Diyaspora Uygur’u Nasıl Satıyor
“Washington Sincan sorununu basit bir güvenlik sorunu olarak değil Çinin politikalarının liberalleştirilmesi, ve Çin halkının uyandırılması ihtiyacını da kapsayan geniş bir açıdan ele almalıdır.” (The XINJIANG PROBLEM, PDF, S:77, Graham E. Fuller, S. Frederic Starr, 2003, Central Asia-Caucasus Institude)
Yukarıdaki kısa paragraf, ABD’nin Sincan sorununa nasıl baktığının CIA Ulusal İstihbarat Konseyi eski Başkan Yardımcısı Graham Fuller tarafından açık ifade edilişidir. Sincan Uygur Özerk Bölgesinde yaşanan son olayları anlamamızda bize ışık tutacaktır.
Sincan Uygur Özerk Bölgesinde şiddet olayları başladığında, aynı olay üzerine dünyaya iki değişik haber duyuruldu. Bunlardan birincisi Han Çinlilerinin Uygur Türklerine karşı saldırıya geçtikleri, 140 kişinin öldüğü yolundaydı. Haberin kaynağı Dünya Uygur Kurultayı idi. Çok geçmeden Fransız kaynakları da Çin polisinin Uygur Türkleri üzerine hedef gözetmeksizin ateş açtıkları yolunda bir haberi dünyaya duyurdu..
Çin Halk Cumhuriyeti kaynaklı haberlere göre, Uygur Türkleri ayaklanma başlatarak Han Çinlilerine saldırarak can ve mal kaybına yol açtılar. Ölenler içinde Han Çinlilerinin sayısı Uygur Türklerinin sayısından fazla.
Televizyonlarda izlediğim görüntülerde, olayları bastırmaya giden Çin polisinin jop dışında silah kuşanmadığını gördüm. Polisin olayları bastırmada yetersiz kalması üzerine, silahlı askeri birlikler bölgeye geldi, ve duruma hakim oldu.
Öldürülen Uygur Türklerini gösterdiği iddia elden görüntülerin de trafik kazasında ölenlerin görüntüleri olduğu ortaya çıktı. Haberi yayınlayan gazetemiz, fotoğrafa ikinci kez sayfalarında yer vererek trafik kazası olduğunu yazdı. Al Jazeera Televizyonundan Rebia Kadeer tarafından dünyaya gösterilen fotoğrafın da olaylarla ilgisi olmadığı kanıtlandı. ABD ve Uygur diyasporası kaynaklı haberler güvenilirliğini yitirmişti.
Sincan’da bütün bu olaylarda onca insan ölürken, Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan, hiçbir Türk Cumhuriyetinden ses çıkmamıştı. Belliydi ki, işin içinde iş vardı.
Bizim Türkçü, Türk-İslam sentezcisi, İslamcı ve birçok siyasi gruptan arkadaşlarımız dışında olaya gözü kapalı tepki gösteren yoktu dünyada. Herkes olaya tepki göstermekten kaçınıyor, temkinli yaklaşıyordu.. Dünyada bizden başka Türk kalmamıştı sanki.
Pek çok haber portalında yer alan habere göre, 26 haziran’da İki Uygur’un dövülmesi olayına tepki gösteren Dünya Uygur Kongresi, Çin Halk Cumhuriyeti Büyükelçilikleri önünde dünya çapında protesto kampanyası başlattı. Bu arada da, dünyanın çeşitli ülkelerinde faaliyet gösteren 50’den fazla kuruluş ve bu kuruluşların web siteleri aracılığıyla Uygur Türkü Kardeşlerimiz ayaklanmaya çağırıldılar. Bu internet ağı aracılığıyla Uygurların anası(!) Rebia Kadeer, “cesur olun” , “daha büyük işler yapın” telkinlerinde bulundu. Önce yurtdışından, sonra da Çin içinde bazı kişiler aracılığıyla yoğun bir e-posta trafiği başlattılar. Olayların başladığı sabah da şifreli mesajlar gönderdikleri kişileri bir araya toplayıp ayaklanma başlattılar.
Rebia Kadeer, şimdi de “Artık Çinlilerle birlikte yaşayamayız.” diyor.
