3 Ekim 2017 Salı

Türkiye’nin Avrasya Ekseni Tehdidi ve Washington

“ERDOĞAN’ın Global Stratejik Hamlesi” başlıklı yazımı 24 Nisan tarihinde yani Cumhurbaşkanı buraya Trump ile görüşmeye gelmeden neredeyse bir ay önce yazmıştım.

Yakın gelecekte global yeni düzenin nasıl kurulacağı, bölgemizde ve Ortadoğu genelinde taşların nasıl yerine oturacağına bağlı olarak belirlenecek.

Amerika ile ilişkilerin istenildiği gibi gitmediği bu dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan birtakım hamleler yapmak gerektiğini görüyor. Nitekim o yazımdan sonra 16-17 Mayıs tarihlerinde Trump ile görüşmek için buraya gelmeden önce Cumhurbaşkanı, Rusya ve Çin’i de ziyaret etmişti. Gezinin bu şekilde planlanması tabii ki tesadüf değildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan eline Avrasya eksenine kayma tehdidini daha sağlam alıp Washington’a gelmek istemişti.

Nitekim bu koz da tuttu. Bugün Washington’da, Türkiye’nin son diplomatik temaslarına bakan birimler arasında, “Acaba Türkiye bölgeye yönelik stratejilerini bundan böyle Avrasya eksenli politikalarla mı saptar?” sorusu soruluyor ve bu tartışılıyor.

Amerikan Kongresi’nde de, “özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri’nde Avrasyacı tavrın gittikçe güçlendiği” yolunda bir endişe var ve konunun Türkiye olduğu hemen her alanda bu ifade de ediliyor.

İKİ İLGİNÇ TARTIŞMA

Geçtiğimiz cuma, Avrasya eksenli tartışmalar açısından ilginç ve verimli bir gündü. O gün öğle saatlerine doğru Center for Strategic and International Studies (CSIS) adlı düşünce üretim merkezinde, “Competing visions: How infrastructure is shaping the Eurasian supercontinent (Birbiriyle rekabet eden vizyonlar: Altyapı yatırımları Avrasya süper kıtasını nasıl şekillendiriyor)” başlıklı çok ilginç bir tartışma vardı. CSIS’in Türkiye projesi direktörü Bülent Ali Rıza 7 kişinin katıldığı panelde konunun Türkiye açısından anlamını bütün boyutlarıyla ele alıp anlattı.

Uzman yaklaşımlarla iyice dolmuş olarak toplantıdan ayrıldıktan sonra aramızdaki saat farkı nedeniyle o gece Ece Üner’in sunduğu tartışma programını da baştan sona izleyebildim. Doğu Perinçek’in de konuşmacı olarak katıldığı tartışma programında Avrasyacı tavrın geçmişi ve bugün Türkiye açısından ne ifade ettiği de anlatıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önemli stratejik hamlesini yazdığım günlerde Century Foundation adlı vakıf “A Rising China Eyes the Middle East (Yükselen Çin Ortadoğu’ya bakıyor)” başlıklı kapsamlı bir rapor yayınlamıştı.

Çin’in o tarihte OBOR (One Belt One Road / Bir Kuşak, Bir Yol) diye adlandırılan Avrasya’ya ve bölgemize yönelik bir yeni vizyonu tartışılıyordu. Şimdilerde Yol ve Kuşak İnisiyatifi olarak adlandırılan bu büyük vizyon, Çin’in Rusya ile de stratejik işbirliği içinde Avrasya’ya ve bölgemize Amerika’ya alternatif bir plan ortaya koyuyordu.

2016 yılında yayınlanan Arap Policy Paper (Arap politikaları raporu) ile ilk kez bölgemize yakın ilgiyle yaklaşmaya başlayan Çin, askeri güce değil ülkelerin ekonomik çıkarları merkezli karşılıklı işbirliği temeline dayanan bir politika üretti.

Temelde eski İpek Yolu’nun canlandırılmasını merkezine koyan bu plan eğer kabul ederse Türkiye’ye de merkezi önemde bir konum veriyor. Örneğin CSIS’de de tartışıldı; bu vizyonda ülkeleri birbirine bağlayıcı olarak köprü yatırımlarına özel önem veriliyor. Bir Avrasya süper kıtasının işbirliği içinde oluşması bu tür altyapı yatırımlarına bağlanıyor.

TÜRKİYE’NİN 2023 VİZYONU

Türkiye uzunca bir süredir kapsamlı bir altyapı yatırımı atılımında. Üçüncü köprü Avrasya projesinin en anlamlı yatırımlarından biri olabilir. Eğer Türkiye eksenini dış politikasıyla da bu yeni oluşuma kaydırırsa bölgemizde bunun devrimci sonuçları olacağı ve tüm güç dengelerini de değiştireceği söyleniyor. Son zamanlarda stratejik ortaklık eksenini Kürtlere kaydırmış olan Amerika’nın da bu olasılıktan çok rahatsız olmaya başladığı Washington’da açıkça görülüyor.

Serdar TURGUT
HaberTürk/02.10.2017