3 Ekim 2017 Salı

Bazen Seyretmek Ölümdür!

Irak’ı işgal eden ABD, 8 Mart 2004 günü 53 sayılı geçici yasa ile bir yeşil hat ilan etti. Bunun amacı Dohuk, Erbil ve Süleymaniye vilayetlerinde yaşayan Kürtleri askeri olarak koruma altına almaktı. Ancak bu yeşil hat, oldubittilerle sürekli olarak batı ve güneye doğru genişliyor. Kuzey Irak’ta Kürtler bu hattın dışında 50 bin km. karelik alanın da tapusunu istiyor! Gelinen aşamada, Irak nüfusunun yüzde 13’ünü oluşturan Kürtler fiilen Irak topraklarının yüzde 34’ünü denetim altında tutuyor. Ancak bu gelişme tesadüf değil! Projenin mühendisi ilk günden itibaren böyle bir ortam yaratmak için çalıştı.

BÖLÜNME ANAYASASI

ABD’nin dayattığı ve 2005 yılında kabul edilen anayasa bir bölünme anayasasıydı. Bu anayasada Irak, bir “diller, dinler, mezhepler, milliyetler, etnik gruplar devleti” olarak tasvir ediliyordu. Ordu içinde bile etnik dengeler gözetilecekti. Kürdistan Bölgesel Hükümeti anayasal koruma altına alınıyor ve başka bölgesel hükümetlerin kurulması için de kapı aralık bırakılıyordu.

Projenin mühendisinin başkentine uzanalım. ABD Kongre üyeleri üst üste yaptıkları açıklamalarla Barzani’ye destek veriyor. Cumhuriyetçi Trent Franks ortalama eğilimi yansıtıyor: “Bağdat Hükümeti bu topraklar üzerinde yaşayan diğer halklar gibi Irak’taki Kürtlerin can güvenliğini sağlayamadı.” 

Peki niçin? İsterseniz geriye uzanalım ve işgalin sıcak günlerini hatırlayalım. ABD’nin kurduğu Irak Silahlı Kuvvetlerinde muharip uçak yoktu, muharip harp gemisi yoktu; 7 hafif piyade tümeni ve sadece bir zırhlı tümen vardı. Etnik kotalarla ordunun birlik ve berberlik ruhu ve hiyerarşik düzeni yok edilmişti. Diğer bir ifade ile üç kuruşluk IŞİD’e teslim olacak bir ordu bilerek ve kasıtlı olarak kurdurulmuştu.

ABD, bu tür kirli ve sinsi tuzaklar kurarken, söylemini hiç değiştirmedi: “Irak’ın toprak bütünlüğüne saygılıyız.” Birkaç gün önce ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Heather Nauert şunları söyledi: 

“Hem Bağdat hem de Erbil’deki dostlarımızla görüşmeyi sürdüreceğiz. Askeri müdahaleye karşı çıkarız. ABD’nin kaygıları, bu referandumun zamanlaması ve Irak’ın bütünlüğüne yönelikti, bölünmeyi istemediğimiz yönündeydi. Bağdat’tan yana taraf tutmuyoruz; birleşik ve demokratik bir Irak görmek istiyoruz." 

Sözcü Hanımefendi, herkesi kör âlemi sersem sanıyor! Bu ifadenin ruhu çok açık! Bir taraf ABD’nin dayattığı anayasayı çiğniyor, diğer taraf anayasa çerçevesinde tedbirler alıyor. Sözcü, tarafsızlık söylemi ile sadece lafazanlık (demogoji) yapıyor... Ancak maalesef bu sözler, ülkemizde bile hem de bakan düzeyinde anlaşılmadığına göre, Bayan Nauert bu tiyatroya devam edebilir.

İLK ADIMLAR HIZLI ATILMALI!

Bir amfibi harekâtta ilk anlar hayatidir. Çünkü başlangıçta sıfır olan yetenekler, zamanla orantılı olarak geometrik olarak büyür. Diğer bir ifade ile savunan açısından müdahale ne kadar gecikirse, başarı şansı o kadar az olur. Başlangıç anında bir bölük ile savaşırken, 2 saat sonra bir kolordu ile savaşmak zorunda kalırsınız. 

Kriz yönetimi de böyledir. Her gecikme, karşı tarafa normalleşme için zaman kazandırır. Karşınızda emperyalist merkezler varsa, basın organlarınız bile size karşı çıkar ve kafaları bulandırır. Ortak hareket eden bölge ülkelerini birbirine düşürecek kışkırtıcı haberler yaymaya başlarlar. Statükoyu bozanlar, bilerek anlamsız polemikler yaratarak zaman kazanır ve bu süre zarfında cephelerini tahkim ederler.

Müdahalede hedef, belirli bir sınır içinde bağımsızlık iddiasında bulunan bir topluluğun, o sınırlar içinde otoritesini kabul ettiremediğini fiziki olarak gösteren eylemleri hayata geçirmek olmalıdır. Burada öncelik, zaten tartışmalı olduğu Barzani tarafından da itiraf edilen bölgelere verilmelidir. Örneğin Kerkük, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi sınırları içinde değildir. Irak Parlamentosu, Vali Kerim’in azledilmesi dâhil, bir dizi karar almıştır. Irak Merkezi Hükümeti, bu kararları uygulamada geciktiği ya da zafiyet gösterdiği takdirde, inisiyatifi karşı tarafa bırakır. Çözümün anahtarı hızlı ve kararlı olmaktır. Sorun dondurulursa, haklı olmanız bir anlam ifade etmez! Dağlık Karabağ sorununda Azerbaycan haklı değil mi?

Soner POLAT
Aydınlık/30.09.2017