Rebia Kadeer
Rebia Kadeer 1951 doğumlu. 1999 yılında Çin Halk Cumhuriyetini ziyarete gelen ABD Kongre üyeleriyle buluşmaya giderken göz altına alındı. 2001 yılında devlete karşı cürüm işlemekten hüküm giydi. 2005 yılında cezası daha bitmeden, zamanın ABD Dışişleri Bakanı Condellissa Rice’nin gayretiyle serbest bırakıldı. Başkan Bush’la görüştü. Bush, bir konuşmasında kendisinden övgüyle söz etti.
Kadeer Dolar milyoneri. Servetini Çinde 10 yıl içinde yapmış. Çin, Srilanka ve ABD’de yayın yapan çeşitli haber portallarında servetini vergi kaçakçılığı ve sahtekarlıktan yaptığı yazılı. Behiç Çelik’de Bill Gates’in Kadeer’in elinden Microsoftla iş yapmasını sağladığını; Kadeer’in bu yolla zengin olduğunu yazdı.
Rebia Kadeer Uygurları kışkırtarak ayaklandırmakla suçlanıyor. Bazı portallarda yer alan habere göre, kardeşiyle olaylardan kısa süre önce yaptığı telefon görüşmesi dinlendi. Haber portallarına göre olay günü görüştüğü kardeşine Kadeer; “şimdiye kadar pek çok şey oldu. Bu akşam büyük şeyler olacak.” dedi.
Rebia Kadeer, Dünya Uygur Kurultayı’nın ve Uygur Amerikan Derneğinin başkanıdır.
Dünya Uygur Kurultayı
Dünya Uygur Kurultayı, dünyanın pek çok yerinde kurulmuş Uygur dernek ve vakıflarını bir araya getiren bir kuruluştur. Dünya Uygur Kurultayının Türkiye’deki üye kuruluşları şunlardır:
İstanbul’daki Doğu Türkistan vakfı, başkanı Mehmet Rıza Bekin (Dünya Uygur Kurultayı Onursal Başkanı);
İstanbul’da bulunan Doğu Türkistan Dayanışma Derneği, başkanı M. Seyit Tarancı;
Kayseri’de bulunan Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği, başkanı Ebubekir Türksoy.
Dünya Uygur Kurutlayı NED (National Endowment for Democracy) den yılda 215 bin Dolar almaktadır.
NED, Reagan’ın direktifiyle Demokrat Parti tarafından kurulan, ABD Kongresi ve savunma bakanlığı ile iç içe olan bir sivil toplum kuruluşudur. Ukrayna’da turuncu devrimin, Gürcistan’da Saakaşvili’nin iktidarını sağlayan gül devriminin ve daha pek çok renkli ve yumuşak devrimin hazırlayıcısıdır. Dünya ülkelerinde kurdurduğu sivil toplum kuruluşları aracılığıyla faaliyetlerini yürütür. Bu kuruluşlara ve üyelerine, işine yaradıkları sürece para dağıtır.
NED’le ilgili daha fazla bilgiyi Mustafa Yıldırım’ın “Sivil Örümceğin Ağı” kitabında bulabilirsiniz.
UAA Uygur Amerikan Derneği
Fazla söze gerek yok. Neler yaptıklarını kendi web sitelerinde anlatıyorlar:
Uygur Amerikan Derneği’nin 2004 yılında yapılan kongresine, NED Başkanı Carl Greesman’ın da katıldığını, Dünya Uygur Kurultayı (dönem) Başkanı Erkin Alptekin, Başkan Yardımcısı Mehmet Tohti, Alim Seydoff, Türkiye’den Seyit Tümtürk ve Nuri Türkel’in: NED’in Uygur Amerikan Derneğine açıktan 75 bin Dolar vermesi dolayısıyla Greesman’a teşekkür ettiklerini Gökbayrak Degisinin web sitesinden öğreniyoruz. Ayrıca web sitesinden, “İhtiyaç sahibi” Uygurlara adam başı 1500 Dolar verildiğini de öğreniyoruz. İhtiyaç sahiplerinin, ayaklanmayı başlatanlar olduğunu tahmin etmek güç değil.
Uygur Amerikan Derneği de Dünya Uygur Kurultayı gibi, NED’den her yıl 215 bin Dolar alıyor.
