25 Ekim 2017 Çarşamba

Prof. Michel Chossudovsky: Ortadoğu ve Asya Jeopolitiği: Askeri İttifaklarda Kayma ?

Jeopolitik ittifaklarda, Güney Asya’da ve genişletilmiş Ortadoğu Merkezi Asya bölgesinde, ABD hegemonyasını zayıflatmaya yönelik derin bir kayma ortaya çıkmaktadır.
Amerika’nın sadık müttefiklerinden birkaçı, safını değiştirmiş durumda. NATO ve Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin ikisi de krizde.
Türkiye ve NATO
NATO, büyük ölçüde Ankara ile Washington’ın karşı karşıya gelmesinden kaynaklanan derin bir anlaşmazlık içinde.
NATO’nun nüfuzlu ülkesi Türkiye, şimdilerde, Kuzey Suriye’deki ABD destekli Kürt isyancılarla savaşmaktadır. (şöyle ki: NATO üyesi olan ABD, NATO’nun üyesi bir devlete karşı savaşan Kürt isyancıları desteklemekte ve finans sağlamaktadır)
Türkiye, halen NATO’nun resmen bir üyesi olmayı sürdürürken (yani, NATO’yla bütünleşmiş ve eş-güdümli bir hava savunma sistemine sahip iken), Erdoğan yönetimi, Rusya’dan, büyük bir ihtimalle Amerika’nın Kuzey Suriye’deki Kürt vekillerine karşı kullanılabilecek S-400 hava savunma sistemlerini satın almıştır.
Bir NATO üyesi devlet, ABD-NATO destekli isyancılara karşı, ABD-NATO ittifakının düşmanı bir hava savunma sistemini kullanıyor olacaktır.
Sonuç olarak Türkiye, Suriye topraklarının bir kısmının ilhakı amacıyla Kuzey Suriye’ye birlikler sevk etmiştir. Moskova ve Ankara bir çıkar ittifakı oluşturmuştur.
İsrail, “Büyük İsrail”in meydana getirilmesinde bir atlama tahtası olarak gördüğü, Irak ve Kuzey Suriye’de bir Kürt devletinin kurulmasının sıkı bir destekçisidir. Tel Aviv, İsrail’den 200 binden fazla Yahudi etnik Kürdü Irak’n Kürdistan bölgesine yerleştirmeyi düşünmektedir. Türkiye ve İsrail arasındaki iki taraflı askeri işbirliği anlaşması tehlikededir. Tabii; bu gelişmelerin, İsrail’de bir ABD askeri üssünün kurulmasını da içerecek şekilde, ABD-İsrail askeri işbirliğinin takviyesine yol açacağını da söylemeye gerek yok.
Bu arada, Türkiye, sonuç itibariyle genişletilmiş Ortadoğu’da ABD-NATO stratejilerinin zayıflatılmasında katkısı olan İran’la daha yakın ilişkiler kurdu.
Yeni Ortadoğu
Washington’un stratejisi, Türkiye ve İran’ı da kapsayan Ortadoğu’daki bölgesel ekonomik güçlerin istikrarsızlaştırılmasına ve zayıflatılmasına dayanır. Bu politika, bir siyasi parçalanma sürecini de beraberinde getirir (aşağıdaki haritaya bakınız).
Körfez savaşından beri (1991), Pentagon, Türkiye’nin yanı sıra İran, Suriye ve Irak’tan toprak ilhakıyla bir “Özgür Kürdistan” oluşturmayı tasarlamaktadır (Aşağıdaki ABD askeri akademisi’nin haritasına bakınız).

Bu koşullarda, Türkiye, NATO’nun aktif bir üyesi olarak kalmayı sürdürecek mi ?

