Lenin, Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı(UKKTH) isimli eserini 1913-1916 yılları arasında kaleme aldı. Lenin bu eserinde Rosa Luksemburg ve Karl Kautsky ile ulusal sorunu tartışıyordu.
Emperyalist baskı karşısında kendi emperyalist burjuvazisini savunan Kautsky'ye karşı Lenin, ulusların emperyalist baskıdan kurtulması gerektiğini savunuyordu.
Çarlık Rusyası bu dönemde "Milletler Hapisanesi" olarak tanımlanıyordu. Yarı emperyalist ve yarı feodal karakterli Çarlık Rusyası, ulusların gelişmesinin önünde bir tıkaç konumundaydı. Lenin Batılı emperyalistlerin ve Çarlık Rusyası'nın baskılarına karşı, ulusların emperyalist-kapitalist sömürü zincirinden kurtulması için UKKTH tezini ortaya attı. Lenin bu dönemde hararetle Ukrayna'nın bağımsızlığını savunuyordu:
"...Büyük-Rusların Ukraynalılar üzerindeki ayrıcalıklı durumlarını desteklemeyiz; biz, yığınlara bu hakkı tanımayı ve devlet kurma hakkının, herhangi bir ulusun tekelindeki bir ayrıcalık olmasını reddetmeyi öğretiriz." (Lenin, Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı, Sol Yayınları, 7.baskı, 1989, Ankara, sy.65)
***
Lenin öncülüğündeki Bolşevik Partisi, Ekim Devrimi'yle Kerenski hükümetini alaşağı edip, Çarlık Rusya'sını yıktı. Bolşevik Partisi yeni kurulan devlet için aynı zamanda kurucu bir iradeyi temsil ediyordu. İktidarı ele geçiren Bolşevik Partisi, yeni devletin ismini 1918 Temmuz'unda Rusya Sosyalist Federatif Sovyetler Cumhuriyeti(RSFSC) olarak ilan etti.
Cumhuriyet'in ismindeki "federal" teriminin tam bir anlamı yoktu; hem Rus olmayan nüfusun çoğunlukta bulunduğu "özerk" cumhuriyet ve bölgelerin RSFSC içinde birleşmeleri anlamına geliyor, hem de Çarlık Rusya'sı dönemindeki diğer bölgelerde ilan edilen ya da edilmesi muhtemel olan Sovyet cumhuriyetleriyle RSFSC arasında ilişkiler kurulmasını ifade ediyordu.
Bu düzlemde RSFSC, çeperindeki başka cumhuriyetlerle olduğu gibi, Ukrayna Sovyet Cumhuriyeti'yle de 1920 Aralık'ın da ittifak anlaşması imzaladı. Ancak Ukrayna'da İç Savaş(1917-1921) sırasında milliyetçi ve Sovyet karşıtı güçler iktidarı ele geçirdi. Milliyetçi hükümet RSFSC ile birleşmek istemiyordu. Bolşevikler Ukrayna'da kurulan bu karşı devrimci/milliyetçi hükümeti Kızıl Ordu'nun müdahalesiyle devirerek, iktidarı yeniden ele aldı.
RSFSC'nin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)'ne dönüşmesi; Rusya'nın çeperindeki devletleri yöneten milliyetçi hükümetlerin devrilip, yerlerine Bolşevik hükümetlerin kurulmasıyla gerçekleşti.
***
Görüldüğü gibi Lenin 1913'te UKKTH'yı ulusların emperyalist-kapitalist baskı ve sömürüden kurtulması için savunurken, İç Savaş yıllarında Sovyet karşıtı milli hareketlerle mücadele etmiştir. Lenin'in Ukrayna milli hareketi karşısında aldığı iki farklı tutum, Lenin'in politik olarak tutarsız olmasından kaynaklanmıyor. Tam tersine, Lenin; değişen koşullara ve her durumda emperyalist baskıyı zayıflatmaya yönelik tutumlar aldı. 1913'te emperyalist baskıdan kurtulma mücadelesinde ilerici bir rol oynayan Ukrayna milli hareketi, devrimden sonra Batılı emperyalistlere ve Beyaz Ordu'ya yanaşarak gericileşmiştir. Lenin'in Ukrayna milli hareketine karşı tutum değiştirmesinin izahı budur.
