Jeopolitik ittifaklarda, Güney Asya’da ve genişletilmiş
Ortadoğu Merkezi Asya bölgesinde, ABD hegemonyasını zayıflatmaya yönelik derin
bir kayma ortaya çıkmaktadır.
Amerika’nın sadık müttefiklerinden birkaçı,
safını değiştirmiş durumda. NATO ve Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin
ikisi de krizde.
Türkiye ve NATO
NATO, büyük ölçüde Ankara ile Washington’ın
karşı karşıya gelmesinden kaynaklanan derin bir anlaşmazlık içinde.
NATO’nun nüfuzlu ülkesi Türkiye, şimdilerde,
Kuzey Suriye’deki ABD destekli Kürt isyancılarla savaşmaktadır. (şöyle ki: NATO
üyesi olan ABD, NATO’nun üyesi bir devlete karşı savaşan Kürt isyancıları
desteklemekte ve finans sağlamaktadır)
Türkiye, halen NATO’nun resmen bir üyesi olmayı sürdürürken
(yani, NATO’yla bütünleşmiş ve eş-güdümli bir hava savunma sistemine sahip iken),
Erdoğan yönetimi, Rusya’dan, büyük bir ihtimalle Amerika’nın Kuzey Suriye’deki
Kürt vekillerine karşı kullanılabilecek S-400 hava savunma sistemlerini satın
almıştır.
Bir NATO üyesi devlet, ABD-NATO destekli
isyancılara karşı, ABD-NATO ittifakının düşmanı bir hava savunma sistemini
kullanıyor olacaktır.
Sonuç olarak Türkiye, Suriye topraklarının bir
kısmının ilhakı amacıyla Kuzey Suriye’ye birlikler sevk etmiştir. Moskova ve
Ankara bir çıkar ittifakı oluşturmuştur.
İsrail, “Büyük İsrail”in meydana getirilmesinde
bir atlama tahtası olarak gördüğü, Irak ve Kuzey Suriye’de bir Kürt devletinin
kurulmasının sıkı bir destekçisidir. Tel Aviv, İsrail’den 200 binden fazla
Yahudi etnik Kürdü Irak’n Kürdistan bölgesine yerleştirmeyi düşünmektedir.
Türkiye ve İsrail arasındaki iki taraflı askeri işbirliği anlaşması
tehlikededir. Tabii; bu gelişmelerin, İsrail’de bir ABD askeri üssünün
kurulmasını da içerecek şekilde, ABD-İsrail askeri işbirliğinin takviyesine yol
açacağını da söylemeye gerek yok.
Bu arada, Türkiye, sonuç itibariyle
genişletilmiş Ortadoğu’da ABD-NATO stratejilerinin zayıflatılmasında katkısı
olan İran’la daha yakın ilişkiler kurdu.
Yeni Ortadoğu
Washington’un stratejisi, Türkiye ve İran’ı da
kapsayan Ortadoğu’daki bölgesel ekonomik güçlerin istikrarsızlaştırılmasına ve
zayıflatılmasına dayanır. Bu politika, bir siyasi parçalanma sürecini de
beraberinde getirir (aşağıdaki haritaya bakınız).
Körfez savaşından beri (1991), Pentagon, Türkiye’nin
yanı sıra İran, Suriye ve Irak’tan toprak ilhakıyla bir “Özgür Kürdistan”
oluşturmayı tasarlamaktadır (Aşağıdaki ABD askeri akademisi’nin haritasına
bakınız).
Bu koşullarda, Türkiye, NATO’nun aktif bir üyesi
olarak kalmayı sürdürecek mi ?
Ralph Peters
Haritası: Yeni Ortadoğu için Proje
Katar ve Suudi Arabistan
Suudi Arabistan’ın doğrudan Katar’a yönelik ekonomik
ablukası, jeopolitik ittifakların arasını bozmuş, bu durum da ABD’nin Basra
Körfezi’nde güç yitirmesine neden olmuştur.
Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (GCC-The Gulf
Cooperation Council), Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’in Katar’a karşı
Suudi Arabistan’ın yanında saf tutmasıyla, ciddi bir şekilde ayrışmıştır. Diğer
yandan, Katar, Umman ve Kuveyt’in
desteğine sahiptir. Yakın zamana kadar ABD’nin İran’a karşı sadık Ortadoğu
müttefiki olan Körfez Arap Ülkeleri
İşbirliği Konseyi’nin, bütünüyle karmaşa içinde olduğunu söylemeye gerek yok.
ABD’nin Ortadoğu’daki en büyük askeri üssü Katar’da
iken, Katar yönetiminin İran’la yakın ilişkisi bulunmaktadır. Üstelik,
Suudilerin ablukasından hemen sonra, Katar’ın yardımına Tahran koşmuştur.
ABD Merkez Komutanlığı (USCENTCOM)’nın, Doha dışındaki
bir ABD askeri üssü’nde karagahı bulunurken, boru hatlarını da içine alacak
şekilde petrol ve gaz endüstrisi’nde Katar’ın ana ortağı İran’dır. Dahası, Rusya
ve Çin’in ikisi de Katar’ın petrol ve gaz endüstrisi’ne aktif olarak katılmış
bulunmaktalar.
İran ve Katar, ortak bir mülkiyet yapısı altında,
deniz doğal gazının çıkartılmasında aktif olarak işbirliği yapmaktadırlar.
Basra Körfezi’nde bulunan ve stratejik
öneme sahip olan bu deniz gazı alanları, dünyanın en geniş deniz gazı
rezervlerini oluşturur.
Başka bir deyişle, Katar İran’la aktif bir işbirliği
içindeyken, aynı zamanda ABD ile de, pratikte doğrudan İran’a yönelik bir
askeri işbirliği anlaşmasına sahip. Katar’da yerleşik bulunan Birleşik
Devletler Merkez Komutanlığı, Birleşik Devletler-NATO’nun, aralarında İran’ın
da bulunduğu düşmanlarına karşı yapılan askeri operasyonlardan sorumludur ve bu
İran, aynı zamanda Katar’ın petrol ve gaz endüstrisindeki ana ortağıdır. Bu
birbirini çapraz kesen ittifakların yapısı çelişkili. Acaba, Birleşik Devletler
Katar’da rejim değişikliğini mi amaçlayacak?
Bütün bunlar olup biterken, Türkiye de Katar’da bir
askeri üs kurdu.
Bu yeni gruplaşmaların, aynı zamanda, petrol ve gaz
boru hattı güzergahları ile doğrudan ilişkisi var. Katar, Rusya’nın
desteklediği Aseluye dışında İran, Irak ve Suriye’den geçen İran temelli boru
hattı güzergahı lehine, Suudi Arabistan ve Ürdün üzerinden geçen (başlangıçta
Türkiye’nin sponsor olduğu) boru hattı güzergahından vazgeçti.
Suudi ablukasının bir sonucu olarak, Rusya’nın,
Avrupa’ya giden gaz boru hatları üzerindeki jeopolitikal kontrolü güçlendi.
Ayrıca, Katar, İran’ın Aseluye limanı vasıtasıyla
İran’ı Pakistan ve Çin’e bağlayan boru hattı güzergahlarını birleştirmeyi de
planlıyor.
Pakistan, Hindistan ve Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ)
Jeopolitik ilişkilerde,
Birleşik Devletler’in, Orta ve Güney Asya’daki hegemonyası üzerinde derin bir
etkisi olan başka büyük bir kayma oldu.
9 Haziran 2017 tarihinde,
Hindistan ve Pakistan’ın her ikisi birden, aynı anda, Çin ve Rusya’nın
hakimiyetindeki, Avrasya’nın ekonomik, siyasi ve ortak güvenlik örgütü Şangay
İşbirliği Örgütü’nün üyesi oldu. Hindistan ve Pakistan’ın ŞİÖ’ye üyeliklerinin,
bu ülkelerin Birleşik Devletlerle olan askeri işbirliği anlaşmalarını
etkileyeceğini söylemeye gerek duymuyorum.
Karargahı Pekin’de olan ŞİO,
her ne kadar resmi olarak askeri bir ittifak değilse de, ABD-NATO ve
müttefiklerine karşı jeopolitik, stratejik bir denge unsuru görevi görmektedir.
