14 Ekim 2017 Cumartesi

Bin Yıllık Hesaplaşma Bu ve Biz Kazanacağız

Vize skandalı ABD’nin bütün kirli hesaplarını deşifre etti. FETÖ’nün başarısız olması, ABD ile bağlantılarının açığa çıkması, Fırat Kalkanı’ndan sonra İdlib’de başlatılan operasyonun Batı’ya doğru genişleyecek olması “terör koridoru” planlarını ve Türkiye’ye yeni saldırı hazırlıklarını suya düşürdü. ABD yönetimi Türkiye’ye karşı ilan edilmemiş bir savaş başlattı. Biraz geniş bakalım:

15 Temmuz, sadece bir FETÖ darbe girişimi değil, ABD’nin Türkiye’ye açık müdahalesiydi. Klasik darbe girişimlerinden farklı bir dış müdahaleydi.  Senaryo Türkiye’de devlet sisteminin hücrelerine kadar yerleştirilmiş Gülen ve terör örgütü üzerinden uygulandı.

Türkiye kontrol altına alınacak, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ona destek olan öncü çevre tamamen tasfiye edilecek, ülke yeniden ABD eksenine çekilip vesayet altına alınacaktı. Hatta bundan ötesi vardı:

O gece milletimiz dünya sistemini tarihe gömdü!

Senaryo başarıldığında PKK unsurları harekete geçirilip Türkiye bölünecek, Erdoğan’a Marmaris’te suikast düzenlenecek ya da esir alınacaktı. Türkiye efsanesi, yıldızlaşan ülke hayalleri tarihe gömülecek, yüz yıl sonra yeniden varolma, yükselişe geçme hesapları sıfırlanacaktı.

15 Temmuz gecesi milletimiz, bir darbeyi değil bir işgal harekatını püskürttü. Çokuluslu konsorsiyumun Türkiye planlarını alt üst etti. Dünya tarihine bir model, direniş örneği sundu. Uluslararası sistem dediğimiz işgal ve hegemonya düzeninin itibarını yerle bir etti. Bu, ABD için ağır bir yenilgi, rezil olma haliydi.  İlk kez planları tutmamış, ilk kez başarısızlığı tatmışlardı.

ABD büyükelçisi Bass o cinayetlerden sorumludur

ABD’nin Ankara Büyükelçisi John Bass, bu saldırının tam merkezindeydi. O ve ekibi, 15 Temmuz gecesi cinayetlerin hepsinden sorumludur. Türkiye’nin Cumhurbaşkanı’na suikast düzenlemekten, bu planı uygulamaktan da sorumludur. Türkiye’deki FETÖ’cü CIA ajanlarının kaçırılmasından da sorumludur. Milletin meclisini bombalamaktan da sorumludur.

Şimdi elçilikteki kuryeler, casuslar gözaltına alınıp sorguya tabi tutulunca, kirli bağlantılar ortaya çıkmaya başlayınca, Bass ortalığı ateşe verdi, giderayak bombayı patlattı. Vize krizi ile kirli dosyaları, kanlı senaryoları gizlemeye çalışıyor.

İlan edilmemiş bir savaş başlattılar..

Vize krizi, Türkiye ile ABD arasındaki derin ayrışmanın tek göstergesi değildir. Askeri ambargo, Ankara-Washington arasındaki psikolojik savaş ve en önemlisi de Güney’de oluşturulan terör koridoru, yüzlerce kilometrelik cephe ABD’nin Türkiye’ye ilan edilmemiş bir savaş başlattığının göstergeleridir.

Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en büyük tehdidiyle karşı karşıyadır. Barzani’nin referandum kararı bu savaşın bir parçasıdır. PKK/PYD üzerinden yürütülen her müdahale, bölgeye yönelen dış tehdittir, saldırıdır. Bunlar aynı zamanda Türkiye’ye karşı ABD’nin açık saldırısının unsurlarıdır. 

Erdoğan’ı durdurma, Türkiye’yi durdurma

“Erdoğan’ı durdurma” projeleri “Erdoğan ve Türkiye’yi durdurma” projesine dönüşmüş, ABD’nin bölgeye yaptığı askeri yığınak Türkiye için öncelikli ve yakın tehdit haline gelmiştir. 15 Temmuz’da FETÖ ile yapılamayanı şimdi Suriye ve Irak’ın kuzeyinden cepheler açarak yapmaya çalışıyorlar.  Buna devam edecekler.

