25 Haziran 2015 Perşembe

Çıkış yolu: Hem koridor, hem IŞİD

Bölge kaynaklarıma sordum. 
Suriye’de ABD koridoru Türkiye’yi karıştırdı. 
Fakat: İran, Irak ve Suriye’de öyle olmadı. 
Ciddi bir gündem oluşturmadı. 
Niçin? 
 
*** 
Cevap, öngördüğüm gibi. 
PKK/PYD tehdidiyle ilgili üç tespitleri var. 
Bir: “Öncelikli değil.” 
İki: “Yakın değil.” 
Tamamlayıcı görüşleri. 
Üç: “Ehven-i şerdir.” 
“Özel” sohbette söylenenler böyle. 
 
*** 
Resmî görüşler de farksız. 
Öncelikli “şer” olarak kimi görüyorlar? 
İran Meclis Başkanı Ali Laricani’nin mesajı (17 Haziran 2015). 
İslam ülkeleri meclis başkanlarına gönderdi. 
Dedikleri açık. 
Konu: “İslam ümmetinin güvenliği, bütünlüğü, ilerlemesi.” 
Bunların önündeki “en önemli sorun”: “Tekfirciler.” 
Yani önüne geleni “kafir” sayanlar. 
Yani yakın tehdit bu. 
Takip edenler bilir. 
İran terminolojisinde tekfirciliğin adresi: Vahabilik, IŞİD, El Kaide ve türevleridir. 
 
*** 
Hemen kaydedelim. 
Bağdat ve Şam’ın duruşu da böyle. 
 
*** 
Soralım: Bu tercihler doğru mu? 
Tartışmak fazla anlamlı gözükmüyor şimdi. 
Ama ortada anlaşılır bir durum var. 
İki ülkedeki yakın tecrübeye bakalım. 
Irak: 2003’ten beri. 
Suriye: 2011’den beri tekfirci selefilerle savaşıyor. 
İki ülkenin yaklaşık %25’i onların kontrolünde. 
 
*** 
IŞİD Irak’ta 2 yıldır atakta. 
Felluce ve Musul’dan sonra Ramadi’ye de girdi. 
Bağdat ve Kerbala kapılarını zorluyor. 
 
*** 
Suriye’de şehirler, köyler yakıldı, yıkıldı. 
Nüfusun yarısı evini barkını terketti. 
4 milyonu komşularda mülteci. 7-8 milyonu ülkede göçmen. 
 
*** 
Tabloda İran’ın konumu da net. 
Herkes biliyor: IŞİD için bir numaralı düşman Şiilik. 
Yani İran’ın resmî mezhebi. 
Sorun, Tekfircilerin din anlayışından kaynaklanıyor. 
Onlara göre: Hıristiyanlar ve Museviler ehli kitap. 
Dolayısıyla yaşama hakları var. 
Fakat: Şiileri sapkın sayıyorlar. Düpedüz kafir. 
Zaten: “Tekfirci” adı da buradan geliyor. 
Sonuç: Tahran, IŞİD’in yaygınlaştırılmasından rahatsız. 
Onları, Şia düşmanlığının koçbaşı görüyor. 
 
*** 
Bu tabloda Türkiye’nin konumu ne? 
Üç komşumuz da AKP’yi suçluyor. 
Tekfirci/selefi militanları Suriye’ye sokmakla. 
Onlara silah vermekle. 
Barındırmakla. 
Suriye: Açıkça itham ediyor. 
İran ve Irak: Örtülü konuşuyor. 
 
*** 
Artık asıl soruna gelebiliriz. 
En başta söyledik. 
Türkiye’nin öncelikli meselesi Suriye’de Amerikan koridoru. 
Önlemek için komşularının desteğini nasıl alacak? 
 
*** 
Önce bir ilkeyi kayda geçirelim. 
Elbette: Her ülke için öncelik kendi milli çıkarlarıdır. 
Komşu hatırına aykırı tercihler yapmak zorunda değiliz. 
Bu: Genel prensip. 
 
*** 
Somut durum ne? 
Sözü hiç dolaştırmayalım. 
Bir: Komşularımız “tekfircilik”i yakın tehlike görüyor. 
Türkiye’yi de onların başlıca destekçilerinden biri. 
 
*** 
İki: Türkiye, bir “imkansız”la karşı karşıya. 
Ankara hem koridoru önleyecek. 
Hem de tekfirci çetelere yardıma devam edecek. 
Mümkün değil. 
 
*** 
Üç: Türkiye koridora karşı harekete geçti diyelim. 
Çetelerle ilişkisini koparmadıysa: İnisiyatif elden kaçar. 
İlk sonuç: PKK/PYD’nin bölgedeki desteği artar. 
Koridor kalıcı hale gelir. 
 
*** 
Dört: Bütün yollar aynı kapıya çıkıyor. 
Nesnel olarak: Koridor ve çeteler aynı tarafta. 
İkisinin de önünü açan güç: ABD. 
Bölgeyle birleşmek istiyorsak: Çetelere yardım kesilecek.

RAFET BALLI / Aydınlık / 24.06.2015