9 Kasım 2017 Perşembe

Şafak Sökeli Henüz Bir Asır Oldu

Marks, 1871'de işçilerin Paris Komünü'nü için ayağa kalkmasını "göğün fethi" olarak tanımlamıştı. Komün 72 gün yaşadı. Fransız burjuvazisinin Bismark'la yaptığı ihanet anlaşması sonucu Alman orduları Paris'e yürüdü. Paris düştü. O gün Paris'te başlayan göğün fethi yarım kalmıştı. Ancak fetihçiler tarih sahnesine çıkmıştı bir kere...

Gök er ya da geç fethedilecekti.



Şubat Devrimi Çarlık despotizmini alaşağı etti. Geçici hükümet kuruldu. Çarlık yıkılmıştı yıkılmasına ama emperyalist savaş, açlık ve köylülerin toprak sorunları devam ediyordu.

Menşevikler geleneksel politik çizgilerinde ısrar ederek, demokratik devrimi(sanayileşme ve toprak reformu) burjuvazinin sürdürmesi gerektiğini söylüyorlardı.

Sovyetlerin diğer bileşeni Sosyalist Devrimciler ise işçi sınıfının devrimci gizil gücünü göremiyordu ve onlar da iktidarın burjuvaziyle birlikte yürütülmesini öneriyorlardı. Ancak burjuvaziyle birlikte hükümet olmak, savaşı bitirmiyordu, açlığı önlemiyordu, topraksız köylüleri çözümsüz bırakıyordu.



Lenin önderliğindeki Bolşevikler, "ekmek, barış, toprak" söylemiyle iktidarın İşçi-Köylü Sovyetlerine bırakılması gerektiğini savunuyordu. Lenin Nisan Tezleri'nde bu düşünceyi işliyordu. 1917 Temmuz'unda Bolşevikler bir ayaklanma örgütledi. Ayaklanma, askeri komitenin desteklememesi nedeniyle bastırıldı. Bolşevik Partisi ayaklanmanın bastırılmasıyla ağır darbeler aldı. Hükümet Lenin'i "Alman ajanı" olarak suçladı.




Ağustos'ta Çarcı general Kornilov geçici hükümeti devirmek için harekete geçti. Kornilov topladığı askeri güçle Petrograd kapılarına dayandı. Başkenti Kerenski hükümeti değil, Bolşevik askeri komite korudu. Bolşeviklerin direnişi Kornilov'un yenilgisiyle sonuçlandı.

21 Ekim'de Bolşevik askeri komite genelkurmaya gönderdiği mesajda, "Bundan böyle bizim imzalamadığımız emirler geçerli değil" diyerek, geçici hükümeti tanımadığını ilan eden ilk hamleyi yaptı.

Ekim Devrimi aslında Bolşevik askeri komitenin bu çıkışıyla başlamıştı. 25 Ekim(7 Kasım)'de 2. Tüm Rusya Sovyetleri Kongresi toplanacaktı. Sovyetlerin diğer bileşenleri olan Menşevikler ve Sosyalist Devrimciler geçici hükümetin alaşağı edilmesine karşıydılar. Lenin, "24 Ekim erken, 26 Ekim geç" diyordu ve parti örgütüne Kışlık Sarayı kuşatıp, iktidarı 25 Ekim'de alması için ikna etti.




Bir zamanların sakinliğiyle bilinen Smolni Enstitüsü, şimdilerde John Reed'in ifadesiyle arı kovana dönmüştü. Bolşeviklerin ana karargahı olan Smolni, o gün hiç olmadığı kadar kalabalıktı. Nevski caddesi askeri komite üyeleriyle hınca hınç doluydu. Bolşevik Partisi bütün hücreleriyle, devrim için harekete geçti. Kışlık Saray askeri komite tarafından kuşatıldı.

Sovyet Kongresi devam ederken Troçki askeri komite adına kürsüye çıktı ve geçici hükümetin artık olmadığını söyledi. Troçki'nin konuşmasının ortasında, Lenin salonda göründü. Troçki kürsüyü Lenin'e bıraktı. Lenin kürsüden "İşçi-Köylü devrimi gerçekleşmiştir" dedi. Büyük bir alkış tufanı koptu. Tarihin hızlı ilerlediği zamanlardı.

Göğün fethi başlamıştı. Şafak söküyordu.




Ekim Devrimi sömürünün ortadan kalkması düşüncesinin/eyleminin bir rüya olmadığının ilk kanıtıydı. Her gün hayatı yeniden kuran emekçiler ilk defa kendi ülkelerini yönettiler.

Ekim Devrimi, emperyalistleşerek dünyalılaşan kapitalizmin vahşi saldırılarına karşı; Asya, Afrika, Doğu Avrupa ve Latin Amerika milletlerinin uyanışının ilk kıvılcımı oldu. Avrupa burjuvazisinin işçi sınıfını yaratması gibi, emperyalist kapitalizm de kendi mezar kazıcısını, ezilen/gelişen ulusları yaratmıştı. Böylece Emekçi Devrimleri ve Milli Kurtuluş Devrimleri çağı başladı.

Ekim Devrimi sosyalizmin ilk ciddi atılımıydı. Rüzgarı 20. yüzyılın son çeyreğine kadar sürdü.

***
Emperyalist kapitalizmin ideologları Berlin Duvarı yıkılınca "elveda sosyalizm", "sosyalizm öldü", "kapitalizmin zaferi", "tarihin sonu" türünden tezler ortaya attılar. Derken tarihin cilvesi bu, henüz aradan çeyrek asır dahi geçmeden, 2008'de emperyalist-kapitalist sistem dünya genelinde üçüncü büyük krizini yaşadı. Emperyalistlerin "yenilmez bir dünya imparatorluğu" kurma hayalleri hüsranla sonuçlandı.

Kriz sonrası emperyalist devletler kendi içlerinde kamulaştırma önlemlerine dahi gittiler. Bu gelişmeleri Batı'daki ünlü burjuva medya kuruluşları "Marks geri döndü" diye yorumladı. Çünkü kapitalizm kamulaştırmalar yaparak varoluş yasalarını çiğniyordu. Aslında Marks'ın henüz döndüğü falan yoktu. Bu yalnızca her geçen gün biraz daha asalaklaşan ve akıldışılaşan emperyalist kapitalizmin, sürekli ertelediği kendi krizini yaşamasıydı.

Emperyalist kapitalizm yaşadığı her krizde "mezar kazıcısı"nın kabusuyla karşı karşıya kalıyordu. Marks korkusunun da anlamı buydu.

2008 krizi, kapitalizmi mutlaklaştıran "tarihin sonu" tezini yerle bir ederek, ölenin sosyalizm olmadığını, kapitalizmin kendisi olduğunu bir defa daha hatırlatmış oldu.

***


Günümüz dünyasında emperyalist kapitalist sistemin merkezi olan Batı kendi içinde krizler yaşarken ve dağılırken; emperyalist savaş aygıtları da daha da azmanlaşarak insanlığın geleceğini ve doğayı tehdit ediyor.

Emperyalist kapitalizm tükendikçe saldırganlaşıyor, saldırganlaştıkça da tükeniyor.

Göğün fethi yeniden başlayacak, şimdiden görünüyor.

İnsanlık barbarlığa teslim olmamak için yeni Ekimler görecek.

Biliyoruz, inanıyoruz.

Kerem YILDIRIM
aydinlik.com.tr/06.11.2017