28 Ekim 2017 Cumartesi

Değil 94, 194 Yıl da Geçse Atatürk'ü Aşamayacaksınız

Tarih mekanik ya da düz bir çizgide ilerlemiyor, zikzaklı bir çizgide seyrediyor. Marks, her karşı devrim de bir devrimdir, diyerek tarihsel gelişmenin bu yasasını yorumlamamızı kolaylaştırıyor.

Devrimler insanlığı ilerletirken, karşı devrimler de insanlığı geriletiyor. Devrimin ve karşı devrimin başarılı olma koşulu ise ilk önce nesnel koşullara bağlı, sonra ise devrime ya da karşı devrime öncülük edecek olan ideolojik/politik gücün yetenekleriyle sınırlı.

***
Mustafa Kemal Atatürk 1919'da Samsun'a çıktı. Önce emperyalistleri kovdu. Sonra 1923'te saltanatı ve hilafeti yıktı. Ortaçağ gericiliğini ezdi ve devrimci bir Cumhuriyet kurdu.

1950'lerde rüzgar terse döndü. Mendereslerle birlikte karşı devrim başladı. Türkiye, Küçük Amerika yapılmak uğruna bağımsızlık ve çağdaşlaşma yolundan çıkarıldı. Bu sürecin en etkili partisi ise karşı devrimin son temsilci AKP oldu. Cumhuriyet'in devlet katındaki büyük tasfiyesi de esas olarak AKP döneminde yaşandı. FETÖ'cüler, ABD Büyükelçileri, liberaller, Güller ve Erdoğanlar hep beraberlerdi.

Ancak karşı devrimin öznesi olan güç, savaş açtığı devrimle ve o devrimin lideriyle bir türlü açıktan savaşamadı ve hala savaşamıyor.

Bu durum ülkemiz karşı devrimcilerinin paradoksudur.

Daha açık olalım mı? Karşı devrimciler Atatürk'le açıkça hesaplaşamıyor. Hep arkasından dolanıyorlar.

İsmet İnönü'ye saldırıyorlar.
Tek parti dönemine saldırıyorlar.
Lozan'a dil uzatıyorlar.

Ancak Atatürk'e çıt çıkaramıyorlar. İşte paradoks budur.

Atatürk, karşı devrimin nihai olarak boğmaya çalıştığı Türk Devrimi'nin vücuda gelmiş halidir. Atatürk'ü boğamıyorlar. Uzun lafın kısası; karşı devrimciler, devrimi boğmaya yetenekli değiller. Atatürk karşı devrim için son ve aşılamaz bir barikat gibi...

Hele ki bugün, AKP'nin Fetullahçı çeteyle ve liberallerle kurduğu "Kemalist vesayete karşı birleşik cephe" darmaduman olmuş, gerici odak çözülmüş... Gericilerin birlikteyken dahi yenemedikleri bir gücü bugün yenme şansları var mı?

***
Erdoğan dün, Ankara Ulus'taki Melike Hatun Camisi'nin açılış töreninde konuştu:

"Tek parti döneminde Ankara'nın kadim kimliğinden kopartılmak ve adeta camisiz hale getirilmek istendiği inkarı mümkün olmayan bir gerçektir. Ankara'da mescitleri binaların en kör noktalarına hapsetmişlerdir. Bir başkente asla yakışmayan, yer altı camileri uzun yıllar Ankara'nın kaderi olmuştur."

Bugün de 29 Ekim mesajı yayınladı:

Türk Milleti, 29 Ekim 1923'te bir kez daha tüm dünyaya iradesine pranga vurdurmayacağını, kendi kaderi üzerinde hiç kimsenin müdahil olamayacağını kanıyla ve canıyla ilan etmiştir.

Erdoğan cami açılışında asılsız ithamlarla saldırdığı Cumhuriyet'e, bir gün sonra methiyeler düzdü. İşte Erdoğan'ın gerçekliği de budur.

Erdoğan, Atatürk'le ve Cumhuriyet'le uğraşmaktan vazgeçmiyor. Ama Atatürk'ü ve Cumhuriyet'i de aşamıyor. Tıkanıyor, ilerleyemiyor.

Erdoğan'ın trajedisi...

***
Son tahlilde; değil 94, 194 yıl da geçse Atatürk ve Cumhuriyet aşılamayacak.

Kerem YILDIRIM
aydinlik.com.tr, 28.10.2017