Sürgündeki Doğu Türkistan Cumhuriyeti Devleti
Uygur Amerikan Derneğinin 2004 yılında yaptığı kongreden sonra sürgündeki hükümet kuruldu. Sürgündeki hükümetin Başbakanı Enver Yusuf Turani ABD Bayrağını yanından eksik etmiyor. Ayrıca, sürgün hükümetinin kuruluşu dahil, Amerikancı Uygur Diyasporasının her işinde Fetullah Gülen ilişkisi de var. Parasal Kaynakları CIA ve NED’den. Bu konuyu Adnan Akfırat 31 Ekim 2004 tarihli Aydınlık’ta yazmış. Ben yeniden yazmayacağım. Yazıyı http://www.demokratmersin.com sitemizde yayınlıyoruz. Okumanızı öneririm. Başka kaynaktan okumak isteyenler için de başka bir link veriyorum:
http://washingtonhaber.blogspot.com/200 ... chive.html
Sonuç
ABD’nin Obama’nın Başkan oluşuyla birlikte hedeflerini büyüttüğü anlaşılıyor. Afganistan’da işgali genişleterek Sincan Uygur Özerk Bölgesine de komşu olacak. Sürgündeki hükümetin, ABD başkanından kendilerine Afganistan sınırları içinde toprak verilmesini istediğini de biliyoruz. Bu bile diyasporanın “Her işin başı ABD” dediğinin göstergesidir. Afganistan’ın toprak bütünlüğüne saygılarının olmamasının ayıbı da namuslu insanların taşıyamayacağı bir yüktür.
Çin ekonomisine zarar vermek için Sincan en uygun bölgedir. Bunun iki nedeni var. Birincisi, Türkmenistan’dan Çin’e petrol ve doğal gaz taşıyan boru hattı Sincan’dan geçiyor. İkincisi de, Çin’in petrol ve doğalgaz rezervlerinin yüzde 30’u Sincan bölgesinde. CIA raporunda rezerv miktarı 21 milyon ton olarak saptanmış.
ABD’de ve dünyanın çeşitli ülkelerinde NED’den ve daha bilmediğimiz pek çok kuruluştan aldıkları parayla rahat politika yapan Uygur diyasporası, kendi soydaşlarını ABD çıkarları için ateşe atmaktan, kırdırmaktan çekinmiyor.
Uygur Türkü kardeşlerimizi, Çine karşı ABD’nin kılıcı haline getirirken gözlerini bile kırpmıyorlar.
Afganistan halkına ve toprak bütünlüğüne saygı göstermemeleri de Amerikancılığın bir gereği olsa gerek.
Ender ERDEMİL, 13.07.2009
Yukarıdaki kısa paragraf, ABD’nin Sincan sorununa nasıl baktığının CIA Ulusal İstihbarat Konseyi eski Başkan Yardımcısı Graham Fuller tarafından açık ifade edilişidir. Sincan Uygur Özerk Bölgesinde yaşanan son olayları anlamamızda bize ışık tutacaktır.
Sincan Uygur Özerk Bölgesinde şiddet olayları başladığında, aynı olay üzerine dünyaya iki değişik haber duyuruldu. Bunlardan birincisi Han Çinlilerinin Uygur Türklerine karşı saldırıya geçtikleri, 140 kişinin öldüğü yolundaydı. Haberin kaynağı Dünya Uygur Kurultayı idi. Çok geçmeden Fransız kaynakları da Çin polisinin Uygur Türkleri üzerine hedef gözetmeksizin ateş açtıkları yolunda bir haberi dünyaya duyurdu..
Çin Halk Cumhuriyeti kaynaklı haberlere göre, Uygur Türkleri ayaklanma başlatarak Han Çinlilerine saldırarak can ve mal kaybına yol açtılar. Ölenler içinde Han Çinlilerinin sayısı Uygur Türklerinin sayısından fazla.
Televizyonlarda izlediğim görüntülerde, olayları bastırmaya giden Çin polisinin jop dışında silah kuşanmadığını gördüm. Polisin olayları bastırmada yetersiz kalması üzerine, silahlı askeri birlikler bölgeye geldi, ve duruma hakim oldu.
Öldürülen Uygur Türklerini gösterdiği iddia elden görüntülerin de trafik kazasında ölenlerin görüntüleri olduğu ortaya çıktı. Haberi yayınlayan gazetemiz, fotoğrafa ikinci kez sayfalarında yer vererek trafik kazası olduğunu yazdı. Al Jazeera Televizyonundan Rebia Kadeer tarafından dünyaya gösterilen fotoğrafın da olaylarla ilgisi olmadığı kanıtlandı. ABD ve Uygur diyasporası kaynaklı haberler güvenilirliğini yitirmişti.
