20 Haziran 2015 Cumartesi

Hayatta hiçbir şey tesadüf değildir

 
 
Bulunduğu yeri ve dünyayı değiştirme iddiasıyla hareket edenler için ideolojik ve örgütsel inşanın ardından politik konumlanma gelir. Bu üç ilke arasındaki bağlar bir devrimci merkez açısından yaşamsaldır. Örneğin; çok ileri bir dünya görüşü olan sosyalizme dayandığını öne süren bir örgütsel yapıyı yanlış bir politik konumlanmayla gereksizleştirebilir, hatta öldürebilirsiniz. Politik konumlanma bir devrimci yapının ideolojisini hayatla buluşturur, savaştaki yerini tayin eder. Çok uzaklara gitmeye gerek yok. Türkiye’nin yakın tarihi incelendiğinde, sırf bu hattaki hataları nedeniyle, kendilerini insanlığın en gelişmiş ideolojileriyle ve en kerli ferli cümleleriyle tanımlayanların cenk dışı kaldığı, emperyalizmin figüranları ya da istihbarat örgütlerinin oyuncakları olduğu görülebilir. 
 
DOST-DÜŞMAN NEYE GÖRE
 
Politik konumlanmada kritik olan baş çelişkiyi görebilmektir. Baş çelişki kabaca üretim ve bölüşüm ilişkilerindeki esas etkene göre anlaşılır. İçerisinde bulunulan zamanda sınırlar çizen, kışkırtmalar çıkartan, dengeler bozan ne ise baş çelişki odur. Günümüz koşullarında somutlayacak olursak, emperyalizme karşı mücadele öncelikli meselemizdir. Onu yalnızlaştırmak, ona karşı en geniş cepheyi kurmak çıkış yolumuzdur. Kuşkusuz her süreçte birçok çelişki vardır ve olacaktır. Ancak her aşamasında gelişimi sağlayan ve diğer tüm çelişkileri de ilerleten bir tek belirleyendir. 
 
2015 yılının Haziran ayında, Türkiye’de mücadele yürütüyorsak mevziiyi bulabilmek için müneccim olmaya gerek yok. Dost kim, düşman kim; bakacağımız adresler bellidir. Pentagon ne diyor? Washington’a ve CIA’ya bağlı “stratejik” düşünce kuruluşları ne söylüyor? Onların dünya ve Türkiye uzantıları (sermaye grupları, medya tekelleri, kalemşorları, NGO’lar vs.) ne yapıyor; anlaşılabilir. 
 
ABD’nin “vicdan” tellallığıyla etnik bölücülüğü özneleştirdiği; Türkiye’de Erdoğan, Suriye’de IŞİD (yeni adlarıyla DEAŞ, DAİŞ) karşıtlığı üzerinden planlarını yeniden yürürlüğe koymaya çalıştığı bir dönemdeyiz. Türkiye’de 7 Haziran sonuçlarının ve Suriye’de Tel Abyad’ta yaşanan gelişmelerin önümüze koyduğu ortak olgu budur. 
 
Sistemin bütün patronlarının desteğiyle, Erdoğan’a ve AKP’ye duyulan nitelikli öfkenin körleştirilerek HDP’ye baraj atlatma operasyonunun parçası haline getirilmesi bir rastlantı değildir. Aynı güçlerin bundan dokuz ay önce Kobani’deki (Ayn El Arab) çatışmalar esnasında PKK/PYD’yiseküler güçler”, “büyük insanlık” savaşçıları olarak ilan etmesi ve bugün Tel Abyad’daki tavrı da aynı şekilde. 
 
TEL ABYAD’I ANLAMAK İÇİN 
 
ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri Rakka, Haseke ve Kobani bölgesinde son 15 gün içinde yüzün üzerinde hava saldırısı düzenledi. ABD Savunma Bakanlığı sözcüsü Steve Warren’ın 17 Haziran 2015 günü yaptığı basın toplantısında da belirttiği gibi ABD, Kobani sürecinden bugüne PYD’ye kesintisiz hava desteğiyle alanlar açıyordu. Son olarak Akçakale sınır kapımıza komşu Tel Abyad şehri, ABD güçlerince IŞİD’den alınarak PYD’ye teslim edildi. Ardından Amerikan Dışişleri Bakanlığı, Irak’taki planlara Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın dahil edildiğini ve IŞİD’den geri alınan bölgelere acil mali destek sağlanacağını açıkladı.
 