Ralph Peters Haritası: Yeni Ortadoğu için Proje

Katar ve Suudi Arabistan
Suudi Arabistan’ın doğrudan Katar’a yönelik ekonomik ablukası, jeopolitik ittifakların arasını bozmuş, bu durum da ABD’nin Basra Körfezi’nde güç yitirmesine neden olmuştur.
Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (GCC-The Gulf Cooperation Council), Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’in Katar’a karşı Suudi Arabistan’ın yanında saf tutmasıyla, ciddi bir şekilde ayrışmıştır. Diğer yandan, Katar,  Umman ve Kuveyt’in desteğine sahiptir. Yakın zamana kadar ABD’nin İran’a karşı sadık Ortadoğu müttefiki olan  Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin, bütünüyle karmaşa içinde olduğunu söylemeye gerek yok.
ABD’nin Ortadoğu’daki en büyük askeri üssü Katar’da iken, Katar yönetiminin İran’la yakın ilişkisi bulunmaktadır. Üstelik, Suudilerin ablukasından hemen sonra, Katar’ın yardımına Tahran koşmuştur.
ABD Merkez Komutanlığı (USCENTCOM)’nın, Doha dışındaki bir ABD askeri üssü’nde karagahı bulunurken, boru hatlarını da içine alacak şekilde petrol ve gaz endüstrisi’nde Katar’ın ana ortağı İran’dır. Dahası, Rusya ve Çin’in ikisi de Katar’ın petrol ve gaz endüstrisi’ne aktif olarak katılmış bulunmaktalar.
İran ve Katar, ortak bir mülkiyet yapısı altında, deniz doğal gazının çıkartılmasında aktif olarak işbirliği yapmaktadırlar. Basra Körfezi’nde bulunan ve  stratejik öneme sahip olan bu deniz gazı alanları, dünyanın en geniş deniz gazı rezervlerini oluşturur. 

Başka bir deyişle, Katar İran’la aktif bir işbirliği içindeyken, aynı zamanda ABD ile de, pratikte doğrudan İran’a yönelik bir askeri işbirliği anlaşmasına sahip. Katar’da yerleşik bulunan Birleşik Devletler Merkez Komutanlığı, Birleşik Devletler-NATO’nun, aralarında İran’ın da bulunduğu düşmanlarına karşı yapılan askeri operasyonlardan sorumludur ve bu İran, aynı zamanda Katar’ın petrol ve gaz endüstrisindeki ana ortağıdır. Bu birbirini çapraz kesen ittifakların yapısı çelişkili. Acaba, Birleşik Devletler Katar’da rejim değişikliğini mi amaçlayacak?
Bütün bunlar olup biterken, Türkiye de Katar’da bir askeri üs kurdu.
Bu yeni gruplaşmaların, aynı zamanda, petrol ve gaz boru hattı güzergahları ile doğrudan ilişkisi var. Katar, Rusya’nın desteklediği Aseluye dışında İran, Irak ve Suriye’den geçen İran temelli boru hattı güzergahı lehine, Suudi Arabistan ve Ürdün üzerinden geçen (başlangıçta Türkiye’nin sponsor olduğu) boru hattı güzergahından vazgeçti.
Suudi ablukasının bir sonucu olarak, Rusya’nın, Avrupa’ya giden gaz boru hatları üzerindeki jeopolitikal kontrolü güçlendi.




Ayrıca, Katar, İran’ın Aseluye limanı vasıtasıyla İran’ı Pakistan ve Çin’e bağlayan boru hattı güzergahlarını birleştirmeyi de planlıyor.


Pakistan, Hindistan ve Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ)
Jeopolitik ilişkilerde, Birleşik Devletler’in, Orta ve Güney Asya’daki hegemonyası üzerinde derin bir etkisi olan başka büyük bir kayma oldu.
9 Haziran 2017 tarihinde, Hindistan ve Pakistan’ın her ikisi birden, aynı anda, Çin ve Rusya’nın hakimiyetindeki, Avrasya’nın ekonomik, siyasi ve ortak güvenlik örgütü Şangay İşbirliği Örgütü’nün üyesi oldu. Hindistan ve Pakistan’ın ŞİÖ’ye üyeliklerinin, bu ülkelerin Birleşik Devletlerle olan askeri işbirliği anlaşmalarını etkileyeceğini söylemeye gerek duymuyorum.
Karargahı Pekin’de olan ŞİO, her ne kadar resmi olarak askeri bir ittifak değilse de, ABD-NATO ve müttefiklerine karşı jeopolitik, stratejik bir denge unsuru görevi görmektedir. Son birkaç yıldır, ŞİÖ, askeri işler ve istihbaratta işbirliğini genişletmiştir. Savaş oyunları, ŞİÖ’nün gözetimi altında oynanmaktadır.
Pakistan ve Hindistan’ın tam üyeliğiyle birlikte, ŞİÖ, şu anda Dünya nüfusunun yaklaşık yarısını oluşturan geniş bir alanı kapsamaktadır.