Sincan’da bütün bu olaylarda onca insan ölürken, Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan, hiçbir Türk Cumhuriyetinden ses çıkmamıştı. Belliydi ki, işin içinde iş vardı.
Bizim Türkçü, Türk-İslam sentezcisi, İslamcı ve birçok siyasi gruptan arkadaşlarımız dışında olaya gözü kapalı tepki gösteren yoktu dünyada. Herkes olaya tepki göstermekten kaçınıyor, temkinli yaklaşıyordu.. Dünyada bizden başka Türk kalmamıştı sanki.
Pek çok haber portalında yer alan habere göre, 26 haziran’da İki Uygur’un dövülmesi olayına tepki gösteren Dünya Uygur Kongresi, Çin Halk Cumhuriyeti Büyükelçilikleri önünde dünya çapında protesto kampanyası başlattı. Bu arada da, dünyanın çeşitli ülkelerinde faaliyet gösteren 50’den fazla kuruluş ve bu kuruluşların web siteleri aracılığıyla Uygur Türkü Kardeşlerimiz ayaklanmaya çağırıldılar. Bu internet ağı aracılığıyla Uygurların anası(!) Rebia Kadeer, “cesur olun” , “daha büyük işler yapın” telkinlerinde bulundu. Önce yurtdışından, sonra da Çin içinde bazı kişiler aracılığıyla yoğun bir e-posta trafiği başlattılar. Olayların başladığı sabah da şifreli mesajlar gönderdikleri kişileri bir araya toplayıp ayaklanma başlattılar.
Rebia Kadeer, şimdi de “Artık Çinlilerle birlikte yaşayamayız.” diyor.
Rebia Kadeer
Rebia Kadeer 1951 doğumlu. 1999 yılında Çin Halk Cumhuriyetini ziyarete gelen ABD Kongre üyeleriyle buluşmaya giderken göz altına alındı. 2001 yılında devlete karşı cürüm işlemekten hüküm giydi. 2005 yılında cezası daha bitmeden, zamanın ABD Dışişleri Bakanı Condellissa Rice’nin gayretiyle serbest bırakıldı. Başkan Bush’la görüştü. Bush, bir konuşmasında kendisinden övgüyle söz etti.
Kadeer Dolar milyoneri. Servetini Çinde 10 yıl içinde yapmış. Çin, Srilanka ve ABD’de yayın yapan çeşitli haber portallarında servetini vergi kaçakçılığı ve sahtekarlıktan yaptığı yazılı. Behiç Çelik’de Bill Gates’in Kadeer’in elinden Microsoftla iş yapmasını sağladığını; Kadeer’in bu yolla zengin olduğunu yazdı.
Rebia Kadeer Uygurları kışkırtarak ayaklandırmakla suçlanıyor. Bazı portallarda yer alan habere göre, kardeşiyle olaylardan kısa süre önce yaptığı telefon görüşmesi dinlendi. Haber portallarına göre olay günü görüştüğü kardeşine Kadeer; “şimdiye kadar pek çok şey oldu. Bu akşam büyük şeyler olacak.” dedi.
Rebia Kadeer, Dünya Uygur Kurultayı’nın ve Uygur Amerikan Derneğinin başkanıdır.
Dünya Uygur Kurultayı
Dünya Uygur Kurultayı, dünyanın pek çok yerinde kurulmuş Uygur dernek ve vakıflarını bir araya getiren bir kuruluştur. Dünya Uygur Kurultayının Türkiye’deki üye kuruluşları şunlardır:
İstanbul’daki Doğu Türkistan vakfı, başkanı Mehmet Rıza Bekin (Dünya Uygur Kurultayı Onursal Başkanı);
İstanbul’da bulunan Doğu Türkistan Dayanışma Derneği, başkanı M. Seyit Tarancı;
Kayseri’de bulunan Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği, başkanı Ebubekir Türksoy.
Dünya Uygur Kurutlayı NED (National Endowment for Democracy) den yılda 215 bin Dolar almaktadır.
