8 Kasım 2016 Salı

Rakka'ya Taarruz: Anlaşma mı Rekabet mi?

ABD, ağırlıklı olarak Musul'a yönelik harekâtı sevk ve idare ederken ve bu harekâtı hava kuvvetleri ile desteklerken, dün itibariyle Suriye demokratik güçlerinin Rakka'ya yönelik bir harekâta başladığını öğrendik. Suriye demokratik güçleri çeşitli gruplardan oluşmakla birlikte, Münbiç'e yönelik harekâtta olduğu gibi, YPG ağırlıklı bir güç. ABD'nin bu harekât için YPG'ye modern ve ağır silahlar verdiği, bu harekâtı hava kuvvetleri ile desteklediği belirtilmektedir. 

Şimdiye kadar hem Musul, hem de Rakka Harekâtı için bekleyen ABD, bugün yapılacak Başkanlık seçimleri öncesi, Demokrat Parti'ye oy kazandırmak amacıyla yapıldığı söylenebilirse de, bu harekâtların art arda yapılması Rusya'nın bölgedeki varlığıyla yakından ilgili olduğunu söyleyebilirim. Ve tabii ki, Türkiye'nin bölgeye müdahalesini önlemek, Fırat Kalkanı Harekâtı'nın hedefe ulaşmasını engelleme amacı taşıdığını da göz ardı etmemek gerekir.

Bölgede hem Musul da, hem de Suriye'de IŞİD'in gücünün ABD'nin abarttığı kadar olmadığı, IŞİD'in arkasındaki ana gücün istihbarat örgütleri olduğu açıktır. Şimdiye kadar bekleyen ABD'nin Rusya'nın desteğindeki Suriye'nin Halep'i almak üzere olduğu ve Fırat Kalkanı Harekâtı'nın El Bab'a doğru devam ettiği bir sırada, Rakka operasyonunu başlatması akla iki konuyu getiriyor. 

Bunlardan birincisi ABD, Rusya ve Suriye'nin anlaşarak Halep karşılığında Rakka Operasyonu'nun yapılarak PYD'ye meşruiyet kazandırmak ve PYD'nin Suriye'nin kuzeyinde özerk bölge sağlamasını tesis etmek ve Türkiye'nin hem Münbiç, El Bab'a hem de Musul'a müdahalesini önlemek olabilir. Türkiye'nin Suriye politikasında ısrar etmesi (Esad'ın gitmesi) - Suriye, Rusya ve İran ile işbirliğine girmemesi, ABD, Suriye ve Rusya'nın böyle bir anlaşma yapmasına neden olmuş olabilir. Tabii bu düşük bir olasılık olmakla birlikte, ülkelerin kendi çıkarlarını korumak ve Türkiye'nin mevcut politikasında ısrarı karşısında Türkiye'yi devredışı bırakmak maksadıyla da böyle bir anlaşmanın yapılabileceği akla yakın gelmektedir. 

İkinci akla gelen husus ise, Suriye ve Irak'ta ABD ve Rusya'nın rekabetidir. Halep'i ele geçiren Rusya desteğindeki Suriye güçleri, daha sonra doğal olarak Rakka'ya yöneleceklerinden buraya yapılacak bir harekât, ABD'nin bölgedeki stratejik hedeflerinden biri olan Suriye'nin kuzeyinde otonom bir Kürt bölgesi tesis etmeyi imkansız kılacaktır. Rakka Harekâtı'nı Rusya desteğindeki Suriye güçleri yapabilseydi, hem Münbiç'teki hem Afrin'deki hem de Fırat'ın doğusundaki YPG kantonları  kaçınılmaz olarak sonlandırılacaktı. Bu arada devam eden Fırat Kalkanı Harekâtı ve Türkiye'nin Rusya ve Suriye ile işbirliği ihtimali hem ABD'yi, hem de PYD'yi çok korkutmuşa benziyor.

ABD, Rakka'daki harekât ile Türkiye'nin Kobani, Münbiç, Afrin üzerinden, yani güneyden oluşturulmaya çalışılan Koridoru engellemek için yaptığı Fırat Kalkanı Harekâtı'nı boşa çıkarmayı hedefliyor. Bu ikinci senaryonun gerçek olma olasılığı daha yüksek olmakla birlikte, bölgede yaşananlar, bölge ülkelerinin ve küresel güçlerin terörist örgütlerle ve birbirleriyle ilişkileri dikkate alındığında, Suriye ve Irak'taki gelişmeleri daha derin analiz etmemizin gerekli olduğunu gösteriyor. 

Bu iki senaryodan hangisi uygulanırsa uygulansın, gerçek olan tek şey: Türkiye'nin bölgede kaybettiğidir. Umarım bu son gelişmeler, Türkiye'nin bölge ülkeleri ve Rusya ile  (özellikle de Suriye, Irak ve İran ile), bir an önce işbirliği/ittifak yapmasının yolunu açar ve Türkiye, kendisine yönelik tehdidi Irak ve Suriye topraklarında önlemiş olur.

İsmail Hakkı PEKİN
Aydınlık/08.11.2016