rusya’nın devlet şirketi olan Rosneft, 25 Eylül’deki bağımsızlık referandumundan hemen sonra Kuzey Irak’taki en büyük petrol boru hattını satın alacaklarını açıklamıştı.

Bu konudaki anlaşma 20 Ekim’de imzalandı.

Rusya boru hattının kapasitesini 950 bin varil/güne çıkaracaktı. Rosneft boru hattının yüzde 60’ına, geri kalanına ise Erbil merkezli KAR Grup sahip olacaktı.

Rosneft boru hattına 3 buçuk milyar dolarlık yatırım yapacaktı. Aynı Rosneft, bu yıl başında ekonomik kriz yaşayan Kuzey Irak yönetimine 1,2 milyar dolar kredi açmıştı.

Bundan önce de 18 Eylül’de Moskova, Erbil ile 1 milyar dolarlık doğalgaz anlaşması imzalamıştı.

Bu yatırımlar Rusya’yı, Kuzey Irak’taki en büyük yatırımcı devlet konumuna getirdi.

19 Ekim’de ise Rusya, Suriye’de de ilginç bir hamle yaptı.

Suriye, Deyrezor’daki ABD destekli ve çoğunluğu PYD’lilerden oluşan Kürt grubu Suriye Demokratik Güçleri (SDG), bölgedeki en zengin El Tabiye petrol yataklarını Rus Silahlı Kuvvetleri’ne sürpriz bir anlaşmayla bıraktı.

SDG güçleri, bu sahayı 23 Eylül’de IŞİD’den almıştı.

El Tabiye’yi daha önce Amerikan CONOCO şirketi işletiyordu. Günde 13 milyon m3 doğal gaz üretim kapasitesine sahip bir sahaydı.

Lübnan merkezli El masdar ajansı, Rusya’nın bu sahayı Suriye hükümetine geri vereceğini yazdı.

Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov, Suriye’nin Kürt bölgesi Kamışlı’da Kürt liderler ve Suriyeli yetkililer ile yaptığı gizli toplantıda bunun sözünü vermişti.

Bu esnada olanları hepimiz biliyoruz, Türkiye, Irak ve İran anlaşarak Barzani’nin çakma krallığını devirdi.

ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un eski yöneticisi olduğu, Exxon’un Kerkük’teki planları da suya düştü.

İşte Rusya bunun arka planında çok akıllı bir satranç oyunu oynadı.

2015’ten beri illiegal durumdaki Barzani’nin Rusya ile anlaşması, aşiret reisinin ABD’den beklediği desteği engellemişti.

Ruslar ayrıca biliyordu ki, eğer Rosneft Irak’ın kuzeyinde petrol kartını elinde bulundurursa, Kürtler petrollerini daha önce de yaptıkları gibi yine Türkiye üzerinden sevk edecekti.

Daha iki yıl önce Rusya ile düşman saftaki Türkiye, IŞİD ve Barzani’den petrol ve doğalgaz sevkiyatı yapıyordu.

Şimdi ise Türkiye, Suriye’den alacağı gaz için Şam ile, Irak’ın kuzeyinden alacağı petrol için ise Rosneft yani Rusya ile muhatap olmak zorunda.

Rusya da Irak’ta Bağdat ile konuşuyor, Suriye’de zaten Esad’ın en büyük müttefiki.

Bu gelişmeler Erdoğan ile İbadi görüşmesini sağladı, Esad ile de doğrudan görüşmenin önünü açtı.

Türkiye de zaten bu yola girdi.

ABD’nin tüm şimşeklerini de üzerine çekerek tabii.

Katar da benzer bir durumda. Daha bir yıl önce Arap NATO’su kurup, İran’ı ve Suriye’yi hedef alacak olan Körfez ülkeleri ve Sünni Araplar, darmadağın vaziyette.

Katar bugün, İran ile Avrupa’ya ve Çin’e doğalgaz nakliyatı projelerine kilitlenmiş, Türkiye, Rusya, Çin ile müttefik, ABD maşası Suudi Arabistan ile hasım haline gelmiş.

Putin’in satrancı sonuç verdi. ABD’nin Ortadoğu hayalleri Batı Asya kalesine çarptı.

Rusya, Suudi Arabistan’ı bile devşirmeye çalışıyor. ABD ise panik halinde darbeler yaptırıyor.

Kral Selman’ın silah almak üzere son Moskova ziyareti sonrası Riyad’daki saray darbesini gördük.

Ancak ABD’de Trump Rusya ile gizli görüşmelerle suçlanarak görevden alınma yolunda.

Seçilmiş bir ABD Başkanı’nın “impeachment”, yani görevden alınmasını da sanırım 2018 içinde göreceğiz.

Zarrab davası kadar buna da ilgi gösterse Atlantikçi medyamız bence yerinde olur.

Başlarında acemi danışman damadı Jared Kushner’in ve Exxon Mobil Dışişleri Bakanı T-Rex’in bulunduğu Neocon ekibe teslim olan Trump, kendi sonunu da hazırlamış oldu.

Ortadoğu’da büyük hezimeti yaşayan ABD’den sonra, muhtemelen Suudi Arabistan da ABD’dekine benzer bir iç kargaşa sürecine girdi.

CIA boşuna Rus yetkililere suikastlar düzenlemedi.

Son 2 yıl içinde, Rus savaş uçağının FETÖ’cü pilotlar tarafından Suriye’de düşürülmesi, Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov'un FETÖ'nün suikastına kurban gitmesi, Dışişleri'nde çalışan diplomat Petri Polşikov'un evinde ölü bulunması, önemli operasyonlara şahitlik ettiği düşünülen NATO Denetçisi Yves Chandelon'un başından vurulması ve Kızıl Ordu Korosu'nu taşıyan uçağın Karadeniz'e düşmesi sonrası, 27 Aralık 2016’da Rosneft'in ikinci adamı da öldürülmüştü. Şirketin başkanı İgor Seçin'in sağ kolu olan Oleg Erovinkin'in cansız bedeni arabasında bulunmuştu. Eski Rus istihbarat generali olan Erovinkin, 'Kremlin sırlarının koruyucusu' olarak biliniyordu.

Suriye’de ise 24 Eylül 2017’de Rus General Valeriy Asapov, Deyrizor’da “IŞİD” tarafından öldürülmüştü.

Tüm bu suikast ve sabotajlar, neticeyi değiştirmedi.

Bölgemize kan ve savaştan başka hiçbir şey getirmeyen Amerikan emperyalizmi, yine bölge ülkelerinin işbirliği sayesinde Batı Asya’dan kovuldu.

Dünya da bunların yıkıcılığından bıktı usandı, artık yeni bir dünya kurulmasının zamanı geldi.

Hüseyin Vodinalı