13 Kasım 2016 Pazar

Cumhuriyet’i Kuşatan İlişkiler!..

Unutmayınız ki, Cumhuriyet Vakfı seçimleriyle ilgili hazırlanan 4 müfettiş raporunda yasanın çiğnendiğine ısrarla dikkat çekilmiş...

Gazeteyi ideolojik açıdan çökerten hizipçi kadroya gelmeden önce, Cumhuriyet’in aniden değişen ve okurların öfkesini çeken habercilik yaklaşımı ve yayın politikasındaki “FETÖ-PKK hayranlığı”na dikkat çekmekte yarar var...

Bu konudaki son saptamayı bazı Cumhuriyet gazetesi çalışanlarıyla ilgili tutuklama kararı veren İstanbul 9. Sulh Ceza Hakimliği yaptı... Tutuklama kararına yansıyan vahim satırlar, adını Atatürk’ün koyduğu bir gazetenin son 6 yılda nasıl bir ideolojik uçuruma sürüklendiğine de vurgu yapıyor...

Mustafa Balbay’ın, “Cumhuriyet’te FETÖ’cülükten Kürtçülüğe kadar her şey serbest, CHP milletvekilinin yazı yazması yasak” şeklindeki çarpıcı Twitter paylaşımına da yer veren tutuklama kararındaki şu satırlar ise kimilerinin icraatları bakımından utanç verici olmalı;

“17-25 Aralık sürecinde savcıların Cumhuriyet Gazetesi’nde yer alması, genel yayın yönetmeni Can Dündar’la görüşmeleri, gazetenin devletçi, laik, ulusal çizgisini ansızın değiştirip devleti hedef alması, devleti hedef alan FETÖ kaynaklı haberleri manşete taşıması ve bu yayınların İlhan Selçuk ve Mustafa Balbay sonrasına denk getirildiğinin belirtildiği, ayrıca Aydın Engin isimli yazarın yurtta sulh konseyi adı altında darbe teşebbüsü yapılan 15 Temmuz tarihinden iki gün önce ‘cihanda sulh peki yurtta ne’ başlığıyla bir yazı kaleme almasının dikkate değer olduğu, söz konusu gazete ile FETÖ’nün yayın organı Zaman gazetesinin dönem dönem ortak manşetler attığı görülmüştür...”

Peki, bu olaylar Cumhuriyet gibi köklü bir gazetede ne zaman başladı?.. Ne yazık ki İlhan Selçuk’un ölümünün ardından gazeteyi ele geçiren Akın Atalay’la birlikte... Yani Atalay’ın vakıf başkanı koltuğuna oturttuğu Orhan Erinç ile Fethullah’ın sofrasına oturan Hikmet Çetinkaya ve onların oluşturduğu Cumhuriyet Vakfı yöneticilerinin görevde olduğu dönemde...

2. CUMHURİYETÇİ İŞGALİ!..

Peki, kim bu Akın Atalay?.. Evet, liboşundan döneğine, terör yandaşından cemaatçisine kadar sözde Cumhuriyet için isyan edenlerin ısrarla gözden kaçırdığı bir gerçek var!..

Hiçbir gazetecilik deneyimi olmayan, HDP’li Hasip Kaplan’ın ortağıyken Cumhuriyet’te sıradan bir avukat olarak çalışan Atalay, köklü bir gazetenin icra kurulu başkanlığına kadar nasıl yükselebildi?..

Kim, hangi ilişkilerle Cumhuriyet’in tepesine getirdi bu şahsı?.. Gazetede 20 yıldır hep “2.cumhuriyetçi” olarak bilinen bu şahsın asıl misyonu neydi ve en önemlisi de kimlerden güç almaktaydı?..

Bir gece yarısı lüks cipini, hem de “direksiyonda” olduğu anda gizemli biçimde çaldıran (!) böyle bir şahsa Cumhuriyet gibi bir gazete nasıl teslim edildi?..

Gazetede onlarca nitelikli isim varken hiziple Cumhuriyet’in başına getirilen, gazetenin terör örgütlerine yönelik çizgisini değiştiren, sansür ve tasfiyenin başında olan Akın Atalay, FETÖ’nün yayın organlarının kapatılmasına karşı çıkan imzacılardan değil miydi?..

Yani İlhan Selçuk’a kumpas kurarak ölümüne yol açan FETÖ’cülerin gazetesinin kapanmaması için adeta siper olmaktan utanmadı Atalay... Selçuk’un kemiklerini sızlatan bu zavallı kime karşı diyetini ödemeye çalıştı acaba?..

Atalay’ın, Medyaradar internet sitesinden Alev Gürsoy Cimin’in, “Cemaat’le bu yakınlık niye” sorusuna verdiği şu yanıtı bazı ilişkileri aydınlatıyor olmalı;

“Ortada büyük bir haksızlık varken, birçok insan mağdur edilmişken, biz onlarla anılacağız diye korkup bu haksızlıklara karşı durmayalım mı? Tamam, haksızlık var ama biz susalım çünkü onlar Cemaat, ‘Aman adımız kötüye çıkar’ mı diyelim?”

Peki, T-24 adlı siteye “İlhan abi hep darbeciydi zaten” diye açıklama yapan Cengiz Çandar’a, Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı tepki gösterirken, Atalay’ın bir 2.cumhuriyetçiye destek için attığı şu twite ne demeli;

“Mahalle baskısına maruz kalmadan ifade edeyim: Helal olsun Cengiz Çandar’a. Keşke, hepimiz bu derece samimi, net bir özeleştiri yapabilsek...”

ATALAY’I KİM KAÇIRDI?..

Cumhuriyet muhabiri ve yazarlarını sıklıkla PKK karargahı Kandil’e de, FETÖ karargahı Pensilvanya’ya gönderen de Akın Atalay... Bu iki örgütü her fırsatta, yazarlarını teröre kurban veren gazetenin manşetine çeken de aynı şahıs... Ve de çektiği filmle Atatürk’ü aşağılamaya çalışan Can Dündar ve liboş kadrosunu gazeteye dolduran da yine bu zat...

Erinç-Çetinkaya ikilisi ile Cumhuriyet’i yöneten vakıf yöneticilerinin çoğu ile yazarların büyük bölümü de vefakar okurlar arasında infial yaratan ve gazetenin tirajını çökerten bu vahim işler karşısında sessiz kaldılar. Tıpkı Atatürkçü yazarların sansür edilmesi ve tasfiyesine suskun kalmaları gibi...

Atalay da, Can Dündar gibi gazeteyi mahvetme misyonunu tamamlamış olmalı ki yurt dışına kaçtı... 

Üstelik bu kaçış ne hikmetse Cumhuriyete yönelik operasyondan “bir gün” önce yaşandı!!!

Atalay’a kim haber verdi acaba Cumhuriyet’e yönelik operasyonu... Gazeteyi AKP-FETÖ kavgasında alet etmek için karanlık dosyaları Cumhuriyet’e sızdıranlar mı?.. Yoksa gemiyi ilk terk ederek Almanya’ya kaçan Atatürk düşmanı mı?..

Atalay ve Can Dündar da biraz “devrimci” yürek varsa, çoğunun -terör örgütleriyle ilişkisi olduğuna inanmadığım- tutuklu Cumhuriyetçiler için cezaevi önünde nöbet tutarlar... Bekliyoruz onları... 

Gelsinler ki, olaylardan habersiz onlara destek veren Cumhuriyet okurlarına gazetenin mal varlıklarını kime, nasıl, kaç paraya ve niçin sattıklarını da açıklayıversinler!..

Mehmet FARAÇ
Aydınlık/09.11.2016