Cepheyi daha da güçlendirecekler, Türkiye’yi nefes alamaz hale sokmaya çalışacaklardır. Bir NATO müttefikine karşı PKK, PYD ve DEAŞ gibi terör örgütlerini müttefik ilan eden ABD yönetimi, son olarak Barzani’yi de bu cepheye katmış, Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eder hale gelmiştir. Bunu başarıp başaramaması değil, bunu düşünebilmesi çok büyük bir skandal, dünya için tehlikeli bir eğilimdir.

O harita en öncelikli ve en yakın tehdittir!

Irak ve Suriye’nin kuzeyinde çizilen harita, bütün coğrafya için tehdittir, bundan sonra her ülkenin başına gelebileceklerin açık işaretidir. İster Batı ittifakında yer alsın ister ona karşı olsun bölgedeki bütün ülkeler bu çerçevede tehdit edilmekte, parçalanma riskiyle karşı karşıya bırakılmaktadır.

Türkiye için ABD ve Avrupa ile ittifak bir gelecek garantisi değildir artık. Çünkü tehdit müttefiklerden gelmekte, Türkiye, İran ve S. Arabistan için parçalanma haritaları bu başkentlerde çizilmektedir. Dünyanın güç haritası hızla değişirken Türkiye kendine yeni güvenlik alanları aramak, bunları iyi değerlendirmek, cesur kararlar vermek zorundadır.

Türkiye bu saldırıyı da savuşturmayı bilecektir!

Batı’nın ağır ambargosu altındaki bir ülke, üstelik bütün terör unsurları üzerinden saldırılara maruz kalan bir ülke, kendi geleceğini güvenceyle alacak her türlü radikal adımı atmakla yükümlüdür. Yüz yıllardır gücü ve arayışı en rasyonel şekilde kullanan bir siyasi akla, birikime sahip Türkiye, yeni tehditleri çok iyi değerlendirip gereken adımları atacaktır.

15 Temmuz, bu akılla, bu aklın toplumu şekillendirmesiyle savuşturuldu. Şimdi yeni bir cephe açtılar. Suriye ve Irak’ın kuzeyinden Türkiye’yi vurmaya hazırlanıyorlar. Bu amaçla yığınak yapıyorlar. Bu amaçla iki ülkeyi bölüyorlar. Akdeniz’den İran sınırına kadar ülkemizin bütün güney sınırlarını askeri üslerle, füze rampalarıyla, eğitim kamplarıyla, garnizonlarla donatacaklar.

15 Temmuz sonrası ikinci dalga: Direnişe hazır olun

Buradan Türkiye’yi sıkıştıracaklar, Anadolu’da boğmak isteyecekler. Bunu yaparken içeride yeni etnik kavgalar çıkarmaya, bugünkü milli ekseni bertaraf edecek yeni siyasi kadrolar ve hareketler oluşturmaya çalışacaklar. Dolayısıyla 15 Temmuz’un ikinci dalgası, ikinci müdahale saldırıları başlamıştır.

Türkiye’nin büyümesini, yüz yıl sonra yeniden ayağa kalkmasını, kendini ve çevresini harekete geçirmesini hazmedemeyen bir çokuluslu konsorsiyum oluşturulmuş, bu oluşum üzerinden FETÖ yerine başka çevreleri ikame edip “Türkiye cephesini açın!” talimatı verilmiştir. Öyleyse yeni mücadele de başlamıştır!

Bu, bin yıllık bir kavgadır ve biz bunu kazanacağız..

Bu büyük bir kavgadır. Bu, Selçuklu’dan, Osmanlı’dan bu yana devam eden derin bir hesaplaşmadır. Bu, Birinci Dünya Savaşı ile perişan edilen bir Türkiye’nin, coğrafyanın mücadelesidir. Türkiye’nin Hindistan sınırlarına kadar yapılan bir varolma mücadelesidir. Türkiye bu mücadelenin en ön safındadır. Çünkü siyasi tarihi boyunca bütün mücadelelerin en ön safında olmuş bir ülkedir.

Biz bu oyunu kazanacağız. Bu çokuluslu saldırıların üstesinden geleceğiz. Tarih yapıcı rol yine engellenemeyecek, tarihin akışı durdurulamayacak. Bu yüzden Fırat Kalkanı müthiş bir jeopolitik hamleydi. Dün İdlib’e giren TSK unsurları aynı jeopolitik hesabın parçasıdır. İran sınırından Akdeniz’e uzanan ABD/İsrail koridoru kesinlikle engellenmelidir çünkü bu bir gelecek hesabı, varoluş sorunudur.