ŞİÖ Genişlemesi
Her iki ülkenin eş zamanlı olarak ŞİÖ’ye tam üye olarak katılımı sadece sembolik bir anlama sahip değildir, aynı zamanda jeopolitik gruplaşmalarda, ekonomik ve askeri anlaşmaların yapısı üzerinde “de facto” etkiye sahip tarihi  bir kayışa işaret etmektedir. Ayrıca, bu durum, Hindistan ve Pakistan arasındaki geçmişten gelen çatışmalar üzerinde de etkiye sahiptir.
Kaçınılmaz olarak, bu tarihi kayma, Pakistan ve Hindistan ile savunma ve ticaret anlaşmalarına sahip olan Washington’a karşı bir darbe niteliğindedir.
Hindistan, Washington ile sıkı bir şekilde aynı hizada durmayı sürdürürken, Amerika’nın Pakistan üzerindeki politik gücü (askeri ve istihbarat anlaşmaları ile vasıtasıyla), Pakistan’ın Çin’le olan ticaret ve yatırım anlaşmalarının bir sonucu olarak zayıflamaktadır. Ayrıca, Hindistan ve Pakistan’ın, Rusya, Çin ve Orta Asya ile işbirliğini olduğu kadar her iki ülke arasındaki ilişkileri de destekleyen ŞİÖ’ne girmesi, bu ülkelerin Birleşik Devletler ile olan tarihsel bağlarının da zararına olmaktadır.
Başka bir ifadeyle, ŞİÖ’nün genişlemesi, Amerika’nın Güney Asya ve daha kapsamlı olarak Avrasya bölgesindeki hegemonik tutkularının gücünü azaltmaktadır. Bunun, enerji boru hattı güzergahları, ulaşım koridorları, sınırlar ve karşılıklı güven, denizlere ait haklar üzerine de etkisi vardır.
2007 yılından beri, Pakistan’ın Çin ile olan iki taraflı ilişkilerinin gelişimiyle Birleşik Devletler’in Pakistan politikası (bu politika, büyük ölçüde, Washington’ın Pakistan askeri istihbaratı ile olan bağlarının yanı sıra Amerika’nın askeri varlığına dayanmaktadır)  üzerindeki debriyajı giderilmez biçimde zayıflamış bulunuyor.
Pakistan’ın ŞİÖ’ye tam üyeliği, Çin ve İran ile olan bağları İslamabad yönetiminin gücünü pekiştirecektir.
Son Sözler
Tarih, bize, siyasi ittifakların yapısının önemli olduğunu söylüyor.
Birleşik Devletler ile ya da ona karşı bir seri çelişkili çapraz-kesim koalisyonlar gözler önüne seriliyor.
Siyasi ve askeri ittifaklarda, Asya ve Ortadoğu’da ABD hegemonyasının zayıflamasına büyük ölçüde katkıda bulunan kaymalara şahit oluyoruz.
Türkiye, NATO’dan çekilmeye niyetli mi ? Washington ile iki taraflı ilişkileri karmaşa içinde.
Bu arada, Amerika’nın Ortadoğu’daki sadık müttefiki Körfez İşbirliği Konseyi uzun süredir işlevsiz. Katar, kendisini İran’la hizalamakla kalmıyor Rusya ile aktif olarak işbirliği yapıyor.
Buna karşılık, Amerika’nın Pakistan ve Hindistan’ın ikisiyle de olan ikili askeri işbirliği anlaşmaları da, iki ülkenin de, Çin ve Rusya’nın hakim olduğu “de facto” askeri bir ittifak olan ŞİÖ’ye girişinden etkilenmiş durumda.
Prof. Michel Chossudovsky
Global Research, 30 Eylül 2017