FETÖ’cü darbe girişiminin bastırılması sonucu Türkiye’de bir iktidar formülünden yoksun kalan ABD, zaman kazanmaya çalışmaktadır. ABD ve AB, bir yandan PKK ve FETÖ’yü mümkün olduğu kadar korumaya çalışırken, bütün çabalarını Türkiye Cephesi’nin oluşumunu engelleme üstüne yoğunlaştırmıştır. Batı’da PKK ve FETÖ’yü korumak için seferberlik ilan edilmiştir. Milletin bütününün birleşmesini engellemek için de, Türkiye’nin üstüne, Amerika ve kripto FETÖcüler tarafından AKP’nin “yüzde elliciliği”ni kışkırtacak gündemler yağmur gibi yağdırılmaktadır. Millet-ordu birliğini baltalayan ve ordunun gücünü budamaya yönelen önlemler de, Osmanlıcılık ve İslamcılığın Atatürk’ün yerine geçirilmesi girişimleri de, Lozan’ın amaç ve içeriğinin tam tersine komşu ülkelerde Türkiye’ye karşı güvensizlik yaratmak için kullanılması da, emperyalizmin programıyla tam bir uyum içindedir ve bu kışkırtma programı çerçevesinde değerlendirilmelidir.
NASIL BİR GÜÇLÜ SİYASAL YÖNETİM?
Başkanlık Sistemi’nin yeniden ülke gündeminin merkezine oturtulmasının ardında da aynı neden yatmaktadır. Amaç, ülkemizdeki siyasal mevzilenmeyi Türkiye Cephesi’ni bölecek biçimde yeniden şekillendirmektir. Bugün PKK ve FETÖ’ye karşı mücadele de, Türkiye’nin komşu ülkelerin toprak bütünlüğünü kendi toprak bütünlüğü gibi koruma gereksinimi de, ancak bütün milletin bu hedefler doğrultusunda birleştirilmesiyle sonuca ulaştırılabilir. Ülkemizin gerek duyduğu güçlü siyasal yönetim, gücünü milletin birliğinden alan ve milleti birleştirip seferber etme yetisine sahip olan bir yönetimdir. Bizi bu amaca ulaştıracak en güçlü araç, Millet Meclisi’dir. Meclis’in gücünü budayacak her adım, vatan savunmasında Türkiye’yi güçsüzleştirir. Bugünkünden çok daha “olağanüstü” koşullarda gerçekleştirilen Kurtuluş Savaşımızı başarıya ulaştıran, önce Büyük Millet Meclisi’nin kurulup, savaşın milletin güçlerini birleştiren bu Meclis’in önderliğinde verilmiş olmasıdır.
AMERİKA İKTİSADİ BUNALIMIN PUSUSUNA YATMIŞTIR
Başkanlık Sistemi’nin gündeme gelmesinin en önemli sonuçlarından biri, “oy sayısı” kaygısıyla AKP içinde FETÖ’ye karşı mücadelenin ertelenmesidir. Ülkemizde hızla ağırlaşmakta olan iktisadi bunalımın pususuna yatmış olan ABD’nin ihtiyaç duyduğu şey, zamandır. Ona zaman kazandıracak her erteleme, ülkenin geleceğini tehlikeye düşürür.
Ülkemiz, mevcut iktisadi yapıyı koruyarak iktisadi bunalımın üstesinden gelemez. Bu alandaki zorlukların üstesinden gelmek, ancak milli bir direniş ekonomisinin inşasıyla mümkündür. Böyle bir inşa da, köklü yapısal değişiklikleri gerektirir. Günü kurtarmak için özelleştirmeye hız vermek, soruna çözüm getiremeyeceği gibi, millet içinde yeni çatışma ve bölünmelere yol açar.
MİLLİ DİRENİŞ EKONOMİSİ NASIL GERÇEKLEŞTİRİLİR?
Yakın tarihte ekonomimizdeki bütün karşı devrimci yapısal dönüşümler, hep bütün milleti baskı altında tutarak devre dışı bırakan zorba yönetimler tarafından gerçekleştirilmiştir. Milli bir direniş ekonomisinin gerektirdiği köklü yapısal dönüşümler ise, ancak bütün milletin birliğini yansıtan siyasal yönetimler altında gerçekleştirilebilir. Onun için bugünün yakıcı gereksinimi, Millet Meclisi’ni devre dışı bırakmak değil, tam tersine onu gayri milli unsurlarından da arındırarak güçlendirmektir. Üstelik tehlike, aylarla ölçülebilecek kadar yakındadır. Türkiye’nin bu açıdan zaman kaybına tahammülü yoktur.
Prof.Dr.Semih KORAY
Aydınlık/21.11.2016