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı da yaptığı açıklamayla Tel Abyad’ın ele geçirilmesinden ‘insanlığın büyük zaferi’ diye bahsedip, ‘Suriye’nin ve bütün Ortadoğu’nun demokratikleşmesinde önemli bir adım’ olarak tarif ederek Suriye ve Esad düşmanlığını yansıtıyor. Tel Abyad’a Özgür Suriye Ordusu’na bağlı Burkan El Fırat örgütü ile beraber giriş yapan PYD’nin, Suriye’ye ve Beşar Esad’a karşı ÖSO’yla birlikte hareket ettiği herkesçe biliniyor. 
 
ABD’YLE FİKRİ VE PRATİK İŞBİRLİĞİ’ 
 
Tel Abyad’ın ele geçirilmesiyle Cezire ve Kobani bölgeleri birleştirildi ve Amerika’nın Kürt koridoru planında bir adım daha atılmış oldu. YPG sözcüsü Polat Can, Kobani’nin ABD tarafından PYD’ye verilmesinin ardından, “Kobanê direnişinden önce de içinde Amerika’nın da olduğu birçok ülke ile ilişkilerimiz vardı. Birbirimizi tanıma, görüş alışverişinde bulunma vb. ilişkiler vardı. Kobanê’ye saldırılar gerçekleşince mevcut durumun aciliyeti nedeniyle var olan fikir alışverişleri pratik işbirliğine döküldü. Yani Kobanê’nin acil durumu bazı şeyleri hızlandırdı. Bu konuda hem koalisyon güçlerinin istekleri oldu, hem de bizim. Eğer bir işbirliği söz konusuysa bu en çok zor günlerde, tarafların birbirlerine sahip çıkmasıyla olur.” diyerek işbirliğini ifade etmekten çekinmemişti. Bu arada Suriye’de PYD saflarında çok sayıda Amerikan, paralı “blackwater” askerinin olduğu haberleri de  doğrulandı.  
 
Sağır sultan dahi Amerika’nın kürt koridoru planından haberdar. Ancak “Amerikan topu tüfeğiyle bile mi olsa? denmemelidir” diyerek PKK ve Amerika kuyrukçuluğunun teorisini yapan; Türk bayrağıyla sözde Rojava bayrağını yan yana getirmeyi marifet ilan eden, sistemin bütün patronlarıyla beraber HDP’ye baraj atlatma operasyonuna su taşıyan “sol” ahmaklık hala anlayamadı: Amerikan uçağıyla kardeşlik ve demokrasi gelmez! 
 
8 Haziran 2015 Türkiye’sinde mevziler yeni anayasa, özerklik ve Kemal Derviş ekonomisi meydanlarında kurulacak. Açılım, “barış” müzakereleri, Habur girişi, özerklik, Rojava, Kobani, 7 Haziran ve Tel Abyad… Hayatta hiçbir şey tesadüf değildir. İlerleyen aylarda karşımıza “özgürlük” sosuna batırılmış bölücü bir anayasa getirilebilir. 20 Haziran 2015 Türkiye’sinin en önemli sorununun etnik bölücülük olduğunu bilerek dikileceğiz karşısına.  
 
“Son söz daha söylenmedi” diyenler kılıcı kuşanacaklar. Emperyalist planları bozguna uğratarak Türkiye’yi milli ve devrimci bir rotaya sokmanın, yurtta ve dünyada barışı sağlamanın birinci koşulu Türkiye’nin birliği için öne çıkmaktan geçiyor. Çünkü Türkiye’nin birliği, Suriye’nin birliğidir. Türkiye’nin birliği Ortadoğu’nun şahsında bütün ezilenlerin özgürlüğüdür. 
 
Aykut Diş 
20.06.2015
Aydınlık