Sanırız Ukrayna örneği Lenin'in UKKTH'yi mutlak bir ilke olarak benimsemediğinin en belirgin kanıtıdır. Lenin her şeyden önce gerçeklere bağlıydı ve teorisini değişen gerçekliğe göre bozup, yeniden kurmaktan hiçbir zaman korkmadı. Zaten Lenin'le başlayıp, Stalin'le süren Sovyet deneyimi; pratik olarak da UKKTH'nin reddiyesi niteliğindedir. Hatta liberal tarihçiler Stalin'i bu yüzden dolayı milliyetçi ilan etmiştir.
***
Şimdi gelelim bize...
Başta PKK olmak üzere, Türkiye'deki bütün Kürt milliyetçisi yapılar Türkiye sosyalistleriyle Lenin'in UKKTH tezi üzerinden ilişki kurdular.. Kürt milliyetçileri Lenin'in 1913'te, dönemin Rusyası'nı baz alarak ortaya attığı UKKTH tezine bir kutsal kitap gibi sarıldılar.
Aynı Kürt milliyetçileri bugün, emperyalistlerin Batı Asya'daki petrol bekçiliğini yaparken de, hiç utanmadan ve gerçeğe tecavüz ederek yine bu "kutsal kitaba" sarılıyorlar. Çünkü UKKTH güncel olarak Batı emperyalizminin ulusları baskı altında tutma propagandasının ana aracına dönüşmüştür. Bu durum Sovyetler Birliği yıkılıp, ABD'nin tek kutuplu dünya inşasına giriştiği tarihten beridir böyledir. Son çeyrek asrın gerçekliği budur.
ABD öncülüğündeki Batılı emperyalistler, 1990'dan beri "Kürtlerin uluslaşmasını desteklemek" yalanıyla; Türk'ün, Arap'ın, Fars'ın ve aslında en çok da Kürt'ün geleceğini yok etmeyi planlıyor.
Batılı emperyalist barbarlık, "Kürt" kartını kullanarak Irak'ı böldü, Suriye'yi bölmeye çalışıyor; Türkiye ve İran'ı yine "Kürt" kartı üzerinden tehdit ediyor.
***
ABD İsrail'le birlikte, 1. Irak işgalinden beri, Irak'ın kuzeyinde (36.Paralelin kuzeyi) "Kürdistan" inşa ediyor.
25 Eylül'de Irak Kürt Bölgesel Yönetimi, Irak anayasasını çiğneyerek "Kürdistan" referandumu yaptı. Bu referandum 1990 sonrası başlanan "Kürdistan" inşasının da ulaştığı son noktadır. Referandumu meşru gören iki devlet var: İsrail ve ABD.
Türkiye, İran ve Irak bu girişimi 2. İsrail olarak tanımladı.
Esad öncülüğündeki Suriye, halihazırda PKK'nın Suriye koluyla savaşıyor.
Her şey aslında ne kadar da net değil mi?
Ama gelin görün ki, bu netliği göremeyen "sosyalistlerimiz" var. Kürt milliyetçilerinin Lenin'i aşağılık işlerinde iğdiş etmelerini normal gören "sosyalistlerimiz" var. UKKTH'yi sosyalizmin mutlak bir ilkesiymiş sanan "sosyalistlerimiz" var.
Lenin yaşadığımız çağa ismini verdi. Yaşadığımız çağa emperyalizm çağı diyerek, ulusların emperyalist sömürü zincirinden kurtularak özgürleşeceğini savundu. Lenin'in bu tanımlaması bugün bir asır öncesinden daha da günceldir ve yakıcıdır. İnsanlık, uluslar ve devletler; emperyalist barbarlığın terörünü her geçen gün daha da fazla hissediyor.
Şimdi yeniden gelelim Lenin'in UKKTH'sini kutsal kitap sanan "sosyalistlerimize"...
Hadi Lenin'i anlamıyorsunuz, gözünüzle gördüğünüz ABD ve PKK'nın silah arkadaşlığından da mı bir şey anlamıyorsunuz? IKYB seçimlerinin İsrail bayraklarıyla kutlanmasını da mı görmüyorsunuz?
Bakın açık konuşalım. İçinde bulunduğumuz süreç böylesine kafa karışıklıklarını kabul etmez. Bu kafa karışıklığı ve "ezberlerle" yola devam edenler yeni "İştirakçi Hilmiler" olmakla karşı karşıya kalacaklardır. Bu yol oraya gider. Aşağıdaki fotoğrafın neresindesiniz? Karşısında mı, yanında mı? Karar verin!
Kerem YILDIRIM
aydinlik.com.tr/05.10.2017