Son birkaç yıldır, ŞİÖ, askeri işler ve istihbaratta işbirliğini
genişletmiştir. Savaş oyunları, ŞİÖ’nün gözetimi altında oynanmaktadır.
Pakistan ve Hindistan’ın tam
üyeliğiyle birlikte, ŞİÖ, şu anda Dünya nüfusunun yaklaşık yarısını oluşturan
geniş bir alanı kapsamaktadır.
ŞİÖ Genişlemesi
Her iki ülkenin eş zamanlı
olarak ŞİÖ’ye tam üye olarak katılımı sadece sembolik bir anlama sahip
değildir, aynı zamanda jeopolitik gruplaşmalarda, ekonomik ve askeri
anlaşmaların yapısı üzerinde “de facto” etkiye sahip tarihi bir kayışa işaret etmektedir. Ayrıca, bu durum,
Hindistan ve Pakistan arasındaki geçmişten gelen çatışmalar üzerinde de etkiye
sahiptir.
Kaçınılmaz olarak, bu tarihi
kayma, Pakistan ve Hindistan ile savunma ve ticaret anlaşmalarına sahip olan
Washington’a karşı bir darbe niteliğindedir.
Hindistan, Washington ile
sıkı bir şekilde aynı hizada durmayı sürdürürken, Amerika’nın Pakistan
üzerindeki politik gücü (askeri ve istihbarat anlaşmaları ile vasıtasıyla),
Pakistan’ın Çin’le olan ticaret ve yatırım anlaşmalarının bir sonucu olarak
zayıflamaktadır. Ayrıca, Hindistan ve Pakistan’ın, Rusya, Çin ve Orta Asya ile
işbirliğini olduğu kadar her iki ülke arasındaki ilişkileri de destekleyen
ŞİÖ’ne girmesi, bu ülkelerin Birleşik Devletler ile olan tarihsel bağlarının da
zararına olmaktadır.
Başka bir ifadeyle, ŞİÖ’nün
genişlemesi, Amerika’nın Güney Asya ve daha kapsamlı olarak Avrasya
bölgesindeki hegemonik tutkularının gücünü azaltmaktadır. Bunun, enerji boru
hattı güzergahları, ulaşım koridorları, sınırlar ve karşılıklı güven, denizlere
ait haklar üzerine de etkisi vardır.
2007 yılından beri, Pakistan’ın
Çin ile olan iki taraflı ilişkilerinin gelişimiyle Birleşik Devletler’in
Pakistan politikası (bu politika, büyük ölçüde, Washington’ın Pakistan askeri
istihbaratı ile olan bağlarının yanı sıra Amerika’nın askeri varlığına
dayanmaktadır) üzerindeki debriyajı
giderilmez biçimde zayıflamış bulunuyor.
Pakistan’ın ŞİÖ’ye tam
üyeliği, Çin ve İran ile olan bağları İslamabad yönetiminin gücünü
pekiştirecektir.
Son Sözler
Tarih, bize, siyasi ittifakların yapısının önemli
olduğunu söylüyor.
Birleşik Devletler ile ya da ona karşı bir seri çelişkili
çapraz-kesim koalisyonlar gözler önüne seriliyor.
Siyasi ve askeri ittifaklarda, Asya ve Ortadoğu’da ABD
hegemonyasının zayıflamasına büyük ölçüde katkıda bulunan kaymalara şahit
oluyoruz.
Türkiye, NATO’dan çekilmeye niyetli mi ? Washington
ile iki taraflı ilişkileri karmaşa içinde.
Bu arada, Amerika’nın Ortadoğu’daki sadık müttefiki
Körfez İşbirliği Konseyi uzun süredir işlevsiz. Katar, kendisini İran’la
hizalamakla kalmıyor Rusya ile aktif olarak işbirliği yapıyor.
Buna karşılık, Amerika’nın Pakistan ve Hindistan’ın
ikisiyle de olan ikili askeri işbirliği anlaşmaları da, iki ülkenin de, Çin ve
Rusya’nın hakim olduğu “de facto” askeri bir ittifak olan ŞİÖ’ye girişinden
etkilenmiş durumda.
Prof. Michel
Chossudovsky
Global Research, 30 Eylül 2017