16 Kasım 2016 Çarşamba

Cumhuriyet’i Tüketenler Hesap Versin...

Cumhuriyet gazetesi çevresinde yaşanan vahim, düşündürücü ve bir o kadar da takiyeyle çarpıtılan olayları incelerken, bugünlerde gazetenin misyonunu tanımlayan “asıl soru” hangisi olmalı sizce?..

Oktay Akbal gibi yazarları sansür ve tasfiye ederken, gerçekleri perdelemek için “özgürlük” naraları atan “Yeni Cumhuriyet” mi, Uğur Mumcu gibi yazarlarını teröre kurban vermişken terör karargahlarına muhabir-yazar gönderen “2. Cumhuriyet” mi yoksa vakıftaki tartışmalı seçimle göreve gelenlerin hem ideolojik hem de ekonomik açıdan tükettikleri “liboş” cumhuriyet mi?..

Cumhuriyet gazetesi önünde, çoğu ekonomik ve ideolojik çöküntüden habersiz gösteri yapan gruplarla, halen duygusal nedenlerle gazeteyi alanlar ve Atatürk çizgisinden uzaklaştığı için asırlık yayın organını yıllar önce terk eden on binlerce gerçek cumhuriyetçinin sorgulaması gereken çok önemli sorular var... Hem de şimdiki Cumhuriyet yönetiminin deşilmesini hiç istemedikleri sorular!..

Hiç kuşkunuz olmasın; bu sorular yalnızca Cumhuriyet’e operasyondan bir gün önce yurtdışına kaçan sözde “icra kurulu” başkanı Akın Atalay’la yanına sığındığı Atatürk düşmanı Can Dündar’ı değil, Atalay gibilerin gölgesinde koltuklarını korumaya çalışan Orhan Erinç ile Fethullahçılar’ın kahvaltı sofrasına oturmaktan utanmayan Hikmet Çetinkaya ve her faaliyete gözleri kapalı imza atan bazı “icra”cı gafilleri de ilgilendiriyor...

Evet; Cumhuriyet’i gerçekten sevenler, gazetenin gerçek cumhuriyetçilerin ellerinde ve ayakta durmasını istiyorlarsa ısrarla göz ardı edilen aşağıdaki soruların da takipçisi olsunlar...

BİR GAZETE YOK EDİLDİ!..

Bugün liboşların, yayınları ve yönetim anlayışlarıyla kemiklerini sızlattıkları İlhan Selçuk ölmeden önce, on milyonlarca değerinde çok önemli gayrimenkulleri bulunan Cumhuriyet gazetesinin mal varlıkları son beş yılda nereye gitti acaba?..

Tek tek sıralayalım da “gazeteyi büyütüyoruz ve Cumhuriyet’e ihanet (!) etmedik” safsatasıyla okurları ve kamuoyunu yanıltan zavallılar, biraz yürekleri varsa sorulara yanıt versinler... Hodri meydan;

- Ankara-Çankaya, Ahmet Rasim Sokak’ta bulunan ve büyük harcamalarla restore edilen milyonlarca dolar değerindeki 6 katlı müstakil Cumhuriyet binası kime, kaç paraya ve niçin satıldı?.. Kim aracılık etti bu satışa ve buradan elde edilen milyonlarca lira nereye harcandı?..

- Cumhuriyet İzmir bürosunun faaliyet gösterdiği, Hilton Oteli’ne çok yakın mesafede, önemli bir iş merkezinin 4. katı hangi gerekçeyle elden çıkartıldı?.. Gazetenin en dinamik okur kitlesinin bulunduğu İzmir’de Cumhuriyet kaç para uğruna tabelasız kaldı ve buradan elde edilen parayı kim, nerede tüketti?..

- Bahçesinde, İttihat ve Terraki’nin karargahı “Pembe Köşk”ün de bulunduğu Cumhuriyet gazetesinin eski merkez binası varisler tarafından elden çıkartılırken, bu satış işlemini ellerini ovuşturarak bekleyenler kimlerdi?.. Ve bu binanın satışından Berrin Nadi’nin payına düşen “dörtte bir” hissenin karşılığını Atalay-Çetinkaya-Erinç üçlüsü nereye savurdu?..

Acaba hem Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtuluş mücadelesinden hem de Cumhuriyet gazetesinin yayın tarihinden önemli izler taşıyan binanın satışı neden önlenmedi?.. Kimler aracılık etti bu satışa?..

CUMHURİYET’İN YALNIZCA ADI VAR!..

Cumhuriyet’in araç gereçlerinin ve diğer mallarının akıbeti bir yana ama gazeteyi tükettikten sonra yurt dışına kaçan Akın Atalay ve görevdeki kankalarının öyle bir satış icraatı var ki, Cumhuriyet’i yaşatmak için çırpınan Nadir ve Berrin Nadi çiftinin kemiklerini sızlatıyor...

Cumhuriyet’in satacak bir şeyi kalmamış olacak ki, gazeteye yönelik operasyonda gözaltına alınan kimileriyle firar eden vakıf yöneticileri en sonunda Nadi çiftinin yıllar boyu oturduğu çok değerli bir daireyi de satmaktan çekinmediler.

Sormak lazım; Elmadağ’da, İstanbul Hilton Oteli’ne yakın mesafede, Beşler Apartmanı’nın 3. katında, “en az 4 milyon dolar” değerindeki 200 metrekarelik daire Vakıflar Yasası’ndaki engellere rağmen neden satıldı?.. Berrin Nadi’nin noter kanalıyla vakfettiği bu daireyi satanlar elde edilen kaynağı nerede tükettiler acaba?..

Şimdi sormak lazım; matbaalarını yıllar önce elden çıkartan, Şişli’de kiralık bir binada faaliyet gösteren Cumhuriyet’in yöneticileri milyonlarca dolarlık gayrimenkul satış gelirini gazeteyi hangi alanda büyütmek için kullandılar?..

Muhabirlerin karın tokluğuna çalıştığı gazetede özel şoför, özel araç ve en yüksek maaşla padişah gibi yaşayan “Pablo Neruda”nın teyze oğlu”, Kazdağları tefrikacısı Hikmet Çetinkaya bu sorulara yanıt verebilecek mi?..

Ya da terör örgütleriyle ilişkisi olduğuna hiç inanmadığım Cumhuriyet çalışanlarını adeta bir medya enkazının vahim yayınlarıyla kodese gönderen Dündar-Atalay firarileri Cumhuriyet’in mallarının akıbetini açıklayacaklar mı?..

Etliye sütlüye karışmadan adeta gazetenin tüketilmesini izleyen Orhan Erinç, Cumhuriyet’in malları satılınca geriye yalnızca logosunun kaldığını itiraf edecek mi?..

Türkiye’nin en pahalı gazetesini sattıkları okurlara Cumhuriyet’in heba edilen kaynaklarını hesabını vermeyenler, takiyeci “özgürlük” sloganını arkasına istedikleri kadar gizlensinler!..

Adını, bugün ölüm yıldönümü olan ve saygıyla andığım Atatürk’ün koyduğu, 26 yıl emek verdiğim Cumhuriyet’i işgalci kalemşorlardan çok ama çok daha fazla seviyorum...

Ve gazetenin 2.cumhuriyetçi liboşlarla bu gerçeklerin yazılmasından rahatsız olan kripto FETÖ’cü- bölücü medya tetikçilerinin gölgesinden kurtarılmasının Türkiye’nin geleceği açısından yaşamsal olduğunu bir kez daha haykırıyorum...

Mehmet FARAÇ
Aydınlık/10.11.2016