O silahlar bizim için getiriliyor, hiç kimse bunu inkar edemez

Hiç kimse bu meseleyi bir etnik meseleye sıkıştırarak bize yutturamaz. Hiç kimse bu büyük parçalanma senaryosunu Türk-Kürt ayrışması diye pazarlayamaz. Hiç kimse bölgeye yönelen çokuluslu istila hesaplarını mezhep kimlikleri arasına sıkıştıramaz. Hiç kimse bu oyunları milletimize bir körleştirme operasyonuyla servis edemez. Hiç kimse Türkiye’nin aldığı pozisyonu, başkası adına sorgulayıp bu ülkeyle tuzak kuramaz.

Ülkemize yönelik saldırılar artık açık açık yürütülmektedir. Örgütler üzerinden yürütülse de, ABD’nin sınırlarımıza yığdığı, PKK’ya sevkettiği silahların yarın doğrudan Türkiye’ye karşı kullanılacağını görmemek ahmaklıktır. Hal böyle iken, bu ülkeyi iç savaşa sürüklemeye çalışanların şimdi Suriye ve Irak üzerinden vurma yolunda adım atılmasını göremeyecek kadar kör değiliz.

Bedeli ne olursa olsun o kuşak engellenecek..

Çünkü biz tarihin hiçbir döneminde “kör” olmadık. Sadece güçsüz kaldık, hareket edemez hale getirildik ama o derin siyasi aklı hiç kaybetmedik. Yine öyleyiz. Yine o akılla hareket ediyoruz. Bu yüzden tehdidin kimden ve nasıl geldiğini görüyoruz. Bu yüzden Suriye ve Irak’ın kuzeyinden yaklaşan tehlikeye karşı önlem alıyoruz. Bu yüzden Türkiye kamuoyuna pazarlanan yalan/dolanlara aldırmıyoruz.

Öyleyse, bedeli ne olursa olsun o kuşak engellenecektir. Türkiye’ye yönelik çevreleme, kuşatma harekatına karşı bir “öz savunma” harekete geçirilmiştir ve bu devam edecektir, etmelidir. Afrin’den, Ayn el Anrab’dan, Irak’ın kuzeyinden müdahalelerle o çokuluslu harita boşa çıkarılacaktır.

‘Acımasız Mücadele’, büyük hesaplaşma..

Bu kuşaktaki her hareketimiz Türkiye’yi savunma harekatıdır. Savaşı Türkiye’ye taşımaya çalışanları durdurma çabasıdır. Türkiye için çizdikleri bölünmüş haritaları yüzlerine çarpma mücadelesidir. Bölgemizin sonsuz etnik savaşlara, mezhep çatışmalarına sürüklemek isteyenlere “dur” deme girişimidir.

Bu bir “Acımasız Mücadele”dir. Tehdit tanımlanmıştır, nereden ve nasıl geleceği görülmüştür. Türkiye’nin yerlileşmesi, millileşmesi, büyümesi, yeniden yükseliş çağı başlatması hedef alınmaktadır. Bunu başaramayacaklar ama olağanüstü bir hesaplaşma bizi beklemektedir.

İdlib’de başlatılan harekat Afrin’e, Tel Abyad’a uzanmalı

15 Temmuz’un ikinci dalgasına, Güney’den ve içeriden gelecek saldırılara karşı teyakkuz durumu göz önüne alınmalıdır. Bu yüzden Türkiye, İdlib’le başlattığı süreci kim ne derse desin, kimler ne kadar çığırtkanlık yaparsa yapsın tamamlamak zorundadır. Bu yüzden Türkiye, nükleer teknoloji dahil, olağanüstü savunma hazırlıklarına girmek zorundadır.

Çok yakında bize bu krizleri taşıyanların evlerinde ne krizler yaşandığına tanık olacağız. Etnik krizlerin, ırkçı çözülmelerin kapılarını nasıl çaldığına tanık olacağız. Dünya artık Atlantik’ten yönetilmiyor. O dönem çoktan kapandı.

Türkiye için vesayet dönemi de kapandı. O yüz yıl sona erdi.  Anlamadıkları bu. Yakında anlayacaklardır!

ABD ve ortakları birçok terör örgütünü İncirlik’ten yönetiyor

Vize meselesi basit bir tepki değildir. Kafalarında olan düşünceyi açığa çıkarmıştır. ABD artık müttefik değildir ve olamayacaktır. İncirlik gibi askeri üsler, Türkiye’nin ulusal güvenliği için bir tehdit haline gelmiştir. Kesinlikle masaya yatırılmalı, terörle mücadele kapsamında değerlendirilmelidir.

Çünkü ABD ve ortakları birçok terör örgütünü İncirlik’ten yönetiyor!

İbrahim KARAGÜL
Yeni Şafak / 10.10.2017