15 Kasım 2017 Çarşamba

Kendimizi Kandırmayalım: Türkiye de Hedefte













Gündem: Suudi Arabistan merkezli gelişmeler.
Çokça soruluyor: Savaş mı çıkacak?
Büyük resme bakalım.

***
Önce birinci çember.
Afganistan: 34 milyon nüfus.
1979’dan beri savaşta.

***
Irak: 37 milyon.
1980’den beri savaşta.

***
Suriye: 18 milyon (2009).
2011’den beri savaşta.

***
Libya: 6,5 milyon (2011).
2011’den beri savaşta.

***
Yemen: 26 milyon.
2015’ten beri savaşta.

***
Yani: Hepsi Müslüman coğrafyada 5 ülke...
Yaklaşık 120 milyon insan... Onlar için savaş:
Konuşulan bir ihtimal... TV haberi değil.
Yaşadığı bir yıkımdır bugün.

***
Savaşta ikinci çembere bakalım.
Türkiye: 80 milyon.
İran: 80 milyon.
Suudi Arabistan: 32 milyon.
İsrail: 8,5 milyon.
Lübnan: 5 milyon.
Filistin: 4,5 milyon.
Körfez emirliklerini hiç saymıyorum.
Yaklaşık 210 milyon insan.
Bir biçimde... Derece derece... Dönem dönem...
Savaş dalgasının içindeler.

***
Sonuç: Savaşı zaten yaşıyoruz.
Fakat vekaleten. Vekiller birbiriyle savaşıyor.
“Asıl” oyuncular geride: ABD, İran, Türkiye, İsrail, Suudi Arabistan.

***
Şimdi “asıl”lar sahaya inmeye başladı.
ABD: Irak’ta, Suriye’de.
Türkiye: Suriye’de, Irak’ta.
Suudi Arabistan: Yemen’de.
Suriye ve Irak zaten savaş sahası.
Fakat: “Asıl”lar hâlâ birbirleriyle değil... Karşı tarafın vekilleriyle savaşıyorlar.

***
Ortada bir kriz var.
Krizin sebebi: Bölgemizin kaderinin nasıl çizileceği.
ABD: Bölmek istiyor.
Amacı: Bölgedeki nüfuz alanlarını kaybetmemek.
Yöntem: Bölerek bölgede tutunmak.

***
Bölgemiz ise direniyor.
Herkes farkında: İlk raundu ABD cephesi kaybetti.
Bu yüzden “asıl”ların savaşını konuşuyoruz.

***
ABD için iki yol var.
Ya çılgınlık yapmaz: Bölgeye saygılı uzlaşmaya razı olur.
Sonuç: Kendi çıkarlarını kısmen koruyabilir.
Ya da “asıl”lar savaşına yeltenir: Ağır yenilgi alır.
Kaçınılmaz sonuç: Bölgedeki bütün alanlarında çöker.

***
ABD tereddütte.
Kendi içindeki kavganın sebebi de bu.
Öncelikle: Eskisi gibi tek süper devlet değil.
Dünya artık çok kutuplu.
Artı: Müttefiklerini kaybetti.
Yanında kalanlara bakalım: İsrail, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Cumhuriyeti, PKK/PYD, Barzaniler.
Hepsi ABD’nin eline bakıyor. Hiçbirinin geleceği yok.

***
Bu yüzden: ABD, “asıl”larla savaşı göze alamıyor.
Kaybedeceğinin farkında.
Aksi takdirde: Çoktan işgal harekâtını başlatırdı.
2001’de Afganistan’da... 2003’te Irak’ta yaptığı gibi.

***
Suudi Arabistan...
İran’la, Hizbullah’la savaşmaktan söz ediyorlar.
Önce Riyad’dan başlayalım.
Katı gerçek şudur: Suudi Arabistan gerçek devlet değildir.
Sistem: Petro-dolarların paylaşımına dayalı bir büyük şirkettir. 12 kabileli.

***
Bakmayın on milyarlarca dolar silah almalarına.
Suudilerin ölme yeteneği olan... Milli bir ordusu yok.
“Ordu”sunun görevi belli: “Vatan”ı değil, petrol saltanatını korumak.
Sonuç: ABD ve İsrail sahaya inmezse... Suudiler savaşı göze alamaz.

***
Devam edelim. Ve söylenenlere bakalım.
Görünüşte: Amerikan cephesinin savaşta öncelikli hedefi İran.
İlan ettikleri amaç: “İran’ı geri püskürtmek”...

***
Gerçekte ise hedefleri daha büyük.
Genel amaçları: Bütün bölgeyi parsellemek.
Pek saklamıyorlar.
Çizdikleri çerçeve: Siyasi sınırlarla demografiyi birbirine uydurmak.
Yani: Ülkeleri etnik ve mezhebi temelde bölmek.

***
Birileri kendini ve milleti kandırmasın.
ABD cephesinin öncelikli hedefi İran’la sınırlı değil.
Hiç unutmayalım.
Hedef tahtasının merkezinde iki ülke var: Türkiye ve İran.
Önce tek tek... Şimdi birlikte... Parselasyonu durdurdular.
Sonuç: ABD, tarih ve devlet birikimi güçlü iki ülkeyi aşamıyor.
Özel hedef seçilmelerinin nedeni de bu.

***
En büyük delil sahada. Oraya bakalım.
Türkiye, ABD’ye 3 yıldır soruyor: Senin müttefikin kim? Ben mi, PKK/PYD mi?
Başkanlar değişti. Cevap aynı kaldı. ABD, PKK’yı tercih etti hep.

***
Başbakan Binali Yıldırım’ın son ziyareti...
ABD Başkan Yardımcısı’yla masaya oturdu.
Washington’un PKK/PYD’yi kullanmasını gündeme getirdi.
Dedi ki: “DEAŞ gitti, artık o ortaklığı bozun...”
Mike Pence, Yıldırım’ı reddetti: “Ortaklığımız biraz daha devam edecek” (9.11.2017).

***
Sonuç niyetine:

Soru 1: ABD, PKK’dan neden vazgeçmiyor?
Türkiye zayıf, PKK güçlü olduğu için mi?
Cevap: Elbette hayır.
Mesele şu: ABD, Türkiye’yi bölmeye çalışıyor.
Araç olarak da PKK’yı kullanıyor.

***
Soru 2: Türkiye’yi bölmek, geleceğe ait bir proje mi?
Cevap: Hayır. Bugün yürüttüğü bir operasyon.

***
ABD, gerçekten sadece İran’ı hedef seçseydi... Her şey farklı olurdu.
Türkiye’yi yanına çekmeye çalışırdı öncelikle.
Yapması gereken de belliydi: PKK’dan vazgeçmek.
Oysa Washington tam tersini yapıyor: PKK’yı değil, Türkiye’yi gözden çıkarıyor.
Son söz: Türkiye’ye düşen gereğini yapmaktır.

Rafet BALLI
Aydınlık/11.11.2017