NED, Reagan’ın direktifiyle Demokrat Parti tarafından kurulan, ABD Kongresi ve savunma bakanlığı ile iç içe olan bir sivil toplum kuruluşudur. Ukrayna’da turuncu devrimin, Gürcistan’da Saakaşvili’nin iktidarını sağlayan gül devriminin ve daha pek çok renkli ve yumuşak devrimin hazırlayıcısıdır. Dünya ülkelerinde kurdurduğu sivil toplum kuruluşları aracılığıyla faaliyetlerini yürütür. Bu kuruluşlara ve üyelerine, işine yaradıkları sürece para dağıtır.
NED’le ilgili daha fazla bilgiyi Mustafa Yıldırım’ın “Sivil Örümceğin Ağı” kitabında bulabilirsiniz.
UAA Uygur Amerikan Derneği
Fazla söze gerek yok. Neler yaptıklarını kendi web sitelerinde anlatıyorlar:
Uygur Amerikan Derneği’nin 2004 yılında yapılan kongresine, NED Başkanı Carl Greesman’ın da katıldığını, Dünya Uygur Kurultayı (dönem) Başkanı Erkin Alptekin, Başkan Yardımcısı Mehmet Tohti, Alim Seydoff, Türkiye’den Seyit Tümtürk ve Nuri Türkel’in: NED’in Uygur Amerikan Derneğine açıktan 75 bin Dolar vermesi dolayısıyla Greesman’a teşekkür ettiklerini Gökbayrak Degisinin web sitesinden öğreniyoruz. Ayrıca web sitesinden, “İhtiyaç sahibi” Uygurlara adam başı 1500 Dolar verildiğini de öğreniyoruz. İhtiyaç sahiplerinin, ayaklanmayı başlatanlar olduğunu tahmin etmek güç değil.
Uygur Amerikan Derneği de Dünya Uygur Kurultayı gibi, NED’den her yıl 215 bin Dolar alıyor.
Sürgündeki Doğu Türkistan Cumhuriyeti Devleti
Uygur Amerikan Derneğinin 2004 yılında yaptığı kongreden sonra sürgündeki hükümet kuruldu. Sürgündeki hükümetin Başbakanı Enver Yusuf Turani ABD Bayrağını yanından eksik etmiyor. Ayrıca, sürgün hükümetinin kuruluşu dahil, Amerikancı Uygur Diyasporasının her işinde Fetullah Gülen ilişkisi de var. Parasal Kaynakları CIA ve NED’den. Bu konuyu Adnan Akfırat 31 Ekim 2004 tarihli Aydınlık’ta yazmış. Ben yeniden yazmayacağım. Yazıyı http://www.demokratmersin.com sitemizde yayınlıyoruz. Okumanızı öneririm. Başka kaynaktan okumak isteyenler için de başka bir link veriyorum:
http://washingtonhaber.blogspot.com/200 ... chive.html
Sonuç
ABD’nin Obama’nın Başkan oluşuyla birlikte hedeflerini büyüttüğü anlaşılıyor. Afganistan’da işgali genişleterek Sincan Uygur Özerk Bölgesine de komşu olacak. Sürgündeki hükümetin, ABD başkanından kendilerine Afganistan sınırları içinde toprak verilmesini istediğini de biliyoruz. Bu bile diyasporanın “Her işin başı ABD” dediğinin göstergesidir. Afganistan’ın toprak bütünlüğüne saygılarının olmamasının ayıbı da namuslu insanların taşıyamayacağı bir yüktür.
Çin ekonomisine zarar vermek için Sincan en uygun bölgedir. Bunun iki nedeni var. Birincisi, Türkmenistan’dan Çin’e petrol ve doğal gaz taşıyan boru hattı Sincan’dan geçiyor. İkincisi de, Çin’in petrol ve doğalgaz rezervlerinin yüzde 30’u Sincan bölgesinde. CIA raporunda rezerv miktarı 21 milyon ton olarak saptanmış.
ABD’de ve dünyanın çeşitli ülkelerinde NED’den ve daha bilmediğimiz pek çok kuruluştan aldıkları parayla rahat politika yapan Uygur diyasporası, kendi soydaşlarını ABD çıkarları için ateşe atmaktan, kırdırmaktan çekinmiyor.
Uygur Türkü kardeşlerimizi, Çine karşı ABD’nin kılıcı haline getirirken gözlerini bile kırpmıyorlar.
Afganistan halkına ve toprak bütünlüğüne saygı göstermemeleri de Amerikancılığın bir gereği olsa gerek.
Ender ERDEMİL, 13.07.2009